dislananmuhendis
üzerindeki nahoş kokuyu atamıyordu. nahoş kokuda bir hoşluk. çekicilik vardi. şiş gözleri akmış, makyajı ve yanağındaki gözyaşıyla çaresiz ve hatalı görünüyordu. belki de kızgındı. karanlıktan korkarken ona aşık gibi davranıyordu, sırf daha çok içine çekmesin diye. belki de korktuğu için... birden hızlanıyordu ağlaması. beyni acelece aklını o teselliden o teselliye götürüyordu. teselli olmuyordu. tam sustu derken bir yansımaya denk geliyordu ve daha içten ağlıyordu. hem çekiniyor, hem ağlıyordu. İnsanlar geçiyordu etrafından. sokaklar boşalıyordu ve geride bir tek o kalıyordu. karanlık koşuyordu arkasından, o tökezleyerek ilerliyordu. aniden önüne bir engel çıkmıştı, yığılmıştı yere. karanlık sarmıştı etrafını. karanlığın içinde yükseliyordu. havada muhteşem siyahin içinde mor renkleri vardi. ve gökyüzünün o gece maviliği kayboluyordu. ait olduğu yerde kaybolup yok oluyordu. hep kaybolmuştu, sonra kendini tekrar bulmuştu. güçlüydü lakin karanlık alıyordu gücünü. karanlık herşeyinden üstündü. onu hissetmek, ince sızı, migren ağrısı, boğazında düğüm, titreme,  umutsuzluk, çaresizlik...  yani somut ve soyut tüm kötü his ve duygulardı. yeterince direndiğini düşünüyordu. kendini bıraktıktan sonra biraz daha direnebileceğini düşünmüştü. onu hem istemiyor, hem de istiyordu. hem o kokmak istiyordu, hem hiç koklamak istemiyordu. o nahoş koku karanlıktı. ne dengesizdi... İstediği herşeyin istemediği yönleri vardi. doğru yolu mu şaşırmıştı? yoksa yolunda mi kaybolmuştu? şimdi karanlığın onu bırakıp gitmesini bekliyordu. birden yağmur başlamıştı. şiddeti arttıkça karanlık hafifliyordu. bir umut daha belirdi gözünde. karanlık kayboldukça daha iyi hissediyordu. yeryüzüne ayak bastı, yağmurlar eşliğinde evine yürüyordu. tökezlemeden... gökyüzünün karanlığı neden korkutmuyordu? bakışlarını çevirdi gökyüzüne. o dolu dolu gözleri cevabı gördü. önüne dondu. onun iyi olmasını sağlayacak ihtimaller olduğuna sevindi. belki de sevinmemişti ...

Yorumlar

muhendisbebe
ve sonra kaldırdı başını. derin derin baktı gökyüzüne. karanlık çekilmiş gökyüzü masmavi olmuştu. kuşların sesini çok uzaklardan duyabiliyordu. özgürce uçuşlarıyla kuşlar tepesinde dans ediyordu adeta. aradığı iyilik bu muydu yoksa? İnanamıyordu gözleri. güneşin ışığı gözlerini almıştı, açamıyordu şişmiş gözlerini. ama biliyordu. biliyordu yine karanlıkta kalacağını. mutluluk zillere basıp kaçan bir çocuk gibi değil miydi zaten. o çocuk kadar masum ve bir o kadar da görünmeyen mutluluk. ama içindeki huzuru sadece yıldızlar tarif edebilirdi. karanlıkta bile göz kırpan yıldızlar. neredeydi onlar? anlamıştı birinden vazgeçmesi gerektiğini. özgürce uçan kuşların sesi, mavi gökyüzü mü? hayır istedigi bu da degildi. yine sevinemedi. karanlıktaki yıldızları istiyordu. yıldızlar duydu sesini. karardı gökyüzü ve göz kırptılar birlikte. aradığı umuttu bu. ama masmavi gökyüzü ağlıyordu karanlığın üstünde. gözyaşları bir yağmur gibiydi sanki. yine sırılsıklam oldu. kuşlar yoktu artık. yine sevinememisti. sonra umursamadı. küçük çıplak ayaklarıyla evinin yolunu tuttu ve o da ufukta kayboldu.

böyle devam ettiresim geldi nedense. kötü olup olmamasi onemli degil benim icin. yasadiginizi unutuyorsunuz. okudugunuzu da unutursunuz. iyi geceler...