ruhsuzum
sinirler yıpranır, güçlü insanlar buna dayanamaz. bu yıpranış ruhun yenilenmesidir. ne kadar çok direnirsen bu yıpranmaya, o kadar çok yara alır kalbin ve ne kadar çok karşıkoyarsan o kadar geç olur yenilenişin. biraz umut varsa bırakın, o yıpranışlar hepimizin zaferi olacak.
ruhsuzum
gündüz bi şeye sinirlendim gece olunca ben buna mı sinirlendim dedim. bu uçurumsal duygu değişimi de ne bileyim.
ruhsuzum
son aylarda kendimden, beni ben yapan şeylerden ne kadar uzaklaştığımı farkettim. kış mevsimi benim ayarlarımı bozdu. daha sinirli bir insan oldum. normalde asla takmayacağım şeyleri taktım kafama. kırdım döktüm. neyse ki kendime geliyorum. özümü tekrar hatırlıyorum ve ne ironiktir ki bunu bi yazı okuduğum zaman farkettim. bu halimin farkında bile olmamam beni korkuttu..
ruhsuzum
ben mihriban türküsünü çok seviyorum ama sen esmersin
ruhsuzum
hof yine hiç bir şeyi ciddiye alamıyorum ! sonra şey diyomuşum elimde değiiiiill unutamıyoruuuığğğm! şaka şaka! kendime çay yapıcam şimdi
ruhsuzum
egoist ve mütevazı bir insanım. reçel ve ketçapı birlikte yemek gibi bi şey bu.
ruhsuzum
ona verdiğim değeri kaktüse verseydim, dikenlerini döker bana sarılırdı.
ruhsuzum
bir yerden geçerken bi sokaktan bi evin yanından burada ne yaşanmışlıklar vardır diyorum . her birinde farklı hayatlar, farklı umutlar, farklı yarınlar var. o evlerde neler olduğunu, kimlerin yaşadığını bilmiyoruz. onlarda bizi bilmiyor. bir bilinmezliktir alıp başını gidiyor. herkes kendi hikayesinin kahramanı.. herkes kendi dünyasında koşuşturuyor. ve herkes birilerinin hikayesinde yanrolde..