nar
mesela şuan depresyondayım ama bunu ifade edip en azından birazcık hafiflemeye bile üşeniyorum
Ssoryy
ekonomi saolsun kötü alışkanlığım kalmadı alkol, sigara, konsol oyunu vs. hepsi gitti. diğer alışkanlıklarım da evrim geçirdi mesela eskiden kitapçıdan kitap alır okurdum şimdi pdf drive dan telegram gruplarından kitap pdf'i arıyorum. bilgisayar telefon falan bozulunca parça siparişi verip kendim tamir ediyorum. boyama, tesisat işlerini de öğrendim baya.umarım yakında hintlilerin doğada ilkel ev nasıl yapılır videolarını izlemek zorunda kalmam
themuallim
sa. yeni yılın ilk gününden merhaba. normalde pozitif kasacaktım ama başka bir şeyden bahsetmeye karar verdim. windsor dükü'nün aşkı için krallıktan vazgeçmesi olayı tekrar önüme düştü twitter'da. çok acayip olay ya, alttaki yorumlarda bile insanlar "hitler hayranlığından o yea, kulp bulmuşlar işte" diye bu durumu kabullenmemişler mesela ama sorsan herkes roma'yı yakıyor ashdjld her neyse, gideyim de çift arkadaşlarıma "bak bence x senin için kraliyetten vazgeçmezdi bi sor..." deyip aralarını bozayım. muhtarlıktan bile vazgeçmeyecek, görev bilinci yüksek arkadaşlarım fav.
ikarus✨
cenazenizin nasıl olmasını isterdiniz? ben mesela çok kalabalık olmasını isterim. yaşadığım o ana kadar hayatıma girip çıkmış herkesin gelmesini isterim. benim hayatıma dokunmuş, beni mutlu etmiş, benim canımı yakmış herkesin... gelsinler benim hakkımda konuşsunlar, benimle ilgili en unutamadıkları anılarını paylaşsınlar, kalbimi kıranlar canımı yakanlar pişman olduklarını ve bana haksızlık yaptıklarını anlatsınlar, hatta üzüntüden kahrolsunlar. keşke şimdi burada olsaydı diye başlayan cümleler kursunlar. bazıları yaptıklarından utanıp cenazeme bile bakacak yüz bulamasınlar, bütün mutlu anlarımda yanımda olanlar bana son görevlerini yapıyor olmanın verdiği buruk bir gururla cenazemin başında olsunlar mesela. şimdi belki "ölmüş gitmişsin, geride kalanlardan haberin mi olacak sanki" dersiniz ama ben gerçekten böyle olmasını istiyorum, ben görmesem de böyle olsun. siz nasıl olsun isterdiniz?
ikarus✨
yılın yarısı bitti. geçen zamandan bir şey anlayan cinli var mı aramızda? şubat ayını daha dün gibi hatırlıyorum ben mesela. ne ara olay temmuza kadar geldi inanın farkında değilim. aman aman nereye geldik bir anda, daha demin evdeydim modundayım şuan
thor
üzerine düşünülmesi gereken binlerce bilim sorusu varken bizim "insanlarımız" hala "kadınlar niye tayt giyer?" diye soruyor. güzel "insanlarımız"a sesleniyorum. beyninizin bu potansiyelini mesela "elektromanyetik kuvvet mi büyük yoksa yerçekimi mi?" gibi soruları çözmeye çalışsanız dünya'ya daha fazla faydanız olur. hem bu hem öbür dünya'ya. yoksa sizin gibilerin amip'ten tek farkı ışık görünce kaçmamanız.
Ssoryy
çalışmamayı seviyorum bu benim için bir yaşam tarzı geçende patron neden çalışmıyorsun bak iş arkadaşlarının hepsi çalışıyor dedi.önce buna bir tokat ve sonra bir tokat da elimin tersi ile.bak elinde bir araba var mesela çalışmıyor hiç mesafe katetmiyor ferari mi geçer yoksa bu arabamı diye sorsam bir şey söyleyemezsin , İşte bu tembellik ve bilinmemezlik beni çekici kılıyor dedim . çalışmayan arabayı ben ne yapayım s*ktir git deyip kovdu beni.
Ceka
arkadaşlar psikoloji bölümü ile ilgili bilgi almak istiyorum mesela akademik kadro sizce yetkin mi? fakültenin yerleşkesinin başka bir yere taşınma durumu var mı ?(atakum olarak biliyorum ) .hangi kaynaklardan faydalanıyorsunuz? ve en çok merak ettiğim çap sebebiyle sosyoloji dersini de alabilir miyim?
Mona lisa
şimdi neden hiçbir şey yapmıyorsun?
raskolnikov sert bir sesle ve isteksizce:
— yapıyorum… dedi.
— ne yapıyorsun?
— İş…
— ne işi?
delikanlı bir süre sustuktan sonra ciddi bir sesle: — düşünüyorum, dedi.

suç ve ceza kitabından alıntıdır.
düşünmek dünyanın en zor işidir.şu cümlelerden sonra buna katılmamak elde değil.fazla düşünmek hem psikolojik hem de fiziksel sorunlara yol açabilir. enerjinizi, hevesinizi kaçırmak gibi bir yeteneği vardır. eğer gereğinden fazla düşünürseniz. diğer bütün işlerinizi engelleyecektir. mesela ben şuan gelecek kaygım ile düşüncelerim çarpıştı ve ders çalışamıyorum. düşünmekten odaklanamıyorum. düşüncelerim beni engelliyor. sınavlardan nefret ediyorum.sınavlar insanları depresyona sokup öldürmek için varmış gibi geliyor. 😬

dorttebirhukukcu
2014 yılında henüz 18 yaşında koca bir çocukken çok sevdiğim bir hocamızın ' benim dörttebir hukukçularım' hitabından esinlenerek dörttebirhukukçu olarak bu mecraya giriş yaptım. yolu yarıladığımı sandığımda artık koca bir çocuk değil omuzlarındaki yükleri taşımakta zorlanan küçük bir kadındım. dörttebeşhukukçu olarak buraları terk etme umudunda olduğum şu sıralarda çok düşünüyorum.' - eee sen neler yapıyorsun?' sorusuna verilen ' - okuyorum cevabının ' içinde ne çok mücadele barındırdığını, 'sizin için çalışıyoruz, her şey sizin için, sizin için yaşıyoruz' edebiyatı yapan ailemin neden bir kere 'nasılsın, hiçbir şey senden kıymetli değil'demediğini, yalandan da olsa mezuniyet günümde tebrik beklediğim dayımın ' o cübbe asıl annenin hakkıydı' demesinin kendimi nasıl değersiz hissettirdiğini; lafa geldiğinde arkadaş gibi olduğumuzu iddia edip sadece bütün sıkıntılarını üstüme kusmakla yetinen, kocasının aynı zamanda benim babam olduğunu unutan anneme ne kadar kızgın olduğumu.... herkesin sorunlarla başa çıkabilme potansiyeli aynı değil, şu sıralar içinde bulunduğum psikoloji derdimin çok olmasından değil bunlarla başa çıkamamamdan;kızgınlıklarımı, kırgınlıklarımı ardımda bırakamamamdan... 7-8 yaşındayken annemin kardeşimi eve gelen misafirlere - işte bu benim umudum diye tanıtmasını unutamıyorum mesela, ne için söylediğini hatırlamasam da -senden umudu kestim dediği aklımda... bizim için ne kadar çabaladıklarını, sıfırdan başlayıp ne kadar çok yol aldıklarının farkındayım, hep farkındaydım, 'yok'tan hep anladım. dünyaya gelmeyi ben seçmedim bana bakmaya mecburlar demedim hep yaptıklarının karşılığını vermek için yaşadım, onları hayal kırıklığına uğratmak en büyük korkum oldu, kendi hayal kırıklıklarımı hep sineye çektim. köpek gibi hep bir aferin bekledim. keşke biraz bencil olabilseydim, bu kadar yıpranmaz, güçsüz kalmazdım, belki o zaman 'hiçbir şey benden değerli değil' diyebilirdim. çünkü bir zaman sonra buna kendini inandırmak çok zor oluyor. dönüp baktığınızda hayatınızın 23 yılını ne kadar saçma sapan bir şekilde harcadığınızı, halden anlayan çocuk olmanın omzunuzda koca bir yükle dolaşmak demek olduğunu fark ediyorsunuz... eğer aranızda anne baba olanınız varsa çocuklarınıza sizin projenizmiş gibi davranmayın, başarısız olduğunda nasıl fark ediyorsanız başarılı olduğunda da fark edin; onlar için yaptıklarınızı, vazgeçmek zorunda kaldıklarınızı nimet gibi yüzüne vurmayın ... telafisi güç olabiliyor. size olan siniri, kırgınlığı size olan sevgisini, sizi kırma ihtimalinin korkusunu aşamadığından siz farkına bile varmadan bu hayata ancak ilaçlarla katlanabilecek hale geliyor...
casualman
eskiden yaptığım gibi şuraya azıcık sitem atayım içimi dökeyim. o kadar bıktım ki insanların sahte yaşamlarından ve sahte şeylerden mutlu olup gerçekten gram anlamamalarından boş şeylerle uğraşıp boş bir hayat yaşamalarından diyeceksiniz ki bundan sanane öyle olmuyor işte o iş bizde yaşıyoruz bu dünya da mesela iş hayatımdaki insanlar veya hoşlandığım bir kız illaki birileri sürekli çıkıyor karşıma ve zararını ben görüyorum. hayatta hiç bir zaman yok like takipci kısaca sosyal medya umrumda olmadı başka insanların seveceği şekilde resimler çekinmek başka insanların beğeneceği sözler yazmak başka insanların ilgisini çeken profiller vs vs ha bundan da sanane diyeceksiniz bunca sahtelik içinde insanlar gerçek benliklerini unutmuş ve ben onlara doğru olanla gerçek olanla yaklaştığımda resmen kaçıyorlar saçma bir şekilde. bir kaç örnekle açıklayım geçen bir kadınla tanıştım cidden güzel şeyler hissettim ona karşı sadece dürüst oldum veya başka bir amaç gütmeden kartları mı açık oynadım evime kadar geldi tek düşündüğüm sadece yanında olmak o anki sıkıntısını ona unutturmakdı 1 ay sonra felan başka birisi daha çıktı karşıma ona da gerçek olması gereken şekilde davrandım sonuç 2 sininde en son söylediği casual sen çok iyi birisin deyip konuşmayı kestiler. diğer bir örnek erkek arkadaşım oldu bebelerle samimi olmak güzel bir dostluk kurmak istedim ben ne kadar dürüst olup onlara iyi davrandıysam onlar da bir o kadar kullanmaya çalıştılar beni ve en kötüsü bu anlattığım bu insanların hepsi beni salak yerine koymaya çalıştılar. herkesin dili farklı kalbi farklı konuşur olmuş ne adamlıktan ne insanlıktan anlayan kalmış boş ve sahte dünyalarınız da mutlu olmaya devam edin ben gerçek dünya da gerçek insan aramaya devam edeceğim. lafta bunları arayıp icraat de kendine ızdırap çektirenlerin yanında nasıl duruyorsunuz hala anlayamıyorum anlayamayacağım da. her neyse iyi döktüm içimi her zaman joker kartım oldun iyiki varsın omüdedikodu 😏
psikodok
hayatımda artık farklı bir şeyler olsun tek düzelikten çıksın istiyorum mesela öleyim
bimecnun
jean valjean kurgusal bir karakter ve victor hugo'nun 1862 romanı sefiller'in baş kahramanıdır. ve bunu sefiller kitabını okuyanlar iyi bilir.bu zatı muhterem aç kalan yegenleri ölmesin diye bir ekmek çalar ve hapse düşüp 19 yıl kürek mahkumu olur .böylece olaylar başlar .roman biterken insan düşünüyor bu doğru yoldan ayrılmayan adamın yaptığı iylikleri söylememesi neden? romanın sonunda o da açıklanıyor ve iyilikler diyor karşılığını bu dünyada bekliyerek yaptığım şeyler değil diyor.gerçekten de öyle yani insan iyilik yapıyorsa içinden geldiği için yapmalı tabii bu içine konulmuşsa ama bu günümüzde de oluyor mu yani mesela tamam ekmek çalanlar o kadar uzun süre hapse atılmıyor ama iyilik yapanlar bunu söylemiyor mu veya bir yerlerde paylaşmıyor mu ? veya iyilik yapanlar gerçekten iyi olarak mı görülüyor yoksa enayi yerine mi konuluyor? düşündürücü .en iyisi iyilik yapmak ama karşılığını bu dünyada beklemeden mesela kimse göremesede yaralı bir kediye bakmak gibi veya sırf sokakta ihtiyacı var diye düşündüğün insana cebinde ki son 10 tl yi vermek gibi , velev ki o insan dilenciliği meslek edinmiş olsa bile . sonuçta elimizde temiz kalan pek az şey kaldı iyi ve adaletli olmak gibi .
ogretmenbey18
bizler hasretin kitabını yazarız.
biz yazarak yaşayanlar...
kendimizi kelimelerimizden tanırız. mesela ben " özlem" kelimesini daha nadir kullanırım.
çünkü 'hasret' var...
bir de nazım'ın bir sözü var nerede duysam yerimden sıçrarım:
"herkese selam; sana hasret..
@ogretmenbey18
Zeze
İnsanlar robot değil ki. mesela edebiyattan gerçekten anlayan illa enstrümantal müzikleri sevecek diye bi şey yok. starbuckstan kahve içen ferdi tayfur dinleyemez diye, yalnız başına dolaşmayı seven kalabalıkla eğlenmeyi sevemez diye. çaya bayılan kahve içemez diye bi şey yok. kategorilendirmeye gerek yok yani. İnsanlar birbiriyle alakasız onca şeyi sevebilir. mesela ben gabriel garcia marquez okuduktan sonra hakkı bulut dinliyorum. kime ne 😉
Zeze
ben hiçbir şeyin cimrisi olmadım, beğendikleri eşyalarımı arkadaşlarıma vermişliğim çoktur. amaaa söz konusu kitap oldu mu bana bi şey oluyor. arkadaşım okuyacaksan ver parasını al oku yaa ! ben yeri geliyor yemeğimden kısıp alıyorum o kitabı. İçinde çizdiğim yer var not aldığım yer var. neden içimi birileriyle paylaşayım ki 🤦‍♀️ bakın hadi alır yakın zamanda getirir amenna. mesela komşu kızının ödevi varmış, annesi bana sordu bulamadım diye. verdim, 1 hafta geçmeden geldi. böyle olsun canımı ye. 1,5 yıl önce vermişiz birine kitap, geçen gün bir şeye bakacaktım aradım yok. hala getirmemiş. ya bi kitabı 1,5 yılda okuyamıyorsan ne diye götürüyorsun ? önemsiz işte onun için. İnanın okurken kapağı bükülmesin diye çaba sarfederim ama birine veriyorsun kapağı bükülmüş geliyor. eeee ben kendim özenirken, benim kitabıma özenmeyene neden kitap veriyim ? bi manyak ben olamam yaa, nolur sizden birileri daha böyle olsun 😅 (yazıyı baştan bi okudum da ne sinir olmuşum be 🤦‍♀️)
ikizler
saatler 23:00'ı gösterdiğinde yurduma daha yenice girdim. o saate kadar kütüphanede kalmak beni acıktırmıştı doğrusu. yurdumun en sevdiğim özelliği gelmişti aklıma kütüphaneden çıkarken. bir mutfağımız vardı ve biz istediğimiz saat istediğimiz şeyleri pişirebiliyorduk. sırf bunun için yurttan birkaç durak önce inip ekmek aldım. menemenimi hazırlayıp yemem yarım saatimi aldı. menemenimden arkaya da bir demlik çay kaldı. ben de kapattım tüm ışıkları. kendi başıma bir çay içeyim biraz da sohbet edeyim dedim. normalde bu saatler kahve içmeyi en çok sevdiğim saatlerdir. ama inanırmısınız daha 2 aydır ağzıma kahve koymadım. nasıl becerdim bunu ben de pek anlayabilmiş değilim. sanırım güneşin batışına, geceki yelin esişine hasret kalınca insanın aklına ne kahvesi geliyor ne de başka bir şey. son sıralar baya hasretlik çekiyorum sanırım. balkonomu özlüyorum mesela. şu mutfak olayını sanırım bir tek bana özel bir balkonla değişebilirim. kahvemi özlüyorum. her yudumumda içime işleyişini. yazmayı özlüyorum. elime klavyeyi aldığım anda sonu kocaman bir gülümsemeyle biten yazılar yazmayı. okumayı özlüyorum. okuduklarım azaldığı için üzülüyorum. bazen hayal ediyorum. gün 26 saat olsa da çalışmak zorunda olduğumuz saatler aynı kalsa ne olurdu diye. bence çok güzel olurdu ama o 2 saatimize de göz dikeceklerine adım gibi eminim. güzel olan şeyler varken neden o güzel olan şeylerin yerine korkuları, umutsuzlukları, çırpınışları koyarız onu da anlamıyorum. bir akışa bırakma meselesi bence. bir akışa bıraksak kendimizi her şey güzel olacak ama... 6. bardağım da bitip, eylem ablamız son şarkısını söylemeye başladıysa başka şeylerin vakti gelmiş demektir. hepinize mutlu geceler gençler. rüyalarınız bir kocaman gülüşlü görüşürüz busesi kadar güzel olsun...
ikizler
mutlu geceler gençler. nasılsınız. bu yazıyı yazmak için 3. denememizi yapıyoruz şu anda ömürevleri sahilindeki iskelede. her seferinde yazmaya başlıyoruz ve yurtlarımızın kapanma saati geldiği için yurtlarımıza geri dönmek zorunda kalıyoruz. ama bu gece kararlıyız. bu yazıyı yazıp yolla gitsin butonuna basacağız. yazının başından beri 1.çoğul şahıs ile yazıyorum, fark etmişsinizdir illa ki. çünkü bu yazıyı, size taa ilk dikkatimi çektiği günden beri anlattığım, sonra hayatıma girmesiyle kalbimin sultanı olan hanımefendi ile yazıyoruz. şaka maka tam 1 yıl 4 ay olmuş hanımefendinin hayatıma girmeyi kabul edişi. zaman çok hızlı akıp gidiyor gerçekten ama bu hızla akıp giden zamanın içinde hızla artıp çoğalan şeyler de oluyor. aşk gibi, bağlılık gibi, mutluluk gibi, huzur gibi. eğer gerçekten hayallerinizdeki kadını hayatınızın bir parçası yaptıysanız dünya çok farklı bir hal alıyor. herhangi bir sözünü bile delicesine seviyorsunuz mesela. bir bakışına kurban olacak seviyeye geliyorsunuz. gününüzün herhangi bir saniyesinde size bir defa gülümsemesi tüm modunuzu değiştirebiliyor bir anda. bazen telefonu alıyorum elime. üstte bir mesaj olarak ismini gördüğümde bile öyle mutluluk doluyor ki içim. bunları ne kelimelerle ne de başka bir şeyle anlatabiliyor insan. uzayıp giden sohbetlerin, birlikte dinlenen şarkıların, adım adım yürünen yolların, sessiz sedasız izlenen yıldızların, birlikte dalınan hayallerin, gündüzünde olduğu gibi gece de rüyalarına gelmenin, bir kitabı beraber karıştırmanın, aynı şeyler uğruna beraber savaşmanın ve daha bir çok şeyin en güzel halini yaşıyorum yanımda duran, içimi aşkıyla dolduran hanımefendiyle. her ne kadar kelimelerle anlatamıyorum desem de insanın anlatmaya başladı mı durası gelmiyor hiç. size son bir şey daha söyleyeyim dostlarım. hayatınıza hayat olacak kadınları/erkekleri delicesine sevin. hayat karşılıklı yaşanan bir aşkla gerçekten çok güzel bir hal alıyor. ahh yahu. biz bu sene baya yoğunuz. bu sene son senesi olan bir ikizler var karşınızda. hazırlık ile başlayan serüven 5.yılında son buluyor artık. tabi son yılımızda şöyle samsunun tadını çıkaralım, gitmediğimiz yerlerine gidelim, yapamadığımız şeyleri yapalım desek de önümüzde koca bir engel var. kpss. evet her son sene öğrencisi gibi ben de kpss çalışıyorum. hem de deliler gibi. normalde ders çalışmaya karşı olan ikizler şimdi biricik yarine kavuşabilmek için delicesine ders çalışıp gün sayıyor. kitaptaki sayfaları 30'ar 40'ar çalışıp çalışıp bırakıyor arkasında. benim bir huyum var. bir şeye motive oldum mu ondan başka şeyleri görmüyor gözüm. elde edesiye kadar çalışıyorum. ama bu uzun süreli bir maraton olduğu için diğer şeyleri de ihmal etmiyorum. gezginle yolculuklarımız, okuduğumuz kitaplar, yarimin yanında ve kelimelerinde huzur bulmam ve daha bir çok şey. siz de dua edin de bir an önce, hayırlısıyla kavuşayım hayallerime. şimdi iskelede otururken de eğlendik baya. ben yazarken yarim çayımı tutuyor. bey içer misin diye soruyor. ben de gülüp, allah razı olsun hanım deyip içiyorum çayımı. pastoral bir hikayeyi canlandırıyor gibiyiz adeta, hoş gülüşler arasında. ben uzun zamandır yazmayınca yine uzattıkça uzattım sanırım. aslında yazacak daha da şeyler vardı. neyse yahu daha sık uğrarsam bu sorunu çözeriz sanırım. hepinize mutlu geceler dostlarım. rüyalarınızda sizin hayatınız olacak yarlerinizi görün. bize de dua edersiniz hem... :)
Vuralxo3
kız instaya mini şortlu foto atmış altına da courage 💪🏻 yazmış.. ben mini şortla foto atamazdım mesela yemezdi büyük cesaret burdan hepbirlikte tebrik edelim 👏🏻👏🏻👏🏻
Zeze
geçenlerde yağmur yağıyor diye otobüsten erken inip ıslandım. baya fazla ıslandım ama nasıl mutlu oldum anlatamam. küçük bi şeyle mutlu olmuşum gibi olsa da hayır bu büyük bi şey. ben istediğim an yağmur yağdıramam, elimde olmayan bi şey nasıl küçük sayılabilir ki ? ben ancak yağmur yağdığında onun keyfini çıkarabilirim. fazlası gelmez elimden. toplumumuzda insanların uğraşarak yapabileceği şeyler büyük sayılırken, ne kadar uğraşırsak uğraşalım yapamayacağımız şeyleri küçük sayma var. mesela birine ev hediye edilse ya da bütün yıl sınava çalışsa ve kazansa sevindiğini görsek büyük şeylere sevindi diye düşünürüz. hayır, bu küçük bi şey. çünkü istenilse ‘bi şekilde’ elde edilir. artık o kadar kavramlarımız iç içe geçmiş ki bunları bile karıştırır olmuşuz. uğraşmadan gelen her şeyi küçük sayar olmuşuz. halbuki uğraşarak elde ettiklerimiz kolay, basit ve küçük. çünkü bizim elimizde... her şey gibi bunların da yerini değiştirmeyi başarmışız, üzgünüm...

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)