kayipgalaksi
bulutların yağmur damlalarını ok gibi fırlattığı bir gece vakti caddede yanyana yürüyorlar. başına ondan tarafa çevirdiğinde geniş alnına düşen ıslak saçları, yüzüne vuran yağmur damlalarının o pürüzsüz cildinden süzülerek çenesinin altından damladığını, üstündeki tişörtün ise vücuduna yapıştığını gördü. İkiside sırılsıklamdı. İkiside susuyorlardı. İkisinin de içinde benzersiz, tarif edilemeyen bir şey vardı. karanlık mağazaların camlarında ve tabelalarında kırmızı led ışıkların olduğu, sokak lambalarının sayıca fazla olduğu, ışıkları ve perdeleri kapalı kule gibi uzanan binaların olduğu kavşakta tek yaşam belirtisi gösteren hemen köşedeki büfeydi. adımları yavaşladı. vedalaşma vaktine saniyeler kaldı. yağmur damlaları bu sefer kalbini hedef almaya başlamıştı. hüzün üflenmiş oklar gönderiyordu bulut. durdu. ona döndü. işık dolu gözlerinin kısılmasına neden olan yüzüne yayılmış gülümsemesiyle ona bakıyordu. "ben üzgünken o nasıl olurda böyle gülümseyebilir? böyle... böyl... lanet olsun neden böyle güzel gülümsüyorsun? neden ışıkların arasına hapsediyorsun beni?" omuzlarından tutup yaklaştı ve bir şeyler mırıldanmaya başladı. anlayamıyordu. anlamak istemiyordu. işıklar eşliğinde bambaşka diyarlara sürüklenmekle meşguldü şuan. ancak birden ışıklar birer birer sönmeye başladı. vücuduna isabet eden her ok acı ve korku veriyordu. birisi vardı. hemen yanlarında üçüncü bir kişi vardı. oradaydı biliyordu, hissediyordu ancak ona baktığında ne yüzünü ne de gölgesini görebiliyordu. kaçmak istiyordu ama hareket edemiyordu, kaskatı olmuştu. saat 6:30'da alarmın çalmasıyla korku içinde yataktan fırladı, alarmı kapattı ve tekrar kendisini yatağa attı. gözleri yarı açık yarı kapalı tavana bakıyordu. kalbi kemiklerini kırıp, kaslarını, derisini yırtacak gibi hızlı atıyordu. eli istemsizce perdeyi araladı. bulutsuz mavi gökyüzünü boydan boya kaplayan güneş ışınlarını gördü. güneşin o yumuşacık sıcaklığı yavaş yavaş bütün vücuduna yayıldı ve kalbi normal ritmine geri döndü.

Yorumlar