kayipgalaksi
eve geleli 22 gün olmuş ve bu 22 günde tek bir şey dışında kayda değer hiçbir şey yaşamadım. düşünüyorum, beynimi zorluyorum, hatırlamaya çalışıyorum 22 günde ne yaptığımı? ama her seferinde o tek bir şey aklıma geliyor: hemingway'in çanlar kimin İçin çalıyor kitabı. okurken etkilendiğim ve hemen bitmesin diye yavaş okuduğum ender kitaplardan biri oldu. o kadar etkilendim ki son sayfalarını ağlayarak okudum. kendime hakim olmaya çalıştıkça daha da çok ağlıyordum. gözlerimden yaşların akmasına engel olamıyordum. bir yandan hüngür hüngür ağlıyorum, bir yandan burnum akıyor, bir yandan da ağladığımdan dolayı gözlerim bulanıklaşıyor, kelimeler birbirine karışıyor ama bozuk olan gözlerime rağmen inatla okumaya devam ediyorum. bırakamıyorum elimden kitabı. tam "kendimi toparladım. İyiyim." diyorum yine başlıyorum ağlamaya. tek bir kelime yetiyor ağlamam için. "yeter ama bitsin artık şu kitap. dayanamıyorum daha fazla." diyorum her sayfanın sonuna geldiğimde sonra sayfayı çevirdiğimde sanki sayfalar daha da çok artıyor. bitmiyor bir türlü. ama sonra ağlaya ağlaya bitirdim kitabı. bakakaldım o son sayfaya, o son cümleye. üzülmüştüm ama aynı zamanda içim ferahlamıştı. İçim ferahlamıştı çünkü ağlamak iyi hissettirmişti. ben kolay kolay ağlayabilen biri değilimdir. hemde böyle içten, hissederek ağlayamam. herhalde en son böyle yazın ağlamıştım. hayallerimi kendi ellerimle paramparça ettiğim için. neyse bu hayaller konusunu geçeyim. çünkü yazdıkça aklıma gelecek ve benim içim acıyacak. şuan o acıyı kaldıracak durumda değilim. neyse ne diyordum? üzülmüştüm, kitap bittiği için, İspanya'nın o güzel dağlarını bir daha göremeyeceğim için, varillerce dolu şaraptan bir daha içemeyeceğim için, yıldızların arasında yatamayacağım için ve daha bir sürü şey için. ataol behramoğlu, kitabın önsözüne "çanlar kimin İçin çalıyor?'u okuyup bitirdiğinizde içinizde bir burukluk ve onunla birlikte bir de bitmemişlik duygusu kalıyor." diye başlamış ve iki sayfalık önsözün sonlarında kitapla ilgili şöyle demiştir. "çanlar kimin İçin çalıyor?, (tüyler ürpertici acımasızlıkta) bir iç savaş romanı gibi, (solun inanılmaz parçalanmışlık ve çelişkilerini yansıtan) bir devrim romanı gibi, (akıcı kurgusuyla) bir serüven romanı ya da (yaşamın anlamını sorgulayan) felsefi bir roman gibi okunabilir..." velhasıl kelam efendim, bu kitabı okumadan geçmeyiniz. şiddetle tavsiye ediyorum. kitabın sunuş sayfasında yer alan john donne'ın sözleriyle bitireyim yazımı. "ada değildir insan, bütün hiç değildir bir başına; anakaranın bir parçasıdır, bir damladır okyanusta; bir toprak tanesini alıp götürse deniz, küçülür avrupa, sanki yiten bir burunmuş, dostlarının ya da senin bir yurtluğunmuş gibi, ölünce bir insan eksilirim ben, çünkü insanoğlunun bir parçasıyım; işte bundandır ki sorup durma çanların kimin için çaldığını; senin için çalıyor."

Yorumlar

bu_hesap_silinmistir
böyle güzel yorumlar yaptığın için iki dakka önce merak edip kitabı aldım. dün başladığım kitabı yarım bırakıp buna başlıyorum umarım senin kadar severim :d