cocoma
samünün discordunun olduğunu öğrenince üzülüp bizim ünimizinde vardır belki dedim o ara çaresizlikten burada buldum kendimi, neyse kuraklaşmış bi toprağı sulamaya çalışalım.
themuallim
helllöööö diyerek giriş yapıyorum siteye.🌈
saygıdeğer ikizler'in yazısından ilham alarak buralarda arzı endam etmeye karar verdim. nasılsınız?
ben görüşmeyeli hele hele hele hele antepli oldum arkadaşlar💃
sizinle görüşmeyeli şahsi olarak hayatımda pek de bir şey değişmedi aslında. yine aynı ben, sadece mesleğimi gerçekleştirmeye ve farklı bir şehirde yaşamaya başladım. üç yıllık bir kpss süreci sonucunda 2022 şubatta antep'te bir liseye atandım. bu süreç benim için ilk başta çok zordu. thor'la da konuşmuştuk, maceradan maceraya atladım ilk atandığım zaman😅
öncelikle antep pahalı bir şehir, zaten günümüzde alım gücümüz belli maalesef ama antep'te bu durum ekstra diyebilirim. yemek kültürü bunu en çok besleyen durum bence. daha önce hiç güneydoğu turu yapma fırsatım olmamıştı, kulaktan dolma bilgilerle gittim oraya. çok katmanlı, her tür sosyal statüden insanla karşılaşabileceğin; bilindiği üzere farklı milletleri de çokça barındıran bir yer. aslında bizim için zorunlu hizmet adına ilk başta gelen bölge burası ama sevmek lazım. elbette hem fakültede okurken hem sınava hazırlık sürecinde "her neresi olursa olsun görevimi yaparım" diyordum, diyorduk ama iş bunla bitmiyormuş gerçekten.
bir yandan ev bulmaya çalışıyorum, bir yandan kültüre adapte olmaya çalışırken aynı zamanda mesleğime, öğrencilerime adapte olmaya çalışıyorum. en zoru kesinlikle ev bulmaktı, bu uğurda az kalsın yolum malum evlere düşüyordu dolandırıcılar sağolsun :)
şimdilik 4 aylık bir tecrübem var bu içinde bulunduğum tempoya dair ama okulum çok kötü, semti çok kötü, şartlar çok kötü. güzel olan tek tarafı sanırım çocuklar. ben buraya öğretmeye geldim ama kendim her gün ayrı bir gerçek öğreniyorum. ben onlara matematik öğretiyorum -en azından deniyorum :)- onlar bana kendimi öğretiyor. çok garip. ne olaylar ne olaylar. anlatırım bir gün, çok uzun. şuan çok idealist gidiyorum aslında ama umarım içinde bulunduğum sistem bunu köreltmez. kendime sabır ve daha fazla hoşgörü diliyorum.
velhasıııllll karanlık yollardan geçtik, zehir gibi sular içtik veee tekrar burada buluştuk. öpüyorum kocaman :*
bayhuysuz
burada eskilerden kimler kaldı be sene 2016 zamanlarından yoruma beklerim eski topraklar
ikarus✨
cenazenizin nasıl olmasını isterdiniz? ben mesela çok kalabalık olmasını isterim. yaşadığım o ana kadar hayatıma girip çıkmış herkesin gelmesini isterim. benim hayatıma dokunmuş, beni mutlu etmiş, benim canımı yakmış herkesin... gelsinler benim hakkımda konuşsunlar, benimle ilgili en unutamadıkları anılarını paylaşsınlar, kalbimi kıranlar canımı yakanlar pişman olduklarını ve bana haksızlık yaptıklarını anlatsınlar, hatta üzüntüden kahrolsunlar. keşke şimdi burada olsaydı diye başlayan cümleler kursunlar. bazıları yaptıklarından utanıp cenazeme bile bakacak yüz bulamasınlar, bütün mutlu anlarımda yanımda olanlar bana son görevlerini yapıyor olmanın verdiği buruk bir gururla cenazemin başında olsunlar mesela. şimdi belki "ölmüş gitmişsin, geride kalanlardan haberin mi olacak sanki" dersiniz ama ben gerçekten böyle olmasını istiyorum, ben görmesem de böyle olsun. siz nasıl olsun isterdiniz?
menma
omü kazanan arkadaşlarımı tebrik ederim, değerlendirebilirseniz harika bir şehir ve kampüs sizi bekliyor. sormak istediğiniz her şeyi sorabilirsiniz, burada herkes yardım etmek için ellerinden geleni yapacaktır.
Sanatçı
bu polonyalılardan büyük virus yok, nerde güzel iş var hep polonlar var, eskiden türkler burda iş tutardı, bu polonlar geldiğinden beri türklere güzel işleri kapattılar, bir günlüğüne sebze meyve işine gitmiştim, yeşil kalın yelek giydirdiler, kafamızada değişik birşey taktırdılar, neyse başladık işe ilk saat dilimi sakindi, 2 nci de öyle gitti dedim ben burada işi götürebilirim, neyse son saat dilimine geldik, baktım gıcık bi tane polon şef başımda duruyor, 2 de bi tempo tempo diyor ayar oldum, yok seni eve gönderirim ayakları falan, baktım kavgaya gidecek iş, 3 te molaya çıkıldı dedim o ara bir bahane bulup işi bırakayım hastalık numarası yaptım, 3 te bitirdim işi, işte normalde 12 saatlik iş artık beyin kaldırmıyor bi yerde, zaten polonlara çok ayarım, dahada gitmedim onların şef oldukları yerlere...
Yepisyeni
İyi geceler sanal arkiler
hiçbirinizi tanımıyorum ve bu bana burada rahat olma özgürlüğü veriyor. saçma sapan şeyler yazarsam bu yüzden
bu sefer de beni üzen bir davranıştan bahsetmek istiyorum

değer verdiğiniz birisi sizi kıracak bir davranışta bulunuyor. sonra siz de yapıcı olmak adına bunu iletiyorsunuz. çünkü bana göre doğrusu budur. söylenmelidir ki tekrarlanıp sizi tekrar kırmasın ve birikip istenmeyen sonuçlar doğurmasın. yahut sizi içten içten yemesin. bu sebeplerle paylaşırsınız ve nankörsün cevabını alırsınız. karşınızdaki size ne kadar değer verdiğinden, sizin için yaptıklarından, fedakarlıklarından bahseder. ve hatta lafı hani biz iyiydik, buna mı alındın'a getirir.

İşte bu davranış beni deli ediyor. evet seni seviyorum ve evet bu beni kırıyo. akşam akşam yıllar evelden söyleyemediklerim içime birikti. karanlık sokakta tek yürürken ve ayın güzelliğine hayranlık duyarken duygusallaştım

velhasılı omü dedikodu sakinleri, siz böyle yapmayın. sevenler de alınır
ve bu muhabbetin karşı cinsle olması gerekmez. arkadaşlarınız ve hatta ailenizde de içinde biriktirenler olabilir. olgunca konuşulacak insanlar olmaya çalışalım
sevgiler :)
Beginnerdoctor
ağlamıyorum, lacrimal carunculamın çapının fazlası göz yaşı üretmişim sadece.
(şair burada göz çalıştığını belli ediyor) 😇
iyikalplipsikopat
tam 8 ay gecti

burada ancak bir seyler duzeldiginde paylasim yapacagima dair kendime soz vermistim.iyi ve dogru olmaya dair guzel seyler yazacagimi, sevgiyi, vicdani ogrendigimi, artik iyi dusundugumu iyi oldugumu yazacagimi falan

ama her zamanki gibi hicbir sey degismedigi gibi daha da kotuye gitti, daha cok curudum daha cok kinlendim , daha cok kole gibi ezildim, daha cok kolelestim

ve tum bunlarin ustune, gun sonunda en buyuk basarim intihar etmemek iken lanet domuz babamin salak sacma islerini yapiyor onun bagrislarina, emirlerine susup boyun egiyor, onun benim icin cizdigi kadere itaat ediyor, icimden onu öldurmek kesmek gelse de sadece tamam diyebiliyorum, kucuk bir sey istiyor yapiyorum ama gitmeme izin vermiyor saatlerce hicbir sey demeden onun karsisinda oturuyor, telefon konusmalarini dinliyor itaat ediyorum

hayati boyunca en buyuk zevki insanlari baskalarinin karsisinda asagilamakti, ne zaman babamn bir arkadasyla iletisim kurmak, hatta sadece arkadasinin sesini duymak zorunda kalsam kendimi bir haydut grubundaki seks kolesi gibi hissediyorum, adeta ruhuma toplu tecavuz ediliyor

bir gun tum bunlar bittiginde, kolelikten kurtuldugumda, kimseye itaat etmeyecegim, kimseden korkmayacagim, tamamen ozgur olacagim, kendim ve sevdiklerim disinda herkesi kole olarak gorecegim, hicbir duygumu bastirmayacagim, hicbir seye susmayacagim ve bir gun ozgur oldugumda, son 8-9 yildan beri kendimden nefret etmeme, kole gormeme, daima ezilmeme, asagilanmama, gucsuz ve aptal hissetmeme sebeb olan babamin en buyuk psikolojik acilari cekmesi, yalniz sekilde ruhundaki aciyla ölmesi icin elimden geleni yapacagim

sevdigim 3 insan disinda hicbir seye karsi vicdan, sevgi gibi hislerim kalmadi, her seyle alay edebiliyor, kendiminki dahil her aciya kahkaha atabiliyorum ve icimdeki kin ve delilik her gecen gun daha da artiyor gibi
Nunu 777
bazen diyarbakır ın ayrı bir yer olduğunu düşünüyorum:))tüm türkiye halloween derken burada bayramın ismi "halayloween"😹ve ciddi ciddi partide halay çekiyorlar sjsjsjsj bu ne aşk bu ne ihtirastır aga yawww😹🌹
Le Petit Mami
mami ve alıntı serisi bölüm 2:

"çölde kaybolmak korkutuyor mu seni! bilgeler burada bulmuştur kendilerini. bulmak için kaybolmak gerekir, sen de biliyorsun bunu.

neden çölü tercih eder bilge olmak isteyenler, düşündün mü bunu hiç?

çöl; en sert, en büyük kayayı bile kuma dönüştürür. çünkü kaya değişmek istemez. gündüz sıcaklığa alıştığından gece soğuğu kabullenmez. bu ahmaklığı yüzünden un ufak olur. rüzgar tarafından sağa sola savrulur sonsuza dek.

direnmek her zaman asilce değildir. su nasıl akmayı bıraktığında gücünü kaybediyorsa devletler ve insanlar da değişime ve ilerlemeye karşı koyduklarında un ufak olurlar.

bilgeler çölde anlar dikbaşlı ve katı olmanın ne kadar aptalca olduğunu. "
ordinaryus
burada paylaşan olmamış ya da ben bulamadım.

omü 2019- 2020 akademik takvim
* lisans - önlisans bütünleme uygulayan birimler (tıp,diş,hukuk, veteriner fakülteleri hariç)

http://oidb.omu.edu.tr/sites/oidb.omu.edu.tr/files...

* lisans - önlisans bütünleme uygulamayan birimler (tıp,diş,hukuk, veteriner fakülteleri hariç)

http://oidb.omu.edu.tr/sites/oidb.omu.edu.tr/files...

* lisansüstü

http://oidb.omu.edu.tr/sites/oidb.omu.edu.tr/files...

* tıp fakültesi

http://oidb.omu.edu.tr/sites/oidb.omu.edu.tr/files...

* diş hekimliği fakültesi

http://oidb.omu.edu.tr/sites/oidb.omu.edu.tr/files...

* ali fuad başgil hukuk fakültesi

http://oidb.omu.edu.tr/sites/oidb.omu.edu.tr/files...

* veteriner fakültesi

http://oidb.omu.edu.tr/sites/oidb.omu.edu.tr/files...

* yabancı diller yüksekokulu

http://oidb.omu.edu.tr/sites/oidb.omu.edu.tr/files...

* uzem lisansüstü

http://oidb.omu.edu.tr/sites/oidb.omu.edu.tr/files...

* uzem ebelik lisans tamamlama

http://oidb.omu.edu.tr/sites/oidb.omu.edu.tr/files...

* uzem önlisans / lisans

http://oidb.omu.edu.tr/sites/oidb.omu.edu.tr/files...

* 2019-2020 eğitim öğretim yılı uluslararası öğrenci sınavı (omü-yös) başvuru, değerlendirme ve kesin kayıt takvimi

http://oidb.omu.edu.tr/sites/oidb.omu.edu.tr/files...

psikodok
buraya yazmayalı uzun zaman oluyor yazmak istedim. bu site bana çok güzel dostluklar kattı. ben bu sitede tanıştığım insana memleketimden hediye getirdim, ben burada tanıştığım insanla kampüste oturup dertleştim. ben burada tanıştığım insanla sahilde geyik yaptım. yakın bir zamanda hayatımın sonuna kadar unutamayacağım bir olay yaşadım. bu olay karşısında sesim ve ellerim hiç titremedi, gözlerim buğulanmadı. bunu buraya yazıyorum. çünkü bu olaya burası sebep oldu. hayatınıza bir sürü insan girecek ve girenlerle eş değer nitelikte bir çok insan da çıkacak. doğal seçilim. kalanlar kalır, gidenlere hoşça kal deriz. ben bundan birkaç gün önce birisini hayatımdan uğurladım. bugün ise o kişiyi içimden uğurluyorum. bana kattıkların ve kazandırdıkların için teşekkür ederim. senin gözünde her zaman küçük kalmam dileğiyle...
hoşça kal...
esc
bakalim kimler varmis burada 😀
Uyku
vay be, 1 seneyi bulmuş mu buraya katılalı?
ben şimdi burada büyük küçük harflere dikkat ediyorum ama paylaşımdan sonra hepsi küçük olacağından eminim.
buralar bayağı sessiz...
psikodok
teee geçen sene buraya soru olarak deneme başlığı adında bir sitede yazarlığa başlayacağım konusundan bahsetmiştim. bana o gün bayağı yardımcı olan insanlar olmuştu burada. bir haber vereyim hiçbirinizi ilgilendirmiyor ama. gençler o site tamam hatta ikincisini bile buldum. şu an iki ayrı sitede köşe yazarlığı yapıyorum konu önerilerinizi yine bekliyorum. 😊🤗
yolyordam
orada burada, sosyal medyada gezerken hep denk geliyorum, her gördüğümde sinirim bozuluyor, fenomen saçma sapan sayfalar, bunları takip edenler ''uzun boylu olmayan erkek erkek değildir'' ''sakalı olmayan erkek ne yhaaa'' ''zayıf erkek ıyyy'' ''fakir erkek ne yhaa'' tarzı iğrenç yazılar yazıyorlar, erkeğe her konuda baskı var, 1.60 boylarında gayet de kısa olan kızlar 1.70-1.75 civarı erkeklere kısa diyor dalga geçiyor, nereden geliyor bu cesaret? kendileri hem bakımsız hem çirkin, çoğu makyaj dışında bakım bile yapmıyordur ki bunların çoğu hem kısa hem de kilolu, senin o bodur halinle atıyorum orta boylu ve fit bir adamı eleştirmeye ne hakkın var? kendin nesin ki ne istiyorsun?

kadınlar hep göğe çıkartılıyor, hep erkeklere kriter getiriliyor, uzun boylu olacak, sakalı olacak, erkeksi olacak, malum organı büyük olacak, şunu yapacak şarkı söyleyecek, bunu yapacak kitap okuyacak, yok şair olacak, yok kası olacak yok spor arabası olacak, kadınlara böyle kriter getirildiğini gördünüz mü hiç? ben çıkıp kumral kız ne yhaa diye tweet atsam meriçler ve feministler hemen linç eder, çoğu yağ torbası olmuş ama yüzüne vursan kadın düşmanı olursun. şimdi çok açık bir örnek vereceğim kimse kusura bakmasın, o kadar zırlarlar erkeğin şeyi şöyle olsun böyle olsun, hiç diyen var mı kadının şeyi de güzel bakımlı olsun diye? yok çünkü onlar için olsun yeter, erkekler her an baskı altında ama, bir yönün tam olsa diğer yönüne takarlar.

eminim çoğu kişi artık erkeklere yapılan bu ayrımcılıktan rahatsızdır, sırf abazanlar yüzünden, sırf bunlara yürüyorlar diye boş yere erkekleri aşağılıyorlar, artık erkeklerin sorun yaşaması bile mantıklı değil onlara göre, bir kadın ay tokat attılar diye linç kampanyası başlatsa ülke ayağa kalkar benİm bacima tokat atmişlar diye, ama bir erkek dayak yese yerlerde sürüklense internette yaymaya çalışsa hahaha adama bak ya dayak yemiş eheheheh derler.

sadece egolarına güvendikleri için bu tiplerin çoğu bakımsız zaten, küçücük kız tweet atıyor 1.90 altı erkek değildir yazmasın diye, bunlar kafalarına göre erkeklik belirliyorlar ama biz bir şeyi eleştirsek hemen üstümüze saldırıyorlar, daha ne kadar böyle devam edecek?
and he lived happily ever after
milano'da çalıştığı bir sırada köylüler leonardo'ya (da vinci) bir torba dolusu dağlarda buldukları deniz canlılarına ait kabuklar getirmişler. 1480-1515 yılları arasında bu konuda not defterlerinde yazdıklarından anlaşıldığına göre de cidden adam kendi de dağlara gidip inceleme yapmış, kabuk örnekleri toplamış dağlardan. tabi ilginç bir durumla karşılaştığı için bir bilim adamı merakıyla hipotezler üretip yahut başkalarının ürettiği hipotezleri yanlışlayarak olayı mantıksal çerçevede açıklama gayretine girmiş. genel itibariyle insanlar bu kabukların dağlara nuh tufanı sayesinde geldiğini düşünüyormuş, bazıları da tanrı'nın insanları kandırmak için bir oyun oynadığını denizkabuğu şeklinde taşlar yarattığını aslında onların sadece taş olduklarını söylüyorlarmış yahut cidden denizkabuklarını orada yarattığını. ama bizim leonardo durur mu yapıştırmış cevabı, birincisi demiş: "İlk bulduğumuz kabuklar dağda denizden 600 metre yükseklikte ve diğer dağlarda da aynı seviyede yer alıyorlar; ama kutsal kitapta yazdığına göre bu tufan 40 gün yağmur yağması sonucu suları en yüksek dağın 10 arşın üzerine kadar yükseltmiş. madem ki sular bu kadar yükseldi neden dağın zirvesinde daha yükseklerde kabuklar yok da 600 metreden daha az seviyede yer alıyorlar? velev ki bu yağmur en yüksek dağın 10 arşın üzerine çıkardı su seviyesini; dünya küre şeklinde olduğuna göre sular merkezden her yönde eşit yükseklikte olacaktır ve artık suyun akabilecek bir yönü kalmayacaktır, yalnızca yukarı yönde gidebilir o da buharlaşarak, bu mümkün müdür? acaba tufan kutsal kitapta yazdığı gibi tüm dünyayı kaplamamış mıdır? yağmur yağarak oluşan bu tufan adriyatik denizinden 400 km içeride bulunan lombardiya'daki dağlara bu ağır ve suda batan denizkabuklarını getirebilir mi? kendileri gelmiş olsalar 400 km'yi 40 günde gelebilirler mi? ayrıca burada 4 farklı katmanda bulunan kabuklar var, buna göre farklı zamanlarda farklı tufanlar mı olmuştur? yalnızca kabuklarla da kalmıyor, nasıl oluyor da dağların yüksek zirvelerinde büyük balıkların kemikleri de bulunuyor? bu hayvanların denizden bu kadar uzağa tufan tarafından getirildiğine ısrar edenlerin saçmalığı ve aptallığı ortada. birtakım cahiller de tanrı'nın onları bir takım kutsal etkilerle burada yarattığını söylüyor; sanki biz boğaların yaşlarını boynuzlarına bakarak, ağaçların yaşlarını dallarına bakarak ve salyangozların yaşlarını yıl ve ay olarak kabuklarına bakarak anlayamıyoruz. bu kabukların ilahi güçlerin olası etkileriyle orada yaratılmış ve hala yaratılmakta olduğunu söylüyorsanız, böyle bir düşüncenin biraz mantık sahibi bir beyinde yeri olamaz, çünkü geliştikleri yılların sayısı kabuklarında yazılı ve büyükler ile yavrular bir arada görülmektedir. ancak onlar yiyecek olmadan büyüyemez, hareket olmadan da beslenemezlerdi -halbuki böyle bir ortamda hareket etmeleri olanaksızdı."

ressam, heykeltraş, mimar, mühendis; en önemlisi adam bilimadamı abi, bilim adamı. bu adama hayran olmamak elde değil.
alien
geçen cevahir'leyiz canımız acayip sıkkın ne yapalım ne edelim diye boşluyorduk. cevahir aniden kafasını çevirip; gidek mi la? dedi. ben de olur dedim. neyse, gidcez de uzak amk. nasıl gidecez? gemide deterium yok 2 yıldır bize yakıt getirecek filoyu bekliyoruz. öyle filo dediğime bakmayın, baya yasa dışı bir olay. galaktik vergi memurlarına yakalanırsak hapı yutarız. bu yakıt filoları gezegen gezegen dolaşıp deterium satarlar ucuzdan. biz de onları tercih ediyoruz, öğrenciyiz burada daa. neyse cevahir'in en varoş gezegenlerle iletişimi olduğu için yasadığı taşımacılık gruplarına bize acilen özel bir sivil gemisi göndermelerini istedik. bekliyoruz şimdi. tu bi kontinyıd...
ladylazarus
geçen gün üşümüş bir şekilde eve koşup yatağıma sığındım. dalmışım, bir ara kolumu yorgandan çıkarmışım ki üşüyerek uyandım. o uyku ve uyanıklık hali arasında üşüyen, açlıkla sınanan insanlarla sızladı kalbim. bir şeyler yapılmalıydı, büyümeyi hiç bu kadar istemedim. ertesi gün soğuktan donarak ölen iki askerin haberiyle sarsıldım. diyor ya cansever : ' gülemiyorsun ya, gülmek bir halk gülüyorsa gülmektir, ne kadar benziyoruz türkiye' ye ahmet abi. ' tıpkı böyle işte..
dün gece oğuz atay' ın babama mektup parçasını yeniden okuyup dinledim. ' korkuyu beklerken ' kitabında yer alan bu hikaye, oğuz atay' ı en iyi anlatan parça sanırım. karalama defterime istemsizce kolomon moore' nin sadist kadınlarının arasında venüs' ü yerleştirdim hikayeyi dinlerken.

onun ruhunu kendiminikine benzetmişimdir daima hakkım olmayarak. yıllar evvel bu parçayı okuduğumda sahiden de ne kadar yakın olduğumuzu idrak etmiştim. sonraları daha bir şefkatle öptüm fotoğrafını. ben de babasına kızgın çocuklardan biriydim. büyüdükçe esasında ne kadar benzediğimizi, sahip olduğum tüm güzel duyguları ondan aldığımı fark ettim. en acısı kötü yönlerimin de onunkiyle benzeşiyor oluşuydu benim için. anlayıp, affetmek büyümeye delalet sanıyorum. onu affettikçe mi anladım, anladıkça mı affettim bilmiyorum fakat ilk kez birinin özlemiyle ağladım. benzeşmek her zaman o kadar iyi değil, ikimiz de duygularımızı belli etmek konusunda beceriksiziz, üstelik yabancıymışız gibi büyümüşken ben, her şey daha zor oluyor. babamı çok özlüyorum ve yanındayken içimden geldiği gibi sarılamıyorum ona, ne tuhaf bir duygu. diğer insanları tanıdıkça ona sarılma isteğim artıyor. pamuklara sarılarak büyüyen biri olmama rağmen hiçbir zaman korunmaya ihtiyaç duymadım. yeri geldi kavga ettim, yeri geldi bile bile başımı belaya sokmaktan çekinmedim. tüm arkadaşlarımın karşıma dikildiği o gün dahi eğilmedim. dün o parçayı dinledikten sonra aslında ne kadar küçük olduğumu gördüm. huzur çok farklı bir duygu, yaşamdan mutluluk istemiyorum zira mutluluk bencilce gelmiştir bana hep. mutlu olmak zorunda değilim fakat huzurlu olmak istiyorum. etrafımda benimle ilintili fakat asla bana ait olmayan binlerce sorunun ve insanın arasında çekiştirilirken, gülümsemekle yetiniyorum. kimseye karşı öfke duyamıyorum zira herkes bir yerinden haklı. bağışladıkça kalbindeki yük hafifliyor insanın, son yıllarda bunu adet edindim. karşıma çıkan her insan bir farkındalık bırakıyor ve insanın, salt sahip olmak isteyen, gördükleri ve duyduklarıyla yetinen ucuz bir yaratık olduğu idrakiyle aradığım huzura bir parça sahip olarak devam ediyorum yaşamıma. bir an önce ideallerimi gerçekleştirip izole bir yaşam sürmek istiyorum. bunun için çalışmak güç veriyor bana. bir süredir iş arıyorum fakat ailem buna pek sıcak bakmadığı için, daha ziyade hedeflediğim şeylerin bir kısmını gerçekleştirmek adına para biriktirebileceğim kısa süreli işler bakıyorum. umarım en kısa sürede bu sorunumu da halletmiş olurum.

uzun ve dağınık oldu fakat insan her zaman bu tür şeyler paylaşacak gücü bulamadığı gibi, anlaşılmaya insan da bulamıyor. muhtemelen burada da okunmayacak bir yazı fakat paylaşmak bir miktar da olsa rahatlatıyor insanı.

oğuz atay' ın mektubunu bırakıyor, iyi geceler diliyorum.




işte bütün terakkinizi gördüm ve aslıma rücu ediyorum.

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)