kayipgalaksi
dört gün sürecek olan yalnızlığının ilk akşamı. odada, masasının başında oturuyor. elinde kurşun kalem, önünde defter bekliyor. düşünüyor. gözleri, sylvia plath'ın gözlerinin ardından raftaki yarım bırakmış olduğu iki kitaba, sevdiği şiirlerin yazılı olduğu deftere, içinde bir yudumluk kahve kalan bardağına ve en sonunda karalamış olduğu cümlelere kaydı. beynini kemiren düşünceler ve bir türlü kesilmek bilmeyen araçların gürültüsü onu engelliyordu. İçindeki "gerçek ben" rahat değildi, huzursuzdu, endişeliydi. arkadaşının deyimiyle, kaz gibi düşünüyordu. yazmak, anlatmak istiyordu her şeyi. ama yapamıyordu işte. belki de cesaret edemiyordu. kendisiyle ve olanlarla yüzleşecek cesareti bulamıyordu. hemen savuşturuyordu aklına üşüşen düşünceleri. şuan ise kapanmak üzere olan gözleriyle bir umut etrafına bakınıyordu. umut?... umut etmek?... gerçeği yansıtmayan yanlış bir kelime. umut yok bu gece mathilda. sadece gece var yoldaş olarak. "hüznümle o kadar bütünleştim ki, kardeş gibi olduğum hüzün hakkında konuşmaya alışık değilim."

Yorumlar

kayipgalaksi
son aylarda sylvia plath ve nilgün marmara beni çok etkiliyor. özellikle de hayat hikayeleri. arada bir aklıma geliyor durgunlaşıyorum biraz. ama ben 30'larımda intihar etmem. bazı rockçılar gibi 27'mde intihar etcem :d ygs iyi geçti. beklediğimden çok daha kolaydı. keşke daha fazla çalışsaydım :d senin nasıl geçti :)