erdalbakkal
bir kız çocuğu düşünün kıp kısa kesilmis saçlı. bir kız çocuğu düşünün tekrar tek kendini koruması gereken yer oturma odası. onu bu kadar hayata kusturen nedirde bu kadar kisaltmis saclarini. çünkü bir kız çocuğu en cok saçlarının uzun ve taranmış olmasını sever. taramaktan ve uzatmaktan neden bu kadar korkup saklamıştı saclarini. kisaltmaya goturen sebeb daginik olmaya da götürmüştü mutlaka çünkü hiç tarak izi yoktu saclarin da. çünkü oynarken takılmıştı elleri saclarina ve duramamisti. küçücük ellerine kalem sigamazken nasıl bu kadar keskin aletleri eline sigdirabiliyordu. bu benim ellerime ve gözlerime i nanamiyordum. bu kadar ağır olan ona nasıl bu kadar hafif geliyordu. ve öyle bir kız çocuğu dusununki cenaze evlerinde onlarca odadan kendine oda degilde yanına kivrilip yatabilecegi bir ayak yani ve nefes alan bir can bakiyordu. evet bulmuştu küçük kız evin en mezara yakın olan kişiyi ve hadi dedi yaslinin elinde tuttu ve onu karanlıktan çıkaran sabaha ulaşmak için yaşlı eli ve çocuk eli bir olup kosmuıştı. şimdi mi ne oldu büyüdü o çocuk ve artık ayak yanlarını hiç sevmiyordu. çünkü onun kısa saçları uzamisti ve can tarafına koymak istiyordu uzayan siyah saclarini. taranmıştı küçüğün saçları. kim taramisti sadece bir tarakduzeltebilirmiydi saclarini. ve bir ayak yanlarındaki çocuk o değildi. ve her baktığı duvar arkasındaki sayı 5+5 i hatırlıyordu. çünkü onun için ayak yani on parmakti. şimdi kucuk le aramıza yol ayrımı girmişti ve ben yolun yarisin da merdivenleri kullanmayı tercih ettim o düz taşları. ben mi ben merdiveni çıktım ve indim. yolun karşı tarafindayim artık kendime saklanabilecek bir merdiven altı bakmak tayin. yağmur başlamıştı çünkü. hem beni hem küçüğü islatiyordu. kayboldu göz önünden küçük kahverengilere bürünmüştü. kahverengi bu kadar çabuk kaybolur muydu gozden? ama 3 saniye sürmüştü arkaya bakma mesafesinde kaybolmuştu gözümde. benim tanıdığım delinin kaybetme ve kaybolma duygusu yoktu. şu anda kaybetme ve kaybolma endisesinde yolda ilerliyordu. içindeki o deliyi çıkartıp oturtacakmiydi bas kosesine? deli diyenlere inat gururla tasiyabilecekmiydi basinin ustunde doet kelimeyi? sozlere ve bakışlara aldiris etmeden d e l i yi siralayabilecek miydi? çünkü mertebeydi delilik öyle herkes elini kolun sallayarak çıkamazdı. uzadı mi diye soracaktim saçları unuttum. kavga edecek insan bakıyor muydu gözleri bunu da sormayı unuttum. elini cebine sokarak hiç birşey olmamış gibi dolaşıyor musun mahallenin en karanlık köşelerinde soruyorum? inşallah bulursun çok istediğin can kenarini. duamda yerin duvarda dort harfin hep saydığım da on rakamını veren ayak parmakların var.. küçük deli saçlı kıza ithafen yazıldı bu yazı.. ben gidiyorum. merdiven çıkmam lazım..

Yorumlar

tarumar
bi erdal bakkalda bide benim çayım içilir net :))