malifalitiko
yanlış bilinen şarkı sözleri ile alakalı durumumu sizlerle paylaşmak istiyorum ; "dışarıda deli dalgalar kirpi duvarları yalar." doğrusu bildiğiniz üzere "gelip duvarları yalar" olmalı. yanlış anladığım kısmı anlamlandırma mantığım ise şöyle : şimdi bizim köyde evler ahırlar vs hepsi taştan yapılma (erzurum köyleri 99-2000 li seneler). akşamları ahırda kirpi görüyordum. kaçınca taş duvara doğru gidiyor deliklerden yuvasına giriyordu. durum böyle olunca kirpi duvarları yalar mantığına buradan ulaşıyorum. ve itiraf ediyorum doğrusunun gelip duvarları yalar olduğu gerçeğini öğreneli 5-6 sene ancak olmuştur
zorakimuhendis
geçmiyor aklımdan ya ne yapsak ki eskisi gibi uzun yazmak içimden gelmiyor. eskiden vakit çok iş yoktu şimdi iş çok vakit yok . İnsanın aklından bir şey geçmesi için durup kendini dinlemesi gerekiyor ancak artık öyle bir lüksüm kalmadı. anı yaşayıp geçip gidiyorum. eskiye benzeyen tek şey b 'ye p90 ile koşa koşa girmek sanırım. o da haftada bir ancak.
ikizler
bismillahirrahmanirrahim diyerek giriş yaptım siteye. İlk başta eşimden sitenin açıldığını duyduğumda inanamadım. yok be dedim ama gerçekmiş. nasılsınız hanımlar beyler, sıhhatiniz afiyetiniz yerindedir umarım. yazarak bir şeyler anlatmayalı uzun zaman geçtiği için klavyede ellerim bile şaşırıyor şu anda yazdıklarıma. ay bazında baksak 2 seneye yaklaştı böyle bir durum yaşamayalı. olsun o kadar da. eskiden dağa taşa yazardım her şeyi. her gittiğim yerde bir yere bir şeyler karalar orada var olmaya çalışırdım. bu geçtiğimiz sürede ise altını çizmeye başladım. bir elimde cetvel bir elimde kırmızı kalem ne görsem altını çiziyorum. kendim için kendimin konuşması yerine başkalarının kelimelerinde ifade edilmenin rahatlığını yaşıyorum sanırım. yoksa orta yaşlarıma geldikçe dinginlemeye mi başladım? sanmıyorum. atamalı bir işte çalışalı 2 yılı bitiriyorum. ticaretin köpeği olan ben için atanmışlık zor becerdiğim bir iş olsa da iyi kıvırdım sanırım bu işi. süreç içerisinde evlendim üniversiteden beri hayatımda olan hanımefendiyle. evlendim ama hanımefendi de başka bir ilde çalıştığı için bekar hayatı yaşıyorum senenin 10 ayında. sporumu düzenli bir şekilde devam ettiriyorum. tabi pisboğaz yememi de. bu yüzden fiziksel olarak pek değişmesem de güçsel ve mental anlamda her geçen zaman daha da güçleniyorum. zorla çaya attığım şekeri bıraktırdı hocam. alıştım ancak şimdi de ne şekerli içiliyor ne şekersiz içiliyor bu meret. gezginimden sonra (bilmeyenler için üniversite hayatımdaki bisikletim, dostum, herşeyim), bir de mızrağım oldu. o da motosikletim. mızrağımla beraber iş yerine gidip geliyoruz, işten sonra veya haftasonları farklı şehirlere kaçıyoruz. o da bu yetişkinlik hayatımdaki dostum oldu. gezgine oranla biraz masraflı (benzin fiyatları :( )bir dost ancak ona göre de keyfi olan bir dost. bir de karavan gibi kullandığımız bir aracımız oldu bu sene. onunla birlikte de 7 şehir gördük. acemilik senemizdi onunla birlikte ancak baya keyifli anlar yaşattı bize. arabadan eskiden nefret ederdim hâlâ nefret ediyorum. ancak böyle karavan tarzı kullanabildiğim için biraz sempatim var. o yüzden o benim işime yarayan uzaktan bir akrabam gibi. arkadaş edinme yetimi kaybettim niyese. eskiden hayatıma senede en az 1 dost bir çok da arkadaş eklerdim ancak 2 senedir hiç dost ekleyemedim. edindiğim arkadaşlar da çoğunluğu mecburiyetten. niye böyle oldu hâlâ anlam veremedim buna. hâlâ birileriyle kavga etmedim, hâlâ aynı şarkıcıları keyifle dinliyorum, hâlâ hâlâ... bir sürü hâlâlar ve bir sürü yepisyeni şeylerle iki yıl geçmiş buraya gelmeyeli. hepinizi çok özledim ve seviyorum. biraz daha duvarı okuyayım bakalım millet neler yapıyor. bu şarkı eşliğinden hanım memleketindeki balkonumdan hepinize mutlu geceler... :)


monstavira
darp raporu almaya gitsem yadırgamazlar. arkadaş bir insan evin içinde kendi kendini ancak bu kadar yaralayabilir. kuru yerde sel alıyor mübarek...
Sanatçı
soğuk kış günlerinde üşüyen kirpiler, ısınmak için birbirlerine sarılır ancak dikenleri birbirine batar. fazla yakınlıktan acı çeken kirpiler en son doğru mesafeyi bularak ısınmaya devam eder.”İnsan ilişkileri de böyledir". fazla yakınlık incitir, uzaklık üşütür.
Sanatçı
güneş parlıyorken, herkes seni sevebilir unutma.. ama gerçekten kimin umurunda olduğunu ancak fırtınalar eserken öğrenirsin..
Sanatçı
saygı görmek istiyorsanız kimsenin derinliğinizi anlamasına izin vermeyin. nehirler ancak geçitleri bulunana kadar nefes keser.
Uyku
dün akşam birinin, birisiyle maçı vardı. normalde futbolla aram yoktur ama denk geldim, yemek yerken biraz izledim.
dikkatimi bir şey çekti, kamera yukarı çıktığında turkcell'in logosu ile birlikte "türksporu" yazmışlardı.
oyuncular içerisinde ancak bir tane türk ismi duyabildim. kamera taraftarlara yakınlaştırıldığında şok oldum; taraftarların olduğu yere file çekmişler.

şimdi sizlere soruyorum, türk futbolu bu mu? türk sporu bu mu?
yolyordam
"benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır ancak türkiye cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."

- ulu önder gazi mustafa kemal atatürk

saygı ve özlemle anıyoruz...
iyikalplipsikopat
tam 8 ay gecti

burada ancak bir seyler duzeldiginde paylasim yapacagima dair kendime soz vermistim.iyi ve dogru olmaya dair guzel seyler yazacagimi, sevgiyi, vicdani ogrendigimi, artik iyi dusundugumu iyi oldugumu yazacagimi falan

ama her zamanki gibi hicbir sey degismedigi gibi daha da kotuye gitti, daha cok curudum daha cok kinlendim , daha cok kole gibi ezildim, daha cok kolelestim

ve tum bunlarin ustune, gun sonunda en buyuk basarim intihar etmemek iken lanet domuz babamin salak sacma islerini yapiyor onun bagrislarina, emirlerine susup boyun egiyor, onun benim icin cizdigi kadere itaat ediyor, icimden onu öldurmek kesmek gelse de sadece tamam diyebiliyorum, kucuk bir sey istiyor yapiyorum ama gitmeme izin vermiyor saatlerce hicbir sey demeden onun karsisinda oturuyor, telefon konusmalarini dinliyor itaat ediyorum

hayati boyunca en buyuk zevki insanlari baskalarinin karsisinda asagilamakti, ne zaman babamn bir arkadasyla iletisim kurmak, hatta sadece arkadasinin sesini duymak zorunda kalsam kendimi bir haydut grubundaki seks kolesi gibi hissediyorum, adeta ruhuma toplu tecavuz ediliyor

bir gun tum bunlar bittiginde, kolelikten kurtuldugumda, kimseye itaat etmeyecegim, kimseden korkmayacagim, tamamen ozgur olacagim, kendim ve sevdiklerim disinda herkesi kole olarak gorecegim, hicbir duygumu bastirmayacagim, hicbir seye susmayacagim ve bir gun ozgur oldugumda, son 8-9 yildan beri kendimden nefret etmeme, kole gormeme, daima ezilmeme, asagilanmama, gucsuz ve aptal hissetmeme sebeb olan babamin en buyuk psikolojik acilari cekmesi, yalniz sekilde ruhundaki aciyla ölmesi icin elimden geleni yapacagim

sevdigim 3 insan disinda hicbir seye karsi vicdan, sevgi gibi hislerim kalmadi, her seyle alay edebiliyor, kendiminki dahil her aciya kahkaha atabiliyorum ve icimdeki kin ve delilik her gecen gun daha da artiyor gibi
mızmızbrokoli
günaydın herkese! 🌞
uzun zaman sonra giriş yaptım. çok güzel gelişmeler olmuş sitede. ancak, mesajlar (1) ve açılmıyor. bu bi bug mı, genel bir şey mi? aydınlatın beni lütfen 🐞
metalherif666

"abi adamlar özgünlüklerini kaybettiler, yavaş yavaş bunlar da piyasalaşıyorlar iyice." dedik de. bu ne? bildiğin şaheser! ghost geri dönmüş resmen. 60'lardaki o rock atmosferi böylesine metal rifflerine ancak bu kadar güzel yansıtılabilirdi. çok iyi.sözler, çok iyi klip, çok iyi solo ve klavye tonları... \m/
muallim✔
ayrılık konuşması yaptıktan sonra telefonu kapatırken "görüşürüz" demek..bunu ancak şapşal muallim yapardı zaten 🤦‍♀️🗡
wulsfgersborger
bilim çok güzeldir. lakin herşeyi tesadüfe bağlanması hakaret değil midir? kanun koyar enerji yoktan var edilmez der ancak bing bang sayesinde madde ve zaman olmuştu der. peki eğer bing bangden önce madde ve zaman yok ise big bangin oluşmasını sağlayan toz bulutları nasıl oluştu? onun patlamasını tetikleyen şey ne idi? aklı ve yaratma gücü olmayan toz bulutları iyice sıkışarak uzayı zamanı ve maddeyi mi oluşturdu? ve bunların hepsi oluşurken de kanunlar kondu, şuan bizim dediğimiz fizik kanunları. bilim harikadır ancak bazen bilimi savunanlar bilime çok zıt davranıyor yani akla mantığa sığmayan fikirler öne sürüyor. önesürmesinin en büyük nedeni ise bir yaratıcıya inanmaması. ona inanmamasının sebebi ise bilim ile kanıtlayamaması. sebebsiz sonuç olmaz...
size göre bilim nedir gençler?
ladylazarus
çizgi romanım sonunda geldi !!! artık huzur içinde ölebilirim. geldiğinden beri heyecanla kapağına bakıp sayfalarını karıştırıyorum. heyecandan başlayamadım bile djghd aşık olsam ancak bu kadar aşkla izleyebilirdim sanırım, sevgiliyi izler gibi izliyorum. umarım başına bir şey gelmez. önceki sahibi sayfalarına bir şeyler çiziktirmeyi de ihmal etmemiş. ikinci el kitapların da böyle bir güzelliği var, elinizdeki kitabın yaşadığını hissediyorsunuz. sizden önce de bir çift göz gezinmiş üzerinde, bir başkasının parmakları değmiş. bu tür şeyler duygulandırıyor beni, sonra da, nasıl satarsın ?! diye sahibine kızıyorum dsjgh

duygularım konusunda bir farkındalık sahibi olduğum günden beri, onları insanlardan saklamaya dahası sakınmaya özen gösteriyorum. zira çoğu insan başkalarını manen - çoğu kez de maddi olarak - sömürerek yaşamını parazit olarak sürdürmekten keyif alıyor. yalnız bir çocukluk geçirmenin artılarından olsa gerek, duygularımı insanlardan ziyade, gerçekten sevilmeye değer bulduğum diğer canlı varlıklara ve nesnelere vermeyi, kısaca ' doğru ' sevmeyi öğrendiğimi düşünüyorum. ben buna şefkat demeyi tercih ediyorum esasında. sevgi kavramı, gördüğüm, okuduğum ve yaşadığım şeylerden sonra bana çok vahşice geliyor. içinde bolca nefret barındırdığını görüyorum. nefret edebilmeyi dilediğiniz çoğu zaman yıkıcı olsa da, şefkat bambaşka bir duygu. yormuyor, kırmıyor, tüketmiyor. gülümseyip yaşamaya devam ediyorsunuz.

etrafımıza saçtığımız kelimeler oranında ölürüz derken cioran haklıydı. susmak gerekir, sahteliklerden iğrenip, elisabeth gibi, belki günlerce konuşmamak.. bununla birlikte bir miktar yanılıyordu, insan tüm dünyaya sırtını dönse de kendinden kaçamıyor. çoğu kez sustuklarımızdır celladımız. düşünceler bir araya gelip bir silahın silüetine bürünür, artık sadece ayna ve silah vardır. ve kelimeler çoğu kez yalnızca düşleyeni öldürür

gulmeksanayakisiyor
“eskisi gibi sevdalar lazım, mektup yazarak seven, sevdiğinin fotoğrafını cebinde taşıyan, o kadar narin, bir o kadar zarif sevdalar.”
eskisi gibi sevenler var nadir de olsa var ancak karşı taraf kaldıramıyor ... etrafındaki konuştukları kızlar, erkeklerde o sevildiği kişideki gibi sevilmiyor ne o kişideki gibi sevilirler ne de o kişinin yeri doldurulur.
ben fotoğrafını hala saklıyorum cüzdanımda ama onun haberi yok...
and he lived happily ever after
milano'da çalıştığı bir sırada köylüler leonardo'ya (da vinci) bir torba dolusu dağlarda buldukları deniz canlılarına ait kabuklar getirmişler. 1480-1515 yılları arasında bu konuda not defterlerinde yazdıklarından anlaşıldığına göre de cidden adam kendi de dağlara gidip inceleme yapmış, kabuk örnekleri toplamış dağlardan. tabi ilginç bir durumla karşılaştığı için bir bilim adamı merakıyla hipotezler üretip yahut başkalarının ürettiği hipotezleri yanlışlayarak olayı mantıksal çerçevede açıklama gayretine girmiş. genel itibariyle insanlar bu kabukların dağlara nuh tufanı sayesinde geldiğini düşünüyormuş, bazıları da tanrı'nın insanları kandırmak için bir oyun oynadığını denizkabuğu şeklinde taşlar yarattığını aslında onların sadece taş olduklarını söylüyorlarmış yahut cidden denizkabuklarını orada yarattığını. ama bizim leonardo durur mu yapıştırmış cevabı, birincisi demiş: "İlk bulduğumuz kabuklar dağda denizden 600 metre yükseklikte ve diğer dağlarda da aynı seviyede yer alıyorlar; ama kutsal kitapta yazdığına göre bu tufan 40 gün yağmur yağması sonucu suları en yüksek dağın 10 arşın üzerine kadar yükseltmiş. madem ki sular bu kadar yükseldi neden dağın zirvesinde daha yükseklerde kabuklar yok da 600 metreden daha az seviyede yer alıyorlar? velev ki bu yağmur en yüksek dağın 10 arşın üzerine çıkardı su seviyesini; dünya küre şeklinde olduğuna göre sular merkezden her yönde eşit yükseklikte olacaktır ve artık suyun akabilecek bir yönü kalmayacaktır, yalnızca yukarı yönde gidebilir o da buharlaşarak, bu mümkün müdür? acaba tufan kutsal kitapta yazdığı gibi tüm dünyayı kaplamamış mıdır? yağmur yağarak oluşan bu tufan adriyatik denizinden 400 km içeride bulunan lombardiya'daki dağlara bu ağır ve suda batan denizkabuklarını getirebilir mi? kendileri gelmiş olsalar 400 km'yi 40 günde gelebilirler mi? ayrıca burada 4 farklı katmanda bulunan kabuklar var, buna göre farklı zamanlarda farklı tufanlar mı olmuştur? yalnızca kabuklarla da kalmıyor, nasıl oluyor da dağların yüksek zirvelerinde büyük balıkların kemikleri de bulunuyor? bu hayvanların denizden bu kadar uzağa tufan tarafından getirildiğine ısrar edenlerin saçmalığı ve aptallığı ortada. birtakım cahiller de tanrı'nın onları bir takım kutsal etkilerle burada yarattığını söylüyor; sanki biz boğaların yaşlarını boynuzlarına bakarak, ağaçların yaşlarını dallarına bakarak ve salyangozların yaşlarını yıl ve ay olarak kabuklarına bakarak anlayamıyoruz. bu kabukların ilahi güçlerin olası etkileriyle orada yaratılmış ve hala yaratılmakta olduğunu söylüyorsanız, böyle bir düşüncenin biraz mantık sahibi bir beyinde yeri olamaz, çünkü geliştikleri yılların sayısı kabuklarında yazılı ve büyükler ile yavrular bir arada görülmektedir. ancak onlar yiyecek olmadan büyüyemez, hareket olmadan da beslenemezlerdi -halbuki böyle bir ortamda hareket etmeleri olanaksızdı."

ressam, heykeltraş, mimar, mühendis; en önemlisi adam bilimadamı abi, bilim adamı. bu adama hayran olmamak elde değil.
iyikalplipsikopat
bitmeyen kimlik karmasasi

dalgalar halinde ara ara depresyona giriyorum ve her defasinda suresi ve etkisi dahada uzuyor 1 tetikleyici miknatis gibi hepsini cekiyor ve sonuc nefret dolu intihar egilimli gece basini yastiga koydugunda uyanmamayi dileyen bir hal

ayni ben 1 hafta oncesine kadar guzel hayaller icindeydi gerceklerden uzakta olsa erdem anlaminda guzel hayallerdi.zengin bir oyuncuyum ve ulkem icin yatirim yapiyor ciftciler isciler icin cabaliyorum, milyarder bir is adami olmusum ve tum cabamla fakirler aclar icin cabaliyorum falan

halbuki suan milyon dolarlarim olsa bile bu sadece anlik gecici bir doping etkisi yapar yeme eglenme zevk icinde yasama ve doyuma ulastiktan sonra ayni yere donme.ne icin yasiyorum?kendim?ailem?sevdiklerim?hicbiri oylesine bos anlamsiz isteksiz ve zoraki

biktigim duygusal karmasalar, vicdanim ve nefretimin surekli yaptigi kavga, sadist arzularimi duzeltme cabam, annemin zavalli her seye kosturmaya calisan bizim icin cabalayan hali, babamin insana adeta tecavuz eden soz hareket ve davranislari, kiz kardesimin odasindan cikmayan gunde 12-13 saat uyuyan anorexiaya yakin zsyiflik hali hepsnden yoruldum.tum.cocukca duygulardan arindim olgunum icimde bulundugum durumu anliyorum

bu yorgunluk ancak nefret dolu dusundgumde veya sadist cinsel seyler dusundugumde gizleniyor ki yorgunlukta bunlarda gecici.sacma sapan bir dongu ve asla bitmiyor

4-5 gun once spora yazilmayi dusunuyordum uygun fiyatli salon bulmustum ki yol param disinda 2 hafta boyunca 50 liram kaldigini ogrendim, daha sonra tiyatroyla alakali bir cest kursta denilebilecek bir sey buldum, katilan insanlara baktim ve onlarin karsisinda ne kadar ezik oldugumu farkettim iste hayal dunyasiyla kendimi uyusturmusken beni bir anda gercek dunyaya donduren shock bu 2 seydi.bu cok acik ben degisemem.bunun icin yoka yakin bir arzum 0 cabam ve 0 a yakin yasam istencim var.kendim dahil her seyi curuyorken gormekte oldukca keder verici ama bu histende uzaklasiyorum.bir anlik cinnet bir anlik cesaret sonum boyle olacak bunu biliyorum.evet fazlasiyla yaptigim devamszligs ragmen bugunde okula gitmedim hep kimligimi sorguluyordum yasam istencimin verdigi yasama tutunma umudu ile ama artik pek umrumda degil bedensel fizyolojik ihtiyaclari karsilamak disinda yasamiyorum ki bu durumun ahirdaki hastalikli curumeye baslamis yari olu bir hayvandan farki yok ve bir cikis yoluda yok hayatta olmak bu kadar aci verici sinir bozucu ve yorucu oabiliyormus meger
AcepeLLa
kül kedisi ne yapsın, kendisini ancak ayak numarasıyla tanıyan bir salağı ...
Zeze
geçenlerde yağmur yağıyor diye otobüsten erken inip ıslandım. baya fazla ıslandım ama nasıl mutlu oldum anlatamam. küçük bi şeyle mutlu olmuşum gibi olsa da hayır bu büyük bi şey. ben istediğim an yağmur yağdıramam, elimde olmayan bi şey nasıl küçük sayılabilir ki ? ben ancak yağmur yağdığında onun keyfini çıkarabilirim. fazlası gelmez elimden. toplumumuzda insanların uğraşarak yapabileceği şeyler büyük sayılırken, ne kadar uğraşırsak uğraşalım yapamayacağımız şeyleri küçük sayma var. mesela birine ev hediye edilse ya da bütün yıl sınava çalışsa ve kazansa sevindiğini görsek büyük şeylere sevindi diye düşünürüz. hayır, bu küçük bi şey. çünkü istenilse ‘bi şekilde’ elde edilir. artık o kadar kavramlarımız iç içe geçmiş ki bunları bile karıştırır olmuşuz. uğraşmadan gelen her şeyi küçük sayar olmuşuz. halbuki uğraşarak elde ettiklerimiz kolay, basit ve küçük. çünkü bizim elimizde... her şey gibi bunların da yerini değiştirmeyi başarmışız, üzgünüm...

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)