kayipgalaksi
"kısacık kestirip saçlarını içtin ilk sigarını" evet, saçlarımı kısacık kestirdim ama sigara içmiyorum teoman, üzgünüm. zaten saçımı kestirecek tam gününü bulmuşum. yağmurlu ve rüzgarlı bir gün. birde ben o yağmurda yeni kestirdiğim fönlü saçlarımla yürümek zorunda kaldım. benim salaklığım yüzünden. aslında benden dolayı değil. kuafördeki teyzelerden dolayı. kestirdim işte saçımı, koltuktan kalktım, teyzeler başladı maşallah demeye. "saçların çok güzel olmuş. çok yakışmış. maşallah maşallah!" tabi benim ego birden maksimum seviyeye ulaştı. sonra teyzenin biri arka arkaya sorular sormaya başladı. "hangi okulda okuyorsun? bölümün ne? adın ne? ailen ne iş yapıyor? yaşın kaç? boyunda uzunmuş. boyun kaç bakayım senin?" teyze bi dur, nefes al, sakin ol. nüfusuna mı geçireceksin anlamadım ki? tabi bende bu sırada gayet güler yüzlü bir şekilde hem teşekkür ediyorum hemde meraklarını gideriyorum. sonra bir şekilde onların meraklı sorularından kurtulup çıktım kuaförden eve gidiyorum. bu arada kafam hala o teyzelerle meşgul. evin önüne geldim. benim kafa yeni dank etti. benim yanımda anahtar yoktu ki. kuaförden sonra direkt annemin yanına gidecektim. "malsın galaksi! egon artınca kendini kaybettin resmen. hadi şimdi yürü bakalım o kadar yolu! soğuğu yersen kendine gelirsin en azından." ya iç sesim niye kızıyorsun ki şimdi? hep o teyzelerin yüzünden. zaten yolda giderken gülmemek için zor tuttum kendimi. çok komik değiller miydi ama? "galaksi kes sesini de yürü hadi! bak sinirleniyorum. sonra niye kızıyorsun bana deme!" tamam iç ses tamam! gidiyorum işte. bu arada sende kes sesini ağrıtma başımı. İç sesim kendi köşesine çekilirken bende insanın yüzünü yakan bu soğukta yola koyuldum. İç sesimin dediği gibi biraz kendime gelmiştim. yine düşünmeye başladım. İstemeden de olsa. ki zaten ne zaman engel olabiliyoruz ki düşünmemeye? beynimizi durduramıyoruz. habire gevezelik yapıyor. çoğu zaman ne düşündüğümü hatırlamam. belkide hatırlamak istemiyorum. İçimdeki geri dönüşüm kutusuna atıyorum her şeyi. belki bir gün işim düşer o düşüncelere. belli mi olur? ben ne diyorum? saçmalamaya başladım yine. o şarkıyı açmayacaktım ben (teoman&bülent ortaçgil-sensiz olmaz). yine kafa gitti bende. neyse, ne diyordum ben? ha evet, o soğuk beni bir güzel çarptı, ellerim dondu, burnum akmaya başladı. ama ben buna rağmen yolu uzattım. ne için? sıcak bir simit ve poğaça için. ama iyiki uzatmışım. şimdi sıcacık çayımla birlikte keyfini çıkarıyorum. biraz sonra dostoyevski'de aramıza katılacak. güzel bir sohbet ederiz kendisiyle artık. teomanda bu güzel sohbeti biraz daha renklendiriyor şarkılarıyla. son albümündeki şarkıları ne kadar da güzelmiş. özellikle de limanında ve kum saati şarkıları. dinleyin. dinlettirin. "ne savaşlar oluyor ne gidenler dönüyor" "ve hayatın kum saatini sen değil biriktirdiğin anılar tutar, o kadar"

Yorumlar

kontaminasyon
demek ki çok fazla cesaret edememişsin.