Артем
1.5 ay önce çinden sipariş ettiğim süngerboblu şarap tıpam geldi ama 1 hafta önce istanbuldan sipariş ettiğim 3 tane kitap gelmedi moralim çok bozuk .kargo aracı gördüğümde kargo takip numaramı bağırıp önüne atlamamak için çok zor tutuyorum kendimi deli ettiniz lan yeter getirin kitaplarımı.
Mona lisa
eşyalarımızı, elbiselerimizi gün geçtikçe bizden bir parça olmazlar mı? onları sık sık değiştirmek isteyişimiz bundan kaynaklanıyor olabilir mi? biz istediğimiz kişi olabilmek için önce dış görünüşümüzü düzeltmeye çalışıyoruz. olmak istediğimiz tarzda olmaya çalışıyoruz. onlardan asla vazgeçemiyoruz. hatta benzemek istediğimiz insanların kıyafetlerinden alıyoruz, onun gibi giyiniyoruz vs. (özellikle ünlülerden) örneğin; takım elbiseli bir adam gördüğümüzde ciddiyet ve resmiyet anımsatır. ama deri ceketli salaş giyinmiş elinde kask olan birini gördüğümüz de daha rahat bir insan olduğunu düşünebiliriz.kıyafetler aslında sözsüz iletişim aracıdır. büyük ön yargılara rastlarız çoğu zaman. hepimizin hayatında tanıştıktan sonra '' ya aslında hiç düşündüğüm gibi biri değilmiş...''dediğimiz çok olmuştur. kıyafetler insanlar üzerinde etki yaratıyor. siyah oje, siyah ruj sevmediği halde dışardan istediği tarz bir insan gibi gözükmek için siyah oje süren siyah ruj süren insanlar gördü bu gözler.ya da bir ortama girmek için olmadığı biri gibi giyinip, olmadığı biri gibi davranmak gibi.bunlar tabi ki şahsi fikrim ...
godinwashere
4 yıl okudum, bitirdim ve bu platformu yeni kullanıyorum. ilk defa ihtiyacım oluyor belki de. 20.00 civarı kütüphaneden çıkan ve notlarından gördüğüm kadarıyla tıp fakultesinde okuyan, atakentte tramvaydan inen kıvırcık saçlı hanımefendi umarım benim gibi değildir, buralara sık uğruyordur. 🙄
Esraa55
bugün ringte gördüğüm formasyon öğrencisi olduğunu tahmin ettiğim esmer kirli sakallı siyah montlu (montun iç astarı turuncu) lacivert eşofman altı giyen çocuk çok fena birşeysin seni bulacağım...
ladylazarus
çizgi romanım sonunda geldi !!! artık huzur içinde ölebilirim. geldiğinden beri heyecanla kapağına bakıp sayfalarını karıştırıyorum. heyecandan başlayamadım bile djghd aşık olsam ancak bu kadar aşkla izleyebilirdim sanırım, sevgiliyi izler gibi izliyorum. umarım başına bir şey gelmez. önceki sahibi sayfalarına bir şeyler çiziktirmeyi de ihmal etmemiş. ikinci el kitapların da böyle bir güzelliği var, elinizdeki kitabın yaşadığını hissediyorsunuz. sizden önce de bir çift göz gezinmiş üzerinde, bir başkasının parmakları değmiş. bu tür şeyler duygulandırıyor beni, sonra da, nasıl satarsın ?! diye sahibine kızıyorum dsjgh

duygularım konusunda bir farkındalık sahibi olduğum günden beri, onları insanlardan saklamaya dahası sakınmaya özen gösteriyorum. zira çoğu insan başkalarını manen - çoğu kez de maddi olarak - sömürerek yaşamını parazit olarak sürdürmekten keyif alıyor. yalnız bir çocukluk geçirmenin artılarından olsa gerek, duygularımı insanlardan ziyade, gerçekten sevilmeye değer bulduğum diğer canlı varlıklara ve nesnelere vermeyi, kısaca ' doğru ' sevmeyi öğrendiğimi düşünüyorum. ben buna şefkat demeyi tercih ediyorum esasında. sevgi kavramı, gördüğüm, okuduğum ve yaşadığım şeylerden sonra bana çok vahşice geliyor. içinde bolca nefret barındırdığını görüyorum. nefret edebilmeyi dilediğiniz çoğu zaman yıkıcı olsa da, şefkat bambaşka bir duygu. yormuyor, kırmıyor, tüketmiyor. gülümseyip yaşamaya devam ediyorsunuz.

etrafımıza saçtığımız kelimeler oranında ölürüz derken cioran haklıydı. susmak gerekir, sahteliklerden iğrenip, elisabeth gibi, belki günlerce konuşmamak.. bununla birlikte bir miktar yanılıyordu, insan tüm dünyaya sırtını dönse de kendinden kaçamıyor. çoğu kez sustuklarımızdır celladımız. düşünceler bir araya gelip bir silahın silüetine bürünür, artık sadece ayna ve silah vardır. ve kelimeler çoğu kez yalnızca düşleyeni öldürür

yolyordam
orada burada, sosyal medyada gezerken hep denk geliyorum, her gördüğümde sinirim bozuluyor, fenomen saçma sapan sayfalar, bunları takip edenler ''uzun boylu olmayan erkek erkek değildir'' ''sakalı olmayan erkek ne yhaaa'' ''zayıf erkek ıyyy'' ''fakir erkek ne yhaa'' tarzı iğrenç yazılar yazıyorlar, erkeğe her konuda baskı var, 1.60 boylarında gayet de kısa olan kızlar 1.70-1.75 civarı erkeklere kısa diyor dalga geçiyor, nereden geliyor bu cesaret? kendileri hem bakımsız hem çirkin, çoğu makyaj dışında bakım bile yapmıyordur ki bunların çoğu hem kısa hem de kilolu, senin o bodur halinle atıyorum orta boylu ve fit bir adamı eleştirmeye ne hakkın var? kendin nesin ki ne istiyorsun?

kadınlar hep göğe çıkartılıyor, hep erkeklere kriter getiriliyor, uzun boylu olacak, sakalı olacak, erkeksi olacak, malum organı büyük olacak, şunu yapacak şarkı söyleyecek, bunu yapacak kitap okuyacak, yok şair olacak, yok kası olacak yok spor arabası olacak, kadınlara böyle kriter getirildiğini gördünüz mü hiç? ben çıkıp kumral kız ne yhaa diye tweet atsam meriçler ve feministler hemen linç eder, çoğu yağ torbası olmuş ama yüzüne vursan kadın düşmanı olursun. şimdi çok açık bir örnek vereceğim kimse kusura bakmasın, o kadar zırlarlar erkeğin şeyi şöyle olsun böyle olsun, hiç diyen var mı kadının şeyi de güzel bakımlı olsun diye? yok çünkü onlar için olsun yeter, erkekler her an baskı altında ama, bir yönün tam olsa diğer yönüne takarlar.

eminim çoğu kişi artık erkeklere yapılan bu ayrımcılıktan rahatsızdır, sırf abazanlar yüzünden, sırf bunlara yürüyorlar diye boş yere erkekleri aşağılıyorlar, artık erkeklerin sorun yaşaması bile mantıklı değil onlara göre, bir kadın ay tokat attılar diye linç kampanyası başlatsa ülke ayağa kalkar benİm bacima tokat atmişlar diye, ama bir erkek dayak yese yerlerde sürüklense internette yaymaya çalışsa hahaha adama bak ya dayak yemiş eheheheh derler.

sadece egolarına güvendikleri için bu tiplerin çoğu bakımsız zaten, küçücük kız tweet atıyor 1.90 altı erkek değildir yazmasın diye, bunlar kafalarına göre erkeklik belirliyorlar ama biz bir şeyi eleştirsek hemen üstümüze saldırıyorlar, daha ne kadar böyle devam edecek?
ladylazarus
stefan zweig ve o dönemdeki insanlar uçağın icadıyla çok heyecanlanmışlar. zira uçakların, kaosu yaratan sınırları aşıp, ortadan kaldırarak barışı getireceğine inanıyorlarmış. aynı nesil, huzur getireceğine inandıkları o uçakların bombalar bırakıp, ülkeleri yerle bir ettiğine şahit olmuş.

ben de bazen tam olarak böyle hissediyorum, sınırlarımın aşılıp, değer verdiğim şeylerin infilak ettiğine şahit oluyorum.

camus' un aklımdan hiç çıkmayan satırları dönüyor beynimde : '' bir akşam, dalgın dalgın hoş bir kitabı karıştırırken, bir an bile duraksamadan: ' tutkulu ruhların çoğunda olduğu gibi, hayattaki inancının tükendiği an gelmişti. ' cümlesini okudum. bir saniye sonra, cümle içimde bir kez daha yankılanıyordu ve gözyaşlarına boğulmuştum. '' işte tam böyle bir anda, ağzınıza aldığınız bir yudum suyu, yüzünüzü kapatıp, defalarca denemenize rağmen yutamayışınızı nasıl açıklarsınız insanlara ? hıçkırıklarını tayin edemeyecek denli acılarından korkan insanlar bilemez yutkunmanın esasında bir savaş olduğunu. oraya buraya iliştirdiğim cümleleri , bana ait bir defteri yanlışlıkla eline alan insanlardan canhıraş saklamanın aciziyetini nasıl anlatırım ? en mahrem gizlerimi bilecek, benim gördüğüm gerçeği göreceklerini sanırım. oysa tüm mahremiyeti cümleleri olan bir insanın gizlerini kavrayamazlar.

insanların hüzünleri ve mutluluklarının sahteliği ve basitliğiyle afallıyorum, bu yüzden uzun süredir cümleleri yalnızca o an ' öyle söylenmesi gerektiği ' için kuruyorum. karşımda duran insanın ruh halinin bende yarattığı kayıtsızlık düşüncelerimi ve cümlelerimi engelliyor, içinde bulunduğum duruma vereceğim karşılığı yerine getirmeye zorluyorum kendimi. hatta bu bazı zamanlar o kadar suni bir şekilde gerçekleşiyor ki, cümle dahi kurmadan birkaç mimik ve belki bir sarılışla geçiştiriyorum. bu kayıtsızlık bir yandan beni memnun ediyor, gerçekleşmesi adına çabaladığım birkaç hayalim var , zamanımı ve düşüncelerimi bunlar için harcamayı yeğliyorum. bununla birlikte günlerim, her biri bir başka duyguyu yansıtan kendi portrelerim arasında hangisinin ben olduğuma karar vermekle geçiyor. bir sonuca varamıyorum zira hepsi benim. nitekim bu da bir sonuca tekabül etmiyor ve hepsi birleşip yalnızca bir silüet oluşturuyor. her gün görüp, derisinden öteye geçemediğimiz herhangi bir yüz.. herkesin gerçeğini ve acısını taşıyabiliriz fakat kendi gerçeklerimize vakıf olmanın acısını taşıyamayız. insanın kendini salt aynada görebilmesinin sebebi bu sanırım. ' kim kurtaracak beni var olmaktan ' diye fısıldıyor yazar.




aynadakinin çilleri var, benim yok.
E.Ç.
kış geldi bundan sonra gördüğüm her yazıya tebelleş olacam haberiniz ola
Calimeroo
selam. sizi gördüğüme sevindim. hoşçakalın.
ikizler
mutlu geceler gençler. nasılsınız. bu yazıyı yazmak için 3. denememizi yapıyoruz şu anda ömürevleri sahilindeki iskelede. her seferinde yazmaya başlıyoruz ve yurtlarımızın kapanma saati geldiği için yurtlarımıza geri dönmek zorunda kalıyoruz. ama bu gece kararlıyız. bu yazıyı yazıp yolla gitsin butonuna basacağız. yazının başından beri 1.çoğul şahıs ile yazıyorum, fark etmişsinizdir illa ki. çünkü bu yazıyı, size taa ilk dikkatimi çektiği günden beri anlattığım, sonra hayatıma girmesiyle kalbimin sultanı olan hanımefendi ile yazıyoruz. şaka maka tam 1 yıl 4 ay olmuş hanımefendinin hayatıma girmeyi kabul edişi. zaman çok hızlı akıp gidiyor gerçekten ama bu hızla akıp giden zamanın içinde hızla artıp çoğalan şeyler de oluyor. aşk gibi, bağlılık gibi, mutluluk gibi, huzur gibi. eğer gerçekten hayallerinizdeki kadını hayatınızın bir parçası yaptıysanız dünya çok farklı bir hal alıyor. herhangi bir sözünü bile delicesine seviyorsunuz mesela. bir bakışına kurban olacak seviyeye geliyorsunuz. gününüzün herhangi bir saniyesinde size bir defa gülümsemesi tüm modunuzu değiştirebiliyor bir anda. bazen telefonu alıyorum elime. üstte bir mesaj olarak ismini gördüğümde bile öyle mutluluk doluyor ki içim. bunları ne kelimelerle ne de başka bir şeyle anlatabiliyor insan. uzayıp giden sohbetlerin, birlikte dinlenen şarkıların, adım adım yürünen yolların, sessiz sedasız izlenen yıldızların, birlikte dalınan hayallerin, gündüzünde olduğu gibi gece de rüyalarına gelmenin, bir kitabı beraber karıştırmanın, aynı şeyler uğruna beraber savaşmanın ve daha bir çok şeyin en güzel halini yaşıyorum yanımda duran, içimi aşkıyla dolduran hanımefendiyle. her ne kadar kelimelerle anlatamıyorum desem de insanın anlatmaya başladı mı durası gelmiyor hiç. size son bir şey daha söyleyeyim dostlarım. hayatınıza hayat olacak kadınları/erkekleri delicesine sevin. hayat karşılıklı yaşanan bir aşkla gerçekten çok güzel bir hal alıyor. ahh yahu. biz bu sene baya yoğunuz. bu sene son senesi olan bir ikizler var karşınızda. hazırlık ile başlayan serüven 5.yılında son buluyor artık. tabi son yılımızda şöyle samsunun tadını çıkaralım, gitmediğimiz yerlerine gidelim, yapamadığımız şeyleri yapalım desek de önümüzde koca bir engel var. kpss. evet her son sene öğrencisi gibi ben de kpss çalışıyorum. hem de deliler gibi. normalde ders çalışmaya karşı olan ikizler şimdi biricik yarine kavuşabilmek için delicesine ders çalışıp gün sayıyor. kitaptaki sayfaları 30'ar 40'ar çalışıp çalışıp bırakıyor arkasında. benim bir huyum var. bir şeye motive oldum mu ondan başka şeyleri görmüyor gözüm. elde edesiye kadar çalışıyorum. ama bu uzun süreli bir maraton olduğu için diğer şeyleri de ihmal etmiyorum. gezginle yolculuklarımız, okuduğumuz kitaplar, yarimin yanında ve kelimelerinde huzur bulmam ve daha bir çok şey. siz de dua edin de bir an önce, hayırlısıyla kavuşayım hayallerime. şimdi iskelede otururken de eğlendik baya. ben yazarken yarim çayımı tutuyor. bey içer misin diye soruyor. ben de gülüp, allah razı olsun hanım deyip içiyorum çayımı. pastoral bir hikayeyi canlandırıyor gibiyiz adeta, hoş gülüşler arasında. ben uzun zamandır yazmayınca yine uzattıkça uzattım sanırım. aslında yazacak daha da şeyler vardı. neyse yahu daha sık uğrarsam bu sorunu çözeriz sanırım. hepinize mutlu geceler dostlarım. rüyalarınızda sizin hayatınız olacak yarlerinizi görün. bize de dua edersiniz hem... :)
Zeze
genelde vaktimi ev ortamında geçiren bir insanım ya da arkadaşlarımla park, çay bahçesi gibi sakin yerleri tercih ederiz. maksat sohbet muhabbet çünkü, duyabilmeliyiz birbirimizi. bir de son zamanlarda fazlaca yalnız yaşadım, hep sakindi yani hayatım. ondan kaynaklı mı bilmiyorum ama dün arkadaşımla çarşıya indiğimizde fena gerildik. İnsanların yüzünde insan sıfatı yok arkadaşlar. herkes dik dik bakıyor, garip davranışlar sergiliyorlar. tahammül edemedim o kalabalığa yani. kendimi emekliliğe ayrılmış dedeler gibi falan hissediyorum. toplu insan gruplarına dayanamayacak duruma gelmişim anlaşılan ya da gerçekten gördüğüm herkes bi garipti 🤦‍♀️
vackheriff
mezun olduğuma memnunum. bir bok başarmış olmaktan çok birçok bokla muhatap olmama durumu beni memnun ediyor. genel olarak bu ara gördüğüm, insanlar bir şekilde gerçekliğe, yalansizliğa, çıkar ilişkilerinden uzaklaşmaya çalışıyorlar. umarım bu da modanın çember çizmesi gibi bir süreç değildir. ve yine umarım ki bu toplumsal bir kopya hareket değil her bireyin kendi oluşturduğu doğrulardir.
yeter
az önce gördüğüm br paylaşımdan sonra bunu yazmayı istedim. edebiyatı sadece karşı cinsiyetten birileriyle konuşan biri edebiyat sever değildir, birkaç popüler yazar okumuş onların ekmeğini yeme peşindedir. görüyorum arada, bunu yiyen arkadaşlar oluyor. üzülüyorum. neyse belki de bunu hak edecek bir zekanız vardır. üzülmüyorum şimdi :d
kayipgalaksi
İyi geceler herkese :) uzuuun bir aradan sonra yeniden buradayım. bugün arkadaşımla siteyle ilgili konuştuk birkaç kişi halen yazıyor deyince bir bakayım dedim. gördüm ki site güncellenmiş, yeni birçok kişi gelmiş. bu halini sevdim mi? yaani. @admin @mayk fotoğraf olayını pek sevmedim. olmasaymış keşke öyle daha gizemli oluyordu :) eskilerden çok kişi kalmamış ona üzüldüm. anasayfada ilk @snorlax ı görünce sevindim ve tabiki stalkladım 😬 @poseydon a baktım yazdıklarını silmiş 🙄 @ikizler halen yazıyor @alpheratz de yazıyormuş muallimleri gördüm (birkaç tane olduğundan böyle yazdım 😂 ) @zorakimuhendis @ejderiyacı @chen @dakoh daha birkaç kişi de var şuan aklıma gelmiyor. kısaca sizleri gördüğüme sevindim :) en son yazımı 1 yıl önce yazmışım öyle diyor. o yazıdan sonra neler oldu neler. öncelikle o yazıdan birkaç ay sonra atandım. ayın 15 ini bekleyen bir memurum artık. İşe başlayana kadar stres sıkıntı içindeydim, boğuluyordum. sonra işe alışma süreci okul değiştirme falan derken bir sürü şeyler oldu. şuan kafamda kronolojik bir sıraya oturtamıyorum ama hayatımda bir sürü şey değişti, işim var çalışıyorum bunun bilincine varmam biraz zor oldu. sonra çeşitli insanlarla tanıştım, hayatıma birileri girdi çıktı, çok farklı olaylarla karşılaştım, büyüdüm, çok şey öğrendim, eskisi gibi çok depresif değilim onu atlattım, istediklerimi şimdiye kadar gerçekleştirdim, içimde zorla yeşerttiğim umudu söndürmemeye çalışıyorum falan filan. kısaca böyle. sizler nasılsınız neler yapıyorsunuz yukarıda isimlerini yazdıklarım ve diğerleri :) yine uzun yazacaktım ama artık uzun yazan yok herhalde kısa keseyim bu sefer 😏
Xena
lise hayatını gram özlemiyorum ama liseden eski arkadaşlarımı gördüğümde "kızlar sizi çok özledim, keşke tekrar lisede olsak" diyorum. bunları derken gözlerim doluyor. yalan söylerken o kadar inandırıcı oluyorum ki söylerken ben bile kendi yalanıma inanıyorum.
Xena
dün gece atakentte bir çiftin sokak ortasında hüngür hüngür ağlayarak sarılışlarına şahit oldum. yutkundum, imrendim, özendim. belki de hayatımda kanlı canlı gördüğüm en güzel görüntülerden biriydi.
nirvana
postaneye giderken gördüğüm ve postanenin yerini öğrendiğim kız sen ne güzel bir detaydın şansıma.
kittyyy
yıllar insan yaşamından neler alıp götürüyor. en son 9 yıl önce gördüğüm en iyi arkadaşımın ablası bir şekilde bana ulaştı ve dün itibariyle tekrar görüşmeye başladık. ey gidi, bir zamanlar en yakın arkadaşım şimdi evlenmiş olarak çıktı karşıma. çok şaşırtıcı hatta aşırı şaşırtıcı. dedim ya onu en son 9 yıl önce görmüştüm ağlayarak ayrılmıştık birbirimizden, şimdi o bambaşka bir yerde ben bambaşka bir yerdeyim. geçmişimin tekrar önüme çıkması ne kadar güzel olsa da bir yandan korkmuyor değilim hani. çünkü o zamanlar en masum olduğum yıllardı şimdiye göre ne kadar diğerlerine oranla olmasa da.
çok güzel bir şey yalnız. çünkü kendimi keşfetmeye ilk başladığımda o vardı yanımda. yıllarca tek arkadaşım oldu hatta kız kardeşim oldu o zamanlar. İlk yemeğimizi bile birlikte yapmıştık biz. yaa duygulandım ben be😭
Nickollyy
gece rüyamda gördüğüm şeye bak nasıl bir bağımlılıksa şu site rüyamda neymiş efendim adımın yanında mavi tik varmış oha dedim olum dedim admin dedim bana niye mavi tik vermiş ben bunu hakedecek ne yaptım falan bir duygulanmalar derken uyandım unutmadan sevgili admin sitede bir yavaşlama hissediyorum bunun sebebi nedir kykwifi olabilir mi acaba bilemedim ehe neyse selamun aleyk ya dedikodu family.
nemesis
yine bir aşk hikayesi yine deli gönlümün seyahate çıkması.bugün gördüğüm beni benden alan, dumura uğratan, gördüğüm an aklımdaki bütün bilgilerin kaybolmasına sebep olan o nalet olası soruların burdan taaaaa martılar kıraldır.

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)