yazarfencelebi
bitti artık anlıyor musun bitti!...
artık bitti…
kalan birkaç gramlık nefesini ölmemeye harcadı bu sözlerden sonra. aslında kimine göre zaten pek de yaşıyor sayılmazdı. ama zaten herkes o çizgideydi ona göre. o ise ölmemeye çalışanlar tarafına geçmeyi tercih etti. yorulmuştu. ayakta daha fazla duramadı, az önce öldürmekten beter ettiği adamın yanına oturdu. yutkunma sesi yaklaşık beş dakika adamın kulağında çınladı. sonra derin sessizliği bölen adamın hıçkırıkları oldu. bir cam sesi duyulur gibi oldu adamın kulağına. ya erkekler ağlamaz klişesini kırdığı için gelmişti. yada kalbindeki parçalanma somut bir hale dönüşmüştü. ama adam en çok küçükken köydeki evinin camını kırığındaki sese benzetti. gözlerinin önüne geldi o an, kışın ortasında ayağında altı delik plastik köy ayakkabısıyla birkaç gündür bastıran karın bir günlük oyun müsaadesi verdiğini düşünüyordu o zamanlar, abisini çağırıp kartopu oynamak için dışarı çıktıklarında, elleri soğuktan buruşana kadar kartopunun keyfini çıkarmışlardı. ancak tam eve girmek üzereyken kulağının arkasında hissettiği o koca kartopunun soğukluğu sinirlerini bir anda göğe yükseltmişti. bu kez yere bir topu için değil bir mermi almak için gibi eğildi, olağan gücüyle fırlattıktan sonra gelen ses kulağında uzun süre yankılandı. bir süre sonra kırık sesi yerini annesinin bağırma seslerine bıraktı. ardından babasının öksürüklü ama bir o kadar şefkatli sesi. –bağırma çocuğa olan oldu. ancak annesi, hiçbir anne gibi kötü niyetinden değil üzüntüsünden sitem etmişti. kış ortası, yollar kapalı ve camı tamir parası sofradan birkaç yemeğin eksilmesi demekti. babası hasta yatağında bir kat fazla yorganın altında ısınmaya çalışacaktı. çocuk o an yaşadığı atlatmış yerini korkuya bırakmışken kaçmaya yeltendi. birkaç adım atmadan ayağında bir acıyla var gücüyle bağırmaya başladı sonra. İçindeki korku, annesin kızgınlığı, ayağının acısı, babasının bakışı camdaki kocaman boşluk ve avazının çıktığı kadar bağırma isteği…. İşte tıpkı o cam kırılma sesi gibiydi adam için. gözünün önünden film gibi geçti çocukluğundan birkaç saniye, ancak o anın acısını yıllar sonra faiziyle birlikte yaşıyor gibiydi. ne konuşmaya hali vardı, ne içindekileri anlatmaya. pişmandı aslında, en az camı kırdığı kadar pişmandı. kafasını kaldırmak istedi. ama kafası çoktan iki tona yakın gibi gelmeye başlamıştı boynu için. ellerinin yardımıyla biraz doğrultmaya çalıştı. suyun altından sesin gitmediğini hatırladı, sildi gözyaşlarını ve kadına bir bakışta gözleriyle anlatmaya çalıştı.
halbuki yüzlerce, binlerce, yüz binlerce şey söylemek isterken birkaç kelime döküldü ağzından sadece:
+ beni hiç mi sevmedin?
-sevdim! ama…
+ama katilidir önceki cümlenin demiştim
-…
+yalan söylüyorsun!
-…!!!
+sen beni hiç sevmedin.
-sevdim, ama artık bitmesi gerek. kendine iyi bak olur mu?
+bana bunu söyleme umrunda mı sanki?
-evet. umrumda, üzme kendini. sen benden önce unutursun, elveda
adamın yüzünde gülünce oluşan duruma benzer kaslar oynadı, kadın adamı güldü sandı.
kadın kalktı, gözünde yaşlarla uzaklaşmaya başladı, adama da giderken biraz gözyaşı tohumu bıraktı.
adam kalkmaya çalıştı, her yerine cam batar gibi oldu. sahi cam sesei nerden gelmişti diye etrafına bakındı bir şey bulamadı. kadın da duymuş muydu o kırık seslerini diye meraklandı. sormak istedi ama kadın çoktan uzaklaşmıştı. adam her yerde aradı ama bir daha o günkü kadını bulamadı… adam artık ıssız kalmıştı. yanına almak isteyeceği üç şeyin üçü birden dünyadan uzağa atılmıştı. hayata dair anlamlı olan ne varsa bi anda anlamsız kalmıştı. babam dedi saçma bi refleksle belki cam kırmasam o gece ölmezdi. ve kadını düşündü belki bu kadar üzmesem bende ölmemeye çalışan biri değil yaşayan biri olarak kalırdım diye hayıflandı. kalktı yerinden mezara gömülmek elinde değildi yatağına gitti. yatağından atıldı. yemek istemedi pek canı ama yemeye parası da kalmamıştı. konuşayım dedi. meğer tanıdığı kimse ona dost olmamıştı. hayata dair bildiği ne varsa bir günde cahil kalmıştı. kadın mı ne oldu? adama benden önce unutursun dedi. bir süre sonra adamın adını hatırlamadı… bu hikaye olacaktı güya ama sonu hiç güzel olmadı. çünkü fazlasıyla gerçeğe bulandı.

Yorumlar