nar
kedim benim uydum .. hobi olarak beni takip ediyor sanmıştım ama aslında baya bana ait bir uyduymuş aslında.. o olmayınca ben daha karanlık daha soğuk daha kontrolden çıkmış bir nar oluyormuşum meğer. ah pofuduğum eksik olma yörüngemden e mi 🥹
Zeze
şöyle bi hikaye var belki duymuşsunuzdur. çocuk öğretmenine gidip, okuduğu kitabın aklında kalmadığını, karakterin ismini bile unuttuğunu anlatıyor. öğretmeni de ona bir hurma yedirip, kemiklerine fayda oldu hissettin mi diyor, çocuk da hayır diyor. öğretmeni açıklıyor. nasıl ki yediğin hurmanın faydasını hemen hissetmedin ama var, kitaplar da böyledir. o an hissetmezsin ama özümsersin diyor.
şimdi bundan sonra ne anlatacağım sırada o var. kitapların faydası onu okumak için okumazsan var aslında, özümsemek için okursan yani. ki bu da onun üstüne düşünmekten geçiyor, onu alıp beyne atmaktan değil. çok kitap okumasına rağmen cahil kalanlar gördüm ben, neden biliyor musunuz ? onu içindeki hikayeyi merak ettiğinden okumuş, hiç düşünmemiş üstüne. birini öylesine dinler gibi... hayat da kitap aslında. özümsemek için okursan tecrübe edinebilirsin, ama sadece yaşarsan bi sonuca varamazsın. İşi özü düşünmeye geliyor. o kadar çok şey yaşayıp hala olgunlaşamamış insan da gördüm. çünkü yaşadıkları üstüne hiç düşünmemiş, sadece yaşamış geçmiş. o yüzden bizi olgunlaştıran şeylerin yaşadıklarımız değil düşündüklerimiz, bizi bilgili yapan şeylerin de okuduklarımız değil onun üstüne düşündüklerimiz olduğunu düşünüyorum. yoksa okuduğumuz yazar olmamız gerekirdi değil mi ? düşünelim, fazla olmasa da azıcık da olsa...
lisbethsalander
6 ay sonra yine ben durum bildirmek için burada bulunuyorum. kötü şeyleri yazmışım hep biraz karıştırdım da . hayat kaşıkla verdi ve kepçeyle aldı demişim en son, şimdi de diyorum ki kepçeyle aldı ve bir tencere sarma ile geri döndü. bilirsiniz işte hayat bazen böyledir kepçeyle alıp bir tencere sarma ile yüzünüzü güldürebilir.daha kötü olacak asla düzelmeyecek şeklinde çok fazla cümle duymuştum, hayattan güzel şeyler bekleme diyen de olmuştu.sonlardan asla emin olamayız.bazen çıktığımız yolun bizi nereye götüreceğini de bilemeyiz. emin olduğum tek şey sevginin onarma gücüdür bazen kendini, bazen çevreni onarabilmenin tek yolu sevmektir. düzelmez, asla eskisi gibi olmaz denilen şeyleri eskisi gibi yapan da sevgidir. sonlardan asla emin olmayın, sonu belirlemeye çalışmayın en büyük hatam budur benim ve son olarak sevgiyle kalın 🏵️
Miraç Efe
omü göleti harbiden 51. bölge gibi.
herkes duymuş ama kimse nerde bilmiyor 😏
thyke
biraz önce sanki bir kedi sesi duymuştum.biraz bekledim.yine duydum.koşarak pencereden aşağı baktım.kedi felan yok.meğer sandalye gıcırtısıymış.artık nasıl özlediysem kedilerimi.😫
murekkep
arkadaşlar burası özgür bi' platform olduğundan mütevellit bunu paylaşmak istedim. bu gönderiyi gördüğümden beri uyuyamıyorum desem yeridir. olayı daha önceden duymuş yahut tarihin böyle olaylarıyla ilgilenen var mı ? doğruluk payı nedir ?
thyke
bir film de şu cümleyi duymuştum "yaşamıyorum, hayatta kalmaya çalışıyorum." bende bazen öyle diyesim geliyor.
Sessizkadin 🕵️‍♀️
tdk ' drone' kelimesine karşılık arıyor, duymuşsunuzdur. fikirlere açığız falan demişler ama, abi öyle şeyler gelmiş ki, adamlar sonunda " artık bir drone karar veremiyoruz ' yazmışlar. 🤣 en çok koştuklarımdan biri çükükopter 😂 alttan ittirgeçli yukarıdan geçtirgeçli mi dersin, ne olur mahmut olsun adı diyen mi dersin. çükükopter ne allahım ya 😂😂
anonim
kalp bu kalp alıp oynayıp bıraktığınız oyuncağınız değil anlamıyorum düşüncesiz misiniz? ya da bu durum hoşunuza mı gidiyor ama ben ne güzel demiştim şimdi doğrusu budur hayırlısı budur hep ileri bakmıştım bundan yıllar sonrası için düşünmüştüm ama kısa süre de olsa güzel hissedip hissettirdiğimi duymuştum kendi ağzından bu yalan olamaz inanmam ama amaç neydi de gittin gelmen için yazıyorum söylediklerimi biliyorum ve farkındayım pişman olmadım bu zamanın kıymetini bilmek gerekir çünkü zaman acımasız şekilde ilerliyor ve bizden aldıkları var bunları atlarız atlatabiliriz bu gurur da değil aşkta gurur olmaz sadece sevgi ve sevgili vardır aslında bunlar sadece yüzyüze gelmemek ya da gelememekten kaynaklı eğer gelseydik ben kendimden emin ve duruş sahibi olduğumu gösterecektim ve diyecektim söyleyeceklerimi cesaret ve özgüven fazlası var ama kapılar açıktır benden yana bu da bilinsin isterim bu kesinlikle anlaşılması gereken bir durum sakin kafayla düşünüp ben ne yapıyorum demek gerektirir ben bu muyum neden bunu yapıyorum benim bu davranışım sonucu ne oluyor insan olma erdemi nerde kaldı değer vermek bunları yapmamak lazım ben unutmak istiyorum siliyorum bunları ama gelmen için bi adım atman için söylüyorum geldiğinde bunlar unutulacak ve yola en başında olduğumuz yerden devam edeceğiz adım atmak hayatımızda çok şeyi değiştirecek buna inanmak ve güvenmek gerekir ayrıca kimse kimseden üstün değil bazı şeyler zamanla düzelir eksikler vardır bunlar giderilir kimse mükemmel de değil önemli olan insan olabilmek ve kaliteli olabilmek kalite mevcut bu görülüyor ne bekliyoruz peki yanlışlarımız var diye düzeltmeyelim mi ne farkımız kalır başkalarından öncekinden.. bu da imtihandır düşünmek ve ders çıkarmak gerekir şekilcilik mi herşey en kral şekli de yaparız ben buyum ben elde etmek istediğim şeyi elde edebilmek için çaba sarf ederim, elde de ederim çoğu zaman ve benden kaynaklı olmayan şeyler de olabilir bir adım at sadece herşeyi değiştirelim mesaj gideceği yeri biliyor yorumlarınız nedir bir de ? umutlarını çalmayın insanların derim karar sizindir
anonim
...ama yinede bütün kilometreler bütün koşullar ve mümkün olmayan güzelliklerle zaten tükenmiş hayatıma umut katıyor. günden geceden umudu kesip ciğerlerimi sigarayla öldürdüğüm gözlerimi yaşla doldurduğum zamanlarımdan beni alıp "birden gecem tutarsa güneşi getir bana" dediğimi duymuşçasına geceme gündüz olan kadın, teşekkür ederim.
ve neşet baba hissettiklerimi ne güzel söylemiş ;
"gün doğdu aştı böyle aman,
gönüldür coştu böyle aman aman.
sen orada ben burda aman aman,
ömrümüz geçti böyle.."
neutron
idolüm elon musk. hayalimdeki şirket spacex. zaten en sevdiğin süper kahraman da ironman. siz bu ara haberlerde duymuş olabilirsiniz ama ben uzun bir süredir takip ediyorum. 20 yaşını geçmiş ve türkiye şartlarında sözde mühendis adayı olarak ileride çalışmak istediğim alanlar hakkında skalayı iyice daraltmak istedim. bi sanayi kuruluşunda 3-5 bine (iş bulursan dua et 3-5 bin ne!) hayatımı idame ettirme fikri beni hayattan soğutuyor. hayallerimin peşinden gidersem olacaklar için uzun süredir araştırma yapıyorum. türkiye şartları diye bir gerçeği hepiniz bilirsiniz. doğru. kültürümüz yok. yeniliğe açık bir toplum değiliz. abd'de 1967-70 yılları arasında aya gitmek için çalışan insan sayısı 400 bin. evet doğru 400.000. türkiyede şu an aktif uzay çalışanı sayısı 500. yo yo doğru beşşüz. zaten uzay dediğim gibi hayal. türkiye bizim gibi gençler için adeta bir mezarlık. 28 yaşında abd'de prof olmuş yale'de ve harvard'da olması lazım iki kürsüye sahip oktay sinanoğlu'nu araştırın derim. kendisi moleküler biyolojinin dünyadaki 5 kurucusundan biri. neyse. buraya kadar okuduysanız dedikodunun sevdiğim özelliğini kullanacağım. şu an en azında bir mühendise ve bir öğretmene hitap ediyorumdur. sen mühendis arkadaşım. lütfen kafanı kaldır ve yukarı bak. yaşadığın dünya aslında bulunduğun şehirden ibaret değil. veya yaşadığın evren bulunduğun dünyadan... evet sen öğretmen arkadaşım :) bölümünün önemi olmaksızın gelecek nesle büyük düşünmeyi aşılayın. kültür aşılayın. kültürden kastım bilinç aşılayın. yapabileceklerinin farkına varmalarını sağlayın. şu an bulunan durumu değiştirecek olan bizim neslimiz. ve bence en büyük rol ise öğretmenlere düşüyor. gece gece bu ümitsizliği ancak bu şekidel atabilirim. ilerde bir gün iç anadolunun bağrından beta adlı bir uzay roketi havalanırsa bilinki neutron bir yerlerde hayalini gerçekleştirmekte :d
anonim
operadan dönüşte tramvayda ön tarafta gördüğüm renkli gözlü kız bir ara telefonda konuşurken şarjının bittiğinden bahsettiğini duymuştum, neden bilmiyorum ama beni çok etkiledin. sadece görürsen bil istedim.
ucuncunesilsaglikci
bir insan her check-in lafı döndüğünde sıkılmadan "çekinmeden atın" diyebilir? 😒😂 dünden beri 85 defa duymuşumdur heralde 😂 bir de umursanmadığında falan tekrarlıyor, aman yarabbim!!
unlubiranonim
bağnaz insanlara hiç katlanamıyorum ya gündemde illa duymuşsunuzdur avrasya tüneline kimin ismi konulacak diye, bir tarafta atatürk diğer tarafta ise abdulhamid han. birini savunan diğerini kötülüyor diğerini savunan öbürünü kötülüyor oysa ki ikisi de senin atan ikisinin de türk milletine olan katkısı tartışılamaz neden böyle yapıyorsun kardeşim. abdulhamid hana oy verenler çomar ilan ediliyor ne alakaysa atatürke oy verenleri de müslüman yerine koymuyorlar. böyle insanlar var olduğu sürece milletimiz gelişemez diye düşünüyorum. sağcı veya solcu olmadan önce insan olmayı öğrenin.
cailloo
kızlar siz gerçekten burada yazdığınız gibi çok ağlıyor musunuz.kadınların ömür ortalamasının uzun olduğunu duymuştum bi derste.sebebi sürekli ağlayıp dertleri dışarı atmak demişti hoca.pek önemsememiştim. ama galiba doğru söylemiş.
yazarfencelebi
bitti artık anlıyor musun bitti!...
artık bitti…
kalan birkaç gramlık nefesini ölmemeye harcadı bu sözlerden sonra. aslında kimine göre zaten pek de yaşıyor sayılmazdı. ama zaten herkes o çizgideydi ona göre. o ise ölmemeye çalışanlar tarafına geçmeyi tercih etti. yorulmuştu. ayakta daha fazla duramadı, az önce öldürmekten beter ettiği adamın yanına oturdu. yutkunma sesi yaklaşık beş dakika adamın kulağında çınladı. sonra derin sessizliği bölen adamın hıçkırıkları oldu. bir cam sesi duyulur gibi oldu adamın kulağına. ya erkekler ağlamaz klişesini kırdığı için gelmişti. yada kalbindeki parçalanma somut bir hale dönüşmüştü. ama adam en çok küçükken köydeki evinin camını kırığındaki sese benzetti. gözlerinin önüne geldi o an, kışın ortasında ayağında altı delik plastik köy ayakkabısıyla birkaç gündür bastıran karın bir günlük oyun müsaadesi verdiğini düşünüyordu o zamanlar, abisini çağırıp kartopu oynamak için dışarı çıktıklarında, elleri soğuktan buruşana kadar kartopunun keyfini çıkarmışlardı. ancak tam eve girmek üzereyken kulağının arkasında hissettiği o koca kartopunun soğukluğu sinirlerini bir anda göğe yükseltmişti. bu kez yere bir topu için değil bir mermi almak için gibi eğildi, olağan gücüyle fırlattıktan sonra gelen ses kulağında uzun süre yankılandı. bir süre sonra kırık sesi yerini annesinin bağırma seslerine bıraktı. ardından babasının öksürüklü ama bir o kadar şefkatli sesi. –bağırma çocuğa olan oldu. ancak annesi, hiçbir anne gibi kötü niyetinden değil üzüntüsünden sitem etmişti. kış ortası, yollar kapalı ve camı tamir parası sofradan birkaç yemeğin eksilmesi demekti. babası hasta yatağında bir kat fazla yorganın altında ısınmaya çalışacaktı. çocuk o an yaşadığı atlatmış yerini korkuya bırakmışken kaçmaya yeltendi. birkaç adım atmadan ayağında bir acıyla var gücüyle bağırmaya başladı sonra. İçindeki korku, annesin kızgınlığı, ayağının acısı, babasının bakışı camdaki kocaman boşluk ve avazının çıktığı kadar bağırma isteği…. İşte tıpkı o cam kırılma sesi gibiydi adam için. gözünün önünden film gibi geçti çocukluğundan birkaç saniye, ancak o anın acısını yıllar sonra faiziyle birlikte yaşıyor gibiydi. ne konuşmaya hali vardı, ne içindekileri anlatmaya. pişmandı aslında, en az camı kırdığı kadar pişmandı. kafasını kaldırmak istedi. ama kafası çoktan iki tona yakın gibi gelmeye başlamıştı boynu için. ellerinin yardımıyla biraz doğrultmaya çalıştı. suyun altından sesin gitmediğini hatırladı, sildi gözyaşlarını ve kadına bir bakışta gözleriyle anlatmaya çalıştı.
halbuki yüzlerce, binlerce, yüz binlerce şey söylemek isterken birkaç kelime döküldü ağzından sadece:
+ beni hiç mi sevmedin?
-sevdim! ama…
+ama katilidir önceki cümlenin demiştim
-…
+yalan söylüyorsun!
-…!!!
+sen beni hiç sevmedin.
-sevdim, ama artık bitmesi gerek. kendine iyi bak olur mu?
+bana bunu söyleme umrunda mı sanki?
-evet. umrumda, üzme kendini. sen benden önce unutursun, elveda
adamın yüzünde gülünce oluşan duruma benzer kaslar oynadı, kadın adamı güldü sandı.
kadın kalktı, gözünde yaşlarla uzaklaşmaya başladı, adama da giderken biraz gözyaşı tohumu bıraktı.
adam kalkmaya çalıştı, her yerine cam batar gibi oldu. sahi cam sesei nerden gelmişti diye etrafına bakındı bir şey bulamadı. kadın da duymuş muydu o kırık seslerini diye meraklandı. sormak istedi ama kadın çoktan uzaklaşmıştı. adam her yerde aradı ama bir daha o günkü kadını bulamadı… adam artık ıssız kalmıştı. yanına almak isteyeceği üç şeyin üçü birden dünyadan uzağa atılmıştı. hayata dair anlamlı olan ne varsa bi anda anlamsız kalmıştı. babam dedi saçma bi refleksle belki cam kırmasam o gece ölmezdi. ve kadını düşündü belki bu kadar üzmesem bende ölmemeye çalışan biri değil yaşayan biri olarak kalırdım diye hayıflandı. kalktı yerinden mezara gömülmek elinde değildi yatağına gitti. yatağından atıldı. yemek istemedi pek canı ama yemeye parası da kalmamıştı. konuşayım dedi. meğer tanıdığı kimse ona dost olmamıştı. hayata dair bildiği ne varsa bir günde cahil kalmıştı. kadın mı ne oldu? adama benden önce unutursun dedi. bir süre sonra adamın adını hatırlamadı… bu hikaye olacaktı güya ama sonu hiç güzel olmadı. çünkü fazlasıyla gerçeğe bulandı.
Yabadabadu 🔥
ben niye arkadaşlarımı, tam tanıyamıyorum. neden hep bir aksilik oluyor. ya sen benim 4 senelik kardeşim dediğim insansın. senin amacın ne? sevgili yaptı yıllar sonra, dörtlü whatsap grubu kurup, tanışalım dedik. neyse kurduk grubu, sevgilisi çok iyi insan. espriye espriyle karşılık veren bir tip. bana durup duruken başka bir isim söyledi. eski konuştuğu insanlardanmış. sonra erkek arkadaşım üstüne gitti, esprili bir şekilde. çocukta sevgilime yamamaya çalıştı. meğerse çocuk, bana başka bir isim yazdığının farkında değilmiş. kanıtladık. arkadaşım girdi, bu da sevgilime yamamaya çalıştı. ona da kanıtladım sinirlenip. o da yazıyı baştan okumamış. sevgilisinin yazısını okuyarak, yanıt verme gereği duymuş. neyse bu konu kapandı. aradan bir kaç konuşma geçti. İstanbula taşınacağımızı, erkek arkadaşıma söylememiştim. çünkü 2 sene daha oturduğumuz yerde olacaktık. fakat belli değildi. hâlâ belli değil. haberi olmasın, kafasına takıp üzülmesin diye, düşünüyordum. ve bunu ben arkadaşıma, belli etmiştim önceden. kalkıp grupta onu yazdı. hayır ne amaçla yazdın? bana özelden yazabilecek kapasiten varken, neden orası? diye sorarlar adama. açıkladım konuyu, taşınıp taşınmayacağımızın belli olmadığını. gülmeye başladı. çünkü biliyor naptığını. ve bu o kadar garip bir duygu ki. amacını hâlâ anlamış değilim. ya da salağa yatmak hobimdir. bir de bunun üstüne "sen gülme" muhabbeti oldu. bunu da ben başlattım tabi. arkadaşımın sevgilisi olaya gülüyordu. "sen gülme" dedim sonra esprisine sanane lafları vb konular oldu. arkadaşımın erkek arkadaşı "tamam gül hadi şaka yaptım" derken. kendi arkadaşım "sen gülme, hep ağla" dedi. bak, bak. lafa bak. neyse bunuda yuttum. bir değil, iki değil. baktı sesim çıkmıyor alttan alıyorum. üçüncü espriyide yapma çabasına girdi (laf atma çabası oluyor tabirinizle.) 'senin sevgiline yazık'dedi. yeter bu kadar tolerans değil mi ama? her şeyin bir sabrı vardır. sinirliyim. ve laflarımı o an düşünerek yazmaya çalışıyorum. sevgilisi yeni ve rezil etmeyeyim çabasındayım. ben erkek arakdaşıma, istesemde rezil olmam. nasıl karakterde olduğumu biliyor. rezil olsam bile, rezil oldum diye, ne o düşünür ne ben? hayır çaban neye? "sanene yazıksa, seni ne ilgilendirir kardeşim? :) " dedim. anladı "sensin yazık diyerek güldü." ortamı yumuşatacak sözde. tabi bide özelden yazışma var. arkadaşımla, hiç bir şey olmamış gibi konuyu kapattım. ben yeni olan sevgilisiyle polemiğe girdiğimde, onu koruma pozisyonuna geçiyor sanki. hani sen bir laf dersin, hemen oradan atlarda dediğin laftan pişman olursun. aynı o misal. erkek arkadaşımla konuşup, ağzına gelen lafı söylüyor tabi. bu da cabası. söylesin istediğini aralarında olan polemik o beni ilgilendirmez. amenna, sesim çıkmaz. ama senin yeni sevgilin. sevgilin bana bir şey diyor. ben cevabını veriyorum. niye koruma gereği duyuyorsun? niye atılıyorsun arkadaşım sen. cidden anlamsız ve saçma geliyor. şuan sinirden, kötü bir laf çıkacakta kızı, erkek arkadaşının önünde küçük düşüreceğim diye korkuyorum. ben de de hala bu düşünce var. tabi erkek arkadaşıda, kız arkadaşına gaz vermeler falan. bu yol nereye çıkar bilinmez. şeytan diyor, "bırak rezil olsun. erkek arkadaşıda, susup oturur yerine. " diğer yandan, " hayır saçmalama, yapma arkadaşın o senin. belli ki heveslenmiş. belkide hava atıyordur yeni erkek arkadaşına. " hay böyle işin.! neyse içimi döktüm rahatladım, yoksa arkadaşıma patlayacaktım. üzülür, rezil olurdu sonra. ben kötü insan konumuna gelirdim, olmazdı şimdi öyle de. yazık kıza sonuçta. değil mi ama? sevgilisi var, çünkü onun. sevgilisi daha değerli olur artık. sevgilisine bir etki yaratmak için, beni ezmeye çalışması gerek çünkü. aa evlenecekler onlar. her zaman yanında o oldu. o olacak. sevgilisi hep vardı... ben sonradan girmiştim hayatına. hay aksi. (!) neyse. :) rahatladım bitti. allah'a emanetsiniz.
bjk
bu dünyanın en güzel yanı sahurdan sonra kimse duymadan görmeden sessiz sessiz ağlamaktır. sonra bir ses duyarsın ve seni o ses kendine getirir. der ki 'allah en büyüktür, haydi namaza, haydi kurtuluşa' ve bir anda ağlaman durur. sanki bir şey olmuş gibi hissedersin sanki tüm acın geçmiş gibi hissedersin sanki hiç bir şey olmamış gibi hissedersin. sanki her şey bir anlıkmış gibi gözünden akan damla bir anda durur. boş boş yere bakarsın. o sırada kulağına gelen o ses o muazzam ses her şeyin boş olduğunu fısıldar sanki. yapılan yaptığın her şeyin koca bir boşluk olduğunu fısıldar. sanki yaradan ağladığını duymuş gibi hemen yardımına yetişir durdurur dünyanın sesini sadece o muazzam sesi duymanı ister bir anda her şeyinle o sese odaklanırsın. sonra da kalkar elini yüzünü yıkar bir kere daha ağlarsın ve bu sefer ki ilk ağlamanın pişmanlığıdır. allâh için ağlamayıp onun kulu için ağlamak ve yaşadığın şeylerin senin imtihanın olabildiğini unuttuğunun pişmanlığıdır. sabretmek gerektiğini unuttuğunun pişmanlığıdır.
kayipgalaksi
saat 8:30. alarmın çalmasına 15 dakika var. gözleri kapalı, uyuyor ancak algıları ondan çok önce uyanmıştı. arkadaşı kalkmış, önce perdeleri ardından pencereyi açmış, hazırlanmış, kapıyı kilitleyip çıkmış, başka bir kapı sert bir şekilde kapanmış, koridordan geçen birkaç kişinin sesini duymuş, araç seslerinin 10 saniyeliğine sustuğu o anda kuşların sesini, yoldan geçen adamın telefonla konuşmasını, poşetin hışırtısını işitmiş ve serin esen rüzgarı teninde hissedince gözlerini açmıştı.
efekentli
sıkıntıdan patlıcam az dedikodu yapın site içi kendiniz hakkındada olabilir. mesela benden duymuş olmayın ama bu dipnot kullanıcısı mesajları toplu beğeniyor bence okumuyor :) efekentlide psikolojik vaka olabilir daha kötüsü bu durumun farkında :) bence admin aramızda bende olabilirim yani :)

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)