malifalitiko
burası volkanik patlama sonucu terkedilmiş kasaba gibi. toprağı çok verimli ve değerli, fakat o güzel insanların hepsi terki diyar eylemiş görmeyeli
Mehmett63
merhabalar uzun aradan sonra tekrar buradayım fakat şunu sormak istiyorum uzun zamandır arayıp bulamadığım bir arkadaşım vardı inşaat mühendisi merve çok konuştuk burdan ve itiraftan buradaysa yorum yapabilir mi
Taga
omü ye yeni kayıt yaptırdım bölümüm rts. dgs ile geldiğim için muafiyet derslerini seçmem gerekti, iletişim fakültesine gidip, formları doldurup seçtim.bildiğiniz gibi ders kayıtlarını yapmadan uzaktan eğitim alamıyorum. ders kayıtlarını yapmam için de muafiyet derslerimin onaylanması gerekiyor fakat hala onaylanmadı. kısa zaman için de onaylanır dediler bekledim fakat süre uzadı. derslerden baya geri kaldım. sistemin aksaklığı yüzünden ders göremiyorum. lütfen bana rts 1 den bir öğrenci ulaşabilir mi? ve ya biri rts derslerine giren bir öğretmenin iletişim bilgilerini yollayabilir mi?
depresyondayim
yanlış saymadıysam bugün tam 60 gün oldu. hiçbir şekilde evden çıkmadım, şikayet de etmiyordum fakat son bir haftadır ufaktan gelmeye başladılar
Nunu 777
şu sıralar çok kötü bir dönemden geçiyorum. azcık teselli ve şefkate ihtiyacım var. ailenin alınan bir kararda arkanda olmaması ve sana sırt çevirmesi kadar acı bir durum yokk! onların önceliğinin her zaman çocuğunu düşünmek ve onu anlamak olduğunu sanırdım fakat yanılmışım. eğer birgün anne olursam önceliğim daima çocuğum olacak onun düşünceleri ve hayatı..anlamaya çalışmak gerek bazı şeyleri,bunun için çaba sarf etmek misal...bastırılmışlık ve içinde kalmışlık hissi çok zorr!
mimarlique
daha bugünün ilk dakikalarında günün güzel geçmesi için iyi dileklerde bulunmuştum, fakat şuan kapatın gidelim moduna gelmiş durumdayım. ana kampüse çıktım, sınıfa girdik, hoca yanına almış korumalarını herkesi hizaya soktu inceden sınavın nasıl olacağının mesajını vermişti ki 100 soruluk sınav kitapçığını, ve optik kodlamayı önümde bulmam bir oldu. bir kere ben üni hayatım boyunca toplam 100 soru çözmedim, en son lysde yaptığım kodlama apayrı bir sinirimi bozdu, sorulardan zaten bahsetmiyorum, öff yani yaşayasım bile kalmadı, nefes alamaz hale geldim, çıktım bir an önce sahile atmak istiyorum kendimi o da ne dişin önünde bir hanımefendi, tekrardan nefes almaya başladım, kan dolaşımım hızlandı, bir daha görebilmek için rüzgarda dili dışarda savuran köpek gibi kafayı camdan çıkardım, o insanüstü varlığa son kez baktım, kafam allak bullak oldu, adeta kendimden geçtim ama dönemedik bir daha geriye, neyse yaşıyorsak sebebi sensin bil istedim
Ssoryy
boşa zaman geçirmede ustalaştım sadece oturduğum yerden 2-3 büyük sorunumu düşünerek saatleri ve günleri boşa harcayabiliyorum. düşündüğüm vaktin 3 de birini çözmeye harcasam muhtemelen şimdiye kurtulmuştum fakat doğruları bilmek ve uygulamanın arasında dağlar kadar fark olduğundan bu şekilde devam ederim muhtemelen.
Sümsük
dolmakla ilgisi var. bardak taşmalı ki verecek birşeyin olsun. önce kendin suya kanmalısın. bahsettiğim şey bilgi ve yaşam doyumudur. gezip görmek para ezmek önemli fakat asıl doyumu getiren hissi yeterlilik diplomasını alabilmekle ilgili. bu nedir derseniz yaşamınızın toplam zamanının en az yüzde ellisini acı hissiyatı, yüzde on beşini gülme ve geri kalan otuzbeşlik kısmınıda uyuyarak geçirmeniz anlamına gelir. yemekleri ne ara yemeli derseniz bir yandan acı çekerken bir yandan çorbanızı için(acılı mercimek çorbası mmm enfes). hissi doyum öyle bir noktaya gelmeliki şahsında bulunan her su birikintisinin en derinlerine dalıp hayatındaki saçmalığın kaynağını bulman ve onu köfte yapıp yemen gerekiyor. sucukta olabilir kafanıza göre takılın. hani birgün oktay ustada çay içmek yerine paltomu sırtıma giyip(paltom yok yalnız) ağzımda bir sigara (sigarayı çoktan bıraktım) sırtımı güneşe dönerek ölümü beklemeyi, karizmanın dibine vurmuş bir halde başım gökyüzünde, gökyüzü göğsümde, göğsümde büyüyen güneş paltomun üstünde parlarken ölmeyi çok isterdim. çok şekil olurdu be ama ben yine çay içeceğim. güneşli geceler dilerim.
ikarus✨
gözlüğümü çıkardığım zaman bıraktığım belli başlı yerler var. kitaplığın rafı veya aynanın önü gibi. fakat bu sefer her zamanki yere koymamışım. evde şuan yalnız yaşıyor olmam ve 6. 5 derece miyop göze sahip olmam dışında bi sorun yok tabi..
omuluarkadas
yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
kopmaz kökler salmaktır oraya

kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına

İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Mona lisa
fakat ben bütün gayretime rağmen, içinde bulunduğum hayata ısınamadım. bu hayatı anlayamadım.
-alıntıdır.
Le Petit Mami
şu dünyada anlam veremediğim tek şey kibirin, kendini beğenmişliğin genellikle aptal ve cahil insanlara özgü oluşudur. onca bilge insan tanıdım, gördüm, öğrendim fakat hiçbirinin kibirden ve kendini beğenmişlikten haberi bile yoktu. dahası bu insanlar tevazunun dibine vurup sürekli kendilerini eleştirirler, kendilerinden sürekli şikayet ederler, cahilce bir şey dediklerinde en çok onlar kendilerine kızar. büyük bir tezat değil mi ? mami anlamıyor...
thor
usta bir ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış. büyük usta, öğrencisini uğurlamış. çırağına ” yaptığın son resmi, şehrin en kalabalık meydanına koyar mısın?” demiş.

“resmin yanına bir de kırmızı kalem bırak. İnsanlara, resmin beğenmedikleri yerlerine bir çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmeyi de unutma” diye ilave etmiş.

öğrenci, birkaç gün sonra resme bakmaya gitmiş. resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş. üzüntüyle ustasının yanına dönmüş. usta ressam, üzülmeden yeniden resme devam etmesini tavsiye etmiş.

öğrenci resmi yeniden yapmış.usta, yine resmi şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş.

fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını söylemiş.

yanına da, insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını önermiş. öğrenci denileni yapmış. birkaç gün sonra bakmış ki, resmine hiç dokunulmamış. sevinçle ustasına koşmuş.

usta ressam şöyle demiş:

“İlkinde, insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün. hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı.

İkincisinde, onlardan müspet,yapıcı,olumlu olmalarını istedin. yapıcı olmak eğitim gerektirir. hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi.” alıntıdır.
Tanrınınkırılankadehi
llosa bir öyküsünde hiçbir şeyi unutmayan bir adamı anlatır. adını şimdi hatırlayamadığım kahraman doğduğu andan itibaren gördüğü, duyduğu, yaşadığı tek bir şeyi bile unutamaz. herkes bunun tanrı'dan gelen çok özel bir yetenek olduğunu düşünür ve adama imrenerek bakar. adam ise neredeyse her gece dua eder tanrı'ya unutabilmek için. fakat nafile.. hiçbir şeyi unutamaz ve başına gelen bir dizi saçma sapan olaydan sonra kafasını vura vura intihar eder. İşte o hikâyede geçen bir diyalog vardı. kendisine unutamamanın ne kadar müthiş bir yetenek olduğunu söyleyen dostuna şöyle cevap vermişti bizim adam. " tanrı nefret ettiği insanlara öyle yetenekler verir ki, dışarıdan bakan herkes bunu ödül zanneder fakat bu aslında cezaların en büyüğüdür. üstelik bunun nasıl bir lanet olduğunu kimseye anlatamadığı için aslında iki kez cezalandırılmış olur. bu da tanrı'nın yaptığı bir tür espridir!"
bir süredir kendimi llosa'nın kahramanı gibi hissediyorum. hafızam en büyük düşmanım ve ben umutsuzca kafamı vuracak duvar beğenmeye çalışıyorum. tanrım, afedersin ama bu hiç komik değil...
ikarus✨
sokakta bi kedi miyavlıyor. sürekli ama. durmadan. az önce aşağı inip bakındım fakat sanırım beni fark edip miyavlamayı kesiyor. sesinden anladığım kadarıyla yavru ve çok korkmuş. bir türlü tam yerini tespit edemedim. hayvan resmen ayağına çağırıyor ama yanına gidince de korkudan bir yere saklanıyor. bu konuda deneyimli olan @Chiko ve @Eleni yi göreve davet ediyorum... gelin el eleverip şu hayvanı bulalım
ladylazarus
merhaba dedikodu ailesi !

buralarda dolanmayalı çok uzun zaman oldu. burası ne kadar değişmiş geyiği yapmak isterdim fakat hiçbir şey değişmemiş. benim hayatım bir tık değişti diyebilirim. merak etmeyin, ağlamaya gelmedim zira her şey daha güzel. bir süredir yalnız yaşıyorum misal. bunun pek güzel tarafı yokmuş doğrusu ama en azından gece ikiye üçe dek ukulelemle dolanabiliyorum. yeni ve güzel arkadaşlıklar edindim ki benim için en güzeli de bu.

yine bir süredir tegv' e gidiyorum, çocuklarımdan koşup gelip bu yavruma sığındım. allı morlu sevimli gideyim, bugün beni yormasınlar dedim ama bahar ayı çocuklara yaramış, sürünerek eve döndüm. melek gibi olmuşsun iltifatımı da aldım bu arada, bana papatyam diyen minik bir yakışıklı var, sahiden mest oluyorum. dünyayı çocuklara verelim !

ve evet sonunda ukulele aldım. kendime doğum günü hediyemdi fakat sabırsızlıkta bir dünya markası olduğumdan, doğum günümden hayli önce sipariş ettim. bütün gün elimde ukulele, miyavlayarak dolanıyorum dgjfg

başlangıç için uygun gibi, umarım daha güzelleri hepimizin olur !
ladylazarus
çizgi roman siparişim yine stokta bulunmadığı için reddedildi. neyse ki nadir' de aranırken ingilizcesini gördüm ve neden aklıma gelmedi ki ?! diyerek yapışıp aldım. umarım bu kez de hayal kırıklığına uğramam. benim kadar basit zevkleri olan başka bir varlık daha yoktur fakat gelin görün ki bir kitaba ulaşmak için dahi savaş vermem gerekiyor.

ve sevgili oğuz atay, senin gibi yazmak ne kadar zorsa senin için yazmak da o denli zor. '' şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim. '' diyerek, yine senin sözlerinle affına sığınayım. iyi ki kelimelerine dokunmamıza imkan tanımış hayat. hala, neredeyse her gün fotoğrafını öpüyorum. benimki de böylesi bir tedrici intihar !

güzel marmara' nın sözleriyle, bir veda daha sana :

yabancıların en yakınıydın sen !



yolyordam
kadın erkek eşittir fakat kadınlar daha eşittir.
- feministler
ladylazarus
hayatını bok çukuruna çevirip orada debelenirken etrafındaki insanları suçlayan, hiçbir engeli olmadığı halde nasıl yaşamak istediğine ve bu yaşama kimleri dahil etmek istediğine karar veremeyecek kadar aptal olan insanları bir uçağa tıkıp ilk benim keşfetmiş olacağım bir adaya düşürmek istiyorum. cannibal holocaust !

yersiz öfkemin sebeplerinden biri de maus çizgi romanını hiçbir yerde bulamıyor oluşum. adını hiç duymadığım iki siteden sipariş ettim ve bir tanesi bir süre sonra siparişimi iptal etti. umarım diğerinden de aynı sonucu almam. şu yaşamdan tek isteğim bir çizgi roman fakat bulamıyorum ha ? bir de yılbaşında geekyapar' daki pickle rick figüründen istiyorum. dear santa !

yeniden örgüye sardım, kendime bir minnoşluk yapıp atkı öreceğim. bu şarkı da kendisine atkı örmemi bekleyen gelecekteki uzaylı sevgilime ve aptallara gelsin, iyi geceler dedikodu ailesi


ladylazarus
stefan zweig ve o dönemdeki insanlar uçağın icadıyla çok heyecanlanmışlar. zira uçakların, kaosu yaratan sınırları aşıp, ortadan kaldırarak barışı getireceğine inanıyorlarmış. aynı nesil, huzur getireceğine inandıkları o uçakların bombalar bırakıp, ülkeleri yerle bir ettiğine şahit olmuş.

ben de bazen tam olarak böyle hissediyorum, sınırlarımın aşılıp, değer verdiğim şeylerin infilak ettiğine şahit oluyorum.

camus' un aklımdan hiç çıkmayan satırları dönüyor beynimde : '' bir akşam, dalgın dalgın hoş bir kitabı karıştırırken, bir an bile duraksamadan: ' tutkulu ruhların çoğunda olduğu gibi, hayattaki inancının tükendiği an gelmişti. ' cümlesini okudum. bir saniye sonra, cümle içimde bir kez daha yankılanıyordu ve gözyaşlarına boğulmuştum. '' işte tam böyle bir anda, ağzınıza aldığınız bir yudum suyu, yüzünüzü kapatıp, defalarca denemenize rağmen yutamayışınızı nasıl açıklarsınız insanlara ? hıçkırıklarını tayin edemeyecek denli acılarından korkan insanlar bilemez yutkunmanın esasında bir savaş olduğunu. oraya buraya iliştirdiğim cümleleri , bana ait bir defteri yanlışlıkla eline alan insanlardan canhıraş saklamanın aciziyetini nasıl anlatırım ? en mahrem gizlerimi bilecek, benim gördüğüm gerçeği göreceklerini sanırım. oysa tüm mahremiyeti cümleleri olan bir insanın gizlerini kavrayamazlar.

insanların hüzünleri ve mutluluklarının sahteliği ve basitliğiyle afallıyorum, bu yüzden uzun süredir cümleleri yalnızca o an ' öyle söylenmesi gerektiği ' için kuruyorum. karşımda duran insanın ruh halinin bende yarattığı kayıtsızlık düşüncelerimi ve cümlelerimi engelliyor, içinde bulunduğum duruma vereceğim karşılığı yerine getirmeye zorluyorum kendimi. hatta bu bazı zamanlar o kadar suni bir şekilde gerçekleşiyor ki, cümle dahi kurmadan birkaç mimik ve belki bir sarılışla geçiştiriyorum. bu kayıtsızlık bir yandan beni memnun ediyor, gerçekleşmesi adına çabaladığım birkaç hayalim var , zamanımı ve düşüncelerimi bunlar için harcamayı yeğliyorum. bununla birlikte günlerim, her biri bir başka duyguyu yansıtan kendi portrelerim arasında hangisinin ben olduğuma karar vermekle geçiyor. bir sonuca varamıyorum zira hepsi benim. nitekim bu da bir sonuca tekabül etmiyor ve hepsi birleşip yalnızca bir silüet oluşturuyor. her gün görüp, derisinden öteye geçemediğimiz herhangi bir yüz.. herkesin gerçeğini ve acısını taşıyabiliriz fakat kendi gerçeklerimize vakıf olmanın acısını taşıyamayız. insanın kendini salt aynada görebilmesinin sebebi bu sanırım. ' kim kurtaracak beni var olmaktan ' diye fısıldıyor yazar.




aynadakinin çilleri var, benim yok.

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)