YasliBySair
hey gidi yıllar . baştan yazım hataları ve anlam bozuklukları için kusura bakmayın. size 2013 yılında omudedikodu ailesi ile tanışma hikayemi anlatacağım.
o zamanlar zıpkın delikanlıyım. gece arkadaşın biri link attı dedi beni tarif etmişler omudedikodu da dedim neymiş bu. girdim baktım site o zamanlar öyle işlerdi mavi bereli erkek kırmızı tokalı kadın turkuaz bakışlı birey. bakiştığın kesiştiğini yazarları. sonra detaylı siteyi incelerken bir baktım sadece arduz ağacı renkli flari olan kızdan bahsetmiyorlar.
ortada mizah kültür sanat ve daha fazlası var. sonra nasıl oldu hatırlamıyorum radyo yayını çıktı bir anda. girdim baktım şahane sesli müthiş yorumlu canlı ve eğlenceli bir adam müzikler eşliğinde gerçek bı radyo programı yapıyor. mizah ve zeka üst seviyede. çıldırdım yazdım güldük eğlendik. belli bir grup olduklarını anladım. müthiş eğlendim artık kımız renginde kasları olan erkenden daha fazlasıydı benim için omudedikodu.
gel zaman git zaman radyo yayınlarında muhabbet ilerlemeye başladı. bir sabaha karşı biten yayının sonunda beni admin ekledi instadan ve ömürevleri simitparka çağırdı. tanıştık kaynastik. o zamanlar chiko vardı şuan belki nick değişmiştir bilmiyorum. aman allahım nereye düşmüştüm. herkesin sanki yavru ağzı tsirt ü vardı öyle havalı gelmişlerdi bana. zamanla partilerden turnuvalara gezilerden spor müsabakalarına üniversite yıllarımı müthiş bir keyifle yaşamamı sağladılar. sonralarda yollar ayrıldı tabi. kendilerine burdan çok ama çok teşekkürlerimi sunar. şiddetle ve rica ile radyo yayınlarını yapmalarını istiyorum. İyiki hayatıma girdiniz çocuklar.
Doctorwhoo
sizlere samsuna ilk geliş anımı anlatayım. samsuna yapısal olarak çok zıt bir ilden gelmiştim. bir akdeniz şehri. kasıtlı olarak kazanmadım, farklı bir il hedefliyordum. neyse bir yandan da korkuyorum samsun nasıl bir yer diye. samsuna dersler başlamadan 2 hafta önce geldim. ne dersler başlamış ne tanıdığım kişiler var, yapayalnızım. karadeniz yurdunu kazandım bide, yorumlarda daha önce hakkında bi ton kötü yorum okudum. yurda yerleştim 6 kişilik oda, nereye düştüm ben diye bir korku sardı. İlk 2 hafta kabus gibi geçmişti. şehre uyum derken. şimdi ise samsunu özler, yeniden acaba ne zaman dönebilirim der oldum. yurda da alıştık. İlk günler hiç unutulmuyor sanırım.
ikarus✨
yılın yarısı bitti. geçen zamandan bir şey anlayan cinli var mı aramızda? şubat ayını daha dün gibi hatırlıyorum ben mesela. ne ara olay temmuza kadar geldi inanın farkında değilim. aman aman nereye geldik bir anda, daha demin evdeydim modundayım şuan
mistletoe🍃
"...tut elimden küçüğüm, bir yolculuğa çıkacağız seninle.
nereye gideceğiz peki?
nereye gittiğimiz attığımız adımlarla şekillenecek...
ama nereye varacağız merak ediyorum ben.
o meraki yürüdüğümüz yollara, arkamizda bıraktığımız ayak izlerine sakla...
gitmek zorunda miyiz sahiden?
unuttun mu sen istemiştin gitmeyi? simdi vazgeçmek olmaz.
evet istemiştim.
tut elimden, pişman olmamak için tut bugünden..."
sessizleşti, sakinleşti. onla düşünce, onca ses nereye gitti merak ediyorum. bir yerlerde yine yakip yikmak için doğru zamanı kollayarak saklanıyor mu? dindi mi o firtinalar, o yagmurlar sahiden? yine bir sokagin köşesinde karsima dikilirler mi? hesap sorarlar mi benden. niyetlerim tanidik, adimlarim tanidik, yol tanidik. asla sonunu görmedim, göremedim. korkaktim, gucsuzdum... simdi farkli miyim? bir gun derin bir nefes alir miyim?
ylmzyldz0
bütün dünyanın tuvalet pisliği nereye gidiyor lan dünyanın çekirdeğin de felan mı eritiyorlar napıyorlar 🤷🏻‍♂️
Forseti
Mona lisa
apartmanın giriş katında iki tane teyze oturuyor. karşılıklı daireleri var. hani şu dizilerde filmlerde falan gördüğünüz meraklı herşeyi soran, bilmek isteyen teyzeler var ya işte tam onlardan. yaşlı kadınlar herhangi bir saygısızlık yapmak istemiyorum. annemde uyarıyor yanlış bişey söylemeyeyim diye. ama artık gerçekten rahatsız ediyorlar. bütün apartmanı sorguya çekiyorlar. kapıdan içeri girdiğin an kapıyı açıp '' nerden geliyorsun'' diye soruyorlar. ailevi özel şeyleri bile öğrenmeye çalışıyorlar. sabah çıktın nereye gittin. geç kaldınız. bu saatte nereden geliyorsunuz gibi sorgu sual. bir bilgi öğrendiler se bütün apartmana komşulara söylüyorlar. gece 3 te çıksak ondan bile haberleri var. bütün apartman rahatsiz artık.yaşlılık mı insanları böyle yapıyor, karakterleri mi böyle anlamadım. daha önce karşılaşmadığım türden insanlar. keşke herkes kendi hayatı ile meşgul olsa, üstüne vazife olmayan şeylere burnunu sokmasa ne güzel olurdu. anlayışlı olmak her insana nasip olmuyor malesef.
Mona lisa
bu gençlik nereye gidiyor modundayım, oturup insanları izliyorum. 70 yaşında teyze gibiyim bugün.
oturdum, bunu düşünüyorum şuan evet. nereye gidiyor bu gençlik?
Zeze
dostoyevski insanın bazen gidecek yeri olmaz diyor. olmadığını daha güzel ifade ediyor aslında o ama ben şu an kitabı elime alıp bakmaya üşeniyorum. aslında gidecek yerimin olup da gitmeye üşendiğim gibi. ben de gidecek yerin olmadığından bahsedebilirdim ama şu an dostoyla farklı yerden bakıyoruz bence. İçe dönük düşünüyorum ben, bir ben var gidecek yer olarak. ama o kitaptaki karakterin kimsesi olmamasından bahsediyordu. ben de onunla aynı açıdan baksam şu an benim de gidecek yerim yok derdim. hem bu saatte nereye gidilir ki ?
iyikalplipsikopat
psikopatligi hissetmek

son 1 haftadir yasamdan umudumu kestim ve ileride hicbir sey olamayacagima hicbir seyin duzelmeyip tam tersine daha kotu gunlerin gelecegine her sey duzelse bile normal insanlarin yasam istenci seviyesine ulasmayacagima ikna oldum

umutlarimi kaybedince geriye ofkem nefretim ve sadistligim kaliyor

ben bir ustinsanim ve digerleri benden cok daha asagida olan canlilarmis gibi dusunuyorum bu yuzden baskalarinin olumu, oldurme fikri aslanin geyigi, insanin sinegi oldurdugunde pismanlik duymamasi gibi bir dusunce haline geliyor

zavalli hayatim katlanarak daha boktan hale geliyor daha deli baba daha cok yipranan anne odasindan cikmayan kardes ve hicbir seyi umursamayan gece uyurken sabah uyanmamayi dileyen ben

dongu suruyor ama her defasindq dahada zorlaniyor, once depresyon ve umitsizlik sonra bazi olumlu seyler ve bir parca umut, ardindan yine olumsuzluklar yine umutsuzluklar vs

yillardir ot gibi yasadigim eglenmedigim gezmedigim yillardan dolayi icimde birikmis bir eglenme istegi, bastirilmis duygular, ailemin zavalli hali ve onlari kurtarma sorumlulugum, buyudugum ortamdan yillardir gordugum fiziksel-psikolojik siddetten kaynaklanan icimdeki iskence, hukmetme istahi ve curumus komik hale gelmis umutlarim hayallerim.hepsi dongu icinde tekerlek durana kadar donuyor hurda araba sallana sallana gidiyor ama nereye kadar?umutlarimda sevdiklerimde gozlerimin onunde curuyor bende curuyen bir halde onlari izliyor ama hicbir sey yapamayan pes etmis bir haldeyim ve bu gucsuzluk nefreti sadistligi intikam istahini beraberinde getiriyor.tanri olup dunyayi defalarca yok etsem nefret ettiklerime defalarca iskence etsem etsem diriltsem bile doymayacak bir istah.ama dedigim gibi nereye kadar?
gulmeksanayakisiyor
düşünceierini tam ve yerinde sözcükierie aniatamayan kişi, yaniış tartıiaria iş görmeye çaiışan satıcıya benzer. bazen öyle bir konuşmaya başlıyoruz ki soylediklerimiz nereye gidiyor karsimizdaki insan buna üzülür mü kırılır mı onu hiç düşünmeden empati duygumuzu kaybetmiş gibi oluyoruz. onun için sakin kalmayı başaran insanlar olmayı basarmamiz lazım . bunları söylerken benim de yaptığım yanlislardan kurtulmayı çok istediğim için . siz siz olun kalp kirmayin tüm hepsi duzelirde kırılan bir kalbi onarmasi çok zordur.
lisbethsalander
6 ay sonra yine ben durum bildirmek için burada bulunuyorum. kötü şeyleri yazmışım hep biraz karıştırdım da . hayat kaşıkla verdi ve kepçeyle aldı demişim en son, şimdi de diyorum ki kepçeyle aldı ve bir tencere sarma ile geri döndü. bilirsiniz işte hayat bazen böyledir kepçeyle alıp bir tencere sarma ile yüzünüzü güldürebilir.daha kötü olacak asla düzelmeyecek şeklinde çok fazla cümle duymuştum, hayattan güzel şeyler bekleme diyen de olmuştu.sonlardan asla emin olamayız.bazen çıktığımız yolun bizi nereye götüreceğini de bilemeyiz. emin olduğum tek şey sevginin onarma gücüdür bazen kendini, bazen çevreni onarabilmenin tek yolu sevmektir. düzelmez, asla eskisi gibi olmaz denilen şeyleri eskisi gibi yapan da sevgidir. sonlardan asla emin olmayın, sonu belirlemeye çalışmayın en büyük hatam budur benim ve son olarak sevgiyle kalın 🏵️
ucuncunesilsaglikci
aylardır yokum buralarda. hep içimi dökmeye gelirdim, yine o sebeple burdayım; ama neyi nereye nasıl dökeyim seçemiyorum. eskileri hatırlayıp duruyorum, nerelerden nasıl geldiğimizi ne badireler ve ne fırtınalar atlatıp bugüne çıktığımızı düşünüyorum. buraya kadar gelmişken diyorum böyle devam etmeli. peki ya hükmümüz geçersizse? peki ya sevdadan deliye dönsen bile elinden bir şey gelemeyecekse? yine kendi içimde kördüğüm oldum kaldım, nasıl çözülür nasıl çözebilirim maalesef bilmiyorum. sadece şunu biliyorum:üç yıldır bir yangın var ve ben o yangından bütün kuvvetimle kaçtım. ve sevgilim, canım mavİm seni bu dünyadaki tüm mavilerden daha çok sevdim 💙
iyikalplipsikopat
kendini tani ve yasa

bugun 7 yilin ardindan denize girdim, onceki gunler surekli buradan tanistigim arkadasimla gezdim daha onceki gunler buradan ilk tanistigim bir baska kisiyle bulustum gezdim yeri geldi ona destek oldum sosyallesiyorum yasiyorum kendimi taniyorum

hayati izliyor ve hayallerimde yasiyordum.hayati hayal dunyamda yasiyor gerceklerden kaciyordum ama artik buyudum ogrendim olgunlastim.

yasam surer doga kendinu gerceklestirir dunya doner.donen dunyayi duygularimizdan dolayi durdurmak isteriz bunun sonucundaysa tirnaklarimizla yeri kazar sekilde bizi surukler, tembellik yapip ona uyum saglamayi redederiz bizi uzerinden atar, onu izlemeyi seceriz ve o kendimizden nefret etmemizi saglar

yasam bir oduldur, insanin odul kazanmasi icin cabalamasi kendini zorlamasi gerekir.bu yasam cabasidir ve adi acidir.aci sayesinde yoruluruz aci sayesinde odul isteriz aci sayesinde hayatta kaliriz

barismamiz gerek kendimizle ve acilarimizla tanimamiz gerek kendimizi ve arzularimizi.yoksa duyu organlarimizin, kuruntularin surukledigi ordan oraya savurdugu pes etmis enerjisi bitmis bir zavalliyq donusuveririz

kahkahalar atiyorum aptalca hareketler yapiyorum egleniyorum guluyorum parami harciyorum yasam budur biraz daginiklik biraz kahkaha gerek disiplin baski duygusal bunalim nereye kadar?

ilk defa hayati yasiyorum ve bunu sevdim yasamla ve kendimle baristim.ilerleyen zamanlarda gelecekle ve is hayatiyla barisacagimada eminim

hafizindan hizla silinen insanlarin aptal egolarini, kendi kicinizun tembelligi icin kendinizi hareketsiz birakip, abartili duygular iceren yalanlar soyleyip onlarin neden oldugu karamsarligi, eninde sonunda sevmesenizde istemesenizde zamanla uyum saglayacaginiz ve her zaman degistirebileceginiz gelecek kayginizi, kaybettiginiz guzel insanlara olan ozleminizi kendinize iskence haline cevirmeyi, 1 ay sonra unutacaklarinizi 1 yil sonra guleceklerinizi

her seyi birakin kurtulun iyi guvenilir bir dost bulun yasayin kahkaha atin sacmalayin kendinizle alay edin maskelerden egolardan girmeye calistiginiz kaliplardan kurtulun iste 7 yilin ardindan anladigim sey bu.

unutmadan instagrami da takip edebilirsiniz :d paylasimlarim anca cigkofteci ya da yabanci tanimadigim degusik tipler falan begeniyor hem soz daha guzel paylasim yaparim :d
zorakimuhendis
o değil de iş bulmak harbi zormuş ya la, herkes 5 sene tecrübeli mühendis arıyor. yeni mezunlar nereye gidiyorlar anlamak mümkün değil :/
Eleni
deşifre;
~
anna vissi hayranı, 15 yaşlarında küçük bir kız. anna' nın konserlerini hiç kaçırmaz ve anna ile müthiş bir dostluk bağı vardır. söz konusu kız her konserde anna' nın kulisindedir. ancak anna bir konserinde onu göremeyince(eleni'yi) göklerde bir melek olduğunu öğrenir. ve haris alexiou'nun sözleri ile bu güzel parçayı eleni için besteler.

tabii bu çevirisi;

resimlerimize bakıyorum da
yüzün renksiz
nasılda yorulmuşşun
gitmek için acele ettin.

acı dolu gözlerin
gökyüzünde iki bulut gibi
acaba nereye gidiyorlar ?
nereye seyahat ediyorlar ?

eleni, gittiğin o yerde mutlu olmaya bak
beyaz bir sayfaya limon sarısı gözyaşlarıyla sarı
bir mürekkeple yazıldı kaderin bu kürede.

o öğleden sonralarını hatırlıyorum da
çıt çıkarmadan yanımda otururdun
sadece bana bakıp gülümsüyordun.

sana bu şarkıyı gönderiyorum
beni unutma ve daima gülümse
eleni, gittiğin yerde mutlu ol.

beyaz bir sayfaya limon sarısı gözyaşlarıyla sarı
bir mürekkeple yazıldı kaderin bu kürede.
~
~ : bu alıntı demek frank, her ne kadar düzenlemiş olsam da alıntı olduğu gerçeği değişmiyor.


maestro
yine eve gelene kadar en az 13 kıza aşık oldum ve hiçbiri benim durağımda inmedi. en son birini yakalayıp tutacam omuzlarından sarsa sarsa "nereye gidiyorsunuz lan nereye" diye fevri bir çıkış yapıcam
ladylazarus
selam, eli ayağı ısınmak bilmeyen minnoş insanlar..

parmaklarım buz tutmuş durumda ve panduf giyenlere inat simli patiklerimle aranızdayım ✌ şu panduf olayını sevemeyen bir ben mi varım ? tamam çok sevimliler ama ayaklarıma pranga vurulmuş hissi veriyor, bir süre sonra duvara fırlatmak istiyorum !

nihayet yarın fuara gidebileceğim , haftasonu da tuvalimi alıp köye koşuyorum 😻

köpeğim rigby' i fazlasıyla özlediğim ve ne zamandır çiçek yetiştirmek istediğim için ismini mordecai (regular show için saygı duruşu) koyacağım bir çiçek almak istiyorum, önerisi olan varsa bekliyorum. bu da ahmet rasim' in çiçeklerin lisanı yazısından :

" katmerli gül: seninle böyle sarmaş dolaş olmak nasip olmayacak mı?
kırmızı karanfil: derdinden kan kusuyorum, merhamet et.
şebboy: ne kadar hainmişsin.
menekşe: hercailik ediyorsun, yazık şânına!
sarı gül: hayatımdan hiç ümidim kalmadı.
lale: sensiz yaşayamayacağım. beni terk etme.
zambak: bu gece rüyamda seni gördüm!
beyaz leylak: hiçbir mani kalmadı, benim olacaksın!
beyaz yasemin: bana fotoğrafını gönder, bari onunla yatayım.
leylak: dün nereye gittin? hakkında bir şey işittim.
sarmaşık yaprağı: sana bunun gibi sarılmak isterim.
kuru yaprak: kuruttun beni!
kara diken: bu muazzeb de nereden çıktı?
zerrin, beyaz fulya: amasya’nın bardağı, biri olmazsa biri dahi.
nergis: niçin mektup yollamıyorsun? bu akşam mutlaka beklerim.
süpürge çöpü: bunca zaman yolunda saçımı süpürge ettim, yaranamadım. bundan sonra mı yaranacağım?
şakayık: pek açık saçık geziyorsun.
gonca nergis: gözlerim sende!
sümbül: ah! o senin kokusuna can dayanmayan perçemin!
fûl: niye koklanır koklanmaz kaçıyorsun?
erguvan: pek yükseklere açılma!
itır: gel de seni koynumda koklayayım.
lale: bir kadehimi olsun içmez misin?
yer menekşesi: hâk-i pây oldum, daha ne kadar yalvarayım?
menekşe gülü: ufacıksın tefeciksin ama ne çiçeksin.
zakkum: sensiz içkilerim zehr oluyor!
her dem taze: beni ihtiyâr ettin, sen böyle kaldın!
gece sefa: sensiz kalmadı!
küpe çiçeği: söylediklerin hâlâ kulağımda!
şeftali çiçeği: bir busene can vermek için müşteri oldum!
İnci çiçeği: beni incitme, ah ederim!
dalı dikenli bir gonca: etrafındakileri beğenemiyorum.

' ol goncanın etrâfını almış nice bin hâr ' "
Hazel
yunan mitolojisinde, 3 tanrı zeus, poseidon ve hades insanları yaratma aşamasında tartışmaya tutuşurlar, konu mutluluğu nereye koyalım ki İnsanoğlu onu bulamasın. hades en yüksek dağın en yüksek noktasına demiş, poseidon en derin okyanusun en derin noktasına diye cevap vermiş. zeus bir mühlet düşündükten sonra, ”İnsanın kendi yüreğine koyalım. nasıl olsa oraya bakmak kimsenin aklına gelmez.
omulu
2009’da anneannem vefat ettiğinde annemi bütün kadınların içinde gözlerim yaşlı çağırdım bir odaya geçtik sarıldık dakikalarca ağladık ki hiç unutmam şu sözünü 49 yaşında bir kadın annesine “bizi bırakıp nereye gidiyorsun anne” dedi ben daha çok ağladım o zamanlar 19 yaşında çok gençtim ve dün halası öldü halasının ilk hastalandığını duyduğunda oda ölürse ben ne yaparım dedi kendi kendine gözlerim öyle bir doldu ki 25 yaşında bir adam olmasam gider ağlardım ne zaman halasının yanına götürsem sanki annesine anneanneme bakıyor gibi bakıyordu halasına gözleri doluyordu bende “hadi gidelim diyordum “ dün halasının halamızın cenazesine sırf bu yüzden gidemedim gece halasının evine giderken gözleri yine kan çanağı gibiydi ben duygusuz bir adamım annemi ağlarken görene kadar yediremedim kendime gidemedim bir insan tüm akrabalarını her şeye rağmen nasıl çıkarsızca severmiş annem ve teyzemler öğretti parayı pulu bırakın kenara insan biriktirin her iki tarafta da bize insan lazım olacak..

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)