YasliBySair
hey gidi yıllar . baştan yazım hataları ve anlam bozuklukları için kusura bakmayın. size 2013 yılında omudedikodu ailesi ile tanışma hikayemi anlatacağım.
o zamanlar zıpkın delikanlıyım. gece arkadaşın biri link attı dedi beni tarif etmişler omudedikodu da dedim neymiş bu. girdim baktım site o zamanlar öyle işlerdi mavi bereli erkek kırmızı tokalı kadın turkuaz bakışlı birey. bakiştığın kesiştiğini yazarları. sonra detaylı siteyi incelerken bir baktım sadece arduz ağacı renkli flari olan kızdan bahsetmiyorlar.
ortada mizah kültür sanat ve daha fazlası var. sonra nasıl oldu hatırlamıyorum radyo yayını çıktı bir anda. girdim baktım şahane sesli müthiş yorumlu canlı ve eğlenceli bir adam müzikler eşliğinde gerçek bı radyo programı yapıyor. mizah ve zeka üst seviyede. çıldırdım yazdım güldük eğlendik. belli bir grup olduklarını anladım. müthiş eğlendim artık kımız renginde kasları olan erkenden daha fazlasıydı benim için omudedikodu.
gel zaman git zaman radyo yayınlarında muhabbet ilerlemeye başladı. bir sabaha karşı biten yayının sonunda beni admin ekledi instadan ve ömürevleri simitparka çağırdı. tanıştık kaynastik. o zamanlar chiko vardı şuan belki nick değişmiştir bilmiyorum. aman allahım nereye düşmüştüm. herkesin sanki yavru ağzı tsirt ü vardı öyle havalı gelmişlerdi bana. zamanla partilerden turnuvalara gezilerden spor müsabakalarına üniversite yıllarımı müthiş bir keyifle yaşamamı sağladılar. sonralarda yollar ayrıldı tabi. kendilerine burdan çok ama çok teşekkürlerimi sunar. şiddetle ve rica ile radyo yayınlarını yapmalarını istiyorum. İyiki hayatıma girdiniz çocuklar.
psikodok
bir firmada 4. yılıma gireceğim. bu dönemki komisyon hesaplarını yapıp herkesin kartına yatırdım. biri bana bu para kadar ne kadar daha kazanmam lazım sizinle evlenebilmek için yazmış. ölür müsün öldürür müsün. zorla beni kurumsal kimliğimin dışına çıkarıyorlar
ikarus✨
cenazenizin nasıl olmasını isterdiniz? ben mesela çok kalabalık olmasını isterim. yaşadığım o ana kadar hayatıma girip çıkmış herkesin gelmesini isterim. benim hayatıma dokunmuş, beni mutlu etmiş, benim canımı yakmış herkesin... gelsinler benim hakkımda konuşsunlar, benimle ilgili en unutamadıkları anılarını paylaşsınlar, kalbimi kıranlar canımı yakanlar pişman olduklarını ve bana haksızlık yaptıklarını anlatsınlar, hatta üzüntüden kahrolsunlar. keşke şimdi burada olsaydı diye başlayan cümleler kursunlar. bazıları yaptıklarından utanıp cenazeme bile bakacak yüz bulamasınlar, bütün mutlu anlarımda yanımda olanlar bana son görevlerini yapıyor olmanın verdiği buruk bir gururla cenazemin başında olsunlar mesela. şimdi belki "ölmüş gitmişsin, geride kalanlardan haberin mi olacak sanki" dersiniz ama ben gerçekten böyle olmasını istiyorum, ben görmesem de böyle olsun. siz nasıl olsun isterdiniz?
bayhuysuz
herkesin vardır içinde yaşattığı başka bir benlik
hapsetmiştir içine gündüz ne kadar göstermese de gece çökünce tutamadığı karanlığa gömülüp kendi içinde yaşar insan o benliği anlatmaz kimseye anlatmak istemez yada
herkese iyi geceler
Denetimliserbest
@artyom 'un herkesin ağzını cart diye ortadan ikiye ayıran kuzeni cartyom
Sümsük
merhaba hepinize. aklımdasın, elim sende, ya ben kimin cebindeyim? neyim ben ha kim.. yağ satarım bal satarım ustam yok kırıklarımı ben onarırım. ya kırılacak bir kolun yoksa, benim saçlarım bana özel, ben yedi milyarla aynı yedi milyardan bir tık farklı ağlarım. herkes güzel ağlar, sende güzel ağlarsın ama farklı. ben gece saçlarını okşayacayacağım küçük kızımın.beni bekler o küçük elleriyle, kimsin sen? ben kimim? saçmalıyorum, al sana itiraf dalga geç istersen. anlamadığın herşeyle dalga geç benim seninle geçtiğim gibi. seçtiğin gibi yürümesini bile bilmezken pabuçlarının rengini. ayakkabı numaran kaç, kaç yıl eskidin bu antika simülasyonda? küçükken ellerin mini minnacıktı. bal vardı ellerimde bir tutam aç gözlüler çaldı. binlerce yıl öncesi, bilmem kaç yıl sonrası, hapsettiler beni küçük şişelere. senin ellerin küçüktü bal tutardın ellerinle, benim bildiğim herkesin elleri küçüktü. sonra çaldılar miniklerin ballarını büyüdü onlar, daha da birşey demem ben. düzenleme yapmadım, tek seferde dilimiz sürçtüyse affola. ha bu arada kimsin sen?
👑 Ef.
yürüyüş ya da koşu yapılırken yazısız herkesin bildiği bir kural vardır. karşı karşıya gelinince hızı daha düşük olan kenara çekilir.
dorttebirhukukcu
2014 yılında henüz 18 yaşında koca bir çocukken çok sevdiğim bir hocamızın ' benim dörttebir hukukçularım' hitabından esinlenerek dörttebirhukukçu olarak bu mecraya giriş yaptım. yolu yarıladığımı sandığımda artık koca bir çocuk değil omuzlarındaki yükleri taşımakta zorlanan küçük bir kadındım. dörttebeşhukukçu olarak buraları terk etme umudunda olduğum şu sıralarda çok düşünüyorum.' - eee sen neler yapıyorsun?' sorusuna verilen ' - okuyorum cevabının ' içinde ne çok mücadele barındırdığını, 'sizin için çalışıyoruz, her şey sizin için, sizin için yaşıyoruz' edebiyatı yapan ailemin neden bir kere 'nasılsın, hiçbir şey senden kıymetli değil'demediğini, yalandan da olsa mezuniyet günümde tebrik beklediğim dayımın ' o cübbe asıl annenin hakkıydı' demesinin kendimi nasıl değersiz hissettirdiğini; lafa geldiğinde arkadaş gibi olduğumuzu iddia edip sadece bütün sıkıntılarını üstüme kusmakla yetinen, kocasının aynı zamanda benim babam olduğunu unutan anneme ne kadar kızgın olduğumu.... herkesin sorunlarla başa çıkabilme potansiyeli aynı değil, şu sıralar içinde bulunduğum psikoloji derdimin çok olmasından değil bunlarla başa çıkamamamdan;kızgınlıklarımı, kırgınlıklarımı ardımda bırakamamamdan... 7-8 yaşındayken annemin kardeşimi eve gelen misafirlere - işte bu benim umudum diye tanıtmasını unutamıyorum mesela, ne için söylediğini hatırlamasam da -senden umudu kestim dediği aklımda... bizim için ne kadar çabaladıklarını, sıfırdan başlayıp ne kadar çok yol aldıklarının farkındayım, hep farkındaydım, 'yok'tan hep anladım. dünyaya gelmeyi ben seçmedim bana bakmaya mecburlar demedim hep yaptıklarının karşılığını vermek için yaşadım, onları hayal kırıklığına uğratmak en büyük korkum oldu, kendi hayal kırıklıklarımı hep sineye çektim. köpek gibi hep bir aferin bekledim. keşke biraz bencil olabilseydim, bu kadar yıpranmaz, güçsüz kalmazdım, belki o zaman 'hiçbir şey benden değerli değil' diyebilirdim. çünkü bir zaman sonra buna kendini inandırmak çok zor oluyor. dönüp baktığınızda hayatınızın 23 yılını ne kadar saçma sapan bir şekilde harcadığınızı, halden anlayan çocuk olmanın omzunuzda koca bir yükle dolaşmak demek olduğunu fark ediyorsunuz... eğer aranızda anne baba olanınız varsa çocuklarınıza sizin projenizmiş gibi davranmayın, başarısız olduğunda nasıl fark ediyorsanız başarılı olduğunda da fark edin; onlar için yaptıklarınızı, vazgeçmek zorunda kaldıklarınızı nimet gibi yüzüne vurmayın ... telafisi güç olabiliyor. size olan siniri, kırgınlığı size olan sevgisini, sizi kırma ihtimalinin korkusunu aşamadığından siz farkına bile varmadan bu hayata ancak ilaçlarla katlanabilecek hale geliyor...
casualman
eskiden yaptığım gibi şuraya azıcık sitem atayım içimi dökeyim. o kadar bıktım ki insanların sahte yaşamlarından ve sahte şeylerden mutlu olup gerçekten gram anlamamalarından boş şeylerle uğraşıp boş bir hayat yaşamalarından diyeceksiniz ki bundan sanane öyle olmuyor işte o iş bizde yaşıyoruz bu dünya da mesela iş hayatımdaki insanlar veya hoşlandığım bir kız illaki birileri sürekli çıkıyor karşıma ve zararını ben görüyorum. hayatta hiç bir zaman yok like takipci kısaca sosyal medya umrumda olmadı başka insanların seveceği şekilde resimler çekinmek başka insanların beğeneceği sözler yazmak başka insanların ilgisini çeken profiller vs vs ha bundan da sanane diyeceksiniz bunca sahtelik içinde insanlar gerçek benliklerini unutmuş ve ben onlara doğru olanla gerçek olanla yaklaştığımda resmen kaçıyorlar saçma bir şekilde. bir kaç örnekle açıklayım geçen bir kadınla tanıştım cidden güzel şeyler hissettim ona karşı sadece dürüst oldum veya başka bir amaç gütmeden kartları mı açık oynadım evime kadar geldi tek düşündüğüm sadece yanında olmak o anki sıkıntısını ona unutturmakdı 1 ay sonra felan başka birisi daha çıktı karşıma ona da gerçek olması gereken şekilde davrandım sonuç 2 sininde en son söylediği casual sen çok iyi birisin deyip konuşmayı kestiler. diğer bir örnek erkek arkadaşım oldu bebelerle samimi olmak güzel bir dostluk kurmak istedim ben ne kadar dürüst olup onlara iyi davrandıysam onlar da bir o kadar kullanmaya çalıştılar beni ve en kötüsü bu anlattığım bu insanların hepsi beni salak yerine koymaya çalıştılar. herkesin dili farklı kalbi farklı konuşur olmuş ne adamlıktan ne insanlıktan anlayan kalmış boş ve sahte dünyalarınız da mutlu olmaya devam edin ben gerçek dünya da gerçek insan aramaya devam edeceğim. lafta bunları arayıp icraat de kendine ızdırap çektirenlerin yanında nasıl duruyorsunuz hala anlayamıyorum anlayamayacağım da. her neyse iyi döktüm içimi her zaman joker kartım oldun iyiki varsın omüdedikodu 😏
çok_karanlık_patron!
İlk defa uzun yazacağım, yanlışım varsa düzeltin.yeni sinema kanunu diye bir halt getirdiler. neye yaradı bilmiyorum. 9 liraya aldığım bilet 14.5 lira olmuş. kampanya ve indirimler kaldırılacak derken mısırı dediler sandım. bilet kampanyaları da kalkmış, üstüne bir de sansür oh. zaten festival filmleri gelmiyor samsun'a. ama ülkeye gelmesi bile artı kültürdü. şimdi teorime geçelim.
yıllardır kardeş kardeşe yaşayan yapımcılar ve dağıtım şirketi birden kavgaya başladı.yok sen mısır satma ben şunu yapmam falan filan. sonra bakanlık el attı,sinema kanunu çıkardı. bu kanun kimim işine geldi? 1)dağıtım şirketlerinin (indirimli biletler kalktı. önceden biletle birlikte çok daha ucuza mısır alabilirdik kalktı. bir bilet bir mısır 20 lira iken, şimdi bir mısır bir bilet ayrı ayrı satılacağı için en az 30 lira oldu)
2)film yapımcılarına (kampanyalar kalktığı için biletlerin fiyatı arttı yani) doğrudan yapımcılara) biletten düşen pay arttı. 5 liradan 7.5 lira oldu.
3)bakanlığın yani devletin (biletten alınan vergi de dolaylı olarak arttı.) sinema kanunundan sonra bakanın neşeyle önümüzdeki yıl 60 milyon olan seyircimizin 100 milyon olmasını umuyoruz demesi bi garibime gitti. devletsin sen devlet. zaten sinemanın %90'ını ögrenciler ve gençler oluşturuyor. sen bunları bile soymak istiyorsun. buradan sana yıllık 10 milyon tl fazla gelse ne olur gelmese ne olur? o para devlet nezdinde hiçbir şey. yani anlayacağınız, bence geçen aylarda sinema sektörü danışıklı bir dövüş yaptı. istedikleri gibi bilet fiyatları arttı. seyirci hariç herkesin işine gelen bir teklif meclisten geçti. ayrıca reklamların azalması kanunu 1 temmuz'da uygulanacakken bu kampanyaların bitmesi tam da bugün başladı.yanlışım varsa bilen arkadaşlar düzeltsin. çünkü çok sinirliyim. haftada 2-3 kere sinemaya giden beni o kadar seven beni küstürdüler. artık gitmem. açar evde korsan izlerim. yıllarca korsan izleyen arkadaşları hep uyardım ama bizi onlar mecbur etti artık.
Zeze
‘zaman’ kelimesi ‘mekan’ dan daha çekici galiba. mekandan ziyade zamana takılıp kalmamız nasıl açıklanır ki başka.
zamanla ilgili ilk derdimiz kendi zamanımızı kabullenmeden, başkasının zamanını boynumuza tasma gibi takıp onun peşinden koşturmak gibi. herkesin aynı zamanda bi şeyleri yaşamayacağını, bunun mümkün olmadığını anlayamıyoruz. bir örnekle açıklamak isterim. fatih sultan mehmet 21 yaşında (bazı kaynaklarda değişiklik gösteriyor) İstanbul’u fethetti. ama erken öldü. bakıldığında hemen hemen ömrünün yarısı. peki 100 yaşında ölecek olsaydı ve 50 yaşında fethetseydi bu denli övülür müydü ? (şu anki genç başarısı) hayır. ama yine ömrünün yarısı. farkı ne ki ? onun kendi hayat çizgisi o. bizimki de başka. ali’nin de ayşe’nin de. peki neden hep bir geç kalmışlık ve yetişememe korkusu ?
bir de diğeri var. o zamana ait hissetmemek. İnsan bir zamana nasıl ait hissedebilir ki ? zaten her an geçmiyor mu ? tıpkı bizim gibi. bana kalırsa bu zamana ait hissetmemek değil, ilk cümlemdekinden kaynaklı bir aldanış. bizi boğan mekan. (mekan = dünya) biz değil birkaç yüzyıl öncesi 15 yüzyıl öncesine de gitsek yine kötülük var, yine samimiyetsizlik var, yine yalnızlıklar, fitneler, fesatlar, olaylaaaar olaylar yani. o zamanki insanlar da eminim eski başkaydı derler. çünkü zaman da tıpkı insan beyni gibi işler. kötüyü gömer unutturur, güzellikleri andırır. eskiden bugüne güzel şeylerin gelmesi de tamamen bundandır bence. yanisi sorun mekanda gibi geliyor bana. her anlamda zamanın peşini bırakalım artık. zaman biziz ve geçip gidiyoruz görmüyor musunuz ?
babayorgun
2013 yılında omüyü kazanmıştım, bu 5 sene biter mi dedim, yabancı bi şehir, yabancı insanlar, tek başıma ne yaparım orda dedim, aradan zaman aktı okul bitti, meğer ben en güzel günlerimi, en iyi arkadaşlarımı samsunda kazanmışım, bir zamanlar yabancısı olduğum şehri şimdi özler oldum. herkesin dediği gibi üniversite en güzel günlerimiz ve yine herkesin yaptığı gibi ben bunu bitince anladım. yazacak o kadar şeyim varki, tüm yaşadıklarıma bi tebessüm bırakıyorum🙂
Zeze
bu yazıya eklemek istediğim şeyler var.
İnsanlar sevdiklerinden kendilerine yapılan şeyleri de küçük sayıyorlar. çünkü zaten yapılması gerekenmiş gibi bir algı var. ama yapılmak zorunda değil. bunun bir sebebi de herkesin kendi yaptığını büyük görmesi. birisine hediye aldığında büyük bi şey yapmış gibi bir havalar. oysa, fikrimin hala arkasındayım, senin yaptığın, yapabildiğin şey küçüktür. İsteyince yapma imkanın var çünkü. ama istediğimiz zaman başkasından kaynaklı bi şeye sahip olamayız.
Zeze
geçenlerde yağmur yağıyor diye otobüsten erken inip ıslandım. baya fazla ıslandım ama nasıl mutlu oldum anlatamam. küçük bi şeyle mutlu olmuşum gibi olsa da hayır bu büyük bi şey. ben istediğim an yağmur yağdıramam, elimde olmayan bi şey nasıl küçük sayılabilir ki ? ben ancak yağmur yağdığında onun keyfini çıkarabilirim. fazlası gelmez elimden. toplumumuzda insanların uğraşarak yapabileceği şeyler büyük sayılırken, ne kadar uğraşırsak uğraşalım yapamayacağımız şeyleri küçük sayma var. mesela birine ev hediye edilse ya da bütün yıl sınava çalışsa ve kazansa sevindiğini görsek büyük şeylere sevindi diye düşünürüz. hayır, bu küçük bi şey. çünkü istenilse ‘bi şekilde’ elde edilir. artık o kadar kavramlarımız iç içe geçmiş ki bunları bile karıştırır olmuşuz. uğraşmadan gelen her şeyi küçük sayar olmuşuz. halbuki uğraşarak elde ettiklerimiz kolay, basit ve küçük. çünkü bizim elimizde... her şey gibi bunların da yerini değiştirmeyi başarmışız, üzgünüm...
ikizler
mutlu geceler gençler. nasılsınız? vize çalışmalarınız daha yeni başlamışken sizde mi şimdiden bıktınız sayfalarca kitaplardan, fotokopilerden. hani diyorlar ya eğer düzenli çalışırsan konular birikmez, vize dönemi rahat edersin diye. bana kalırsa koca bir yalan bu. yine aynı saatlerde çalışıyorsunuz her şeye. çünkü insanın içine işlemiş bir defa vize-final dönemi çalışmak. benim de yarın başlıyor vizelerim. İlk sınav sadece 50'şer puanlık 2 klasik sorunun olduğu babaların babası gibi bir sınav. haftalarca işlenen derslerden, anlatılan onca şeyden sadece 2 şeyi sormak öğrencinin öğrenme seviyesini ne kadar doğru ölçebilir pek emin değilim buna. her ne kadar emin olmasam da not görüntülemede yazacak nottan emin olduğum için düşünceleri bir kenara bırakıp çalışmak gerekiyor. ne çok çalışma muhabbeti yaptım yahu. zaten herkesin kafası derslerle dolmuş. ben başka şeyler de anlatayım. havalar ne de güzel değil mi bu sıralar. aşırı dondurucu soğuklar olmasa da kar maskemi giyebildiğim soğuklar var. ve bu beni ziyadesiyle mutlu yapıyor. normalde sıcakları seven birisiydim eskiden. temmuz ayları en sevdiklerimdi. ama yaşlandıkça daha çok soğuğu sevmeye başladım. hatta bu konudaki ilkem de şu, "soğuğun her yerde çaresi vardır ama sıcağın her yerde çaresi yoktur". soğuk hem insanın içini ferahlatıyor hem zihnini sakinleştiriyor bence. yarimi her ne kadar üşümediğime inandıramasam da üşümüyorum bile. dün gece 3 saat yarimle beraber yürüdük atakum sokaklarında. bir yere gidip oturacaktık normalde ama yarimin yürüyelim demesiyle ben de dünden razı şekilde adım adım gezdik atakum sokaklarını. 2 gündür yurttan da pek çıkmadığım için pek iyi geldi o yürüyüş ama bana pek yetmedi. onun için bir kaç gündür kafamın içindeki bulanıklığı ona bağlıyorum. bugün kahvaltı hazırlarken bile unuttum neden orada olduğumu, sonradan hatırladım. bir de kahve eksikliğim var ki sormayın gitsin. vizelerden sonraki ilk işim bir gecemi bir termos kahveyle komple dışarıda geçirmek olacak. zira buna baya ihtiyacım var gibi. vizenin ilk gününden bu kadar yazdığım yetsin yahu. ben müslüm baba eşliğinde ders çalışmaya devam edeyim. hepinizin vizeleri soğuk bir rüzgar ferahlığında geçsin gençler. allah zihin açıklığı versin... :)
ladylazarus
stefan zweig ve o dönemdeki insanlar uçağın icadıyla çok heyecanlanmışlar. zira uçakların, kaosu yaratan sınırları aşıp, ortadan kaldırarak barışı getireceğine inanıyorlarmış. aynı nesil, huzur getireceğine inandıkları o uçakların bombalar bırakıp, ülkeleri yerle bir ettiğine şahit olmuş.

ben de bazen tam olarak böyle hissediyorum, sınırlarımın aşılıp, değer verdiğim şeylerin infilak ettiğine şahit oluyorum.

camus' un aklımdan hiç çıkmayan satırları dönüyor beynimde : '' bir akşam, dalgın dalgın hoş bir kitabı karıştırırken, bir an bile duraksamadan: ' tutkulu ruhların çoğunda olduğu gibi, hayattaki inancının tükendiği an gelmişti. ' cümlesini okudum. bir saniye sonra, cümle içimde bir kez daha yankılanıyordu ve gözyaşlarına boğulmuştum. '' işte tam böyle bir anda, ağzınıza aldığınız bir yudum suyu, yüzünüzü kapatıp, defalarca denemenize rağmen yutamayışınızı nasıl açıklarsınız insanlara ? hıçkırıklarını tayin edemeyecek denli acılarından korkan insanlar bilemez yutkunmanın esasında bir savaş olduğunu. oraya buraya iliştirdiğim cümleleri , bana ait bir defteri yanlışlıkla eline alan insanlardan canhıraş saklamanın aciziyetini nasıl anlatırım ? en mahrem gizlerimi bilecek, benim gördüğüm gerçeği göreceklerini sanırım. oysa tüm mahremiyeti cümleleri olan bir insanın gizlerini kavrayamazlar.

insanların hüzünleri ve mutluluklarının sahteliği ve basitliğiyle afallıyorum, bu yüzden uzun süredir cümleleri yalnızca o an ' öyle söylenmesi gerektiği ' için kuruyorum. karşımda duran insanın ruh halinin bende yarattığı kayıtsızlık düşüncelerimi ve cümlelerimi engelliyor, içinde bulunduğum duruma vereceğim karşılığı yerine getirmeye zorluyorum kendimi. hatta bu bazı zamanlar o kadar suni bir şekilde gerçekleşiyor ki, cümle dahi kurmadan birkaç mimik ve belki bir sarılışla geçiştiriyorum. bu kayıtsızlık bir yandan beni memnun ediyor, gerçekleşmesi adına çabaladığım birkaç hayalim var , zamanımı ve düşüncelerimi bunlar için harcamayı yeğliyorum. bununla birlikte günlerim, her biri bir başka duyguyu yansıtan kendi portrelerim arasında hangisinin ben olduğuma karar vermekle geçiyor. bir sonuca varamıyorum zira hepsi benim. nitekim bu da bir sonuca tekabül etmiyor ve hepsi birleşip yalnızca bir silüet oluşturuyor. her gün görüp, derisinden öteye geçemediğimiz herhangi bir yüz.. herkesin gerçeğini ve acısını taşıyabiliriz fakat kendi gerçeklerimize vakıf olmanın acısını taşıyamayız. insanın kendini salt aynada görebilmesinin sebebi bu sanırım. ' kim kurtaracak beni var olmaktan ' diye fısıldıyor yazar.




aynadakinin çilleri var, benim yok.
Megalove
herkesin cumhuriyetini kutlarım yaşasın ulu önder mustafa kemal atatürk 🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷
gulmeksanayakisiyor
sadece herkesin okuduğu kitapları okursan, sadece herkesin düşündüğünü düşünürsün.
önemli olan hayata farklı şekilde de bakabilmek.
gulmeksanayakisiyor
bir hayat düşünün dünyada sizden daha mutlu bir insan yok. herşey okadar güzelki herkesin kıskandığı bir sevgiyle baglisiniz birbirinize. her ilişkide olan sorunları yasarsiniz, tüm herşey üst üste gelir artık bir noktadan sonra yaşamin üzerinizde yarattığı baskı baş edilmez bir hale gelir. bu noktada sevdiginiz insan hep yanında destek olur. tamam herşey bitti dediğiniz anda tüm sıkıntılardan kurtuldum derken bu defa biriken bu stresi çeken insanın mutlu olma zamanı gelmisken o insanda artık dayanamaz bu defa tüm mutlu günler sonrasında acı dolu üzüntülü günlere hapis olursunuz. sonra mı işte söylemeye diliniz varmaz , için içinizi yer dahasimi artık gülüşüyle sizi hayata bağlayan insan artık hayatınızdan uçup gitmiştir. ve söz verirsiniz kendinize bir daha başka birisini sevmemeye ondan uzak olsanız da ayrı olsanız da başkasının elini tutamayacak kadar sevmissinizdir. unutmayın insan bir kez sever adı aşk olur kavusanazsa bu defa insanın ruhuna işleyen gerçek anlamda aşka ulaşmış olur. bir kez sevin ve sonuna kadar sevginizin arkasında durabilecek kadar sevginizin arkasında olun.
iyikalplipsikopat

artik kendimi biliyorum

3.5-4 saattir annem ve kiz kardesimle sohbete daldim.hayatin gercekleri gelecek egitim meslek para vs ama hayir bunlar etkilemedi kiz kardesimin bu tembel uyusuk ve hicbir seyi onemsemeyen halinin kendi keyfinden degil babamdan kaynakli oldugunu ogrenmek, annemin ve kizkardesimin eriyen bir halde oldugunu gormek etkiledi.gozlerimin onunde yavas yavas ruhen ve fiziksel olarak olduklerini gormek etkiledi.ugradiklari iskenceyi anlamak acilarini hissetmek etkiledi.annemin gecmiste ugradigi zulmleri haksizliklari fiziksel/zihinsel iskenceleri anlatmasi etkiledi.vicdanimdaki o sizlanmayi hissettim ve bu bana hayatta aradigim amaci anlami bunlarla ilgili motivasyonu sagladi

artik kendimi biliyorum.artik bir kimligim var ruhum var.

kadinlar tarafindan yetistirildim kadin gunlerindeki erkek cocuguydum onlarin konusmalarini dinleyen daima uslu kavgadan uzak utangac saf bir cocuk oldum.aileme sevdiklerime simarir kosar komik yuzler hareketler yapar guler ve guldurmeye calisirdim.

bunlar disinda hayatim boyunca zorbalar tarafindan ezildim.nadiren onlarin arkadasi olup onlarin korumasinda olsamda cogunlukla onlar tarafindan asagilandim ezildim itaat etmeye zorlandim.14 yasindan beri bir aptal ve beceriksiz olduguma inandirildim.bir hayvan gibi tembel itaatkar hale geldim.sadece kactim korktum hayal kurdum.kaba saygisiz yuzsuz insanlardan nefret eder oldum

hicbir zaman bencil olmadim egoist ve havali olmadim.saf iyi cocuktum.kendisini en cok ezenlere bile iyilik yapan cocuktum.12 yasimda ailevi sikintilari 14 yasimdaysa her gunu iskence olan 1 yillik okul ile kimlik karmasasini yasadim asagilik kompleksinide yukseklik kompleksinide doruklarda yasadim.8 yasinda cocugu kendimden daha guclu daha ustun gordugumde oldu kendimi insanligin efendisi gibi gordugumde tum kurtulma cabalarim bosuna oldu tum calisma duzen getirme cabalarim max 1 hafta dayanabildi cunku motivasyonum yoktu benim icin hayat onemsizdi cunku ben onemsizdim.cunku ortada ben yoktu itaatkar tembek zavalli ezik bir hayvan vardi

artik kendimi biliyorum.zorbalikla ezilen iskence goren can cekisen eglenemeyen para sikintisi ceken sevdiklerimi dostlarimi kurtarmaliyim.onlara aci cektirenlere hayal edemeyecekleri acilari vermeliyim.hayir konu psikopatliksa sadistlikse sinirlar yok ahlak yok vicdan yok olamaz olmamali olmayacak.hicbiri umrumda degil kotu insanin aci cekmesinin tek yolu cocugunun gozu onunde olmesiyse eger cocugunu ona elleriyle oldurtmeliyim delirtmeliyim gozlerini her kapadiklarinda her yalniz kaldiklarinda onlara o acilari tattirmaliyim.vicdan ve sevgi sadece iyilere sevdiklerime zorba olmayanlara kaba olmayanlara var kalani kadin cocuk farketmeksizin sabun olsun eritilsin bombalansin uzuvlari koparilsin umrumda degil gram vicdan hissetmiyorum

hayvan gibi zavallica yasadigim bunca senede en degerli seye sahip oldum.guclu bir iradeye.insanlarin ask doktorlari psikologlari ogut veren hocalari oldum korkularimi yendim kuruntularimi alt ettim tabularimi astim.en degerli seye sahibim ayagimin ucunda her gun dahada buyuyen sihirli elmasa sahip asami artik elime aliyorum artik gucluyum artik bir kimlige ruha sahibim

kendimi asla birakmayacagim kendimi 7-8 yildir yaptigim gibi asla salmayacagim.ben sevgi dolu fakirlere zenginlik ezilenlerinse intikamiyim.yillarca ezilenin gecirdigi acimasiz cinnetim ben, intikamlarini en acimasizca alan olacagim.her seyin en iyisine en luksune sahip tutkularini sehvetini tum icinde kalanlari yasayamadiklarini en iyi doyuran biri olacagim.ben buyum ben artik kendimim kendimdeyim.

karakterimi ve arzularimi belirledim artik bir ruha sahibim.iyi biriyim yardim eder iyilik yaparim ama ayni zamanda hak edene gercekten ve gercekten hak edene affedilemez olana psikopatim.sanatci olmak hissettiklerimi hissetirmek veya psikolog olmak herkesin derdine care olmak falan isterdim eskiden ama artik biliyorum hepsinden oteyim bir ustinsanim yillarca izlemis empati yapmis erdemleri sorgulamis kendini yenmis biriyim asla siradan olamayacak kadar siradanliktan cok otedeyim kendimi biliyorum artik bir ruha sahibim
umutsuzvakkka
he birde aklıma gelmişken whatsapp durumlarıma hep bakıyor üstelik bir tanesine bu sabah 06.36 da bakmış sizce özellikle mi bakıyor yani merak ettiği için mi yoksa herkesin durumlarına bakarken öylesine mi bakıyordur 🤔

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)