anonim
son zamanlarda sıklıkla cümlelerime "ve" bağlacı öncülük ediyor. konu ne ile ilgili olursa olsun bu bağlaç özne değeri taşıyor benim için. her ne kadar satır başının bir kaç adım ilerisinde yazıma bu bağlacı dâhil etmiş olsam da siz başında kullanmışım gibi okuyun. benim için okumayın ama bunu istemiyorum sizden, okuyacaksanız benden etkilenmeden kendiniz için okuyun. lakin ben benim için bir şey yapılacak kadar kıymetli değilim, sanırım hiç olmayacağım da. siz hiç kendinizi varlığınız arasında hiçlikte buldunuz mu ya da iki şarkı arasındaki geçişi fark edemeyecek durumda kaldınız mı? bunları soruyorum çünkü henüz öyle bir durumla karşı karşıya kalmadığım halde kendimi unutulmuş bir kasabada yıkık dökük bir evde gibi hissediyorum, hatta o ev bizzat benim ve unutulmuş kasaba da benim anlam taşımayan yaşamım. en ufak bir rüzgar esince yıkılacak gibi duran o ev fırtınalara direniyor, unutulmuş kasaba olan yaşamım ise "yıkıl yıkılacaksan, bir sen kaldın." diyor. bir ben kaldım.. kalabalığı oluşturan insanları görmez oldum artık. yanımdan biri geçse fark edemeyecek bir haldeyim. fark edemeyişime ise en çok mutluluk denk geliyor. mutluluğu bir insan siluetine bürüyüp onu görünmezliğe kurban ediyorum. diyeceksiniz ki “mazoşist misin sen, bu neyin tribi?”. hayır, mazoşist değilim ama mutluluğa dönüp bakmak istemiyorum çünkü mutluluktan dilim yandı benim. başta her şey güzel gidiyor iyi, hoş sonra şappadanak hayatınız elektrikli süpürge ile çekiliyor. peki, ben ne anladım bu işten? yani, diyelim ki mutluydum sonradan mutsuzlukla baş başa kaldığımda elimde hüzünden başka bir şey olmadıktan sonra önemi kalıyor mu ki mutluluğun? İşte bu yüzden mutlu olmayı değil, normal olmayı tercih etmek istiyorum. mutsuz olmaya da gerek yok, sonuçta iki günlük dünya. İki günlük dünyayı da mutluluk ve mutsuzluk terimleriyle şekillendirmeye gerek yok. en iyisi bu iki terim silinsin belleğimizden.

Yorumlar

alpheratz ✨
@seaaa anam balım sen dumanla konuşsan bile olur 🙈