thor
yeni üyeler gelmiş. akıyor maşallah bu akşam.
malifalitiko
yanlış bilinen şarkı sözleri ile alakalı durumumu sizlerle paylaşmak istiyorum ; "dışarıda deli dalgalar kirpi duvarları yalar." doğrusu bildiğiniz üzere "gelip duvarları yalar" olmalı. yanlış anladığım kısmı anlamlandırma mantığım ise şöyle : şimdi bizim köyde evler ahırlar vs hepsi taştan yapılma (erzurum köyleri 99-2000 li seneler). akşamları ahırda kirpi görüyordum. kaçınca taş duvara doğru gidiyor deliklerden yuvasına giriyordu. durum böyle olunca kirpi duvarları yalar mantığına buradan ulaşıyorum. ve itiraf ediyorum doğrusunun gelip duvarları yalar olduğu gerçeğini öğreneli 5-6 sene ancak olmuştur
malifalitiko
@mayk hayırlı akşamlar. gece gece rahatsız etmek istemezdim, kapının anahtarını üstünde unutmuşsunuz acil bir giriş yaptım kusura bakmayın. varsa ücreti mukabilinde mavi tik rica edecektim.
thor
bugün kazandibi tatlısı ve kıymalı peynirli biberli poğaça yaptım. iyi akşamlar.
thor
konserler bedava olduğu için mi bu kadar kalabalık? bizim insanımız bedava olan şeyleri görünce neden kan kokusu almış köpekbalığı gibi üşüşüyorlar? bezer bir örnek ise bayramlarda toplu taşımanın ücretsiz olduğu zamanlar. 19 mayıs akşamı tramvayın içine pirenin bile giremeyeceği boşluğa binmeye çalışan insan gördüm. belki psikolojik olarak zaten aşırı pahalı bir ekonomiden dolayı insanlar ücretsiz şeylere sahip olabilme isteği yüzünden böyle davranıyorlardır. ama hayat pahalılığından şikayet etmeyen insanların bedava şeylerin dibini sıyırmak istemesi daha büyük bir psikolojik sorun değil mi? ama asıl yapmak istedikleri şey -bence- o konserde olmak, olduğunu sosyal medyada paylaşmak ve o anı yaşadığı için övünüp diğer insanlar tarafından övülme/beğenilme isteği. şuanki z kuşağı teknoloji ve sosyal medyayla iç içe doğduğu için onlarda bu sıradan bir davranış şekli olabilir. ama 30 yaş üzeri insanlar sosyal medyanın olmadığı dönemlerde her giydiği kıyafeti her yediği yemeği her yaptığı sporu etrafındaki insanlarla şuanki kadar çok paylaşıyor muydu? bilinen en eski "story" modası sanırım msn'deki durumum adlı bölümdü. onu bile güncellemeyen insanlar nasıl günde onlarca story atar hale geldi? ve son olarak olan bayülgen'nin dediği gibi "bu ülke 3 tarafı denizlerle çevrili koca bir akıl hastanesidir."
ikizler
her zaman hayatımın en özel köşelerinden biri olan ama uzak kaldığım bu evimden 10 ay sonra hepinize tekrardan merhaba. umarım hepiniz çok iyisinizdir. bu evime geldiğimde eski mahallesine dönmüş bir yetişkin hüznü kaplıyor içimi. mahallesinin, evinin çocukluğundaki, gençliğindeki o cıvıl cıvıl halleri göz önüne gelir de o günlerden şimdiki ana doğru sıcak bir gözyaşı hızında bir anı yolculuğu yapar ya. İşte onun gibi bir şey. bu hal bende oldukça evimin anahtarını çıkarmaktan korkuyordum. bir zamanlar neşe saçan evimin içindeki sessizliği duymaktan. geçen akşam ilkadım sahildeki çay ocağında otururken oradaki abi ile ayaküstü muhabbet ettik. uzun zamandır görüşmemiştik. diğer abinin nerede olduğunu sordum ve aldığım cevap birden gözlerimin dolmasına neden oldu ölmüş o abi. evini bir gece böcek ilacı ile ilaçlamış sineklerden korunmak için ve uyumuş sadece. sonrası yok. o kadar oturdu ki içime. ellili yaşlarında bir abiydi. güleryüzlü, neşeli sesli biriydi. bir kaç selamlaşmamızdan sonra tanış olmuştuk. biraz muhabbetimiz ilerleyince bize ikinci baharını ve her iki tarafın evlatlarının karşı çıkması sonrası kavuşamadıklarını anlatmıştı. öyle anlatmıştı ki hem de bir romanın dönüm noktası gibi. gözleri her anlattığına eşlik etmişti. geriye bir fotoğrafı bile kalmadı bana. sadece zihnimdeki o güzel gülüşüydü geri kalan. İçimi yakmıştı gidişi ve koptum o anki arkadaş ortamımdan. o kopuş bugün anahtarları cebimden çıkarıp omudedikodu mahallesine girmeme ve ikizler kapımı açmama vesile oldu. benim ise hayatım haddinden fazla değişti bu dönemde. okulum bitti ve bir süre bir yerlerde çalıştım. sonrasında ise çok da geçmiş olmayan bir geçmişte atandım ve atandığım kurumda çalışmaya başladım. hem de samsuna atandım. İmkansız geliyordu bu bana ama olmuştu işte. üniversite yıllarımda kendimi bulduğum şehir yeniden bana kucak açtı ve bu sefer uzun yıllar boyunca kalmak üzere yerleştim bu şehre. İl merkezine azıcık uzak bir ilçedeyim lakin her hafta sonu kendimi atakum sahilde, ilkadım çay ocaklarında buluyorum. artık maddi özgürlüğüme tam manası ile sahiptim. bir ev kiraladım. 2+1. hep hayalini kurduğum yaşamın ilk temellerini atmış oldum böylece. İstediğim eve sahip olmak ülkemizin ekonomik durumundan dolayı biraz zaman alacak biliyorum ama şu haliyle bile bana mutluluk veriyor bu ufak yuvam. bu fotoğraflar da salonumdan ve evimin balkonundan ufak iki kare. buraya taşındığımdan beri pek yalnız kalmadım. sadece 1 haftasonu yalnız kaldım. oradan buradan arkadaşların uğrama noktası oldum. amaçlar edindim kendime ve 15 yıl verdim kendime. üniversite yıllarında amaçladığım ne varsa gerçekleştirdim çok şükür. en yapılamaz olarak görülen şeyleri bile yaptım. şimdi bakalım 15 yıl sonrası benim için nasıl olacak. evet şu an ikizler evimdeyim. ama yetişkin hüznüm mahalleye çıktığımda içimi kaplıyor. kapı komşum snorlax'ı göremiyorum. çatı katından bize seslenen posydon yok, eski dostum oas gideli uzun zaman olmuştu. gezginimin ad babası yok, o yok bu yok, gerçekten görmesem de hayatımda yer etmiş bir çok dostum artık yok. özlediklerimin yokluğuna alışmak ve yeni bir yaşantıya adepte olmak biraz zaman alacak ha ne dersiniz. hepinize mutlu geceler dostlarım...
Sos
pandemi sürecinde samsun'daki bir arkadaşımla memleketteki bir kız arkadaşımı tanıştırdım. İkisinin de ciğerini biliyorum. sabah oğlan kıza bir mesaj atmış ciğerimi resmen mesajda bıraktım. sonra da benimkisi mesaj atmış akşam iddiaya düşücez yazamayabilirim merak etme diye...
Taga
birisi kedi fotosu paylaşır altına 50 sayfa duyar kasar "ay kedi sevmeyen de ne bilim" ler falan. (sırf kadınlara poz için kedi alanlar gördüm) hayvana tecavüz eden var memlekette çıt yok.
hanzo elinde tespihle bir foto atar altına "osuruk kemiksiz kakadır yeğen" benzeri racon sözler ve ya en delikanlı benim ayakları yapar ama akşam eve gidince gücü kime yeterse ona dalar.
adamın biri şiddet gören bir kadını kurtarmak için canını tehlikeye atar. sonuç; hüküm giyer.
anlamsız.
naçizane düşüncem; oy verme olayı yaşa değil ortalama bir sınav derecesine göre belirlenmeli. (sınavın ismini bile buldum; seçmen seçme sınavı)eğer şahıs türkiye ortalamasından bile aşağıda bir not alırsa oy vermemeli. sorular ise çok basit olmalı örneğin fatih sultan mehmed'in İstanbul fethi tarihi ve ya kurtuluş savaşı gibi. neden sorular geçmişe dayalı diye soracak olursanız atatürk'ün kullandığı söz aklınıza gelsin "geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez"
Sanatçı
bir şarkı büyütüyorum, ömrüme benzeyen..
sabah kadar uçuk, akşam kadar acı..
rengi dört mevsimin uyumsuz karışımı,
acemi bir şarkı..
umuda ve gerçeğe böyle katlanıyorum.
Sanatçı
geçen hafta akşam üstü bowling oynamaya gitmiştik, bowling çıkışı, 2 erkek 2 de kız gördük, erkeklerden birisine rica ettik toplu fotomuzu çektiler, ondan sonra herkes dağıldı neyse baktık o 2 kız ve erkek volkswagen jipine bindiler bizde kuzenle bmw deydik, neyse volkawagen jipinin arkasını açık sanıp o arabadakileri uyardık, sonra arabadaki erkekte onun kamera olduğunu söyleyince şaşırdık, sonra gidiyoruz otobana çıktı o erkek geldi bizi solladı yanındaki kızlara artistlik yapacak ya zengin züppesi, sonra benim kuzen güldü, dedi senmisin artistlik yapan taktı vitesi 6 ya, bmw yle bastı 160 a o jipi imkanı olmamasına rağmen arkadan geldi solladı sonra elle salladı bunlara biz bi koptuk, o mal baka baka kaldı... sjsjsjsj
ucuncunesilsaglikci
bir hafta öncesine kadar çok sevildiğinize emin olduğunuz ve çok sevdiğiniz biri olduğunu düşünün. kendi sevginizden çok onun sevgisinden eminsiniz o derece. sonra ikinizle alakalı olmayan bir sebeple ayrılmak zorunda kalıyorsunuz ve çok üzgünsünüz. hem çok sevip ayrıldığınız için hem de çok sevdiğiniz o insanı üzdüğünüz için. normalde bir acı çekecekken onu üzdüğünüz için üç kat fazla acı çekiyorsunuz, kahroluyorsunuz resmen. sonra bir akşam arkadaşınızla uzun uzun konuşurken bu çok sevdiğiniz insanın zamanında yaptığı ve sizin affettiğiniz yanlışlarını bu yaptığı da çok saçmaydı diye anlatırken aslında o olaylarda yalan söylediğini fark ediyorsunuz, sonra bu olaylarda bulunan bir kıza mesaj atıp işin doğrusunu öğrenmek istiyorsunuz. kızla konuşunca öğreniyorsunuz ki sizi aldatmış. tüm parçaları bir araya getirip baktığınızda da gördüğünüz şey bir değil iki değil tam üç defa sizi aldatmış. çok sevdiğinden emin olduğunuz o insan yapmış bunu. diyeceğim o ki kimseye ama kimseye insan aşktan kör olmuş gözlerle bakmamalı, evet çok sevebilirsiniz köpek gibi sevebilirsiniz; ama mantığınız asla devredışı kalmamalı. ben mantığımı kullanmam gerektiğini çok geç ve çok ağır bir şekilde öğrendim ve tecrübeyle sabitledim.
Maviş 🐣
siteye o kadar uzun zaman olmuş ki girmeyeli hala nikimin durması bi duygusallık yarattı bende. bir yaz akşamı keşfedip çok güzel insanlarla tanıştım burda. o sıkıcı yaz gecelerini burası şenlendirdi. üniversiteden mezun oldum ve şu an mesleğimi yapıyorum. özlem dediğim samsun u fotoğraflardan görünce gözlerim doluyor. burası benim için o zamanlar tamamen blog gibiydi. yaşadığım duygusal karmaşaları vs herşeyi anonim kimliği altında yazıyordum. ve bu sıralar yine çok karışık olduğum zamanlar... covid döneminde bir hastanede çalışmanın depresif etkileri ve sevdiklerimi uzun süredir görememek en yoğun covid şehrinde yaşamak çok hırpalayıcı. bir yandan da iyi bir eş olabileceğini düşündüğüm birine karşı aşık olmadığımı düşünüyorum. kafamda sürekli 40 yaşına gelince ayrıldığına pişman olur musun diye sorgularken buluyorum kendimi. ya siz ne dersiniz 26 yaşında risk alıp aşık olunacak kişiyi aramak ya da beklemek gerekmez mi ?
chen
canım leblebi istiyor. diyceklerim bu kadar, iyi akşamlar.
ikarus✨
akşamın bu saatinde @admin ve @mayk ile oturduk "kıvanç" kelimesinin kökünün ne olduğunu tartışırken "kıvanmak" diye bir kelime olduğu öğrendim. sizce "ödünç" kelimesinin kökeni de "ödünmek" midir?
Uyku
dün akşam birinin, birisiyle maçı vardı. normalde futbolla aram yoktur ama denk geldim, yemek yerken biraz izledim.
dikkatimi bir şey çekti, kamera yukarı çıktığında turkcell'in logosu ile birlikte "türksporu" yazmışlardı.
oyuncular içerisinde ancak bir tane türk ismi duyabildim. kamera taraftarlara yakınlaştırıldığında şok oldum; taraftarların olduğu yere file çekmişler.

şimdi sizlere soruyorum, türk futbolu bu mu? türk sporu bu mu?
quaevocatur
maddi durumumdan dolayı şuan kalmakta olduğum kampüs pansiyon dan kyk yatay geçiş yedek sıramın 1 kişi kalmasıyla ara dönemde kyk yurduna geçmek zorundayım(evet karadeniz çıksa bile:( ). 4 kişilik oda kahvaltı artı akşam yemeği 700₺. 2.dönem için devralmak isteyen olursa aylık bedelin bi kısmını da ben karşılayarak devredebilirim.
ikizler
sanki bu gece tarihler 2020'nin sıradaki gününe değil de 11 ocak 2017 ye atmış gibi. sabahında gezgin efendiyle süren 40 km lik gel.git yolcuğum tamamlanmış. akşamına çay ocağında çaylar içilmiş, sonrasında balkonda kar maskesiyle kitap okunmuş, üşüyen vücudumu güzel bir duşla ısıttıktan sonra kahvemi yudumlarken karşı binadaki yeşil, aksa kömür yazısına bakarak müzik dinliyormuşum gibi. anda ise bazı şeyler hâlâ aynı bazıları ise eksik bazıları ise bambaşka. yatakta oturmak yerine, ben dünyadaki 1.yaşımı kutlarken onun ise mezardaki 23. yılını kutladığı dedemden kalma, restore ettiğim ahşap şezlongda oturuyorum. kahvem yok, hiç yok, buklesi dökülen uzun saçım yok... şarkılarım var, hâlâ aynılar. zaman geçti içine yenileri eklendi, bazıları çıktı. ama hâlâ kalp ritmime ayak uyduruyorlar. aksa kömür yazan duvardan sektirerek izlediğim karanlık gökyüzü yerine, karşı binanın çatısından sektirerek izlediğim gökyüzü var. aynı karanlık oda farklı bir ilde var. kitaplarım yanıbaşımda tüm ihtişamı ile var. varlıklar ve yokluklar. yazamadığımız eksik yazılar, okuyamayan eksik dostlar. ama anda tek bir cümle var. geçmiş hiçbir yere gitmez, sadece cee eee yapmak için yüzünü sizden gizlemiştir. mutlu geceler dostlarım...
yolyordam
bu akşam gelecek kaygısından göğüsüm sıkışıyor, nefesim daralıyor.
Yepisyeni
İyi geceler sanal arkiler
hiçbirinizi tanımıyorum ve bu bana burada rahat olma özgürlüğü veriyor. saçma sapan şeyler yazarsam bu yüzden
bu sefer de beni üzen bir davranıştan bahsetmek istiyorum

değer verdiğiniz birisi sizi kıracak bir davranışta bulunuyor. sonra siz de yapıcı olmak adına bunu iletiyorsunuz. çünkü bana göre doğrusu budur. söylenmelidir ki tekrarlanıp sizi tekrar kırmasın ve birikip istenmeyen sonuçlar doğurmasın. yahut sizi içten içten yemesin. bu sebeplerle paylaşırsınız ve nankörsün cevabını alırsınız. karşınızdaki size ne kadar değer verdiğinden, sizin için yaptıklarından, fedakarlıklarından bahseder. ve hatta lafı hani biz iyiydik, buna mı alındın'a getirir.

İşte bu davranış beni deli ediyor. evet seni seviyorum ve evet bu beni kırıyo. akşam akşam yıllar evelden söyleyemediklerim içime birikti. karanlık sokakta tek yürürken ve ayın güzelliğine hayranlık duyarken duygusallaştım

velhasılı omü dedikodu sakinleri, siz böyle yapmayın. sevenler de alınır
ve bu muhabbetin karşı cinsle olması gerekmez. arkadaşlarınız ve hatta ailenizde de içinde biriktirenler olabilir. olgunca konuşulacak insanlar olmaya çalışalım
sevgiler :)
ozlem
akşam olsada gitsek bu arada yasak elmayı izleyen varmı çoookk heyecanlı bu akşam çerezinizi çayınızı hazırlayın

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)