frances
bugün mühendisliğin kantinindeki kare gömlekli çocuk tarafından aşağılandım. kendisi bu siteyi hayatta okumaz çünkü hepinizden havalıdır. o yüzden içimi dökücem, engel olmayın. sevilmeye çalıştıkça; güzel görünmeye, tatlı biri gibi davranmaya, komik olmaya çalıştıkça insanlar üzerinde tam tersi etki bırakıyoruz. onları gerçekten önemsediğimizde, hissettiklerini, yaşadıklarını öylesine değil de tüm dikkatimizi vererek dinlediğimizde ve hislerini paylaştığımızda minnet duymuyor insanlar. onlara bir dostun yapması gerektiği gibi kırmadan, incitmeden gerçekleri söylüyoruz. bariz bir kötülük yapıyorlarsa uyarıyoruz. ama kötü olan biz oluyoruz. onlara güzel olduklarını, kusurlarıyla barışmalarını, bizim onları bu halleriyle sevdiğimizi söylüyoruz. ama hoşlarına gitmiyor. aslında tüm bunları sevilmek için yapıyoruz. onlar da aynısını bize yapsın diye, mantıklı. karşılığını alamadığımızda hırçınlaşmamızın sebebi de bu. peki karşılığını neden alamıyoruz? çünkü bazı insanlar -bakın bazı diyorum- dayak yemek ister, itilip kakılmak ister, hor görülmek ister, küçük düşürülmek ister. ancak öyle bağlanır. grinin elli tonu gibi ama sekssiz olanı. hayır, tabi ki o şekilde değil. yani sevilmediklerini hissettikçe kendilerini sevdirmeye çalışırlar ve iyi insan olurlar. ama iyi davrandığınızda... hhooeeff! onlar için sıkıcı olursunuz, yapışkan olursunuz, hassas olursunuz. bi git ya olursunuz. az ötede otur bunaldım olursunuz. o yüzden götlerine tekmeyi vurun geri gelsinler. yollayın geri gelsinler. yoyo gibi aynı. yoyoyu bilirsiniz. küçükken oynardık hani. bıktık artık. güzellikle halletmeye çalıştık, olmadı.

Yorumlar

patrick
kaçan kovalanır misali. kimseyi kendinden veya ondan fazla düşünmeyeceksin senin işine nasıl gelirse öyle davran gerisi dala vere...