limos
bayramınız mübarek olsun ya da iyi bayramlar. nasılsınız? umrumda değil ama cevap vermek isteyen olursa çok umrumdaymış gibi yapabilirim. hepinizi çok sevdiğimi biliyorsunuz. beni soracak olursanız (sormayacağınızı çok iyi bildiğim için ben uzun uzun anlatacağım) maalesef bu bayrama yapyaşlı hissederek girdim. çocukluk arkaşlarımın çocuğu olması psikolojik olarak üstünlük kurdu. biri bayramdan iki gün önce doğup bütün düzenimi alt üst etti. ben bu bayram yine "ne evliliği ya biz daha çocuğuz" diye dolaşmayı planlıyordum. yine de iyi ki doğdu minik papatyammm. İlk doğduğunda fareye benzeyeceğini düşündüğüm için annesini her şeye hazırlamıştım ama şaşırtıcı şekilde güzel çıktı. şimdi minicik ama seneye kesin elimi öpüp harçlık ister. benim yavaştan işe falan başlamam gerekiyor. İki tuluma bin liralık olduk zaten. daha diğerini hiç canlı kanlı görmedim altı aylık oldu. erkek olduğu için biraz üzgünüz. henüz fazla hareket edip konuşamıyormuş. tanışmanın tam zamanı. bir yandan çok mutlu hissediyorum bir yandan da lan noluyor bu ne saçmalık diyorum. herkes evlendi ve çocukları bile oluyor... aşırı korkunç bir şey bu. ben evlenmem falan diyordum ama maksimum iki yıla bütün arkadaşlarım evli ve çocuklu olacak. ben ne yapacağım??? bir tencere makarna yiyerek sihirli annem mi izleyeceğim???herkes yaşını ve hayatını kabullenmeli... yavaştan aşık olacak birilerini bulsam iyi olacak. gerçi ben aşık olmam ama süper aşık taklidi yaparım. ama karşı tarafın taklit yeteneği iyi değilse sıkıntı. şöyle karşılıklı aşık taklidi yapıp evlenip çocuk yapıp çok uzatmadan beş altı yıla boşanmalı biri lazım. sonrasında saygı çerçevesinde iletişim kursak yeter. kafamda sıfır kişi var. çok zor bu işler. ben erkekleri çooook yorucu buluyorum ve üstüne lezbiyen de değilim. en iyisi arkadaş çevremi komple değiştirip moruk hacı falan takılan ergen bir tayfaya üye olup evlilik çocuk ortamından uzak durmak. nasip kader hayat maalesef yaşamak böyle bir şey...
xxx
of omüdedikodu of , askerlik bitti çalışma hayatı derken baksana kaç yıl geçmiş. ama aynı zamanda sitede geliştirdi kendini baksana :) 2012 yılında kampüse ilk geldim, karadeniz erkek yurduna kayıt yaptırdım. neyse işlemler bitti, sigaramı yaktım bekliyorum otobüs gelmesini, ben nereden bileyim ring'in bedava olduğunu :)) ya dedim bu ne rezillik millet para veriyor birde balık istifi gibi doluşuyor içeri :) öyle böyle derken yavaş yavaş bende alıştım, önce yer bulmaya, sonra tutunmaya, sonra yer bulmaya.. ama en güzelleri omünün girişinden yukarı doğru çıkarken deniz manzarası, birde karadeniz yurdundan arkadaşlarla ve aynı zamanda bizden yaşça büyük abilerimizle ettiğimiz muhabbetler. abi dediğim onlar değil adam o zamanlarda 32 yaşında biz 18 19 tıfılız ne diyeyim şimdi dimi :) tabi yurtta kalıyorsun ama özünde yurdu yurt yapan kendi arkadaşların, daha sonra baktım herkes gitti ben kaldım, kız (sosyal) arkadaşım ile eve çıktım. orası tam ayrı bir macera :) terasta kalıyorduk alabildiğine kişi alıyordu zaten.. her anıyla her dakikası ve her günü ile omü olsun samsun olsun paha biçilemez. çalışmaktan kafamı kaldırıp bunları yazmam bile beni çok motive etti, sizleri de mutlu etti ise ne mutlu bana:) birkaç resim bırakmak isterim. hepinize iyi günler:) resimler simit parkın orası dışı branda ile kapanmadan önce, diğeride yaz okulu parası çıkarmak için yaptığımız iş, ve tabiki kaldığımız çatı katı :d, son olarak klima ile sıcaklığı kırmanın bize faturası :(
👑 Ef.
eveet incelemeye bu üründen başlıyorum çok bilindik olmaması ve fiyatının uygun olması açısından anlatmaya değer olduğunu düşünüyorum. öncelikle gratiste satılıyor, fiyatı 30tl ama sık sık indirime giriyor 20tlden fazla para vermeyin.
sık sık saçlarımı boyayan biriyim ve son kullanmamda saçlarım aşırı sertleşti ve kurudu.
bu ürün nem ve parlaklık vadediyor bu yüzden de bunu denedim.
ürünün kullanım önerisinde ıslak saça 3-4 dakika yazıyor ama okumadan kullanmıştım, kuru saçta 1-1.30 saat beklettim. bu arada yapısı yağlı değil, krem gibi elde yapış yapış kalmıyor ve durulanması da normal şampuan durular gibi kolay.
İlk kullanmamda çok az fark etti, ikincide biraz daha fark gördüm üçüncüde ise istediğim gibi kolay taranan, canlı ve yumuşak haline döndü.
yani çok bir mucize beklemeyin ama saçlarınız kuru ve cansız kaldıysa işinizi görür.
Yepisyeni
İyi geceler. uzun bir aradan sonra iç dökmek için buradayım. aylar önce buradan zalımın oğlu diye seslendiğim kişiden bi haber aldım bugün. yeni bir şehre taşınmış, yeni yeni düzen kurmaya başlamış.
aklıma gelmesi yine gecemi zehir etti. bilmiyorum, ben onu halen atlatamadım galiba. pek kişiye de anlatamadım, kaldı öylece içimde. oysa ben kaşını ayrı kıtaya gözünü ayrı kıtaya resmetmek isterdim. mesleğinden mi bahsedecek, bana yapsın sunumunu isterdim. İçecek dertlenecek mi, benimle içsin. ne bileyim yumurta mı kıracak, çarptırdığı kap ben olayım derdim. gözünün önündeki hep ben olayım istedim, çünkü onun yüzü benim kadrajdan hiç çıkmıyor. onun yüzü en çok benim ellerime yakışırdı, benim başım da onun göğsüne. he, ama onun yanına en çok yakışacak sen miydin derseniz, orada başladı zaten problem. benimle olmak ona kıymekmış gibi geldi, kıyamadım.

ama şimdi pişmanım. sanki ne yöne yürüsem ona çıkıyormuşum gibi. hep o esmerden o esmere doğru gidiyorum. aylardır boşa nefes almışım. çektiğim havaya onun kokusu karışmazsa boşmuş. dank etti gece gece

ben ilk defa onun için değişmek istemiştim biliyor musunuz. İlk defa onu tanıyınca boş geçen tüm günlerime lanet ettim. allahım dedim, keşke muazzam bir entelektüel birikimim olsaydı da fiziksel eksikliği kapatabilseydim. karşısında tutulmasaydım, ellerim terlemeseydi. yeni doğmuşum da, ilk onu görmüşüm gibi donakalmasaydım keşke. ama kaldım işte. ve kendisinin başka bir kadına olan övgülerine tanık oldum. bu sırada kendimi tebrik de ettim. çok güzel bi adama tutulmuşum.

şimdi insanlar benim için ona benzeyenler ve benzemeyenler olarak ayrılıyor. en ufak bir ortak nokta tanışılan kişinin hanesine yetim sevindirme sevabı yazdırıyor benim kafamda

daha anlatacak bir şeyim kalmadı galiba. tek solukta yazdığım en uzun metni de buraya atıyorum.
hepinize karşılıklı sevgi dolu geceler
mimarlique
sabah kardeşimin 1 balığı vefat etti, neden dedim, çok yem veriyor dediler. kardeşime sordum, çok seviyordum ondan abi dedi. yakmak farz oldu
Komutan Logar
az önce yağmur sonrası ağaçların güzel görüntüsünü farkettim. fotoğrafını çekmek için apartmanın köşesinde telefonu tam kaldırdım, kırmızı paltolu bir kız beni son anda gördü ve öyle bir korktu ki ne diyeceğimi şaşırdım. gerçi yürümeye devam etti. siz olsanız ne yapardınız?
birgaripmatematikci
selamlar. bayağı uzun zamandır yoktum. zaten çok aktifte değildim. ama bugün buraya içimi dökmek istiyorum. ne kadar başarılı olurum bilmiyorum. tam 4 ay önce en yakınım dediğim bir kardeşimi dostumu kaybettim ve hala atlatabilmiş değilim. çünkü normal bir ölüm değildi. maalesef intihar etti. ama hala inanamıyorum. kendime gelemiyorum. mezarını dahi ziyaret edemedim. buna hiç cesaretim yok hala. çünkü hala yaşıyormuş gibi hissediyorum. canım dostum, kardeşim o gülen yüzünü o kadar özledim ki..... neyse arkadaşlar insanları kırmayalım, yarın yokmuşçasına yaşayalım hayatı sevdiklerimizle. çünkü gerçekten bugün beraber olduğunuz insanlar yarın hayatta olamayabiliyor. sevin, sevilin, yaşayın bugününüzü.
Mona lisa
sümeyye boyacı kadınlarda 44.74'lük derecesiyle gümüş madalyanın sahibi ve ikinci , aynı yarışta sevilay öztürk 50.54'lük derecesiyle 8'incilik elde etti. beytullah eroğlu 50 metre sırtüstünde 39.84'lük derecesiyle yarışı 6'ncı sırada noktaladı.
bakın bu insanlar doğuştan kolları olmayan, insanların tarafından hiç birşey yapamayacaklarını düşünülen insanlar. ama onlar dünya şampiyonu ve gururumuz gencecik çocuklar. sümeyye boyacı 'nın resimde ki başarıları sergileri de beni çok etkilemişti. onlar gerçekten başarmak isteyince hiç birşeyin engel olamayacağını bize gösteren insanlar. gerçekten başarmak isteyince oluyor. kabul etmek gerekir ki biz tembel insanlarız. başarmak için çok çalışmak ve azim etmek gerekiyor. onlar başardılar. böyle başarıları görmek gururlandırıyor. çok ünlü şarkıcılar ile tanışmak değil , böyle başarılar elde etmiş insanlarla tanışmak isterdim. İnşallah nicelerini görürüz. ve bizde başaran insanlar arasında olabiliriz.
ladylazarus
hayatını bok çukuruna çevirip orada debelenirken etrafındaki insanları suçlayan, hiçbir engeli olmadığı halde nasıl yaşamak istediğine ve bu yaşama kimleri dahil etmek istediğine karar veremeyecek kadar aptal olan insanları bir uçağa tıkıp ilk benim keşfetmiş olacağım bir adaya düşürmek istiyorum. cannibal holocaust !

yersiz öfkemin sebeplerinden biri de maus çizgi romanını hiçbir yerde bulamıyor oluşum. adını hiç duymadığım iki siteden sipariş ettim ve bir tanesi bir süre sonra siparişimi iptal etti. umarım diğerinden de aynı sonucu almam. şu yaşamdan tek isteğim bir çizgi roman fakat bulamıyorum ha ? bir de yılbaşında geekyapar' daki pickle rick figüründen istiyorum. dear santa !

yeniden örgüye sardım, kendime bir minnoşluk yapıp atkı öreceğim. bu şarkı da kendisine atkı örmemi bekleyen gelecekteki uzaylı sevgilime ve aptallara gelsin, iyi geceler dedikodu ailesi


ladylazarus
nabokov' un önerisiyle, dr. jekyll and mr hyde ı okudum. nasıl bu kadar geç kalmışım ! ondan sonraki tüm kitap ve filmlerin, bilhassa kafka' nın dönüşüm kitabının ilham kaynağı bana kalırsa. aklıma gelen ilk eserlerden biri de coelho' nun ' şeytan ve genç kadın ' kitabı oldu. şöyle bir bölümü var ki yıllardır aklımdan çıkmaz satırları :

'' leonardo da vinci ' son akşam yemeği ' isimli resmini yapmayı düşündüğünde büyük bir güçlükle karşılaştı. iyiyi isa ' nın bedeninde, kötüyü de isa ' nın arkadaşı olan ve son akşam yemeğinde o ' na ihanet etmeye karar veren yahuda ' nın bedeninde tasvir etmek zorundaydı. resmi yarım bırakarak bu iki kişiye model olarak kullanabileceği birilerini aramaya başladı. bir gün bir koronun verdiği konser sırasında korodokilerden birinin isa tasvirine çok uyduğunu fark etti. o'nu poz vermesi için atölyesine davet etti, sayısız eskiz çizdi. aradan üç yıl geçti... ' son akşam yemeği ' neredeyse tamamlanmıştı, ancak vinci henüz yahuda için kullanacağı modeli bulamamıştı. leonardo'nun çalıştığı kilisenin kardinali, resmi bir an önce bitirmesi için ressamı sıkıştırmaya başladı... günlerce aradıktan sonra leonardo vaktinden önce yaşlanmış genç bir adam buldu. paçavralar içindeki bu adam sarhoşluktan kendinden geçmiş bir durumda kaldırım kenarına yığılmıştı.. leonardo yardımcılarına adamı güçlükle de olsa kiliseye taşımalarını söyledi, zira artık eskiz çizecek zamanı kalmamıştı. kiliseye varınca yardımcıları adamı ayağa diktiler. zavallı başına gelenleri anlamamıştı. leonardo adamın yüzünde görünen inançsızlığı, günahı, bencilliği resme geçiriyordu. ressam işini bitirdikten sonra sarhoşluğun etkisinden kurtulan berduş gözlerini açtı ve bu harika duvar resmini gördü. şaşkınlık ve hüzün dolu bir sesle şöyle dedi : ' ben bu resmi daha önce gördüm ' ' ne zaman ? ' diye sordu ressam. o da şaşırmıştı ! ' üç yıl önce.. elimde avucumda olanı kaybetmeden önce.. o sıralarda bir koroda şarkı söylüyordum, pek çok hayalim vardı, bir ressam beni isa' nın yüzü için modellik yapmak üzere davet etmişti.. '

iyi ve kötünün yüzü aynıdır.. her şey insanın yoluna ne zaman çıkacağına bağlıdır. "

bu da tanıdığımız en sevilesi hyde olan durden' dan, iyi uykular müdavimler.
delininbiri
bugün iftardan önce annemle markete gittik. mahalledeki küçük kızlardan biri düşmüş ve kot pantolonunun dizi yırtılmış. annem kızın yanına gitti 'ne oldu kızım, düştün mü?' diye sordu. kız 'evet pantolonumun dizi yırtıldı' dedi. annem de kıza 'olsun yırtık pantolon moda şimdi' dedi ve devam etti. ben de teselli edecek diye saf saf bekliyordum 😂
waww
sevgili omü dedikodu sakinleri. buraya aylar sonra girip,sizleri hala şen şakrak görmek beni fazlasıyla mutlu etti. onu haricinde içinizde osmanlıca'dan anlayan var mı öğrenmek isterim,zira; internete bir sürü ilan vermeme rağmen elimdeki metinleri türkçeye çevirecek bir insan evladı bulamadım. eğer bu konuda bilgi sahibi biri varsa lütfen bana yardımcı olabilir mi? emeğinin hakkını vermek suretiyle tabi ki. yıllarca buraya itiraf yazdım,bugün de böyle bir şey paylaşmak durumunda kaldım. herkese şimdiden teşekkürlerimi sunuyor,iyi akşamlar diliyorum 😊
Eleni
sana sisli havanın tozlu raflarında bulduğum bir anımdan söz etmek istiyorum frank’cığım. (kesin yaşanmıştır değil, yaşandı.!) o zamanlar mars’a yeni ayak basanlar arasındaydım, ilk defa görüyorum ya hani. o ayak izi senin, bu ayak izi benim diyerek her yerde 45 numara ayakkabılarım ile bir sanat yaratıyordum. biraz ilerledikten sonra karşımda su birikintisi görmüştüm, serap misali. (halisünasyon demeye üşendim, hebele hübele şeklinde yazmaya yetiyor klavyem, neyse devam.) sonradan fark ettik ki uzaylıların kanalizasyonu imiş. (şimdi yanımdaki mürettebatım serap olmadığına mı sevinsin yoksa uzaylıların boşaltım sisteminin kalıntıları olmasına mı üzülsün? ne yaman çelişki.) mürettebatımızdan kayıplar vermiştik, aramızdaki yerden bitmeler ayak izlerimde can vermişti. birkaçı da yanılgılarında(şu kanalizasyon olayı var ya, hah işte ondan söz ediyorum.). marsta olan ben bu şekilde idi, peki gerçeklikte? küçüklüğümün avuçlarında tuttuğum bir kaplumbağa vardı, oturduğumuz evin aşağısında bulunan bahçede bulmuştuk.(frank ile bulmamıştık, o henüz o kadar yetenekli değildi. sorry frank .s) kaplumbağa kocaman bir şeydi, abartmıyorum bak. evde kimsenin olmadığı bir anı yakalayıp(büyük şans!) gizlice eve sokmuştuk yeni yabani hayvanımızı. ne de olsa evcilleştirecektik. tabii işler düşündüğümüz gibi gitmedi korkuya yenik düşüp eve döndüğünü fark ettiğimiz annem odaya girmeden dolabın üzerine çıkıp(önce peteğe, sonra dolap koluna, en son dolabın üstüne tutunup kas gücüme güvenmiştim. vaoov spider gay.) abimin kaplumbağayı bana uzatmasını beklemiştim.(yaağğğ yağğğ demiştim frank değildi diye, gördünüz mü.) abim ile o dönemlerde aynı boyda olduğumuzdan ötürü benim de uzanmam gerekiyordu ki öyle de yapmıştım. kaplumbağa tekrar yanımdaydı derken pat ani bir baskın! annem odaya giriş yapmıştı, dolabın üstünde olduğum için odada sadece abimin varlığı belirgindi. her şeyin yolunda gittiğini düşündüğümüz esnada durumun komikliği ile gülmeye başlayarak anneciğime kendimizi yakalattırmıştık. haklı olarak afallamış şekilde bunun sesi nereden geliyor diyerek etrafı süzmüş, dolap görüş açısına denk gelince beni görmüştü. (ihih ihih anncm slm .s) ne yapsam ne etsem diye düşünürken annemin "in oradan" uyarısını dikkate alıp arkasını döndüğü anda kaplumbağayı abime attım, atacağımdan habersiz olan abim yaşından büyük bir şok ile yere düşen kaplumbağaya bakakalmıştı. (kaplumbağaların da kabuğu kırılıyormuş, bunu o gün öğrendim.) annemin de dikkati bir anda yere düşen şeye kaymıştı(ona göre ufo bile olabilirdi çünkü sadece uçan bir cisim görmüştü.). yaklaştıkça kaplumbağa olduğunu fark etti, eline alıp bir şeyi olup olmadığını kontrol etti. (o bu değil de bu kaplumbağaların da kanı varmış.) çok sert atmıştım sanırım, ölmüştü çünkü. annem ve abim kaplumbağa(isim koyamadık.) ile odadan çıktı, ben ise dolabın üstünde kalakalmıştım. çıktığım yerden inemiyordum, yüksekti. sonra bir cesaret yere atlamış, spider gayliğe son vermiştim. çocuğuz ya, kızmamışlardı. beraber kaplumbağayı gömmüş ardından minicik avuçlarımız ile son dualarımızı etmiştik. mürettebatımız böyle böyle son buldu.
ladylazarus
bugün tüm anlayışsız insanlar toplanıp sinirimi bozmak üzere bir araya gelmişler ve evet başardılar. bu yüzden yine bir filmi ölesiye eleştirip depresif düşüncelerimi tatmine çalışacağım.

dikkat bu yazı spoiler içerir.

ispanyol sinemasına ve dolayısıyla drama ara verip dünya sinemasında farklı filmler ararken, spierig kardeşler yapımı olan predestination filmi, ethan hawke' ye rağmen konusuyla baya ilgimi çekti. filmde, zamanda yolculuk yapan bir ajanın hikayesi anlatılıyor, ben direkt zaman makinesi olan bir şeeğlök hayal ettim fakat elbette filmin bununla alakası yok. başta her şey güzelken, ortalarında filme hakim olan yahudi acındırması filmler tadındaki yersiz dram, daha en başında filmin bir hayal kırıklığından fazlası olmayacağına beni ikna etti. binlerce eleştiri hazırlayıp yaşasın ispanyol sineması diye düşünürken, filmde ilginç şeyler olmaya başladı. olmaz olaydı. filmdeki felsefe temeli, the pursuit of happyness filminden etkilenen plepleri etkileyebilir ancak. mind fuck yapalım demişler fakat böyle bir filme kim kafa yorar onu düşünememişler. leonardo dicaprio gibi kadının yanarak kepçe kulaklı ethan hawke' ye dönüşmesi de baya güzeldi. nolan' ın yeni şeyler öğrendim o zaman hepsini bu filmde kullanayım ampulüyle yapılmış bir film. sürekli olarak kuyruğunu yiyen yılan figürünün kullanılması da filmin amatörlüğünü sergiliyor. waoooow ouroboros, ef- sa- ne (!) aynen kanka

filmde beğendiğim tek şey, kendi kendinle sevişebilme fikriydi. bunu da kendi narsist kişiliğime veriyor, caravaggio' yu selamlıyorum ✋

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)