limos
bayramınız mübarek olsun ya da iyi bayramlar. nasılsınız? umrumda değil ama cevap vermek isteyen olursa çok umrumdaymış gibi yapabilirim. hepinizi çok sevdiğimi biliyorsunuz. beni soracak olursanız (sormayacağınızı çok iyi bildiğim için ben uzun uzun anlatacağım) maalesef bu bayrama yapyaşlı hissederek girdim. çocukluk arkaşlarımın çocuğu olması psikolojik olarak üstünlük kurdu. biri bayramdan iki gün önce doğup bütün düzenimi alt üst etti. ben bu bayram yine "ne evliliği ya biz daha çocuğuz" diye dolaşmayı planlıyordum. yine de iyi ki doğdu minik papatyammm. İlk doğduğunda fareye benzeyeceğini düşündüğüm için annesini her şeye hazırlamıştım ama şaşırtıcı şekilde güzel çıktı. şimdi minicik ama seneye kesin elimi öpüp harçlık ister. benim yavaştan işe falan başlamam gerekiyor. İki tuluma bin liralık olduk zaten. daha diğerini hiç canlı kanlı görmedim altı aylık oldu. erkek olduğu için biraz üzgünüz. henüz fazla hareket edip konuşamıyormuş. tanışmanın tam zamanı. bir yandan çok mutlu hissediyorum bir yandan da lan noluyor bu ne saçmalık diyorum. herkes evlendi ve çocukları bile oluyor... aşırı korkunç bir şey bu. ben evlenmem falan diyordum ama maksimum iki yıla bütün arkadaşlarım evli ve çocuklu olacak. ben ne yapacağım??? bir tencere makarna yiyerek sihirli annem mi izleyeceğim???herkes yaşını ve hayatını kabullenmeli... yavaştan aşık olacak birilerini bulsam iyi olacak. gerçi ben aşık olmam ama süper aşık taklidi yaparım. ama karşı tarafın taklit yeteneği iyi değilse sıkıntı. şöyle karşılıklı aşık taklidi yapıp evlenip çocuk yapıp çok uzatmadan beş altı yıla boşanmalı biri lazım. sonrasında saygı çerçevesinde iletişim kursak yeter. kafamda sıfır kişi var. çok zor bu işler. ben erkekleri çooook yorucu buluyorum ve üstüne lezbiyen de değilim. en iyisi arkadaş çevremi komple değiştirip moruk hacı falan takılan ergen bir tayfaya üye olup evlilik çocuk ortamından uzak durmak. nasip kader hayat maalesef yaşamak böyle bir şey...
Gamsız Baykuş
az önce instagramda gezinirken keşfetimde @meudedikodu diye bir sayfa çıktı. İsim tanıdık gelince girdim sayfaya, klasik popüler üniversite paylaşımları yapan bir sayfaymış. herhalde @mayk 'ın diğer sitelerinden biridir diye düşündüm. değilmiş meğer, kurucusu olarak farklı biri yazıyordu. site buranın eski tasarımının aynısı. 80 karakter sınırı olmuş 33 karakter. zaten en çok beğenilenler ile en çok yorumlananlar ters çıkıyor sinirlerimi bozdu jbjx. eski günlerdeki gibi baskın basanındır deyip toplu bir atak yapabiliriz arkadaşlar.
YasliBySair
hey gidi yıllar . baştan yazım hataları ve anlam bozuklukları için kusura bakmayın. size 2013 yılında omudedikodu ailesi ile tanışma hikayemi anlatacağım.
o zamanlar zıpkın delikanlıyım. gece arkadaşın biri link attı dedi beni tarif etmişler omudedikodu da dedim neymiş bu. girdim baktım site o zamanlar öyle işlerdi mavi bereli erkek kırmızı tokalı kadın turkuaz bakışlı birey. bakiştığın kesiştiğini yazarları. sonra detaylı siteyi incelerken bir baktım sadece arduz ağacı renkli flari olan kızdan bahsetmiyorlar.
ortada mizah kültür sanat ve daha fazlası var. sonra nasıl oldu hatırlamıyorum radyo yayını çıktı bir anda. girdim baktım şahane sesli müthiş yorumlu canlı ve eğlenceli bir adam müzikler eşliğinde gerçek bı radyo programı yapıyor. mizah ve zeka üst seviyede. çıldırdım yazdım güldük eğlendik. belli bir grup olduklarını anladım. müthiş eğlendim artık kımız renginde kasları olan erkenden daha fazlasıydı benim için omudedikodu.
gel zaman git zaman radyo yayınlarında muhabbet ilerlemeye başladı. bir sabaha karşı biten yayının sonunda beni admin ekledi instadan ve ömürevleri simitparka çağırdı. tanıştık kaynastik. o zamanlar chiko vardı şuan belki nick değişmiştir bilmiyorum. aman allahım nereye düşmüştüm. herkesin sanki yavru ağzı tsirt ü vardı öyle havalı gelmişlerdi bana. zamanla partilerden turnuvalara gezilerden spor müsabakalarına üniversite yıllarımı müthiş bir keyifle yaşamamı sağladılar. sonralarda yollar ayrıldı tabi. kendilerine burdan çok ama çok teşekkürlerimi sunar. şiddetle ve rica ile radyo yayınlarını yapmalarını istiyorum. İyiki hayatıma girdiniz çocuklar.
Sanatçı
geçen hafta akşam üstü bowling oynamaya gitmiştik, bowling çıkışı, 2 erkek 2 de kız gördük, erkeklerden birisine rica ettik toplu fotomuzu çektiler, ondan sonra herkes dağıldı neyse baktık o 2 kız ve erkek volkswagen jipine bindiler bizde kuzenle bmw deydik, neyse volkawagen jipinin arkasını açık sanıp o arabadakileri uyardık, sonra arabadaki erkekte onun kamera olduğunu söyleyince şaşırdık, sonra gidiyoruz otobana çıktı o erkek geldi bizi solladı yanındaki kızlara artistlik yapacak ya zengin züppesi, sonra benim kuzen güldü, dedi senmisin artistlik yapan taktı vitesi 6 ya, bmw yle bastı 160 a o jipi imkanı olmamasına rağmen arkadan geldi solladı sonra elle salladı bunlara biz bi koptuk, o mal baka baka kaldı... sjsjsjsj
ikizler
sanki bu gece tarihler 2020'nin sıradaki gününe değil de 11 ocak 2017 ye atmış gibi. sabahında gezgin efendiyle süren 40 km lik gel.git yolcuğum tamamlanmış. akşamına çay ocağında çaylar içilmiş, sonrasında balkonda kar maskesiyle kitap okunmuş, üşüyen vücudumu güzel bir duşla ısıttıktan sonra kahvemi yudumlarken karşı binadaki yeşil, aksa kömür yazısına bakarak müzik dinliyormuşum gibi. anda ise bazı şeyler hâlâ aynı bazıları ise eksik bazıları ise bambaşka. yatakta oturmak yerine, ben dünyadaki 1.yaşımı kutlarken onun ise mezardaki 23. yılını kutladığı dedemden kalma, restore ettiğim ahşap şezlongda oturuyorum. kahvem yok, hiç yok, buklesi dökülen uzun saçım yok... şarkılarım var, hâlâ aynılar. zaman geçti içine yenileri eklendi, bazıları çıktı. ama hâlâ kalp ritmime ayak uyduruyorlar. aksa kömür yazan duvardan sektirerek izlediğim karanlık gökyüzü yerine, karşı binanın çatısından sektirerek izlediğim gökyüzü var. aynı karanlık oda farklı bir ilde var. kitaplarım yanıbaşımda tüm ihtişamı ile var. varlıklar ve yokluklar. yazamadığımız eksik yazılar, okuyamayan eksik dostlar. ama anda tek bir cümle var. geçmiş hiçbir yere gitmez, sadece cee eee yapmak için yüzünü sizden gizlemiştir. mutlu geceler dostlarım...
metalherif666
karadeniz yurdu çıktı. bir "geçmiş olsun" almalı mıyım? .d
Mona lisa
ah dedim kelebekler uçuyor, güneş doğuyor, kuşaklar cıvıldıyor. artık ders çalışabilirim. ama sonra gittim bir film önerisi gördüm. merak ettim izledim. ağlamaktan içim dışıma çıktı. psikolojimi bozdu. ortada, gözleri şişmiş, sarhoş gibi geziyorum.
casualman
eskiden yaptığım gibi şuraya azıcık sitem atayım içimi dökeyim. o kadar bıktım ki insanların sahte yaşamlarından ve sahte şeylerden mutlu olup gerçekten gram anlamamalarından boş şeylerle uğraşıp boş bir hayat yaşamalarından diyeceksiniz ki bundan sanane öyle olmuyor işte o iş bizde yaşıyoruz bu dünya da mesela iş hayatımdaki insanlar veya hoşlandığım bir kız illaki birileri sürekli çıkıyor karşıma ve zararını ben görüyorum. hayatta hiç bir zaman yok like takipci kısaca sosyal medya umrumda olmadı başka insanların seveceği şekilde resimler çekinmek başka insanların beğeneceği sözler yazmak başka insanların ilgisini çeken profiller vs vs ha bundan da sanane diyeceksiniz bunca sahtelik içinde insanlar gerçek benliklerini unutmuş ve ben onlara doğru olanla gerçek olanla yaklaştığımda resmen kaçıyorlar saçma bir şekilde. bir kaç örnekle açıklayım geçen bir kadınla tanıştım cidden güzel şeyler hissettim ona karşı sadece dürüst oldum veya başka bir amaç gütmeden kartları mı açık oynadım evime kadar geldi tek düşündüğüm sadece yanında olmak o anki sıkıntısını ona unutturmakdı 1 ay sonra felan başka birisi daha çıktı karşıma ona da gerçek olması gereken şekilde davrandım sonuç 2 sininde en son söylediği casual sen çok iyi birisin deyip konuşmayı kestiler. diğer bir örnek erkek arkadaşım oldu bebelerle samimi olmak güzel bir dostluk kurmak istedim ben ne kadar dürüst olup onlara iyi davrandıysam onlar da bir o kadar kullanmaya çalıştılar beni ve en kötüsü bu anlattığım bu insanların hepsi beni salak yerine koymaya çalıştılar. herkesin dili farklı kalbi farklı konuşur olmuş ne adamlıktan ne insanlıktan anlayan kalmış boş ve sahte dünyalarınız da mutlu olmaya devam edin ben gerçek dünya da gerçek insan aramaya devam edeceğim. lafta bunları arayıp icraat de kendine ızdırap çektirenlerin yanında nasıl duruyorsunuz hala anlayamıyorum anlayamayacağım da. her neyse iyi döktüm içimi her zaman joker kartım oldun iyiki varsın omüdedikodu 😏
soulless
şimdi hayatımda başıma gelen en sayko olayı anlatacağım. iş dolayısıyla başka bir şehre taşındım. işten bir arkadaşın yanında kalıyordum. kaldığımız semt de öyle lanet bir yer ki çoğu ev birbirinin aynı apartmanların içinden tutun dışardaki kapıya kadar. neyse taşındıktan sonra ki ilk iş gününden eve dönceğiz arkadaş dedi ki ; knk sana anahtarı vereyim de sen dön beni bekleme benim iş uzun, bulursun demi evi ? bende hafızama güveniyorum ve evlerin birbirine o kadar benzediğinden de haberim yok tmm dedim sonra. zindan anahtarlığı gibi bir anahtarlık çıkardı içinde 10 tane falan anahtar var. İçlerinden birini verdi bana şakayla karışık inşallah yanlış anahtarı vermemişimdir dedi. neyse ben çıktım yola ve bizim eve benzeyen ilk eve girdim baktım içerisi falan aynı o yüzden şüphem olmadı hiç dairenin önüne geldim başladım kapıyı açmaya çalışmaya 1-2dk uğraştım açamadım kapıyı sonra arkadaşın yanlış anahtar şakası aklıma geldi başladım sövmeye telefonu çıkardım aradım ulaşamadım daha da sinirlendim bir kez daha açmayı denedim kapıyı sonra apartmanın kapısından bir adam girdi merdivenleri hızlı hızlı çıkarken bir yandan bana sövüyor. ben şok oldum o anda kafa basmadı ne olduğuna beni tuttu savurdu o ara , yere düşürdü sırtıma dizini falan koydu bizim apartmanın kapı birden açıldı içerden bir kadın çıktı poliside aradım geliyor dedi. benim kafa o zaman dank etti neyse zorla falan anlattım olayı abi apartmanı karıştırmışım diye baya bir dil döktükten sonra birde anahtarı falan gösterdikten sonra inandılar. polisi falan geri aradılar tamam sıkıntı yok diye.meğer kadın beni kapıyı zorlayıp sinirli görünce korkmuş içerde. bende de saç sakal uzun gözlerin altı siyah ten kansızlık derecesinde beyaz yani tam potansiyel suçlulara benziyorum. kocasını aramış sonrası malum. arkadaşa anlattım olayı gülmekten altına sıçtı. bu da böyle bir anı oldu.
psikodok
çevremdeki herkes sen psikologsun anlarsın diyip oturup bütün hayat hikayesini anlatıp kalkıyor. sonra bana eee ne çıktı diyor. tekrar deneyin çıktı bir dahaki sefere artık.
Zeliş
ya allasen elinde buss-perry saldırganlık ölçeği formu olan yollasın,içim çıktı aramaktan
Eleni
herkese selam, sana hasret frank. epey uzun zamandır görüşemiyoruz, epey epey uzun bir zamandır. aklımdasın diyemem ama bu olmadığını da göstermiyor. bilirsin işte, yaz tatili derken aile ve alışma süreçleriyle boğuşmaktaydım. boğuşmalarımın sonucu zor da olsa galibiyete çıktı. bu zorluklara gizli gizli sigara içmeler de dahildi. (ee malum aile bilmiyor sigara içtiğimi.) komşular görmesin tedirginliğiyle kendi çapımda sigara içerken aksiyonlarla kapışıyordum. aman ne büyük eğlence. çoğu kötü olay öğrendim, henüz atlatmayı başaramadığım. ara sıra unutur gibi olup sonradan hatırladığım. konu şu ki; gurbette olunca çoğu şeyden bihaber oluyorsun, bihaber bırakılıyorsun. kendilerine göre savunmaları oluyor, üzülmeni istemiyorduk. (sonradan öğrenilmesi mutlu ediyormuş gibi.) yine de haklı yanları muhakkak vardır, lakin ben göremiyorum diyerek neyselere sığdırmayı tercih ediyorum. öyle değil midir zaten? yaş aldıkça anlarsın çoğu şeyi. sana söylenenleri anlayamayacak bir çağdasındır her zaman ve her defasında ısrarcı davranırsın. çünkü sana göre sen kendi hatalarını kendin tecrübe edinerek öğrenmelisin. engebeli yolları kendi ayağının tozuyla geçmelisindir. zaten sana söylenen çoğu nasihati yapmamak için direnirsin, hep kafanın dikine gitmek zorundasındır çünkü. sonu ya ak olur ya da kara. bu pek de kimsenin şeyinde olmayan bir şeydir. İnsanlar genellikle kendi dertlerini yakınmaktan yanadır frank. söz sırası sana gelince ise hep kaçış yolu ararlar. (bu insanlar ne de tuhaf, ne de alçak!)
ikizler
mutlu geceler gençler. nasılsınız? ben yorgun ve musmutluyum. yaz okulundan sonraki bir aylık yatışımın ardından bu kadar hareket halinde olmak bana müstahaktır diye düşünüyorum. öncelikle üniversitemize yeni gelen kardeşlerimize hoş geldiniz diyorum. bu üniversitede ve platformda 5. yılına giren biri olarak benden büyükler de olsa ben de kendimi bir nebze olsun yaşlanmış hissettim bak şimdi. yaşlılık sohbetlerini bir tarafa bırakayım yahu. ben bir arkadaşımı daha evlendirdim bu sene. milletin arkadaşları mı yavaş yoksa benimkiler mi çok hızlı anlamıyorum. beraber finalleri, vizeleri çalıştığımız, oda komşum olan adamlar bir bir evleniyor. bu sefer de samsuna gelmeden önce düğün için ankaradaydım. sabah erken indim, hem rahat rahat düğüne katılırım hem de biraz gezerim ankarada diye. biraz bir camiye girdim uzanıp dinlendim. allahın evlerinin kimsesiz olduğumuz zamanlarda kimsemiz olması çok hoşuma gidiyor. ondan sonra bir kahvaltı yaptım. sonra anıtkabire gittim. anıtkabirin her yeri japon dolu. kendimi yabancı bir ülkeye gelmiş gibi hissettim. türkçe konuşan azdı. bu durum şaşırttı beni. türk milletinin atasını ziyaret için geç saatleri beklemesi tuhaf bence. atatürkü ziyaret ettikten sonra dedim ki kızılaya geçeyim. orada çok güzel kitapçılar var. daha önce bir defa gitmiştim. arkadaşlarım kollarımdan tutup çıkarmışlardı beni remzi kitapevinden biz buraya kitapçı gezmeye mi geldik diye. bu sefer de otobüse binip kızılaya geçecekken arkadaşlar aldı arabayla düğüne geçtik erkenden. düğünden sonra tekrar bindik arabalara ve indim samsuna. o kadar özlemişim ki bu şehri. artık memleketim burasıymış gibi. nasıl özlemeyeyim ki. aşık olduğum, gezgin gibi bir dosta sahip olduğum. denizinden ormanlarına, havasından yollarına kadar benim olan bir şehir. bu sene yeni bir yurtta kalıyorum ben. güzel sanatlar kampüsünde üniversitemiz bir erkek yurdu açmış. ben de tesadüf eseri fark ettim. yaz okulunda başvurmuştum ve bir arkadaşımla beraber çıktı. ben çok sevdim burayı. hem ilkadımdaki çay ocaklarıma yakın, hem üniversiteye yakın. her yer bir gezgin uzaklığında :) 3 gündür eşyalarımı taşımak, eksik olan şeyleri almak, okuldaki işlerimi halletmekle uğraştım. ve dün gece 3 aydan daha fazla zamandır kendisinden ayrı kaldığım yarimle buluştum. o kadar çok özlemişim ki onu. İnsanın birini özlemesi kadar güzel bir şey varsa özlediğine kavuşabilmesi. bunu nasıl kelimelere dökebilirim nasıl anlatabilirim bilmiyorum. sevdiğinizin gözlerini öylesine izleyebilmenin mutluluğunu başka ne verebilir ki şu dünyada. İnanın ki bilmiyorum. o anların her saniyesini romanlar dolusu yazmak isterdim. ama aşk insanda unutkanlığa yol açıyor. bildiğinizi de unutuyorsunuz bir tek o kalıyor geriye. güzel sevin, güzel sevilin dostlarım. hayat aşkla çok daha başka güzel. normalde 4-5 yazıya sığdıracağım şeyleri tek yazıya sığdırmaya çalıştım. çok da uzattım farkındayım. ne yapayım yahu. dostlarımla muhabbet etmeyi seviyorum. hem de en son yazısını uzunca bir zaman önce yazmış olan bir ikizler olarak biraz da hakkım var sanki. gecenize bir fotoğraf bırakarak iyi geceler diyeyim dostlarım. bu fotoğraftaki radyo yarimin bana dün gece hediye ettiği radyo. o kadar güzel bir şey ki. elektrikle ve şarjla çalışıyor. fm özelliğinin yanında usb, sd card ve aux bağlantılarını da desteklemesiyle müzik zevkini doruklara çıkarıyor. tam hayallerimdeki gibi bir radyo. ve hayallerimdeki radyonun hayallerimdeki aşkım tarafından bana hediye edilmesi de muhteşem bir şey. odamda tek olduğum an açıyorum dinliyorum radyomu. bir yere gittiğimde de götürebilirim. yarimin hayatımın her gecesinde olduğu günlerde onunla dinleriz saatlerce. muhteşem bir şey. diğeri de fotoğraf makinem. hareketli dünyadaki zamanı durdurma aletim. aynasız olmasından dolayı o da her yere gelebiliyor benle. bir sürü güzel fotoğraflar çekiyorum onunla. radyom, fotoğraf makinem ve gezginim. 3 dostum var artık benim. geceniz bu fotoğraf kadar güzel geçsin dostlarım... :)
kayipgalaksi
İyi geceler herkese :) uzuuun bir aradan sonra yeniden buradayım. bugün arkadaşımla siteyle ilgili konuştuk birkaç kişi halen yazıyor deyince bir bakayım dedim. gördüm ki site güncellenmiş, yeni birçok kişi gelmiş. bu halini sevdim mi? yaani. @admin @mayk fotoğraf olayını pek sevmedim. olmasaymış keşke öyle daha gizemli oluyordu :) eskilerden çok kişi kalmamış ona üzüldüm. anasayfada ilk @snorlax ı görünce sevindim ve tabiki stalkladım 😬 @poseydon a baktım yazdıklarını silmiş 🙄 @ikizler halen yazıyor @alpheratz de yazıyormuş muallimleri gördüm (birkaç tane olduğundan böyle yazdım 😂 ) @zorakimuhendis @ejderiyacı @chen @dakoh daha birkaç kişi de var şuan aklıma gelmiyor. kısaca sizleri gördüğüme sevindim :) en son yazımı 1 yıl önce yazmışım öyle diyor. o yazıdan sonra neler oldu neler. öncelikle o yazıdan birkaç ay sonra atandım. ayın 15 ini bekleyen bir memurum artık. İşe başlayana kadar stres sıkıntı içindeydim, boğuluyordum. sonra işe alışma süreci okul değiştirme falan derken bir sürü şeyler oldu. şuan kafamda kronolojik bir sıraya oturtamıyorum ama hayatımda bir sürü şey değişti, işim var çalışıyorum bunun bilincine varmam biraz zor oldu. sonra çeşitli insanlarla tanıştım, hayatıma birileri girdi çıktı, çok farklı olaylarla karşılaştım, büyüdüm, çok şey öğrendim, eskisi gibi çok depresif değilim onu atlattım, istediklerimi şimdiye kadar gerçekleştirdim, içimde zorla yeşerttiğim umudu söndürmemeye çalışıyorum falan filan. kısaca böyle. sizler nasılsınız neler yapıyorsunuz yukarıda isimlerini yazdıklarım ve diğerleri :) yine uzun yazacaktım ama artık uzun yazan yok herhalde kısa keseyim bu sefer 😏
Angaralı
gerçi tramvay yukarı çıktı ama siz yinede bir bakın
Angaralı
yeni gelen gençler şimdi size samsun hakkında 1-2 ufak bilgi vereyim insanları sıcakkanlıdır
çiftlik caddesi buraların İstiklal caddesidir
rus pazarından uygun eşya kıyafet alabilirsiniz(şimdiki yabancılar pazarı)
ucuz alkol için denizevlerinde uygun mekanlar vardır
eğer gece karadeniz yurduna gelirken r11'i kaçırırsanız otostop çekin beyler o yol yürünmez ben söyliyim
sahilde kimse kimseye karışmaz herkes istediğini yapar
merkez biraz uzak ama idare edeceksiniz bence tramvayla değilde e1'le gidin daha hızlı
omü yaşam merkezi vazgeçilmezimiz bunu gelince sizde anlıyacaksınız
şimdilik aklıma gelinler budur
ladylazarus
bugün dedemi ziyarete gelen misafirlerin yanında iki oğlan çocuğu vardı, birinin saçları uzun kıvırcık o kadar şekerdi ki ! mıncırdım ama pek pas vermedi. rigbymi götürmek istediler dfgdf o benim köpeğim dedim, buldular beyaz beyaz pamuğumu. giderken de elimi öptü başına koydu jsddjg hayır birkaç beyaz tel çıktı diye bu muameleyi hak ettim mi sahiden ?? berhudar ol evladım.

dün dünya saati hareketi vardı, ışıkları kapatacaktık ajandama dahi yazmıştım lakin ajandam yanımda olmayınca tamamen unuttum, çok üzüldüm. barış özcan' ı severek takip ediyorum lakin şanışer' le düetini izlemeye cesaret edemedim. raple ilk tanışmam da şanışer' le olmuştur, anılarım depreşti. katip ol sabahın ilk ışıklarınah diye müptezel gibi dolaşarak tükettim 2007 yılımı ddfgdf bir erkek arkadaşım yakalamıştı, o zamanlar küçüğüm tabii, sen şanışer mi dinliyorsun dedi. ben de kuzenimden görüp yüklemiştim, yok yaa onu kuzenim atmış, ben dinlemiyorum falan diye atarlanarak ' kuzenim yapmış yea ' jargonuyla da ilk o zaman tanışmış oldum.

bu da günün rap parçası olsun :


Eleni
sana sisli havanın tozlu raflarında bulduğum bir anımdan söz etmek istiyorum frank’cığım. (kesin yaşanmıştır değil, yaşandı.!) o zamanlar mars’a yeni ayak basanlar arasındaydım, ilk defa görüyorum ya hani. o ayak izi senin, bu ayak izi benim diyerek her yerde 45 numara ayakkabılarım ile bir sanat yaratıyordum. biraz ilerledikten sonra karşımda su birikintisi görmüştüm, serap misali. (halisünasyon demeye üşendim, hebele hübele şeklinde yazmaya yetiyor klavyem, neyse devam.) sonradan fark ettik ki uzaylıların kanalizasyonu imiş. (şimdi yanımdaki mürettebatım serap olmadığına mı sevinsin yoksa uzaylıların boşaltım sisteminin kalıntıları olmasına mı üzülsün? ne yaman çelişki.) mürettebatımızdan kayıplar vermiştik, aramızdaki yerden bitmeler ayak izlerimde can vermişti. birkaçı da yanılgılarında(şu kanalizasyon olayı var ya, hah işte ondan söz ediyorum.). marsta olan ben bu şekilde idi, peki gerçeklikte? küçüklüğümün avuçlarında tuttuğum bir kaplumbağa vardı, oturduğumuz evin aşağısında bulunan bahçede bulmuştuk.(frank ile bulmamıştık, o henüz o kadar yetenekli değildi. sorry frank .s) kaplumbağa kocaman bir şeydi, abartmıyorum bak. evde kimsenin olmadığı bir anı yakalayıp(büyük şans!) gizlice eve sokmuştuk yeni yabani hayvanımızı. ne de olsa evcilleştirecektik. tabii işler düşündüğümüz gibi gitmedi korkuya yenik düşüp eve döndüğünü fark ettiğimiz annem odaya girmeden dolabın üzerine çıkıp(önce peteğe, sonra dolap koluna, en son dolabın üstüne tutunup kas gücüme güvenmiştim. vaoov spider gay.) abimin kaplumbağayı bana uzatmasını beklemiştim.(yaağğğ yağğğ demiştim frank değildi diye, gördünüz mü.) abim ile o dönemlerde aynı boyda olduğumuzdan ötürü benim de uzanmam gerekiyordu ki öyle de yapmıştım. kaplumbağa tekrar yanımdaydı derken pat ani bir baskın! annem odaya giriş yapmıştı, dolabın üstünde olduğum için odada sadece abimin varlığı belirgindi. her şeyin yolunda gittiğini düşündüğümüz esnada durumun komikliği ile gülmeye başlayarak anneciğime kendimizi yakalattırmıştık. haklı olarak afallamış şekilde bunun sesi nereden geliyor diyerek etrafı süzmüş, dolap görüş açısına denk gelince beni görmüştü. (ihih ihih anncm slm .s) ne yapsam ne etsem diye düşünürken annemin "in oradan" uyarısını dikkate alıp arkasını döndüğü anda kaplumbağayı abime attım, atacağımdan habersiz olan abim yaşından büyük bir şok ile yere düşen kaplumbağaya bakakalmıştı. (kaplumbağaların da kabuğu kırılıyormuş, bunu o gün öğrendim.) annemin de dikkati bir anda yere düşen şeye kaymıştı(ona göre ufo bile olabilirdi çünkü sadece uçan bir cisim görmüştü.). yaklaştıkça kaplumbağa olduğunu fark etti, eline alıp bir şeyi olup olmadığını kontrol etti. (o bu değil de bu kaplumbağaların da kanı varmış.) çok sert atmıştım sanırım, ölmüştü çünkü. annem ve abim kaplumbağa(isim koyamadık.) ile odadan çıktı, ben ise dolabın üstünde kalakalmıştım. çıktığım yerden inemiyordum, yüksekti. sonra bir cesaret yere atlamış, spider gayliğe son vermiştim. çocuğuz ya, kızmamışlardı. beraber kaplumbağayı gömmüş ardından minicik avuçlarımız ile son dualarımızı etmiştik. mürettebatımız böyle böyle son buldu.
ikizler
mutlu geceler gençler. nasılsınız? benim canım çok sıkılıyor şu anda. kaç günden beri koşuşturma içerisindeyim. neredeyse boş vaktim yok gibi. şimdi bu saatte yalnız kalınca boşluğa düştüm sanki. aslında bu gece de bir şeyler yapacaktım. ama ailemle konuşmaya dalınca baya bir zaman geçti. en son baktım bu saatten sonra bir şey yapılmaz. can sıkıntısından çiğdem açtım onu çitliyorum. kuru kuruya gitmez tabi dedim bir de youtubedan müzikler açtım boş boş oturuyorum öylece. müslüm babadan eda babaya geçip duruyorum. harici klavyemin de pili bitmiş mecburen dizüstünün klavyesinden yazıyorum. söylemesi ayıp biraz ehli keyifim de. yatağımın yanındaki masaya koyuyorum bilgisayarı, yanıma fare ve klavye alıyorum yattığım yerden hallediyorum işlerimi. hava çok güzeldi değil mi bir kaç gündür. hafta sonu yine sahil tıklım tıklımdı. bir de bisiklet yolundan yürümeseler o kadar sevineceğim ki. gezgin efendi de rahat edemiyor. adam ben gezgin değil miyim uçur beni diyor. ben ise insanlara çarpmamak için ha bire fren yapıyorum. bir de bir şey denedim. kameramla seyir halinde çekim denemesi yaptım. sonuçlar çok hoşuma gitti. hem de gezginimle birlikte bunu başarmış olmak ayrı bir mutluluk oldu bana. bu bisiklet gerçekten dostum benim yahu. tanıdığım çoğu insandan daha fazla seviyorum keratayı. bugün de çok güzeldi hava ama ben tadını çıkaramadım fazla. çünkü yapmamgereken bir sürü iş vardı. ben büyüyorum sanırım. baksanıza koşuşturmalar içerisine girmişim. ben böyle değildim, yaşarken oldum dohtor bey diyesim geliyor. ama büyüyesim de yok hiç. en iyisi biraz daha büyüyeyim ben ondan sonra yine büyümeyeyim. evet sevdim bu fikri. ne yazıyorum dakikalardır ben de bilmiyorum. acaba başlığa canı sıkılan bir ikizlerin geçmek bilmeyen dakikaları mı yazsaydım. dinlemeyi, anlatmayı çok seviyorum. sevdiklerim hep bir şeyler anlatsınlar dinleyeyim istiyorum. sıkarım bunaltırım diye düşünen sevdiklerimi de anlamıyorum. sıkmazsın bunaltmazsın yahu. seviyorum ben seni. seni dinlemeyeceğim de kimi dinleyeceğim. sonra bu ikizler neden duruluyor. hayata delilikler lazım. arada sırada limosun canı çekiyor ya bir şeyler. benim de aynılarını çekiyor. ne yapsam acaba. en iyisi ben çiğdemimi çitlemeye devam edeyim. bu sıralar eda baba da coştu. baya yeni şarkıları çıktı. ben bile şaşırıyorum. zevkle dinliyorum. size de tavsiye ederim dostlarım. hepinize mutlu geceler. geceniz hayallerinizle dolsun... :)
Saçın Bozulmuyor Mu?
ladylazarus
selam, eli ayağı ısınmak bilmeyen minnoş insanlar..

parmaklarım buz tutmuş durumda ve panduf giyenlere inat simli patiklerimle aranızdayım ✌ şu panduf olayını sevemeyen bir ben mi varım ? tamam çok sevimliler ama ayaklarıma pranga vurulmuş hissi veriyor, bir süre sonra duvara fırlatmak istiyorum !

nihayet yarın fuara gidebileceğim , haftasonu da tuvalimi alıp köye koşuyorum 😻

köpeğim rigby' i fazlasıyla özlediğim ve ne zamandır çiçek yetiştirmek istediğim için ismini mordecai (regular show için saygı duruşu) koyacağım bir çiçek almak istiyorum, önerisi olan varsa bekliyorum. bu da ahmet rasim' in çiçeklerin lisanı yazısından :

" katmerli gül: seninle böyle sarmaş dolaş olmak nasip olmayacak mı?
kırmızı karanfil: derdinden kan kusuyorum, merhamet et.
şebboy: ne kadar hainmişsin.
menekşe: hercailik ediyorsun, yazık şânına!
sarı gül: hayatımdan hiç ümidim kalmadı.
lale: sensiz yaşayamayacağım. beni terk etme.
zambak: bu gece rüyamda seni gördüm!
beyaz leylak: hiçbir mani kalmadı, benim olacaksın!
beyaz yasemin: bana fotoğrafını gönder, bari onunla yatayım.
leylak: dün nereye gittin? hakkında bir şey işittim.
sarmaşık yaprağı: sana bunun gibi sarılmak isterim.
kuru yaprak: kuruttun beni!
kara diken: bu muazzeb de nereden çıktı?
zerrin, beyaz fulya: amasya’nın bardağı, biri olmazsa biri dahi.
nergis: niçin mektup yollamıyorsun? bu akşam mutlaka beklerim.
süpürge çöpü: bunca zaman yolunda saçımı süpürge ettim, yaranamadım. bundan sonra mı yaranacağım?
şakayık: pek açık saçık geziyorsun.
gonca nergis: gözlerim sende!
sümbül: ah! o senin kokusuna can dayanmayan perçemin!
fûl: niye koklanır koklanmaz kaçıyorsun?
erguvan: pek yükseklere açılma!
itır: gel de seni koynumda koklayayım.
lale: bir kadehimi olsun içmez misin?
yer menekşesi: hâk-i pây oldum, daha ne kadar yalvarayım?
menekşe gülü: ufacıksın tefeciksin ama ne çiçeksin.
zakkum: sensiz içkilerim zehr oluyor!
her dem taze: beni ihtiyâr ettin, sen böyle kaldın!
gece sefa: sensiz kalmadı!
küpe çiçeği: söylediklerin hâlâ kulağımda!
şeftali çiçeği: bir busene can vermek için müşteri oldum!
İnci çiçeği: beni incitme, ah ederim!
dalı dikenli bir gonca: etrafındakileri beğenemiyorum.

' ol goncanın etrâfını almış nice bin hâr ' "

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)