database
bazen karaladıklarımı yakarım. baya hayranı olduğum film serisinin 2 filminde bir sahne vardı " ulaştırmaya gücünüz yetmediğinde hissettiklerinizi söyleyemediklerizi yazın sonra da onları yakın " diyordu. elimde olsa uzun uzun sarılırdım babama. kaybetmeden anlayamayacağımız o kadar çok şey var ki bu dünyada, haberimiz olmadan neleri kaybediyor yada kırıp döküyoruz çok sonradan farkediyoruz. hayat boyunca yalanlar hüzünler arasında sıkışıp kalmış bir yaprak dökümü yaşıyoruz. yıllarımız geçiyor sevgililer, büyük aşklardan geçiyor maddi sorunlarla boğuşup ailemize ve sevdiklerimize güler yüzlü olmaya çalışıyoruz ve bu olayların arka yüzünde can sıkan tonlarca durumun acısını yanlız başımıza çekiyoruz. mutluluk da acılar kadar etkili hayatımız da lakin mutluluğu hep paylaşırken acılarımızı kimseye göstermediğimiden , insanlara bir türlü güvenemediğimizden acılar hep daha derin yaralara mutluluklar ise tozlu raflarda kalan fotoğraflara dönüşüyorlar. herkes aynı dertlerden muzdarip aslında. hangi taşı kaldırsak ya yalnızlıktan dert yanıyoruz yada yanlışlarımızdan. sonuç olarak hep bir güven eksikliği. neden kimseye güvenemiyoruz , neden hergün bulutlarla kaplı oluyor havamız ? kafamın attığı saatlerdeyim sanırım. yine yazarak rahatlıyorum , barış desen yok adalet desen yok herkes birbirini sömürme çabasında neden yaşıyoruz neden sadece kazanmak için birbirimizi eziyoruz. neden iyi niyet bir işe yaramıyor ? kafamda deli sorular. saat onbir buçuk gece yeni başlıyor sevgiler dedikodu ailesi :)

Yorumlar

bjkfalan
karşiim süper yazmışsın ve gerçekten söylediklerinde sonuna kadar haklısın. hani olur ya cümleleri toparlayamazsın sen resmen benim kafamda dağınık şekilde duran tüm cümleleri toplamışsın helâl olsun. diyecek bir şey bulamıyorum.