Yücelist
aşk yok gayri memlekette cemal süreya gitti gideli demiş can yücel

belkide konuşuyordur gözlerin
ama ben gözce bilmiyorum ki
sessizce biliyorum
usulca biliyorum
masumca biliyorum..
Артем
olm bu sabah eski manyaklıklarımdan bazılarını tekrar yaptım şuan çok mutluyum :d kumda oynaşan köpekleri barış gücü misali ayırıp onlarla kumlarda yuvarlandım sonra benim çocuğum kıskandı tabi sarazenleri kudüsten kovalayan haçlı ordusu gibi kovaladı onları.2-3 kişiye musallat olma şansına eriştim birde yanlarına sessizce yaklaşıp günaydın gençler dedim birazcık korktular sonra bunlar bana alıştı tabi bi süre bunlarla takılıp yoluma devam ettim,giderken anadilimde şarkı söylüyordum ve birden kendi dilimde bana küfür edildi içimden olm noluyo lan diye geçirirken sesin geldiği yöne döndüm ve çocukluk arkadaşımı gördüm ettiği küfüre karşılık verdikten sonrs konusmaya başladık buraya taşınmış,evlenmiş olm adam evlenmiş lan duyunca çok şaşırdım yaşıtlarım evlenip yuva kuruyor ama ben hala çamaşır makinesinin bütün fonksiyonlarını bile kullanamıyorum :d bu durum beni baya bir düşündürdü ve bunaldığımı fark ettim şuan yoksayıp umursamasam bile çok yakında bunu tekrar düşüneceğim karakterim yüzünden eninde sonunda bunu düşünüp buna çözüm bulmam gerekecek ama şuan için umursamıyorum :d şimdi de koşuya çıkacağım sahilde yeşil bulanık bir şekil görürseniz o benimdir artyom diyin dururum :d otururuz neyse kısaca nasıl hissettiğimi paylaşmak istedim hepiniz fişek gibisiniz seviyorum sizi dikkat edin kendinize
ikizler
tüm gün boyunca yakıp kavurdu güneşin sıcağı yaz okuluna gelmiş şu kulları. evet. ben de yaz okuluna geldim. hem de ihtiyacım olmadığı halde geldim. bazı nedenlerim var tabi kendime göre. ama bu nedenlerden en büyüklerinden biri bu şehri gerçekten sevmem ve kendimi burada gerçekten iyi ve özgür hissetmem. her gün iyi ki de gelmişim diyorum zaten. ders bitip yurduma doğru yol aldığımda da tekrar kurdum bu cümleyi. geldim yurduma. yemeğimi yedim. sonra yine yapmayı sevdiğim şeylerden biri olan yemek sonrası yemekhane penceresinin önüne oturup öyle samsunu ve denizi izledim sessizce. ben öyle otururken bulutlar geldi, önce güneşi kapattılar sonra gökyüzünü kapladılar. ardından incecik bir sağanak boşalttılar ferahlamaya hasret şehrin üzerine. ben de bu fırsat deyip odama indim giyinip çıktım dışarı. ama yaz yağmuru. kısacık sürdü. olsun, hiç olmazsa ferahlamış yollarda yürümenin zevki bana kalmıştı. baya yürüdüm sokaklarda, çarşıda, meydanda. öylesine yürürken aklıma ne zamandır bir kitapçıya gitmek istediğim ama bir türlü gidemediğim geldi. ben de rotayı meydandaki d&r ye çevirdim. bu yaz okulunda hiç uğramamıştım. bana da çok iyi geldi hem. yeni çıkanları kurcaladım, eski olanlara defalarca bakmama rağmen bir kere daha baktım ilk defa bakıyormuş gibi. en son da dergiler bölümüne geldim. beni tanıyanlar bilir. kafkaokur dergisini pek bi severdim ben. uzun zamandır almayı bırakmıştım dergiyi. çizgilerini bozduklarını düşündüğüm için. artık hoşuma pek gitmiyordu dergi. eski tadı kalmamış gibiydi. ama bugün görünce tekrardan, dayanamadım aldım ben de. kararımdan vazgeçmeyeyim diye de gittim hemen ödedim parasını ve çıktım oradan. geldim bir çay ocağına söyledim açık, süzgeçli çayımı. açtım dergiyi göz attım şöyle. bazı sayfalar tanıdık geldi. çok sevindim onları görünce. eski dostumdu sanki. bazılarını yeni gibi görüp yadırgadım. daha yabancıyım onlara. bu yaşlanmanın bir alameti mi acaba. yeniye karşı yabancılık. sanmam. bence benim yabancılık çektiğim yenilik değil, haz aldığım şeylerin yerlerini gereksiz yere doldurmaya çalışanlara öfke. neyse yahu. benim yine öylesine yazasım geldi işte. bir ikizlerin çenesini tutumaması ve ona da tutulmamasını istemesi. hepinize mutlu geceler dostlarım. efil efil esen gecede tek sıcacık şey kalbiniz olsun...
umutsuzvakkka
son bikaç gündür buraya hep onunla ilgili şeyler yazıp kafanızı şişirdim kusura bakmayın sevgili dostlarım ama artık bitti zor olsa da içim yansa da canım acısa da vazgeçmeye karar verdim ve onun haberi yok ama onun hayatından bağırıp çağırmadan kavga etmeden içimde kalanları söylemeden sadece susarak gidiyorum ondan..ne demiş şair;bağırıp çağırıp gittiyse korkma da,sessizce gittiyse dönmez kadın..
Eleni
yazı karamsarlık içermektedir, okunmaması tavsiye edilir.

dedikten sonra; farklı hayatın farklı pencerelerine yelken açalım. her hayatı yansıtan farklı bir pencere. elindeki işleri bir kenara bırak ve birkaç saniyeliğine evleri gözetleyip yaşamlara bak. herkes kendi halinde, aynı evde birden fazla değişik pencere. hepsinin ayrı bir sıkıntısı, birkaç çuvaldızı, birkaç da iğnesi var. başkalarının derdini sahiplenmek isteyip kendi derdinden arınmak isteyenler, kabullenip kendi sorunları ile yaşamayı öğrenenler, tam öğrendim derken fire verip karamsarlığa tutulanlar. farklı farklı sorunsallar, farklı farklı çıkmazlar. kısa süreli hatalarla karşılaşmalar, altından kalkıp yoluna devam edenler, yükün altında ezilip sessizce can verenler. herkes birbirinden habersiz, haberdar olduklarını sanırken tesadüf eseri olayların gördüklerinden ibaret olmadığının farkına varanlar. benim bir pencerem var, senin bir penceren var, onun bir penceresi var. sadece 2 3 tanesinin varlığından haberdarsın, geri kalanlarından bihaber. İnsanlar ölüyor, insanlar diriliyor. çoğu diri görünürken ölmüş oluyor. kiminin namı ölü bedenini diri tutuyor.(İyi ya da kötü.) yaşamlara baktın mı? birkaç saniyeliğine. herkesin farklı hayatları olduğunu gördün mü? peki, devamını görüp onların yaşantısının içine girmek ister miydin, en derin kesimlerine hem de. İşlediğimiz günahların yazılmadığı evrelerde dünyada varolan kuklalar sanıyordum kendim dışındakileri. onları oynatan başkaları varmış gibi, oyun karakteri gibi. onların duygu ve düşünceleri yok sanıyordum. bir defasında isyan etmiştim, "sen beni sevmiyorsun, ben de artık seni sevmiyorum." küçüktüm. gözyaşlarımın bedeliydi kendimce. görmüyordum, duymuyordum, çektiğim acılarım yanıma hep zarardı. (evet evet oyuncak ayım kaybolmuştu.) bir insanın acı çekmesinin yaşı yok bence, her yaşta kendi payını alıyorsun. pişman olmuştum, kendim gibi pencerem de küçüktü. büyüdüm, değiştim, pencerem görüş açım için genişledi.(yeteri kadar değil.) İnsanların kukla olmadıklarını idrak ettim. onların da benim gibi penceresi varmış. saklı köşelerinde yatan mutlulukları, üzüntüleri. çok zaman altından kalkamayacağım yükleri sırtladığımı düşündüm, tam altında ezilecekken bana uzanan el ile ayağa kalktım. İntihar benim için kurtuluştu, sadece kendi penceremi kapatacaktım. sadece kendi odamı havasız bırakacaktım. yapacağım tek şey, oyuna son vermek olacaktı. zamanla kurtuluş olmadığını fark ettim. uzun bir zamanımı aldı diyebilirim. öğrendim ki; bir evin penceresiydim, bağlantım vardı. penceresi olduğum evin sadece penceresi olmayı bırakıp bakımsız penceresi olacaktım. İntihar etmiş olsaydım tabii. kapısı ölümle kilitlenmiş bir oda, yağmur yağacaktı, toz olacaktı, rüzgarlar esecekti, dört mevsim de ayrı ayrı zamanlarda yaşanacaktı. ölüm yüzünden o pencere hep eski gibi gösterecekti evi. şu an kapım da açık, pencerem de. ev yeni gibi görünüyor, hayatında yerim olanları üzmemiş oluyorum ama gözlerimi kapatınca aydınlıkta bulduğum karanlıkta herkesin yaşamı beni esir alıyor frank.
umutsuzvakkka
severken vazgeçmek mi yoksa gelmiceğini bile bile beklemek mi;hangisi daha zor?yada bunlardan hiç biri onunla aynı şehirde nefes almak,aynı gökyüzüne bakmak hatta bir adım ötende olmasına rağmen ona sarılamamak mı daha zor?sizce ne yapmalı tam iki sene oldu sessizce vazgeçmeli mi yoksa her şeye rağmen sevgine sahip çıkıp beklemeli mi?belki bir umut diyip beklemeli mi yoksa ne hali varsa görsün diyip arkanı mı dönmeli?söyleyin bakalım sevgili omü dedikodu ailesi..
alonecowboy
kısa bir aranın ardından alone geri döndü, uzun süre direndim dedim ki bırak yazma ama artık bir yerlere yazma isteğimin önüne geçemedim ve yeniden sizlerleyim.....merhabalar,bura anonimliğimi kullanıp içimdeki dertlerimi sessizce ve güzelce yazabildiğim tek yer sizlere gerçekten belirtmeliyim ki burayı özledim ama harbi özledim öyle böyle değil.İçimi ıssız ve sessizce paylaşmayı özledim.olmadığım periyotta baya baya çok şey yaşadım,gördüm, öğrendim. hayat durmadı devam etti ama öyle böyle değil sağlam devam etti şuna inanmışımdır, hayat bir deney ve sen bu deneyde yeri geldiğinde başarılı olur geçersin yeri geldiğinde başarısız olursun kalırsın ama sanki bir güç diyor ki sen bu ara baya baya kalacaksın.İçimde aşırı dert yoğunluğu ile kısa bir girişin ardından sizlerleyim, macera bitmedi yaşadıkta devamda edecektir.
admiral
arabanın sileceğini eğen insan azmanı polise verdim görüntüleri falan bulurlarsa yaktım çıranı bizim mahallede bu 2. vaka olmuş mahallece içinden geçecez meraklanma sessizce nöbetteyiz.
alien
ve geceye harika bir müzik bırakıyorum. sessizce dinleyin. gözlerinizi kapatın ve kendinizi uzayda hissedin. tıpkı benim gibi...


sessizpollyanna
uzun zamandır oda arkadaşım ders çalışıyor. dikkatle odaklanmış, sessizce birde çalışma masasının ışığında çalışıyordu. şöyle bir yatakta doğrulup bakayım dedim ne yapıyor bu kadar.. bakmasaydım keşke, ders çalışmasına hayran kaldığım oda arkadaşım oje sürüyormuş. ben mi? ben yatağımdayım hala.
Zeze
otobüsteyim ve yonca evcimik- bandıra bandıra dinliyorum 😅 ama nasıl dinliyorum, sessizce mırıldanıp, kafamı sallayıp ayaklarımla ritim tutarak 😅 çok eğleniyorum 😎😂💃🏻 durun sesi az daha koyvereyim 😂
Cehennemindibindeki
an olur insan, gitmek ister. her şey üst üste gelmiştir, kentin en geniş caddeleri artık daralmıştır, ufacık binalar bir anda devleşmiştir, bütün kalabalıklar sessizce terk etmiştir. o an hesap etmeden düşünmeden gitmek istersin. hiç hesap etmeden sonsuzluğa gitmek...
anonim
bu hafta gelmedin geçen haftada mazeret sınavlarından dolayı ben gelmedim benim yüzümden mi böyle bir şey yaptın bilmiyorum ama seni çok özledim. olmayacağını bilsem bile, o güzel gözlerinin gözlerime daha değmeyeceğini bilsem bile aramızdaki uçurumun gittikçe zamandan dolayı daha çok açılacağını bilsem bile sadece arkana oturup sessizce seni izlemeyi bile deliler gibi özledim. aslına bakarsanız belki de şuan tarihin en büyük tabusuyla karşı karşıyayım. sevgilisi olsa da sevdiğim kızın peşinden gitmeliyim yoksa buruk kalbime bir acıyı daha mı gömmeliyim. her neyi seçersem seçeyim ilerde işler ne kadar sarpa sararsa sarsın. hep içimde kalan bir ukde olacaksın. gerçekleşmeyen hayallerim, yarım kalan rüyalarım olacaksın. sensiz ruhum aç şiirlerim öksüz kalacak. aslında korkularım seni daha çok kaybetmek başka bir şey değil. ne toplumun kulağımdaki anlamsız vızıltıları ne de sevgilin umrumda değil. daha çok seven mi yoksa önceden seven mi sevgiyi hak eder onu da bilmiyorum. zaten şu sıralar senin yüzünden pek aklım yerinde değil. keşke her şey farklı olsa keşke hayat tıpkı bir film gibi olsa sevenin hep kazandığı esas oğlanla esas kızın filmin son sahnede birbirine sarılıp birbirlerine bağıra bağıra aşklarını ilan ettikleri gibi bir hayat olsa. keşke ansızın çıkıp beni sevdiğini söylesen beni dünyanın en mutlu insanı yapsan hayatıma anlam, amaç, insanlara duyduğum içimdeki sonsuz öfkeye kalbimdeki anlamsız isyana iyilik katsan, umut katsan, ama olmayacak çünkü gerçek hayat hayallerin milyonda birini gerçekleştirmeyecek kadar kötü. İlerde ne olursa olsun ilişkimiz nereye giderse gitsin ki tekrarlıyorum bu senin elinde ben senden vazgeçmiş değilim vazgeçmeyeceğim. seni hiçbir zaman unutmayacağım ikinci öğretimlerdeki güzel kız. kendine iyi bak finallere iyi çalış.
anonim
diş hekimliğinde okuyan genellikle hastanede sessizce dolanan kız bütün dişlerimi anestezi uygulamadan çekebilirsin...
anonim
alın size efsane itiraf uzun süredir birinden hoşlanıyorum hatta hoşlanma kelimesi az kalır velhasıl uzun süredir de arkadaşız nasıl olduğumuzu bilmiyorum. bütün arkadaslarım kızla konuştu hepside red yedi. önce davranamadım. hep sessizce bekledim ancak ne red yemek istiyorum nede susmak. kısaca ne yapacağımı bilmiyorum. allahım sen yardımcım ol.
unknownflyingleblebi
arkadaşlar bu sefer ben biraz konuşayım dedim. hayatımda çok sevgilim oldu bil hassa gönül eylediğim de. tamam çok ah aldım lakin sevdiğim de oldu bağlanamadım. şimdi size ciddi bir ilişki istediğimi söyleyeceğim lakin acaba ben inanıyor muyum?! tam bu satırı yazarken sigaramın bittiğini fark ediyorum yanıyor işte boşu boşuna.. belkide sevemiyorum kimseyi sorun bende mi? bilemiyorum, işin ilginci hiç biriniz de beni tanımıyorsunuz ne kadar yorum yapabilirsiniz bunu da tahmin edebiliyorum. arkadaşlar sevmek güzel bir duygu değil mi? belki de benim bu duyguyu yaşamamam bir lanetimdir. hoşlandığım kızlar oldu mu? evet oldu. ama nedense hoşlanmada kaldı hiç ilerletemedim. bir çok yöntem denedim kendimi birine bağlamak için. hani ne bileyim birine bağlanmak ister mi insan? ben istedim. İnsanları üzmeyi hiç sevmiyorum onların duyguları ile oynamayı insan nefret ettiği bir kişiliğe bu kadar bürünebilir ancak sanırsam. hani geceleri uyanıp veyahut yatmadan balkona çıkıp bir sigara yakıyorum. yakıyorum yakmasına da ne dinlediğim bir müzikde nede izlediğim bir gökyüzünde kimseyi göremiyorum ve sigaram sessizce yanmaya devam ediyor. kendime, kendi halime üzülür oluyorum. diyorum bazen ne sevenim nede sevdiğim var. sonra yavaştan hak veriyorum kim neden bir kalpsizi bir duygusuzu sevsin ki? tamam duygusuz kalpsiz kendime fazla bir ihanet oldu kabul ediyorum ama sonra ya biri olsaydı onu da kırsaydım diye düşünmeden edemiyorum. sigaramı söndürüp ufaktan bir müzik açıp dinlemeye koyuluyorum ama yine aynı sessizlik. bir müzik çalarken ne kadar sessiz olabilir? İşte tam o kadar sessiz. kimi zaman kendi kendime söylüyorum birşeyler uğruna, gönlüme biri düşmeden. sizce müziğe bir ihanet sayılabilir mi bu? sanki tartışılır bir konu gibi. helal edin hakkınızı yedim yine kafanızın etini lakin turgut uyar'dan ufak bir esinti ile, anlattım, anlatmasam ağlayacaktım. gecenizin benim gibi geçmemesini dileyerek hepinize tatlı uykular diliyorum, ama o benim gibi uyuyamayan arkadaşlarıma teker teker sarılıyorum...
ceyrekmuhendis
bu yazıyı bir anonimin paylaşımını okuyunca daldığım düşünceler vesilesiyle yazıyorum. ölümden korkuyorum. ölmekten değil ölümden. 18 yaşındayken bir arkadaşımın intiharıyla tanıştım ölümle. İnanmak istemedim. sanki evine gittiğimde kapıda beni bekleyecekmiş ve hepsi şakaydı diyecekmiş gibi hissettim. hissetmek değil de öyle olmasını o kadar istedim ki. İnkar ettim defalarca. geceleri kalkıp saatlerce öylece otururdum. ama o kapıdan üzerinde yeşil bir örtüyle tahtadan bir tabut içinde eller üstünde çıktığında bile inanmadım. herkes salya sümük ağlarken kendime ağlamayı yakıştıramadım. annesi komşuların yardımıyla yürürken benim ağlamaya hakkım var mıydı ki? onun kadar üzülebilir miydim? hoca bir kaç kez hakkınızı helal ediyor musunuz? dediğinde. sadece dinledim insanları. öylesine sessizdi ki o. sadece onu oraya yakıştıramadım. buz mavisi gözleriyle bana gülen o çocuğu oraya yakıştıramadım. neden dedim? neden? neden yaptın ki? neydi? bana beni ara akşam dediğinde sesini duyamamış olmam. sabah okul koridorunda yüzleşmek zorunda kaldığım gerçeğin sebebi neydi? hiç ağlamadım. hiç uyuyamadım. ve bir kez olsun yanına gidemedim. ağlamaktan korktum sanırım. onunla kurduğum ne hayal varsa sessizce kapattım hepsinin üstünü. ve o günden sonra anladım ki biz insanlar hayata çiviyle çakılı değiliz. pamuk ipliğiyle bağlıyız. sanırım bu hayattan ölüm olmasa korkmam. ne zaman memlekete gitsem mezarına uzaktan bakıyorum. ve ayrılırken korktuğum şey, bir daha görememek sevdiklerimi ya da son görüşüm olması. o yüzden korkuyorum kaybetmekten. "büsbütün kaybettim bana dokunmayın sakın. bunların düzenine sokayım." dinlediğim bu iki mısra bana tam uyuyor sanırım. neyse gençler 😊 hayat çok değerli bir yer. sayılı nefesimden bir tane daha cektim şimdi. ve bütün benliğimle bildiğim tek bir sey var. bu dünyada ölümün çaresi yok be. sevdiklerimin kaybını görecek cesaretim de yok. sayılı nefeslerinizi boşa çekmeyin derim ben. o iplik bir gün kopacak. tek bir duam var. umarım ansızın değil de öleceğimi bilerek ölürüm. bunu kendim için değil beni sevenler için istiyorum. beni şuan anlamayanlarınız olacaktır mühim değil.
bayhuysuz
bu gün dışarı çıktım işim vardı onu halletmek için nedendir bilmem evden çıkarken eski sevdiğim aklıma geldi acaba görürmüyüm diye geçti aklımdan bi an neyse dedim öyle geldi aklıma sandım çıktım işlerimi hallettim dolmuşla geri dönecektim bindim bi iki durak gittik sonra dolmuşa binen biri dikkatimi çekti öyle arkasından baktım biraz sonra yüzünü dönünce o olduğunu anladım içim bi tuhaf oldu sol yanıma bişey sapladılar sanki o an oda beni gördü öyle bakıştık ona baktıkça ağlayasım geldi dayanamadım indim inerken yanından geçtim ve kulağına yaklaşıp sessizce (çok sevmiştim) dedim ve indim indikten sonra tutamadım kendimi bi iki damla yaş döküldü gözlerimden nedendir bilmem ama unutamıyorum onu tam unuttum derken yine geliyor aklıma
sizce ne yapmalıyım nasıl unutabilirim tavsiyesi olan varsa lütfen söyleyebilirmi:-(
cokgizli
size bugün biraz umut'un hikayesinden bahsetmek istiyorum.. bundan 3 4 sene önce lisenin müzik grubunda gitaristlik yapıyordum. bu grubun kurulma amacı en başından beri aynıydı. çocuk esirgeme kurumuna ziyarete gidip oradakileri biraz da olsa mutlu etmek, eylemek.umut o kurumda tanıştığım bir melek benim.. ben kurumun bahçesindeki salıncakta sessizce oturmuş top oynayanları izlerken uzaktan bana bakan ama bir türlü yanıma gelmeye cesaret edemeyen bir melek. ve tabiki sonunda yanıma gelmiş ve bana hikayesini anlatmaya başlamıştı.
böyle kurumları ziyarete gittiyseniz bilirsiniz, küçükler hiçbir şeyden habersiz oynar durur. biraz daha büyükler farkındadır artık her şeyin ve bir yanı nefrettir hayata. umut on yaş civarlarında bir çocuk olmasına rağmen gayet neşeli ve oyunsever bir çocuktu. belki de bu neşesi 'amcam alacak beni buradan' güveninden geliyordu. umut'un babası alkolik bir adam. karısına olmadık işkencelerde bulunan, yapmadığını bırakmayan biri. alkolün dışa vurumunu yine başka insanların canını yaka yaka göstermişti belli ki. nereden mi anladım? umut'un kollarında, bacaklarında, boynundaki izlerden.. dayak izi, sigara izmarit izi, acı izi.. ve buna rağmen hala adı gibi güzel adı gibi umutlu bir çocuk vardı karşımda. derdini benden başka kimseye anlatmayan, yanımıza biri geldiğinde 'abla bursan gidelim mi bak bahçenin şurası çok güzel' diye hikayesini susturan.
yüreğimde büyük bir yer edindi umut. belki şimdi büyüdü, lisede belki, belki bir sokakta yürürken yanımdan geçip gidiyor bilmiyorum. tek bildiğim şey onu senelerdir yüreğimde yaşatıyor, sevip okşuyorum. rabbimin bana şükür yolu umut. milyonlarca neden bana. ve biliyorum ki karşılaştıysa bu yalnızca allah istediği içindir. bana göre hiçbir şey tesadüf değildir.
İşte böyle başladı hikayemiz ve ben bugünlerde umut'u kağıtlara döküyorum. bu acılar bu çığlıklar duyulsun, umut yalnızca güzel bir his olarak kalsın diye içimizde..
thyke
yok olmuyormuş gençler öyle musmutlu bir hayat olmuyormuş.İçimi dökeyim dedim yok buraya da dökemiyormuşum.benim hep suskun olmam gerekiyor.bazı şeyleri görmezden geliyor gibi olmak için.ağlamak en güzeli, kimse yokken sessizce bir kenarda hıçkırıklara boğulacaksın.sonra göz yaşlarını silip mutlu numarası yapacaksın.öyle karar almayla sözleşmeyle, cartla curtla olmuyor.kandırmayalım kendimizi değil mi? :)))

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)