rebullavanda
2015 yılında omü'ye yerleştim. İlk kez samsun'a geldim. gerçekten çok iyi bir tercih yaptığımı samsun'a geldiğim ilk gün fark ettim. fark edilmeyecek gibi değil ki. sahil deniz mükemmel. çok güzel bir 4 sene geçirdim. üniversiteye başlarken geçer mi bu 4 yıl sorusunu sordum, son sene ne çabuk geçti bu 4 sene dedim.
ben samsun'da kalırken ekonomik durumlarda iyiydi. öğrenciler çok iyi bilir, üniversite durağında fnf vardı, dürüm ayran ilk gittiğim sene 6 tl idi. ben 2020 yılında memleketime döndüm. şuan fiyatları bilmiyorum. üniversite 2 de eve çıktım güzel konumu olan ve çok beğendiğim bir evdi. 4 yıl kaldım o evimde. 3 artı 1 çobanlı trenvay durağının dibindeydi. o zaman 700 tl kira veriyordum. tekrar samsun'a taşınmayı planladığım şu günlerde ev piyasasına bir baktım ve çok üzüldüm. 3 binden başlıyor ve 5 6 bine kadar gidiyor. başta emlakçılar sonra ev sahipleri hiç birinde vicdani ve ahlaki davranış kalmamış. 1+1 evlere 3 bin 4 bin 5 bin tl kira istiyorlar. öğrenci şuan 800 tl burs yada kredi alıyor. öğrenci ailesinden gelen destekle bile en fazla 2 bin lira ile bir ay yaşamak zorunda. birde evlerin altına açıklamaya yazıyorlar. memura. yüksek zekalı emlakçı abiler ablalar. kullandığınız telefonlarda uzaya gidecek teknoloji mevcut ama googleye girip memur ne kadar maaş alıyor bakmaktan acizsiniz. ya bugün bekar memurun maaşı 8400 5 bin tl kira yazmışsın. 3400 tl ile yaşamak mümkünse sen kiranı 3400 e indirde adamın cebine 5 bin kalsın.
gerçekten acımasız, vicdansız, duyarsız ve duygusuzsunuz.
çok para kazanmak için içinde bulunduğunuz soyguncu sistem eğer bir gün patlarsa ilk önce sizi vuracak.
Sanatçı
kadınların değerini bilmeyen ruh hastası adamların yaşamaya hakkı yok, ne kadar da tepkiler gelse bu cinayetlerin bitmediği açık, artık bu işin önüne geçmek için bir icraat gerekiyor, yıllardır herkes bir icraat bekliyor, ama sonuç ortada, bu analara ailelere yazık, çıkıp boş boş açıklama yapmanın anlamı yok, getireceksin idamı ya da bunları işkenceye alacaksın o zaman bunun önüne geçersin
emreyba
thor
sevgili müdavimlerimiz.

sitemizin mesaj bölümüyle ilgili çok fazla soru geliyor. yeni üyelerimiz için aydınlatıcı olması babında açıklama yapıyorum.

siz değerli üyelerimize daha iyi hizmet verebilmek amacıyla, sitemizde bulunan mesajlar bölümünü gif gönderme, sesli mesaj gönderme, görüntülü sohbet, admin radyo paneli, grup sohbet, canlı yayın, canlı tv, canlı bahis, canlı casino, canlı balık, alabalık ızgara, eft, havale, posta çeki, elektrik, su ve doğal gaz fatura ödemesi, kontör yükleme, ssk ve bağkur ödemesi, halı kilim ve yolluk kenarlarına overlok gibi ihtiyaçlarını karşılamak adına 2 sene önce ikindi namazına müteakip bakıma aldık.

bakım tamamlandığında buradan ilanen duyurulacaktır.
Mona lisa
bir daha gamze bir yüz kusurudur deyip karşımda uzun uzun anlatan biri olursa uçan tekme atmayı düşünüyorum. karşımdaki kişinin anlatmasını dinliyorum. uzun uzun yüzümde bir kusur olduğunu bana inandırmaya çalışıyor. cümlesi bittiğinde yıllardır yüzümde olan şeyin adını ve nasıl oluştuğunu biliyorum. evet bir kusur deyip geçiyorum.hayır böyle diyorum ama ben seviyorum ve memnunum. kimsenin ne dediği önemli değil. ama böyle olunca sinirlerimi bozmuyor değil. birde daha da ayrıntıya giriyorlar ya bitiyorum orda. sen demesen ben bunu asla öğrenemeyecektim çok teşekkür ederim demem bekleniyor. ve cümlenin sonu ama çok güzel, sana çok yakışıyor. sakın yanlış anlama demezler mi🤦‍♀️İyi niyetli olunabilir, ama az mantıklı olsalar, gelmişim 20 yaşına bunu bilmiyor olamam normal olabilir mi. bir arkadaşım ilk kez şöyle böyle diye, böyle bir konu geçtiğinde birşey demeden geçtiğinde ona bunu sormadığı için teşekkür ettim. bu şey gibi senin gözlerin mavi, senin boyun kısa, senin çok fazla kiloların var...ama sana yakışıyor vs. ya mavi göz ne kadar güzel birşey insanlara yakışıyor. ama bunu şöyle söyleyen insanlar yok var . '' mavi gözlör aslondo rengsizdörr. '' adamın gözü mavi yada değil ne fark eder. İllâ da söylemen mi lazım.çok güzel de geç. görme engelli birinden dinlediğim bir konu var, sen nasıl görme engelli oldun? doğuştan mı sonradan mı diye. İnatla öğrenmeye açıklamaya çalışıyor. bu adamın gözleri görmüyor ne fark eder önce mi sonra mı eden adamın üstüne gidiyorsun. İnsanları olduğu gibi kabul etmemiz gerektiğini anlayamıyoruz ve gereksiz üstlerine gidiyoruz. fiziksel özellikler seçilebilen birşey değil. hepimiz farklıyız, farklı özelliklerdeyiz.bizi biz yapan etkenlerden biride bu.
emreyba
babama neden 7/24 ders çalışayamayacağımı açıklamaya çalışıyorumdur
soulless
mayk lavaş center'ın gizli ortaklarından biri ve bir lavaş masonudur.asıl adı akif yanfeller'dir. omu dedikodunun asıl amacı insanların bilinç altına lavaş center'ı sokmak ve dünya gıda piyasasını ele geçirmektir.7 senedir aynı sloganla yapılan reklamların başka açıklaması olamaz.

Zeze
‘zaman’ kelimesi ‘mekan’ dan daha çekici galiba. mekandan ziyade zamana takılıp kalmamız nasıl açıklanır ki başka.
zamanla ilgili ilk derdimiz kendi zamanımızı kabullenmeden, başkasının zamanını boynumuza tasma gibi takıp onun peşinden koşturmak gibi. herkesin aynı zamanda bi şeyleri yaşamayacağını, bunun mümkün olmadığını anlayamıyoruz. bir örnekle açıklamak isterim. fatih sultan mehmet 21 yaşında (bazı kaynaklarda değişiklik gösteriyor) İstanbul’u fethetti. ama erken öldü. bakıldığında hemen hemen ömrünün yarısı. peki 100 yaşında ölecek olsaydı ve 50 yaşında fethetseydi bu denli övülür müydü ? (şu anki genç başarısı) hayır. ama yine ömrünün yarısı. farkı ne ki ? onun kendi hayat çizgisi o. bizimki de başka. ali’nin de ayşe’nin de. peki neden hep bir geç kalmışlık ve yetişememe korkusu ?
bir de diğeri var. o zamana ait hissetmemek. İnsan bir zamana nasıl ait hissedebilir ki ? zaten her an geçmiyor mu ? tıpkı bizim gibi. bana kalırsa bu zamana ait hissetmemek değil, ilk cümlemdekinden kaynaklı bir aldanış. bizi boğan mekan. (mekan = dünya) biz değil birkaç yüzyıl öncesi 15 yüzyıl öncesine de gitsek yine kötülük var, yine samimiyetsizlik var, yine yalnızlıklar, fitneler, fesatlar, olaylaaaar olaylar yani. o zamanki insanlar da eminim eski başkaydı derler. çünkü zaman da tıpkı insan beyni gibi işler. kötüyü gömer unutturur, güzellikleri andırır. eskiden bugüne güzel şeylerin gelmesi de tamamen bundandır bence. yanisi sorun mekanda gibi geliyor bana. her anlamda zamanın peşini bırakalım artık. zaman biziz ve geçip gidiyoruz görmüyor musunuz ?
and he lived happily ever after

iddiaya göre ilahiyatçı bazı arkadaşlar böyle broşürler dağıtmış. noel ve yılbaşının iki farklı şey olduğunu açıklamaya çalışmaktan milletin dilinde tüy bitti bunu geçiyorum tabiki. lakin görsellere bir bakın. birinde noel baba pkk, deaş gibi örgütleri besliyor; diğerinde insanların üzerine jetle bomba bırakıyor. ne bu abi? resmen nefret aşılamak bu. hristiyanlar ve müslümanlar barış içinde yaşayamaz, hristiyanlar hep bizim kötülüğümüzü istiyorlar, bizi öldürüyorlar, ama biz öyle miyiz onlar bize füze biz onlara gül atıyoruz, biz çok iyiyiz onlar eğk mi demeye çalışıyorsunuz bunun amacı nedir? neden bu düşmanlık? her daim barış abi, her daim. mümkün olduğu sürece barış, hoşgörü, sevgiye yönelmeliyiz. amacımız bu olmalı. bir eylemin yapılmaması gerektiğini düşünüyorsanız daha az agresif yollar seçmelisiniz ve argümanlarınızı ona göre organize etmelisiniz, böyle saldırgan yollarla olmaz.
Zeze
aklıma bir an bi şey geliyor. bazen daha önceden düşünmüş oluyorum ama o an bi şey tetikliyor. düzenlemeye kalkınca da unuttuğum için taslaksız yazıp geçiyorum. tutamıyorum çoğu düşüncemi içimde. amacım kimseyi yargılamak, eleştirmek, kırıp dökmek değil. zaten çoğu yazımda da aslında kendimi hedef alıyorum. bir hafta sonra bile o yazıma tamamen zıt düşünebilirim. çünkü insanım. her an yeni bi şey öğrenmemle her şey bambaşka bi şeye dönüşebilir. ya da birinin yorumuyla. yani buraya bu böyledir demek için yazmıyorum, düşüncelerim yazıya dönüşmüş olsun, üstüne sonra da düşünebileyim diye yazıyorum. bunu açıklama gereği duydum çünkü... öyle işte ☺️
and he lived happily ever after
milano'da çalıştığı bir sırada köylüler leonardo'ya (da vinci) bir torba dolusu dağlarda buldukları deniz canlılarına ait kabuklar getirmişler. 1480-1515 yılları arasında bu konuda not defterlerinde yazdıklarından anlaşıldığına göre de cidden adam kendi de dağlara gidip inceleme yapmış, kabuk örnekleri toplamış dağlardan. tabi ilginç bir durumla karşılaştığı için bir bilim adamı merakıyla hipotezler üretip yahut başkalarının ürettiği hipotezleri yanlışlayarak olayı mantıksal çerçevede açıklama gayretine girmiş. genel itibariyle insanlar bu kabukların dağlara nuh tufanı sayesinde geldiğini düşünüyormuş, bazıları da tanrı'nın insanları kandırmak için bir oyun oynadığını denizkabuğu şeklinde taşlar yarattığını aslında onların sadece taş olduklarını söylüyorlarmış yahut cidden denizkabuklarını orada yarattığını. ama bizim leonardo durur mu yapıştırmış cevabı, birincisi demiş: "İlk bulduğumuz kabuklar dağda denizden 600 metre yükseklikte ve diğer dağlarda da aynı seviyede yer alıyorlar; ama kutsal kitapta yazdığına göre bu tufan 40 gün yağmur yağması sonucu suları en yüksek dağın 10 arşın üzerine kadar yükseltmiş. madem ki sular bu kadar yükseldi neden dağın zirvesinde daha yükseklerde kabuklar yok da 600 metreden daha az seviyede yer alıyorlar? velev ki bu yağmur en yüksek dağın 10 arşın üzerine çıkardı su seviyesini; dünya küre şeklinde olduğuna göre sular merkezden her yönde eşit yükseklikte olacaktır ve artık suyun akabilecek bir yönü kalmayacaktır, yalnızca yukarı yönde gidebilir o da buharlaşarak, bu mümkün müdür? acaba tufan kutsal kitapta yazdığı gibi tüm dünyayı kaplamamış mıdır? yağmur yağarak oluşan bu tufan adriyatik denizinden 400 km içeride bulunan lombardiya'daki dağlara bu ağır ve suda batan denizkabuklarını getirebilir mi? kendileri gelmiş olsalar 400 km'yi 40 günde gelebilirler mi? ayrıca burada 4 farklı katmanda bulunan kabuklar var, buna göre farklı zamanlarda farklı tufanlar mı olmuştur? yalnızca kabuklarla da kalmıyor, nasıl oluyor da dağların yüksek zirvelerinde büyük balıkların kemikleri de bulunuyor? bu hayvanların denizden bu kadar uzağa tufan tarafından getirildiğine ısrar edenlerin saçmalığı ve aptallığı ortada. birtakım cahiller de tanrı'nın onları bir takım kutsal etkilerle burada yarattığını söylüyor; sanki biz boğaların yaşlarını boynuzlarına bakarak, ağaçların yaşlarını dallarına bakarak ve salyangozların yaşlarını yıl ve ay olarak kabuklarına bakarak anlayamıyoruz. bu kabukların ilahi güçlerin olası etkileriyle orada yaratılmış ve hala yaratılmakta olduğunu söylüyorsanız, böyle bir düşüncenin biraz mantık sahibi bir beyinde yeri olamaz, çünkü geliştikleri yılların sayısı kabuklarında yazılı ve büyükler ile yavrular bir arada görülmektedir. ancak onlar yiyecek olmadan büyüyemez, hareket olmadan da beslenemezlerdi -halbuki böyle bir ortamda hareket etmeleri olanaksızdı."

ressam, heykeltraş, mimar, mühendis; en önemlisi adam bilimadamı abi, bilim adamı. bu adama hayran olmamak elde değil.
Zeze
anlık kararların hastasıyım ya 😅 başka bir şehirde yaşayan arkadaşımın morali bozukmuş. diğerini aradım yarın gidelim mi yanına diye, o da evet dedi. yarın sabah gideceğiz İnşaallah 😂 ölümüne gezmeye kodlanmışım ben bunun başka bir açıklaması olamaz 🙈
ladylazarus
bu gece hayatımın en güzel anlarından birini yaşadım. karanlıkta uzanmış, bir kieslowski filmi izlerken, birden ağaçların arasına saklanmış ayın kızıllığını fark ettim. bir süre yıldızları izledim, sonra filme döndüm, sonra yine ayı izledim, sonra yine film, yine yıldızlar.. ay, onu görmem için tamamen ortaya çıkana dek böyle bir döngü içinde bitirdim filmi. böyle anlarda tarif edemediği bir his kaplıyor insanın içini. yıldızlara bakarken, yıllar evvel annemle kargaları izlediğimiz noktaya takıldı gözlerim. sonra yine yıldızlar.. ve yıllardır hiç değişmeyen gökyüzünü düşündüm.

edebiyat dergileriyle aram pek iyi değildir fakat oldukça gecikmeli olarak bir dergi keşfettim ve muhtemelen düzenli olarak alacağım tek edebiyat dergisi olacak ' notos '. keşfettiğim ilk sayısının nabokov üzerine olmasının güzelliği .. sanırım vera' nın reenkarne olmuş haliyim. nabokov' la bu kadar sık karşılaşmamızın başka bir açıklaması olamaz. vera için ne acı dfgfj

hayatımı bir film olarak tahayyül edecek kadar önem vermiyorum kendime fakat bugün bu şarkıyı defalarca dinledikten sonra, hayatımın bir fon müziği olsaydı, şu sıralar kesinlikle bunu seçerdim dedim kendime.




iyi geceler değerli müdavimler.
alonecowboy
demin sosyal medyada bir stalk yaptım ve şu kanıya vardım sizlerede bilgilendirmek istedim. ben hiçbir sosyal medya hesabımda bu nickimi ve adımı ne türkçe ne ingilizce olarak kullanmıyorum. şimdi derseniz bize ne bundan şundan sizlere yazmak istedim bu kullanan arkadaşlar ben gibi davranınca üzüldüm ve onlara sormak istedim. acaba sizin bir karakteriniz var mıdır ? diye. bu açıklamamdan sonra şimdiden herkese iyi bayramlar, umarım bol kazançlı bir bayram olur. ☺️☺️☺️
ladylazarus
nihayet boyalarıma kavuştum ! uykumun bölünmesinin beni mutlu edeceğini düşünmezdim fakat en güzel sabahımı yaşadım. uzun süredir bu denli heyecanlandığımı anımsamıyorum.

bugün kardeşimin ' nasıl dünyaya geldik ' sorusuyla (elbette yanıtı biliyordu) bir travmam gün yüzüne çıktı. davaya erken ayıktığımdan mı, yoksa varlığımı sorgulamayacak kadar megaloman olduğumdan mı bilinmez ben hiç bu tür sorularla çocukluğumu tüketmedim. fakat çocuksunuz neticede, leylekler falan bir merak oluyor haliyle ( şu leylek muhabbeti de ayrı travma, hayır bir kadın ve bir erkeğin cinsel organlarının birleşmesi değil de bir leyleğin bizi getirmiş olmasına inanmanın nesi daha kabul edilebilir dffdkg ?! ). her neyse, ben bu yaşa gelene dek her dönemimde bir köpeğimiz olmuştur. bir gün köpeğimin cinsel organını gördüm. o an bir çocuk olarak yıkılmıştım. bana bunu nasıl yaparsın pamuk .. senin de mi leyleğin var ;(

bugünden beri o görüntüyü aklımdan çıkaramadım. cinsellik hususunda ufkunuzu genişletecek bir kıssa olmadı fakat lütfen çocuklarınıza tarkan gibi hissettirmek yerine, onların sorularını, onların yaşının cinselliğine uyacak bir biçimde açıklamaya çalışın.

adettendir bu da gecenin şarkısı olsun


ayyuzluguzelkoncuy
arkadaşlar size omü ile ilgili en saçma ve nefret edilesi şeyden bahsedicem. zorunlu seçmeli dersler. böyle lanet bir şey daha bilmiyorum. 3 ders açılıyor ve 2sini seçmek zorundayız. açılan derslerin de en az biri başka bölümün dersi. diğer derslerin konteyjanı doluyorsa mecburen başka bölümün dersini alıyorsunuz. ve bu ders birinci dönemin devamı şeklinde. derse gidiyorsun hocanın anlattıklarını anlamıyorsun, hoca sürekli bölümün diğer derslerinden örnekler ve açıklamalarla senin anlayamacağın bir tarzla dersi işliyor ve sen daha ilk dersten seneye inşallah başka ders açılır diye dua etmeye başlıyorsun. ağlamıyorum gözüme toz kaçtı 😢😢
Ailenizin Gayriresmi Doctoru
merhaba arkadaşlar!! sonunda beklenilen an geldi !! kongremize katılmak için yapmanız gereken tek şey sosyal medya hesaplarımızdan paylaştığımız linkten aktif veya pasif katılımcı formunu doldurmak. eğer sizler de bilimin eşliğinde hem eğlenmek hem değerli hoca sunumlarından faydalanmak ve bizlere katılmak istiyorsanız yapacağınız şeyi biliyorsunuz. hepinizi kongremize bekliyoruz.
kongre kayıt formu: http://bit.ly/2C36SYW
kongre aktif katılımcı formu: http://bit.ly/2Gd7NE3

‼️gerekli bilgiler formun açıklama kısmında mevcuttur‼️

https://hayatadokunankongre.site123.me/

admin inşallah yasak bir şey yapmamışımdır. sağlık bilimlerinde okuyan arkadaşlarımız, sağlığa meraklı arkadaşlarımızı da bekleriz
mimarlique
biri bana bunun mantıklı açıklamasını söylesin sinirlerim bozuldu
turevinial
sa dedikodu ailesi aslında bu konuyu soru kısmına yazmam gerekirdi fakat yapamadım. size açıklamam gereken birkaç şey var. küçüklükten beri gelen bir hastalık, bir fobim var adı “berber” sıtarbaks fakirleri ve yoruma doluşacak onun adı starbucks cular kuaför vb tanımlarda yapabilyorlar. her zaman kendi memleketimde kendi berberime traş olmuşumdur. hatta bu böyle bir bağki saçlarım yüzünden 4 5 haftada bir memlekete gider gelirim. ama sınavlardan dolayı bunu yapamıyorum bu ara ve çok korkuyorum. samsunda atakenti sevenler derneği üyesi olarak bir atakent beyefendisiyim ve atakentte ikamet etmekteyim. lütfen bana iyi bir berber önerir (fiyat yıkamayla max 25 30) misiniz? teşekkür ediyorum. bilen varsa adreste verirse çok sevinirim.
sakurashisi
zordur bu dünyada kadın olmak! dünyanın her yerinde her saatinde! yüzyıllar öncesinde de böyleydi amerikasında afganistanında türkiyesinde de böyle! yaratıcılık vasfının tanındığı tek varlık olan kadının 'savunmasız' kategorisinde görüp 'erkeklik'duygularının hegomanyasında kadına karşı 'şiddet' uygulamak tabi ki erkeklerin 'evrimsel' aşamalarından biri olan hayvanlık içgüdülerine tam da yaraşır bir eylem. kadınlar saklansın kadınlar korunaksız varlıklar korunsun kadınlar erkeklerin himayesinde kalsın bla bla bla... bugün afganistanda hiçbir dini açıklamaması olmasına rağmen burka içerisinde saklanan kadınlara karşılık evlerinde eşinden zulüm gören, genç yaşta evlilik ve hamilelikle birlikte ölen,boşanmış kadına fahişe yaftasıyla bakan kendi aileleri olan ve hatta bu yaftadan korkup dinde her ne kadar mübah olsa da boşanmayıp hayatının zulmüne mecburen katlanan kadınlar... ve biz ülkemize bakalım, evde getirdiği limonatanın şekeri yerinde değil öldürülesiye dövülen kadınlar,aldatılan kadının en doğal hakkı olan boşanmayı yediremeyen 'adam'ın eski eşini saçından tutup yerde sürüklemesi, geç saatte otobüste tek başına olan kadının elleri kesilerek yakılarak vahşice öldürülmesi,eşinden kaçıp polise sığınıp polisin'aileni yıkma'diyerek geri gönderdiği kadının eşi tarafından 2 gün içinde öldürümesi ve en son 17 yaşındaki gencecik kızın sevgili terörüyle öldürülmesi vs vs... sözüm bizatihi tüm erkeklere değil elbette ama bugün baktığımız zaman birçok suç birçok savaş birçok huzursuzluk birçok eziyet birçok kuraklık, ya erkeklerin hırsı ya da erkeklerin üstün olma merakından gelir. kadınların da vardır elbet içerisinde iyiliği olmayanların. belki bireysel düşünmek lazımdır ancak dünyadaki acılara bakarsak yüzde 80 oranı erkek kaynaklı! bir cinsel organın duygu ve düşüncelere böylesine hakimiyet kurabilen ve 'erkeklik vasfının' salt söz geçirme olarak algılayan bir insan türü olarak kadınları aşağılaması yermesi toplumdan soyutlaması ve kadınları bir hizmetçi olarak görmesi,her dinin temelinde veyahut inanmayanlar için varoluşcu felsefenin temelinde insan olmanın gayesinde dünyanın hiçbir zamanında ve yerinde kanıksayabileceğimiz bir vahşet olmamalı. salt kadın cinayeti ve şiddetine değil, güçlünün kendinden daha savunmasız olarak gördüğüne karşı üstünlük kurmasına karşı gelmeliyiz ki,bugün var olan acılar bir nebze olsun dinsin.

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)