pentatonik
geçtiğimiz günlerde tramvaydan indiğimde durağın yakınlarında bazı karışık ve anlamsız melodiler duydum. dikkatimi çekti ve sese doğru yöneldim. küçük bir kız çocuğu melodika çalıyordu. önüne duran kutudaki bozuk paraları görünce bu soğukta orada ne yaptığını anladım. bir süre dinledikten sonra kutuya biraz para bıraktım ve yoluma devam ettim. daha sonra tesadüfen izlediğim çocuk işçiler hakkındaki bir belgeselde yardım ettiğimizi sanarken aslında çocukların o koşullar altında yaptıkları şeye devam etmelerine neden olduğumuzu oğrendim. aklıma direk o kız çocuğu geldi ve kendimi kötü hissettim. sanırım ben de onun orada kalmaya devam etmesine neden olmuştum. siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
pentatonik
tanımsız duyguları ifade etmek için sözcüklerin nispeten daha eksik kaldığını düşünüyorum bazen. belki de benim yetersizliğimdir kelime cambazlığı bundan emin değilim. buna karşın bir ressam tuvalin üzerine doğa yazmaz mesela veya tekrar tekrar başa sardığımız bir müziğin o lezzetli duyumu gözlerimizi kapatıp halay kurmamıza neden olabilir. bazen ufak bir dokunuş bile tüm samimiyeti arttırır bir anda. acaba iletişim kurarken kullandığımız kelimeleri azaltmalı mıyız? hiç çene çalmadan duygulara farklı çıkış yolları bulabilir miyiz?
pentatonik
eskiden yazdığım bir şiiri paylaşmak istemiştim ama bulamadim. söz uçar yazı kalırdı aslında. sanırım benim yazı da uçmuş.