kebelek
gençler ne alemdesiniz ?? ben eskilerden sayılırım epeydiir yoktum buralarda. dertliyim şu sıralar bir hayli de yorgunum. size bir kaç sorum olacak.. benim sevgilimin cook yakın erkek arkadaşıyla zamaninda bende çok yakındım dedikodu bir yapardık üçümüz beraber çok güzel vakit geçirirdik. üç kişi efsane bı grup olmuştuk. taa ki bu arkadaşımızin sevgilisi olana kadar. artık dostluğumuz bitti. sevgilisinin ona sınırlar koyduğunu düşünüyorum. ve şöyle de bir şey var ki sevgilisi olan kız bana karşı fazla samimi davranıyor. ama benim yakın arkadaşımi elimden aldığı için ben ona sinirliyim. sizce kızın yaptığı davranışlar mantıklı mı ?? yani beni arkadaşımdan uzaklaştırıp kendinden bana yakın olmaz çabası ? bana iki yüzlülük gibi geliyor ?? bu yüzden de o kızı sevmiyorum. ve artık o arkadaşımla da konuşmuyorum. sevgilim de bu konuda arkadaşıyla benim aramda kalmış gibi hissediyor. onu üzmek istemiyorum ama onlarla da yan yana gelmek istemiyorum. yani onlarla buluşmak. ama sevgilim ısrarla buluşursak daha farklı olacağını düşünüyor. off offf belki de bunu okuduğunuz da hiç bir şey anlamayacak yada hiç okumayacaksiniz ama olsun be canınız sağolsun 😂😂 iyi geceler
admiral
arkadaşlar bugün başımdan geçen ilginç bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum. beni canik ilçe milli eğitimden aradılar ve ücretli öğretmenlik için başvurum olduğunu bir yerde açık bulunduğunu gelmek isteyip istemediğimi falan sordular bende şartlarımı sundum kabul ettiler neyse kaydımızı yaptırdık ben dedim bi çalışacağım okula gideyim müdürle görüşeyim okula gittim durumu anlattım müdür beyler toplantıdaymış bekle dediler neyse aradan bi 30 dk geçti bi adam geldi müdür yardımcısıymış elimi uzattım doğru düzgün sıkmadı bile neyse odasına gittik oturduk dedim ben yüksek lisans yapıyorum şu şu günler boşum sizin haberinizde varmış dedim he he falan dedi yüzüme bakmıyor bu arada adam. neyse senin ilk öğretmenlik deneyimin galiba değil mi dedi bende staj yaptığımı bir çok kez derse girdiğimi söylesem de neyse onu ayarlarız ismin neydi he sen bi numara bırak keşke deneyimli olsaydın neyse falan diyo bende çok üstelemedim ilk günden neyse dedim şimdi size soruyorum devlet tecrübesiz istemiyor özel istemiyor ben nerde tecrübe kazanacam kahvehaneye gidip millete ders mi anlatacam anlamadım. geçende isim veriyorum sınav kolejine gittim diyo seni stajer olarak 1 sene çalıştırırız sonra bakarız kaç para verceksiniz dedim para mı? diye güldü adam. o öyle gülünce ben teşekkür ederek çıktım. çünkü ben stajer olmasam bedava çalışcak sırada bekleyen o kadar çok mezun öğretmen var ki. ahh ah...
masabasi123
2,5-3 yıllık bir ilişki düşünün 1 gün bile kavga edilmemiş 2 sene aşkla bakan bir insan sonra başka şehir okul ve arkadaşlar sonra bahane olarak konuşacak konu yok sıkıcıymışım ..mesaj atası yokmuş bana...bu insan o okula girsin diye kahrını çeken ben hak etmeyen yine ben .bir insan nasıl bu kadar değişir ya da ben göremem .dedim yok artık mesajla bu konudan bitirmez diyosun. 1 kere bile aramıyor.yetmiyor sosyal medyada eğlence fotoğraflarını atamıyor diye az da olsa utanç varmış bir bakıyosun seni silmiş sonrada birde bana beddua etme diyor ayrılırken. son sözüm seni vicdanın affetsin..seni kötü görmeyi okadar istiyorum ki ama beddua etmem.
ruhsuzum
sinirler yıpranır, güçlü insanlar buna dayanamaz. bu yıpranış ruhun yenilenmesidir. ne kadar çok direnirsen bu yıpranmaya, o kadar çok yara alır kalbin ve ne kadar çok karşıkoyarsan o kadar geç olur yenilenişin. biraz umut varsa bırakın, o yıpranışlar hepimizin zaferi olacak.
lisbethsalander
çok olmuş yazmayalı 11 ay kadar. çok şey değişti, ben değiştim her şeyden önce. hayat bir anda aklımın ucundan bile geçmeyen şeyler yaşattı. bol sürprizliydi yani. kaşıkla verdi ve kepçeyle aldı canım hayat. öyle bir yere bıraktı ki beni nefret etsem edemiyorum, vazgeçsem geçemiyorum, hatırlasam yapmamam gerekir, sevsem severek unutulmaz. şimdi bir sürü şey için yeni zorundalıklar icat ettim. canımı yanmaktan nasıl kurtarabilirim. kurtaramam öyle değil mi?
acıyı da sonuna kadat yaşayıp tüketmeden kurtaramam.
baymet
burda kimler var bizden var mı bilmiyorum ama arkadaşlar en samimi ortam yine bura geldi bana kimseye anlatamıyorum derdimi hep içime atıyorum suç bende biliyorum ama farkına var ali uzun zaman oldu. artık değişen o kadar çok şey var ki mesela daha fazla küfür ediyorum güldüğümü pek hatırlamıyorum gülüyorum ama arkadaşların espirilerine ayıp olmasın diye amaaan anlatacak çok şey varda siz yinede boş verin
Артем
suan da hic dogmamis olmayi diledigim aksamlardan birindeyim
hello arkadaslar nasilsiniz! ben biraz calkantidayim bana biseyler onersenize ne yapim ben lutfen "git kopruden atla ehe" tarzinda embesilce seyler olmasin ciddiyim :d.oneri istiyorum cunku olumden baska seyler dusunmek istiyorum son zamanlarda cok insan kaybettim. zaten fazla dusunen birisiyim ve isin kotu tarafi artik olunce huzura kavusabilecegime inanmaya basladim bi insanin hayati bu kadar mi bozuk olur onceden insanlari mutlu edebiliyordum hala edebiliyorum gerci ama demek istedigim sey onceden hicbisey yansitmadan,belli etmeden hayatta hic derdim yokmus gibi insanlari mutlu edebiliyordum fakat artik daha fazla icimdeki karanligi tutamiyorum mitinglerde vs dagitilan mesir macununu almak icin barikatlari yikip birbirlerini cigneyenler var ya heh iste tipki o guruh gibi icimdeki butun setleri ve duvarlari yikip geciyor karanligim baya igrenc bi durumdayim bana yardim edin lan aydinlatin karanligimi...(bana ozgu cok garip bi yazi oldu farkindayim :d)
Hissiz
ne garip. önceden kendisi için endişelendimiz, huzuru mutluluğu yerinde mi bir sıkıntısı var mı diye takip ettiğimiz insanları acaba yaşattığını yaşıyor mu diye takip eder olduk. gerçekten garip. eskiden mutlu olmasını kendimden çok isterdim. o mutlu olsun da kiminle olursa olsun. ama şimdi tiksiniyorum kendisinden. böyle nefret eşliğinde. sürünsün. ne eksik ne fazla, yaşattığı hissettirdiği herşeyi yaşasın ve hissetsin. canı her yandığında aklına geleyim. ben o yaptıklarından sonra hiç mutlu olamadım o da olamasin. en sevdiğinden çeksin inşallah. şimdi benim bir insanın hayatının mahvolmasini istemem mi daha kötü yoksa bugüne kadar kimseyi isteyerek üzmemiş, kimseye bir fesatlığı dokunmamış birinin bu raddeye getirilmesi mi.
ruhsuzum
son aylarda kendimden, beni ben yapan şeylerden ne kadar uzaklaştığımı farkettim. kış mevsimi benim ayarlarımı bozdu. daha sinirli bir insan oldum. normalde asla takmayacağım şeyleri taktım kafama. kırdım döktüm. neyse ki kendime geliyorum. özümü tekrar hatırlıyorum ve ne ironiktir ki bunu bi yazı okuduğum zaman farkettim. bu halimin farkında bile olmamam beni korkuttu..
privity
bana bir endüljans lazım yeter bu kadar dünya bana...
dilara
acı çekiyor mudur ? benim gibi kar yağar belki, kapanır bütün yollar. ben susarım, sen dönemezsin sanırım; belki de gerçekten dönemezsin, kar bu, belli mi olur? en iyisi gitme! ne kadar.. geceleri sensiz ve sessiz değerliyken değersiz olman seni unutmak mutlak yaradan içimizdeki sanatcı hiç olmadık ne sen benim ne ben senin hayatımızı değiştirmeden gitseydin daha kolay unuturduk beni unutsanda arada beni özleyeceksin söz ver ...
Carllucas

gün içinde belki de birçok kere karşılaşıyoruzdur ama farkında bile değiliz.. farkında olmadıklarmızın burda yazılarını okuyor, yeri geldiğinde cevap veriyoruz.. garip ama bir o kadar da güzel ..
kittyyy
ananenmle dedem arada kavga ediyor ananem dedemin kulaklarının duymadığını bildiği için sürekli çok konuşuyor dedemin kulaklarını ağrıtıyormuş😌 dedem de bugün bize geldi diyor ki anneme “bu kadın delirmiş, ne dediğini bilmiyor. sürekli bir şeyler zırvalıyor bereket ki benim kızlarımda yok böyle delilik”😕😕 annem de dedemin duymadığını biliyor ya hani diyo baba o kadar emin olma😂😂
pseudo
dün plastik cerrahiye uğradım. doktor tahminimce 3 yaşında olan çocuğun elindeki sargıyı açıyordu.o sırada beni çağırıp yardım etmemi söyledi. bir yandan yardımcı olmaya çalışıp diğer yandan küçük çocuğu izliyordum. son sargı bezini de açınca şöyle bir tepkiyle karşılaştık "aaa parmağımı neden aldın geriye 9 tane mi kaldııııı" annesi dayanamayıp ağlamaya başladı çocuk ise parmağının alınmasına şaşırmaktan başka bir tepki göstermedi çünkü o sırada yapabildiği tek şey annesi ağlamasın diye "canım hiç acımıyor kiiii" demekti.böyle anlarda asla tepkisiz kalamıyorum sanırım bu yüzden ölene kadar profesyonellikten uzak kalıcam
muallim✔
sözüm meclisten dışarı ama bazı erkekler çok iğrençsiniz.. arkadaş cevremin hepsine yürüyor bunu bildiğimi bildiği halde bana da yürüyor..mide bulandiriyor boyle tipler 👊 bi insan bu kadar da maymun iştahlı olmaz ki ayıp be! simdi yoruma bazı kızlarda şöyle boyle diye hiç yazmayın beyler o kızları da biliyoruz biz merak etmeyin
Eleni
efeniim selamlar!

laf söz arasında aklıma geldi bir kaç şey zırvalayayım dedim. "biz çocukken" bundan daha da küçükken yani, tahminen velet iken komşu çocuğunun bilgisayarı değil de atarisi vardı. olmayanların ise hiperaktif manyak bir çocukluğu. İtiraf ediyorum ben atarisi olan şu komşu çocuğuydum ama bu hiçbir zaman çılgın çocukluğuma engel olamadı. ağaç dallarının lades kemiğine benzeyen kısımlarını bulur sapan yapıp millete suikast girişimleri düzenlerdik. kafası gözü dağılan yaşıt veletlerimiz "anneaaağğ" diye ağlayarak eve koştururken biz de yeri gelir kendimizi onlardan biri olarak bulurduk ki namussuzlar az ağlatmadılar. genellikle taş değil de ağaçta yetişen bezelye türevi yeşil yeşil mermilerimiz olurdu. (çok da acıtırdı, ağlatması normal.) o dönemlerde 1 lira yerine 1 milyon vardı, fazla zengindik. sahip olduğumuz 1 milyon bozukluk yerine bir kağıt parçası idi. şimdilerin 50 kuruşu o zamanları 500'ü idi ve kusura bakma 1 liracığım boyut olarak seni gebertirdi. 5 kuruş en küçük para dilimimiz değildi o zamanlar, bizim en küçüğümüz 1 kuruş'tu. şimdilerde 10 kuruştan aşağı alamadığımız sakızları biz 1 kuruş abimiz sayesinde 5 kuruşa 5 tane sakız gelecek şekilde hunharca çar çur ederdik. eskimolarımız vardı bir de! meybuzlarımız yani. çubuğun bitiş kısmına doğru düğüm atar (evet evet düğüm tecrübem buradan geliyor.) ilk bulduğumuz kaldırıma oturarak yol kenarından bulduğumuz avucumuzdan büyük bir taş ile eskimoyu tuzla buz ederek yemeye hazır hale getirirdik. tuzla buz olan meybuzumuz çubuğundan çok pişmiş etin kemiğinden bir çırpıda ayrılışına özenerek tek celsede ayrılırdı. çubuğumuz ayrıldı mı? ayrıldı. attığımız düğümü daha da sağlamlaştırıp en alt köşesine minik dişlerimiz ile bir delik açardık. (dişi dökülmemiş olanlar çok şanslıydı.) sonra hüplet gitsin! her sabah "simiaatçiğğğh" sesleri ile uyanır "anağ anağ varsın çek git şurdan bana bir simit al." şeklinde sızlanırdık. anne yüreği işte, dayanamaz alırdı. düşen susam tanelerine çocukluğumuzu bırakır bir kuşun gelip midesine indirmesine sebep olurduk. bayram harçlığımız vardı, "-dı" diyorum çünkü büyüdükçe "eşek kadar oldun ne harçlığı?" cümlesinin arkasına sığınarak kestiler elimize geçen maaşımızı. İşte o bir zamanlar var olan harçlıklarımız ile her bayram suikast girişimlerimize devam etme amacı güden tabancalar alırdık. (tabii ki de su tabancası değil! bildiğin boncuk boncuk mermileri vardı.) mermilerimiz bittikçe 10 kuruş verip ekstra mermiler alırdık ama renk renk! mavi vardı, kırmızı vardı, mor vardı, sarı vardı, vardı da vardı. ben hep sarıları alırdım, nedendir bilinmez. bir de bu paraların kurban olduğu çatpatlar vardı. belki bilmeyenler, görmeyenler, ilk kez duyanlar, bilip de ismini hatırlamayanlar vardır. bu sebeple bu resim o şahıslara;




İşte bu naçizane bok rengi şey (siz pembe sıçıyorsanız üstünüze alınmayın.) meybuzlarımızı kırdığımız taşlar ile ortalığı duman ederdi. vur bir tanesine ve çat! vur bir daha pat! şimdi ayıktın mı ismi nereden geliyor? aferin. bunlara kafa göz dalan torpiller vardı bir de ama benim kaba etim hiç yemedi onu ateşlemeye. evet tırsaktım. elimden kıymetli misiniz lan? değilsiniz. o zamanlar "inşaata topu kaçtı." denilmezdi. cesur yürekli çocuklardık oğlum biz. "itolit git şuradan alçı kaçır da gel, biz k*çını kollarız." cümleleri eşlik ederdi bize. cidden de korurlardı, ciddili bak. şimdi diyeceksiniz ki "alçı ne alaka be .s" sabretsene evladım. kaç aylıksın sen? o alçıları yere seksek çizmek için kullanırdık. bizim pelinsu'nun ablası vardı hatçe o hep kelebek çizerdi. şimdilerde dudağını büzüştürüp karda yaptığı kelebekler ile meşhur kardeşi. beş taş oynardık lan. çok tatlı taşlar bulurduk, ismi gibi 5 tane. bir tanesini havaya at, yerden bir taş al, sen diğer taşı alamadan havaya attığın taş (tek elinle yapacaksın tabi her şeyi, aynı elinle yani.) düştü mü? öldün çık. bir de koca koca taşları üst üste koyup top ile devirmeye çalışırdık. yakar top vardı ayrıca diğer ismi ile ortada sıçan (yok gerçekten s*çan değil, farenin dayısı olan sıçan). topu tutan can tutmuş olurdu, millet tuttuğu canları başkalarına verirdi, ben vermezdim. neden veriyormuşum! güzeldi be benim çocukluğum. aklıma bunlar geliyor sadece ama bunun bir o kadardan fazlası da aklıma gelmeyenlerde var. çabuk geçti gibi frank.
chen
arkadaşım kahve yapıp getirmiş (canım arkadaşım) ben de çok tatlı bir insan olduğumdan ayıp olmasın diye içtim. artık sabaha kadar tavanı seyredebilirim. benim yerime de uyuyun...
ladylazarus
gece gece aile şerefi'ni kim koydu televizyona ? münir özkul' a mı ağlayayım filme mi bilemedim. şeref yoksunu oktay

- buzdolabı işine girerim, yalnız iki şartım var. birincisi yüzde elli bir hisse benimdir. ikincisi buzdolabının ismi oktay olacak.
- aman fehmi bey sizin oğlunuz bu kadar soğuk mu ?
- doğru söylüyorsun, oktay'a ayıp olacak.

( oktay buzdolapları )
Zeze
‘kahve içer misin bebeğim ?’ dedim. annem ‘hayır, sabaha kadar uyuyamam’dedi. ama ben kuşa sormuştum 😅 kuşa sorduğumu öğrenince de hemen ‘mikrop’ diyor 😅 benim suçum ne ya, anne demedim ki sonuçta 🙄
rst
üniversite günleriniz göz açıp kapayana dek geçecek (şuan bitsin diye can atıyorsunuz) o kadar özlüyorum ki... keşke bir ömür sürseydi, hiç bitmeseydi...
çile şimdi başlıyormuş atanma, iş ailenin beklentisi, hayaller... dolu dolu yaşayın güzel anılar, dostlar biriktirin çünkü yanınıza kalan tek şey onlar...selametle...

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)