malifalitiko
bahtsız bedevi eşittir ben. İncir çekirdeği kadar metal koruma boyasının sağ el işaret parmağımın tırnağına tepeleme batmasının ardından ege üniversitesi hastanesi'nin acil servisine gittim. film çekildi, ve kıymığın parmağımın sinirine kadar girdiğini gördük. doktor enjektör iğnesi ile kurcalayıp çıkarmaya çalışsa da nafile. enjektör iğnesinin batan kıymığa her temasında aklımı kaybedecek kadar çektiğim acı ise cabası. travmaya aktarıp oradan ortopedi bölümüne gönderdiler. tırnağı çekeceğiz başka çaresi yok dediler başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. acil servisin ortopedi doktoru meraklı bakışlarla operasyonu izleyen tıp öğrencilerine başından sonuna tüm müdehaleleri anlatarak sapa sağlam tırnağımı çekti. batan boya kıymığı tırnak ile beraber gelince öğrenciler "aaa bunun için mi çektik hocam tırnağı" dediler. neyse kıymığı aldıktan sonra geriden gelecek tırnağa yol göstersin diye çektikleri tırnağı tekrardan parmağıma diktiler. yaşadığım acıyı tarif edemem. yani demem o ki bazen incir çekirdeğini dolduramayacak kadar ufak şeyler aklımızı alabiliyor.
thor
merhabalar efendim. uzun bir süredir buraya bir şey yazmamıştım. bunun bir sebebi var. çünkü başımdan eksantrik bir hadise geçmedi. saygılar.
Yepisyeni
bir esmer aşkıdır gitmez başımdan
tad almaz oldum yediğim aşımdan
İki tel kaldı dökülecek saçımdan
edilecek eziyet mi bu gavurun oğlu

gel dedin geldik git dedin gittik
ömrümüzü istedin yollarına serdik
ver deseydin canımızı verirdik
çekilecek cefa mı bu gavurun oğlu
ikarus✨
bulunduğumuz ortamlarda çalışan insanlara bir "günaydın" ya da "kolay gelsin" demek çok zor olmasa gerek ki bu davranış bize 100 misli ile geri dönüyor çoğu zaman. başımdan geçen bir olayı kısaca anlatmak istiyorum.
kısa bir süre önce yaklaşık 1 hafta hastanede kalmak zorunda kalmıştım. bu süre zarfında hemşiresinden doktoruna, hasta bakıcısından temizlik personeline kadar o servisin tüm çalışanlarını gözlemleme fırsatım olmuştu. hemşireler ve doktorlar zaten işlerini iyi takip edip ilgili davranıyorlardı, ben de temizlik personellerini gözlemlemeye karar verdim. rutin temizlikleri sırasında hal hatır sordum, kolay gelsin dedim ve hani en basitinden sildiği yerlere daha kuruman basmadım. bunlar çok basit şeyler bakıldığı zaman. bir de bunların hiçbirini yapmayıp bu personellerin yüzüne bile bakmayan hasta yakınları vardı. İnanır mısınız ben sırf bu şekilde davrandım diye neredeyse 2-3 saatte bir çarşaflarımız değişiyordu,odamız gün içinde 2 defa siliniyordu, el dezenfektanımız daha bitmeden bile yenileniyordu, fazladan 2 yastık daha alabildik, gece üşüyünce battaniye bulabildik, çayımız kahvemiz eksik olmadı... tüm bunları sadece bir "kolay gelsin" ve "nasılsınız" ile yaptım. şimdi belki size bunlar zaten olması gereken, normal seylermis gibi gelebilir ama insan 1 hafta gibi bir süre hastanede kalınca bu anlattıklarım birer nimet sayılabilir. ya da ben uzun zamandır "insanlık namına" pek bir şey görmüyorum :)
çok uzattım. demem o ki hayat zaten yeterince zor, insanın mutsuz olması için bir çok neden var, bari biz birbirimize yardım edelim, iki güzel söz bir sıcak gülümseme ile birbirimizin hayatında fark yaratabiliriz. siz birine güleryüz gösterdiğinizde mutlaka bunun karşılığını alırsınız. tamam kabul ediyorum çok büyük mutluluklar değil bunlar ama hangimizin hayatında her gün mutluluktan ağlayacak derecede büyük mutluluklar yaşanıyor ki? böyle böyle küçük şeylerle en azından yarıştan kopmamış oluyoruz.
kısaca anlatıcam dedim olay nerelere geldi :)
admiral
arkadaşlar bugün başımdan geçen ilginç bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum. beni canik ilçe milli eğitimden aradılar ve ücretli öğretmenlik için başvurum olduğunu bir yerde açık bulunduğunu gelmek isteyip istemediğimi falan sordular bende şartlarımı sundum kabul ettiler neyse kaydımızı yaptırdık ben dedim bi çalışacağım okula gideyim müdürle görüşeyim okula gittim durumu anlattım müdür beyler toplantıdaymış bekle dediler neyse aradan bi 30 dk geçti bi adam geldi müdür yardımcısıymış elimi uzattım doğru düzgün sıkmadı bile neyse odasına gittik oturduk dedim ben yüksek lisans yapıyorum şu şu günler boşum sizin haberinizde varmış dedim he he falan dedi yüzüme bakmıyor bu arada adam. neyse senin ilk öğretmenlik deneyimin galiba değil mi dedi bende staj yaptığımı bir çok kez derse girdiğimi söylesem de neyse onu ayarlarız ismin neydi he sen bi numara bırak keşke deneyimli olsaydın neyse falan diyo bende çok üstelemedim ilk günden neyse dedim şimdi size soruyorum devlet tecrübesiz istemiyor özel istemiyor ben nerde tecrübe kazanacam kahvehaneye gidip millete ders mi anlatacam anlamadım. geçende isim veriyorum sınav kolejine gittim diyo seni stajer olarak 1 sene çalıştırırız sonra bakarız kaç para verceksiniz dedim para mı? diye güldü adam. o öyle gülünce ben teşekkür ederek çıktım. çünkü ben stajer olmasam bedava çalışcak sırada bekleyen o kadar çok mezun öğretmen var ki. ahh ah...
Tubidyy
size bugün başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum ben çok gülmüştüm 😂😂 e1 üç arkadaş oturtuyorduk bizim oturmakta bulunduğumuz koltuk hafif sallanıyor gibiydi bir grup erkek arkaşlar da bindi e1 ne güzel doğru düzgün yenimahalle’de kadar geldik tabi o sıra telefonla uğraşıyordum şoför ani fren yaptı galiba net hatırlamıyorum bizim koltuğa tutunan arkadaş koltuğu kırdı düşme tehlikesi geçirdim onu bırak canım telefonum düşüyordu ki tuttum burdan o arkadaşa sesleniyorum abi sende ne kuvvet varmış benim gibi tontiş kızın oturduğu koltuğu kırdın ciddi ciddi kırdın yani o sıra özür dileniz ama gülmekten cevap veremedim kusura bakmayın ama önemliydi ya ben düşseydim ya ponçik telefonum düşseydi ama çok komikti uzun bir süre güldüm olaya 🤣 anlatınca komik olmuyor ama yaşayınca valla komikti 😂😂
and he lived happily ever after
öğrenci işleri asla ve kat'a eleştirilemeyecek derecede kutsal bir müessesedir. orada görevli kişiler kendini bu işe adamış birer fedaidir. mesela olayın ciddiyetini daha iyi anlamanız için örnek vereyim, başımdan geçen bir olay bu:

üniye yeni başladığım zamanlarda, 18'imi de doldurduğum dolayısıyla sigortam yoktu, okula başlayınca sigortam ne durumda acaba diye merak ettim. öğrenci işlerine gittim, orada görevli olan kadına okula başlayınca otomatik olarak sigortalı oldum mu ben şimdi diye sordum belki konu hakkında bir bilgisi vardır diye. kadın bana zorunlu alınması gereken dersleri anlatmaya başladı. edebiyat, İnkılap tarihi, İngilizce falan; uzem'den bahsetti. 5 dk boyunca bunları anlattı, ben de tabi ciddiyetle kendisini dinledim, sonra teşekkür edip çıktım. çünkü o an bir aydınlanma yaşamıştım, o kadın bedenen oradaydı evet ama ruhen başka alemlerde dolaşıyordu, daha yüce amaçları olduğu kesindi. yoksa sigorta sorusuna uzem anlatma imkanı yok yani hsjdkdk

şaka bir yana cidden bazen çok yoğun çalışmaları gerekiyor sanırım, böyle otomatiğe bağlayabiliyor bir insan gelen geçen aynı soruları sorup defalarca aynı şeyi anlatınca, bıkkınlık geliyordur insana. o yüzden biraz hoşgörülü ve sabırlı olmanızı tavsiye ediyorum.
neria
bunaldım artık. herkesten ve her şeyden. bu şehirden insanlardan. o çok değerli olan ve kimseye vermeye kıyamadığınız sevginizden. bencilliğinizden. yalanlarınızdan bahanelerinizden. mücadeleyi göze almaktan korktuğunuz için elinizdeki hazır lokmayı
size faydası olmamasına hatta zararı olmasına rağmen kabul etmeye kendinizi ikna edişlerinizden. kendi bencil hisleriniz tatminleriniz için başka insanları kullanıp heyecan bitince ne yapsam da başımdan atsam deyişlerinizden bıktım artık. dün verdiğiniz ümitleri bugün inkar etmenizden. yolunda giden bir hayatı intiharı planlama aşamasına getirip düşüncesizce çekip gitmeyi nasıl kurgulayabilir bir insan. nasıl bu kadar bencil olabiliyorsunuz. ne ara hislerinizi kaybettiniz.
cinderellaman
geçende taksime kız arkadaşımın yanına giderken bir olay geçti başımdan paylaşmak istedim. metroyla gidiyordum taksime lakin dalgınlık işte ters yöne binmişim ve henüz kalkmadan fark ettim ve bir atletik hareketle atladım kapıya doğru vücudu kurtaramadım bacağım diz hizasında arada sıkıştı ve geri açıldı tabi can acısıyla yere yığıldım baya acıdı ama yani acıdan gözlerim doldu sinire falan denk geldi herhalde o sırada acı içinde banka oturdum bütün olayı karşıdan izleyen kırklı yaşlarında bir adam bastonuyla yanıma kadar geldi ve aramızda şöyle bir konuşma geçti "+iyi misin dostum ? -iyiyim teşekkürler acıdı biraz sadece. + aman kendine dikkat et tehlikeye atlama (ayağını göstererek sanırım platin deniyor ama emin değilim öyle bir şey vardı) bir anlık hışımla olağanüstü bir acıyla vazgeçtim hınzır olmaktan aman dikkat et. -ederim abi teşekkürler.
durum bu beyler kocaman yutkundum bu durumda bir anlık öfkeyle sinirle ve özgüvenle kendimize ve başkalarına zarar vermeyelim. İyi bir insan olmak ideoloji sahibi olmakla değil merhamet ve insanlık bilinci ile olur.
mimarlique
bugün başımdan geçen, başta bir hayli şaşırdığım sonrasında beni derin düşüncelere sürükleyen bir olayı sizlerle paylaşmak isterim. bu yaz itibariyle stajyer olarak gittiğim inşaatın 5. günüydü, kalfa olarak seslendiğim değerli bir abimin dilinden bazı mısraların döküldüğünü duydum hoşuma gitmişti, öğle paydosunda kendisine sorduğumda şiirin kendisine ait olduğunu söyledi önce şaşırdım sonra kendimin de şiir yazdığını düşünerek olmuştur onunda bir derdi diye düşünüp konuyu bırakacaktım fakat abimizin kendinden bahsetmesiyle ilgilendiğim işi bir kenara bırakarak pür dikkat dinlemeye başladım, konuşmanın sonunda ise başlarda inşaattaki sıradan bir kalfa olarak görünen abinin aslında 400'ün üzerinde şiiri olan ki bunlar arasında aruz ve bir çok hece ölçüsünü kullanarak yazılan şiirler olduğunu öğrendim şuanda da yazmakta olduğu bir mesnevinin 678. beytinden ilerlediğini, bu saatte kadar kafamdaki bir çok düşünceden kurtulamıyorum, abinin kalfalık yaptığını mı düşüneyim, yüzlerce şiiri hangi duyguyla yazdığına mı, bu tür insanlar gerçekten farkedilmiyor arkadaşlar ve farkedilmeden isimleri siliniyor yeryüzünden, ben ilgilendikçe abide ki anlatma hevesi artıyor mutlu oluyor, mutlu oluyorum. demem o ki çevremizde bir çok farklı meslek ile uğraşan insan var onların iç dünyasını bilemiyoruz ama hepsinin bir köşede inşa ettiği bir sanat var herkesin kendini keşfedip, geliştirmesi dileğiyle iyi geceler dedikodu ailesi.
Manyahmisiniz
başımdan aşağı soğuk su dökebilirsiniz anca kendime gelirim😪
alpheratz ✨
köye gidip amele yanığı olduğum için yaslanamıyorum doğal olarak uyuyamıyorum. charmender gibiyim kıçımdan başımdan ateş çıkıyor. uyumayan kimse yok mu bu boşluktan faydalanalım bari sohbet filan edelim:s
nineday
leman sam dinliyorum hüzünlendim yine bak şimdi
fikrinden geceler yatabilmirem, bu fikri başımdan atabilmirem neyleyim ki sene çatabilmirem ayrılık ayrılık aman ayrılık
her bir dertten ala yaman ayrılık
allah allah be kim kime kavuşmak istiyorsa allah onları birleştirsin ne diyim bu gün duam bu kadir gecesinde.
seven sevdiğine sevdiğini söylesin.
amsterdamli
akranlarım tatil yapıp gününü gün ederken ben evde sinek kovalıyorum.geçmeyen baş ağrısı da çabası.bi insanın sigara içince neden midesi bulanır veyahut başı ağrır anlamıyorum.gerçi içmeden önce de ağrıyordu ama genel olarak sigaradan sonra ağrıyor başım.zaten annem de telefondan beri emri vaki yaptı.neymiş oraya gittiğimde tutmak zorundaymışım.koskoca kız oruç yemeye utanmiyormuymuşum.güzel güzel orucumu tutcakmışım sorun çıkarmıycakmışım.güzel bir ramazan geçircekmisiz.İyi de arkadaşım ben namaz da kılmıyorum.birak kılmayı nasıl kılındığını bile bilmiyorum.e öbür taraftan zaten ümidim yok.İnanç meselesi diyorum anlatamıyorum.tamam ben de müslümanım ama biraz inancım zayıf galiba.napıyım içimden gelmiyor.keşke annem de babam gibi anlayışlı olabilse.yanlış anlaşılmasın babam da dindardır.ama birine zorla oruç tutturmanın hoş birşey olmadığının bir faydası da olmayacağının farkında adam.zaten derdim başımdan aşkın.İlerleyen tek şey alttan ders sayısı.özel hayatım zaten berbat.tek derdim şu şehirden kurtulup başka bir şehirde yeni sayfa açmak.nereye gidersen git gölgen,acın ve geçmişin seninle gelir diyorlar.umarim ben istisna olurum,herşeyi arkamda bırakırım.umarım.
anonim
merhaba. ben yalancı çoban. biliyorum benden pek hazzetmiyorlar hatta nefret ediyorlar ama çoğunluğu umurumda değil. hepimiz büyük veya küçük yalan söyleriz buna 'iyiyim' de dahil tabi. ama ben bunu biraz abartıp yalan bir hayat kurdum kendime bir kaç yıl önce. baktım kurduğum yalanla hiç de kötü gitmiyorum daha az yargılanıyorum daha çok anlayış görüyorum hiç bozmadım. evet yaptığım son zerresine kadar yanlış ve ben kurduğum bu yalan hayata herkesten fazla inanıyordum. kaçıyordum aslında evet korkağım ben. sevmeye sevilmeye deli gibi korkmama sebep olacak olaylar geçti başımdan ve bu olaylar ben farkında olmadan ön yargı biçiminde sabitlendi hayatımda. söylediğim yalan da şu ufak bir karaciğer rahatsızlığını abartarak kanser boyutuna çekmek. dedim ya kaçıyorum diye bazen ne kadar kaçarsanız kaçın mucizeler her zaman olur. mucize diyorum çünkü öyleydi bunu açıklayacak başka bir kelime ifade edemiyorum ben. benim gibi geleceğini intihar ile taçlandırmayı hedefleyen bir insanın bir kaç ay içinde hayata 2 elle sarılmasına vesile olan bir insan. hayatımın en zor günlerinde bile yanımda olan insandan bahsediyorum şu an ki gerçekten bu konuda abartmıyorum. babamın kaybını bir nebze de olsa kendi varlığı ile hafifleten bir insan bu. ondan sonra gene yanlışlar yaptım unutmak için başka insanlarla da vakit geçirdim ama unutamadım. en son da kaçtım her zaman ki gibi. söz vermiştim üstelik ona kaçmayacağıma iyi olacağıma dair. tutamadığım için üzüleceğim nadir sözlerden biridir bu sözüm de. hayatım boyunca hatırlayacağım bu hatamı. belki bir gün yeniden başlayabilirim yada devam ederim bilmiyorum. ama durdum. bir adım atıp bir nefes daha yaşayacak halim yok. en son sabır ve cesaretimi de kaçmak için kullandım zaten. artık ne yapabilirim yada bir şey yapabilir miyim sürüklendiğim sondan kurtulmak adına bilmiyorum. canınızı sıktıysam özür dilerim. anlatacak kimsem yoktu buraya yazayım dedim.
mimarlique
dün gece başımdan gelen bir olayı anlatmak istiyorum arkadaşlar, denizevler simit center da dışarıda köşe masada oturuyoruz arkadaşlarla bi yarım saat olmuş, içeriden insanlar beni işaret ediyor baktım onlara doğru üstümde de bir şey yok hani sonra bir tanesi koşarak geldi cama vurdu yemin ediyorum ağzını okudum sözcükler de şunlar; ' altında fare var! ' o an nasıl tiskindiysem yan yana üç masa var ikisini devirdim bizim çocuklara vura vura çıktım ordan iyi ki çıkmışım merkezde 15 cm fare mi olur. ondan sonrası millet ayağını bana sürüyor irkilmem için, düdükler görürüm sizi de bir gün :)
alien
selamün aleyküm muhterem dedikoderlar, bu postu ilahiyat fakültesinin bahçesinden yazıyorum. size ramazan'ın ilk günü başımdan geçen bir olayı anlatacağım. yakın sigaralarınızı, okumaya başlayın.
elektronik sigaraların meşhur olduğu şu dönemlerde camel'a ihanetin dibini yaşattığımız; ömürevleri tramvay durağının iki sokak üstünde oturduğumuz evin bahçesinde cevahir'le thc likit çözmenin yollarını tartışırken yanımızda aniden bir ışık hüzmesi belirdi. tabi atlamadan söyleyeyim, cevahir ramazan aylarında dünya'ya, samsun'a yanıma gelir. kayra dize yıldızlarında oruç tutmak çok zor. oradaki güneş sistemi dünyada'ki gibi değil, neyse onu anlatmayacağım. işık hüzmesi cevahir'e bir şeyler fısıldıyordu. ne olduğunu anlamdan cevahir sahile doğru koşmaya başladı. ne oluyor lan, dedim. koştum peşinden cevahir'in, nefes nefese aniden durduk, ömürevleri iskelesine kadar koşmuşuz. karadenizin hırçın dalgalarının arasında pide ile sörf yapan bir yaratık son süraat karaya doğru yaklaşıyor. cevahir gözünü kırpmış; aha geldi, geliyor... deyip boynuma sarıldı. hassikke..im dedim. neyse pidesini iskeleye bağlayıp bize doğru yürümeye başlayan yaratık elinde bir şişe ile cevahire doğru yaklaşıyor. İçimden, bu çocuk gene neler karıştırdı, deyip meraktan kuduruyorum. şişeyi cevahir'e verip kıymalı pidesine binip gözlerden kayboldu. yaratık gittikten sonra şişenin içindekini sordum bizimkine, meğersem thc likit getirtmiş başka bir evrenden. gelen de torbacıymış. ulan dedim, ne tuhaf adamsın cevahir.. allah belanı versin cevahir.
aesthetic94
sevgili omudedikodu ailesi acısıyla tatlısıyla 4 yıllık üniversite hayatımı bitirmiş bulunmaktayım bu noktada sizlere birkaç itirafta bulunmak ve değişimlerimi anlatmak istiyorum.

-samsun gerçekten güzel bir şehirdi İstanbulda yaşıyor olmama rağmen bunu söyleyebiliyorum.
-üniversitemizin eğitimini yermek çok yersiz bence fena değildi.
-üniversitemiz etkinlikler konusunda sınıfta kaldı.
-üniversitemizin kızları gerçekten güzeldi kimse kötülemesin.
-samsun'un esnafı çok iyi de değil çok kötü de değildi.
-denizevleri en sevdigim semtti.
-üniversite boyunca üşengeç olmam sebebiyle paspal gezdim.
-arkadaşlarımla büyük bir tartışma ve kavga yaşamadım herkesle güzel ayrıldım.
-4 yıllık süre zarfında hiç aşık olmadım bir kez olduğumu zannettim.
- 4 yılda yaklaşık 10000 yumurta yedim.
-4 yılda yaklaşık çok makarna yedim bunu ölçemedim :)
-4 yılı alkollu mekanlarda bulunmama rağmen hiç alkol almadan bitirdim.
-2.yılımda ilk sigaramı içtim 3 ve 4 te tamamen başladım.
-üniversiteye başladığımda 73 kiloydum 85 kiloda bitirdim.
-boyum hiç uzamadı 1.9 metrede kaldım.
-4 yılda saçlarımda hafif seyrelmeler oldu.
-4 yıl sonunda midem hastalandı.
-bir kez serum yedim hastanelik oldum.
-çakırlar korusuna, kanyona ,teleferiğe, aslan heykellerine, bandırma vapuruna hiç gitmedim.

4 senelik maraton bitti ve kısaca başımdan bunlar geçti ama ben hala lisede hoşlandığım kızı unutamadım şimdi memleketimdeyim yakında yine yokum ve o yine yanımda olmayacak.

sezonsonu
evet dedikodu ailesi başımdan geçen talihsiz olayı anlatmak istiyorum 2 gündur helak oldum yurtta kız arkadaşlarımla oturuyoruz bu hafta final haftası tabi işte çalışamiyoruz felan cigkofte partisi yapıyorduk konu konuyu açtı devamsızlık konuşuldu işte baktın mı baktım felan ay dur bende bakayım dedim iyiki demişim edebiyattan kalmışım evet üzem yok bizim üni de hocayı aradım bugün tatildi pazartesi sınav var ve beni geçirmiyor 80 olan yüksek notuma rağmen dalga geçiyor lise hocası birde ama böyle dalga yok gelseydin kahkaha atmalar twitter'dan da yazmışki işte devamsızlıktan kalan canım öğrencilerim beni rahatsiz etmeyin ünlem ünlem oldu paşam birazcık icimi rahatlatın lütfen gano ma önem veriyorum
mimarlique
sınavların bir bir geçirdiği şu günlerde hele bir de malum bölümü okuyup haftaya da proje tesliminiz varsa hayat gerçekten çok sıkıcı arkadaşlar. sizlere bugün başımdan geçen bir olayı aksettirmek istiyorum. mesleki ingilizce diye bir dersimiz var final sınavı olarakta merdiveni ingilizce detaylandıran a3 boyutunda bir döy dağıtıldı bize, yanına da üzerinde sorular bulunan bir kağıt neyse sınava başladık güzel güzel çözdüm, dersi geçtim edasıyla fazla irdelemeden kağıdımı teslim ettim ve çıktım. uyanma bahanesiyle bir kahve aldım gsf kafeteryasında yaktım da sigaramı keyifli keyifli tarih sınavını bekliyorum yanıma sınavdan çıkan diğer bir arkadaş geldi. yok efenim arkadaki sorular kazıktı bilmem ne dinliyorum ama ben bir sayfa çözdüm çıktım, bir toplanma oldu o arada bir kız daha dikkatini bize verdi. sonra ortaya atıldı bir soru sordu aynen iletiyorum. hangi arka sayfa ? ulan arkadaşta şakacı bir kişilik knk ne diyosuna gelmeden işin ciddiyetini anladık kızla kaptırdık sınıfa gidiyoruz. amerikalı bir hoca var önce bir asistan çevirdik derdimizi anlatsın diye hoca anlayışla karşıladı gidiyoruz sınava girecez görevli hocamız bizi kabul etmedi. hocam o bu şu bu yok çocuklar sorumluluk alamam diyor ingilizceside iyi ikna etti hocayı dedi büte gelirsiniz. dedim nays, içimde hem nefret hem gülecem gülemiyorum hala aklım almıyor kağıdın çift taraflı olduğunu. birde o sinirden öğleden sonrakini de saldım artık bütte buralardayız kimin ahını aldık analamadım. öyle işte dedikodu meclisi hayat bazen anlaki diyip geçmeyi gerektiriyor. neyse önümüzdeki sınavlara bakacağız herkese başarılar diliyorum. bu vesileyle omü dedikodu olarak büte kalanlarla ilk iftarı yapalım ado ne dersin :) @admin

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)