mayk
dün @nyks ve @gamsizbaykus hocamızla istanbul zirvesi yaptık. ne çok konuşacak şeyimiz varmış. konu dışı arkadaşlar bize boş boş bakması ayrı güzeldi :d:d
themuallim
psikolojide bir kural varmış. paylaştığınız gönderi 3 dakika içinde yayınlanmazsa bu sizinle ilgili bir problem değilmiş, siteyle ilgili bir problemmiş. bunu anlayınca zaten aydınlanıyorsunuz. vay efendim site kapalı bilmem ne. sen değilsin kardeşim mesele, o egonu öldür. (themuallim üner, 2022).
themuallim
sa. bir tane podcast dinliyorum. konuşmacıların bahsettiği konu da şu, 2000'li yılların başında bir tane itiraf sayfası varmış onla ilgili sohbet ediyorlar. direkt bizim siteyle bağdaştırdım ve yakın geçmişe gittim, geceye de minik bir itiraf olsun, özlemişiz. hazır mısınız? bir önceki sürümü bilenler bilir, üyelik sistemi yine vardı ama paylaşım yapabilmek için zorunlu değildi, anonimbay ya da anonimbayan olarak yorum yapılabiliyordu ya da gönderi paylaşılabiliyordu. ben ikinci sınıf falanım ve özgüvensizlikte zirve bir dönemdeyim o ara. bir gönderi paylaşmıştım işte kendimce komik, okulla ilgili bir durumdu sanırım. o zamanlarda da böyle hani bir gönderi altında 600 yorum coşturulduğu zamanlar. ben gönderimi paylaştım, 3 saat oldu 5 saat oldu tık yok. nasıl bozuluyorum ama kimse bir şey yazmıyor diye. en sonunda dayanamadım, hesabımdan çıkış yapıp anonimbayan'dan "ahahhaja gerçekten mi ya" tarzı bir yorum yaptım mesajıma, sonra döndüm kendi hesabımdan teşekkür ettim bi de ajsaahsjskakskd loser'lık seviyesine bakın ya, ne gerek var böyle bir şeye kaldı ki hâlâ bazen kendi gönderilerimin altına yorum yapıp eğleniyorum kendi kendime. bu yüzden de artık radikal bir karar aldım, akıştaki tüm gönderileri beğeneceğim siz paylaşın çiçeklerim ben hepinize gülüyorum❤he bu arada şunu da ekleyeyim, neyse ki akışta kendi özelliklerimi betimleyip "tanışalım mı :)" gibi cümleler yazmamışım, o potansiyel var çünkü ahdjdl beterin beteri var arkadaşlar... kendi kendiyle kavga edenler de vardı, hepinizin farkındaydım hepinizin aldjdekal sevgiler. :*
Mona lisa
şimdi neden hiçbir şey yapmıyorsun?
raskolnikov sert bir sesle ve isteksizce:
— yapıyorum… dedi.
— ne yapıyorsun?
— İş…
— ne işi?
delikanlı bir süre sustuktan sonra ciddi bir sesle: — düşünüyorum, dedi.

suç ve ceza kitabından alıntıdır.
düşünmek dünyanın en zor işidir.şu cümlelerden sonra buna katılmamak elde değil.fazla düşünmek hem psikolojik hem de fiziksel sorunlara yol açabilir. enerjinizi, hevesinizi kaçırmak gibi bir yeteneği vardır. eğer gereğinden fazla düşünürseniz. diğer bütün işlerinizi engelleyecektir. mesela ben şuan gelecek kaygım ile düşüncelerim çarpıştı ve ders çalışamıyorum. düşünmekten odaklanamıyorum. düşüncelerim beni engelliyor. sınavlardan nefret ediyorum.sınavlar insanları depresyona sokup öldürmek için varmış gibi geliyor. 😬

eliptik
selam dostlar..burayı çok özlediğimi farkettim. her mutsuz olduğumda burayı açar benden de mutsuzları varmış der şükrederim 😂😂 şaka şaka ama mutsuz olduğumda iyi geldiğiniz kesin 😊 hepinize iyi geceler 😊
Zeze
ben hiçbir şeyin cimrisi olmadım, beğendikleri eşyalarımı arkadaşlarıma vermişliğim çoktur. amaaa söz konusu kitap oldu mu bana bi şey oluyor. arkadaşım okuyacaksan ver parasını al oku yaa ! ben yeri geliyor yemeğimden kısıp alıyorum o kitabı. İçinde çizdiğim yer var not aldığım yer var. neden içimi birileriyle paylaşayım ki 🤦‍♀️ bakın hadi alır yakın zamanda getirir amenna. mesela komşu kızının ödevi varmış, annesi bana sordu bulamadım diye. verdim, 1 hafta geçmeden geldi. böyle olsun canımı ye. 1,5 yıl önce vermişiz birine kitap, geçen gün bir şeye bakacaktım aradım yok. hala getirmemiş. ya bi kitabı 1,5 yılda okuyamıyorsan ne diye götürüyorsun ? önemsiz işte onun için. İnanın okurken kapağı bükülmesin diye çaba sarfederim ama birine veriyorsun kapağı bükülmüş geliyor. eeee ben kendim özenirken, benim kitabıma özenmeyene neden kitap veriyim ? bi manyak ben olamam yaa, nolur sizden birileri daha böyle olsun 😅 (yazıyı baştan bi okudum da ne sinir olmuşum be 🤦‍♀️)
👑Merry Andrew
başımı defalarca belaya sokmama rağmen şu zamana kadar bir şeyi akıl edemediğimi fark ettim: hukuk okuyan bir arkadaş bulmak. bunca yıl bunu nasıl akıl edemedim kendime kızıyorum. meğer benim hukuk okuyan mümkünse ceza hukukunda fazlaca bilgili bir arkadaşa o kadar ihtiyacım varmış ki. bugünlerde olduğu gibi hayatımın bazı dönemlerinde de bu gerekli olabiliyor. hukuk tavsiyesi almam gerek ama bedava olsun istiyorum.
varmiyimki
şu okul kelimesi bana masaldaki bir yer gibi gelmeye başlamıştı kafdağı gibi olmayan bir yer ama maalesef varmış kafama yeni yeni dank ediyor sabahın köründe kalkmalar sınavlar sinir stres biran önce tatil olsa ya şimdiden özledim 😞
yolyordam
selamlar. konu dışı bölümüne sanırım ilk defa yazıyorum. 27 yaşındayım. okulu bazı sebeplerden ötürü uzatmıştım ama mühendisim. İçkim yok, sigaram yok. çok şükür öğrencilik hayatım boyunca çoğu kişiden fazla harçlık geçti elime. ama elime geçen parayı hiç kimseye belli etmedim, "bakın ben neler alıyorum" havasında olmadım. kafelerde bir çaya 5, bir kahveye 15₺ verip içmedim, bunu sosyal medyaya koymadım. zaten genel olarak evdeydim. bir şeyler okudum, bir şeyler öğrendim, kendimi eğittim, "ulan şu nasılmış?" diye sorup, o konu hakkında bilgi edindim. ama bilmediğim şeye de "bilmiyorum" diyebildim. kendi kendime online müzik eğitimi aldım, bass gitar çalmayı öğrendim. klasik, jazz, blues, metal müzik dinlediğim için kafelerdeki, gece kulüplerindeki ritmik şeylere müzik diyemiyorum ve ortamları da çok sıkıcı geliyor. hayatım "efendi birisi" olmakla geçti. oturduğumuz sitedeki komşularımızın ben küçükken aileme söyledikleri aklımdadır hep. o sebeptendir ki, otomobil kullanımım bile güvenlik, sakinlik ve konfor üzerine. harıl harıl yabancı dil eğitimi aldım. bunlari kendİmİ övmek İçİn değİl, kendİmİ anlatmak İçİn yazdim.
az arkadaşım oldu ama öz arkadaşım oldu. sağolsunlar, bir iki tanesi hala hayatımdadır. karşı cinsle da çok iletişimim oldu. sevgili anlamında az ama yine fazla denilebilecek bir iletişim miktarı. özellİkle karşi cİns olmak üzere, bu zamana kadar edindiğim tecrübeleri sizinle paylaşmak istedim.
küçük dağlari ben yarattim: dikkat edin. gereksiz bir öz güvene sahipler. teknik olarak anladıkları bir konu, elleriyle tutabilecekleri bir iş olmamalarına rağmen ciddi bir öz güven sahipliği var kızlarımızda... yabancı dilleri yok. bilgisayar, otomobil kullanamıyorlar, ellerindeki binlerce liralık telefon "instagram telefonu"na dönmüş durumda. ne telefonun, ne de bilgisayarın yedeklerini almaktan, şifrelerini değiştirmekten bir haberler. ona rağmen büyük dağlari tanri, küçüklerİ ben yarattim.

İlgİ arsizliği: büyük ihtimal eğitimsiz, kültürsüz bir aileden geldikleri için, doğal olarak da iletişim yetenekleri zayıf bir ebeveynlere sahip oldukları için sosyal medya hesaplarında takipçi sayısı ve like sayısı derdindeler. bir arkadaşıma "ya o öyle miymiş",ya da "iyi gezmeler" gibi şeyler dediğim karşı cinsin çoğundan aldığım cevap "beğenmeden de geçme" oldu. cİnsellİğe aç erkeklerİn siradan, basİt İlgİlerİnİ, vücutlariyla çekmeye çalişiyorlar. bir hanımefendi gibi giyinmekten uzak, genel olarak fransız gibi giyinmeye çalışıyorlar. bir de nasıl daha seksi olacaklarının farkına varsalar, hele ki daha seksi nasıl olduklarının farkına varmış iseler, daha da tehlikeli, daha da kendini beğenmiş bir insan oluyorlar. bİr de üzerİne zamaninda sevdİklerİ adam, bunlari kullanip bİr kenara attiysa, duygulariyla oynadiysa.

ekonomİ kötü, çaresİ var: ya zengin, ya da zengin gibi görünmeye çalışan erkeklerin yanında olmak. eline geçen beş kuruşu sigaraya, telefona, kafelere, gece kulüplerine harcayıp, bunu da hikayeler başta olmak üzere sosyal medyada kanıtlamaya çalışan, kaliteden ziyade ses seviyesine önem verilmiş eksoz, hoparlör, aracın aerodinami başta olmak üzere tüm dinamikleriyle oynanmış, oynar gece kulübü gibi otomobile sahip olan erkekler bir numaralı tercihleri genelde. eğitimsiz, kültürsüz, iletişim yetenekleri zayıf, açıp bir kitap, bir makale okumayan, belgesel izlemeyen iki cins hemen evleniyorlar, ne yazık ki bu sebepten günümüzde boşanmalar da giderek artıyor.
evliliklerin düşen kalitesi, aşka ve sevgiye verilmeyen önem, giderek cahilleşen toplum, kaliteli değil de bilindik ve pahalı ürün satın almayı bir marifet sanan markaların en gözde tüketicisi bireyler, televizyon yayınlarının kalitesizliği, müziğe verilmeyen önem, giderek daha çok "elimde çay, balkonumda milleti seyrediyorum" moduna getiriyor beni.
benden daha yaşlı, büyük ihtimal de hayat konusunda daha deneyimli bireyler var burada. ama daha çok kendimden küçük arkadaşlara ellerinden geldiği kadar kendilerini eğitmesi, kaliteli ve kültürlü birer birey halini almalarını, çalışan, eli iş tutan, üretime katılmış kaliteli birer hanımefendilerle arkadaşlık etmeleri, anlaşırlarsa evlenmeleri olacak. yoksa emin olun, çamaşırınızı, bulaşığınızı erkek halinizle siz de halledebilirsiniz. bunlar için evlenmeyin bİr ürün gİbİ, İnsanda da kalİte çok önemlİ. allah güzel insanlarla karşılaştırsın hepimizi.
buraya kadar kendimi övmek için yazdığım bir şey yok. ben normal bir bireyim. ama bahsi geçen bireylerin büyük kısmı kalitesiz işler peşinde. bu sebeple kendinizi anlattıklarımın dışında tutmanızı rica ederim. bunlar, benim sadece gözlemlerim.

(alıntıdır)
Артем
kendimi de anlatmak istemiyorum artık,hep aynı şey değişen düzelen hiçbirşey yok,büyük olasılıklada düzelmeyecek böyle leş gibi dayanabildiğim yere kadar devam edeceğim,yeter lan ne çilem varmış bitmedi bi türlü isa mıyım olum ben o bile bu kadar çile çekmedi çarmıhta ölmem kardeşim pompalıyla vur pompalıyla...evet inceden kafayı yedim sanırım
Eleni
yazı karamsarlık içermektedir, okunmaması tavsiye edilir.

dedikten sonra; farklı hayatın farklı pencerelerine yelken açalım. her hayatı yansıtan farklı bir pencere. elindeki işleri bir kenara bırak ve birkaç saniyeliğine evleri gözetleyip yaşamlara bak. herkes kendi halinde, aynı evde birden fazla değişik pencere. hepsinin ayrı bir sıkıntısı, birkaç çuvaldızı, birkaç da iğnesi var. başkalarının derdini sahiplenmek isteyip kendi derdinden arınmak isteyenler, kabullenip kendi sorunları ile yaşamayı öğrenenler, tam öğrendim derken fire verip karamsarlığa tutulanlar. farklı farklı sorunsallar, farklı farklı çıkmazlar. kısa süreli hatalarla karşılaşmalar, altından kalkıp yoluna devam edenler, yükün altında ezilip sessizce can verenler. herkes birbirinden habersiz, haberdar olduklarını sanırken tesadüf eseri olayların gördüklerinden ibaret olmadığının farkına varanlar. benim bir pencerem var, senin bir penceren var, onun bir penceresi var. sadece 2 3 tanesinin varlığından haberdarsın, geri kalanlarından bihaber. İnsanlar ölüyor, insanlar diriliyor. çoğu diri görünürken ölmüş oluyor. kiminin namı ölü bedenini diri tutuyor.(İyi ya da kötü.) yaşamlara baktın mı? birkaç saniyeliğine. herkesin farklı hayatları olduğunu gördün mü? peki, devamını görüp onların yaşantısının içine girmek ister miydin, en derin kesimlerine hem de. İşlediğimiz günahların yazılmadığı evrelerde dünyada varolan kuklalar sanıyordum kendim dışındakileri. onları oynatan başkaları varmış gibi, oyun karakteri gibi. onların duygu ve düşünceleri yok sanıyordum. bir defasında isyan etmiştim, "sen beni sevmiyorsun, ben de artık seni sevmiyorum." küçüktüm. gözyaşlarımın bedeliydi kendimce. görmüyordum, duymuyordum, çektiğim acılarım yanıma hep zarardı. (evet evet oyuncak ayım kaybolmuştu.) bir insanın acı çekmesinin yaşı yok bence, her yaşta kendi payını alıyorsun. pişman olmuştum, kendim gibi pencerem de küçüktü. büyüdüm, değiştim, pencerem görüş açım için genişledi.(yeteri kadar değil.) İnsanların kukla olmadıklarını idrak ettim. onların da benim gibi penceresi varmış. saklı köşelerinde yatan mutlulukları, üzüntüleri. çok zaman altından kalkamayacağım yükleri sırtladığımı düşündüm, tam altında ezilecekken bana uzanan el ile ayağa kalktım. İntihar benim için kurtuluştu, sadece kendi penceremi kapatacaktım. sadece kendi odamı havasız bırakacaktım. yapacağım tek şey, oyuna son vermek olacaktı. zamanla kurtuluş olmadığını fark ettim. uzun bir zamanımı aldı diyebilirim. öğrendim ki; bir evin penceresiydim, bağlantım vardı. penceresi olduğum evin sadece penceresi olmayı bırakıp bakımsız penceresi olacaktım. İntihar etmiş olsaydım tabii. kapısı ölümle kilitlenmiş bir oda, yağmur yağacaktı, toz olacaktı, rüzgarlar esecekti, dört mevsim de ayrı ayrı zamanlarda yaşanacaktı. ölüm yüzünden o pencere hep eski gibi gösterecekti evi. şu an kapım da açık, pencerem de. ev yeni gibi görünüyor, hayatında yerim olanları üzmemiş oluyorum ama gözlerimi kapatınca aydınlıkta bulduğum karanlıkta herkesin yaşamı beni esir alıyor frank.
Zeze
sabah erken (08:30)da kalktım. yürüyüşümü falan yaptım, evet evet ben. uykunun hayattaki en güzel şey olduğunu söyleyen ben. o öyle değilmiş, daha güzel şeyler varmış. neyse geldim eve açtım radyoyu, cem karaca ardından erkin koray çaldı. ulan öyle mutlu oldum ki, anlatılmaz ya 😅😎 kahvaltı hazırladım, tam pazar kahvaltısı. o sırada zil çaldı. karşı komşu ayşe teyzeciğim geçen hafta getirdiği aşure az gelmiştir diye bugün yenisini yapıp getirmiş. bebeğim misin yaaa diyemedim tabi ama tatlışlığını belli ettim 🙈 gün güzel başladı yani, hayatım tam bu sevimlilikte devam edebilir. tam da bu şekilde 😎😅
cufcuf
beyin yarım bırakılan şeyleri hatırlarmış denedim gördüm bir yıldır bir problemim varmış çözmüşüm ama şuan o problemi hatırlamıyorum neydi benim problemim ya
Zeze
geçen gün otobüste giderken bi kız çocuğu gördüm. üstünde kırmızı montu vardı. hala varmış onlardan, şaşırdım. o montlar ben 1-2. sınıfken modaydı. benim mavi bi gocuğum vardı, ama herkeste o kırmızı montlardan. ben de ondan istedim ama annemler almadı, hatta sonrasında baya güzel pembiş birini aldılar. hem daha kalın, hem daha güzeldi aslında kırmızılardan. ama kırmızılar hiç benim olmamıştı ya hep gözüme onlar daha güzel gelmişti. bugün görünce iyice farkettim de benim değil pembe, mavi montum da onlardan daha güzelmiş aslında. tabi o zamanlar annem benim gözümden bakmayıp, objektif baktığından almamış. İyi ki de almamış ya, benim montum daha güzelmiş 🙈 bazen böyle oluyor işte, onları anlamak için biraz büyümek gerekiyor. umarım annemi daha da iyi anlayacağım günler yakındır.
admiral
arkadaşlar dün hatırlarsanız ücretli öğretmenlik ile ilgili bir paylaşımda bulunmuştum bu paylaşımımla ilgili bir gelişmeyi de sizlerle paylaşmak istiyorum söylediğim gibi tüm belgelerimi teslim etmiştim ve kaydım yapılmıştı fakat bu gün bir telefon geldi biz canik ilçe milli eğitimden arıyoruz sizi atamanızı yapmıştık fakat sizin yerinize yargı kararı ile başkası atandı sizinle çalışamayacağız ama kesinlikle sizin branşınızdan açık olursa ilk sizi alacağız falan kusura bakmayın bilmem ne ? bende teşekkür ettiğimi zaten yüksek lisans yaptığımı gerek olmadığını söyledim. şimdi burdaki yorumu sizlere bırakıyorum "yargı kararı? " ile atanmış birisi varmış. aah türkiye cumhuriyeti devleti ben 12 sene en iyi ilkokul- lisede okuyayım 4 sene üniversite okuyayım artı 2 tanede açık öğretimden diplomam var ve şimdi kendi alanımda yüksek lisans yapıyorum buna rağmen sen bana 600 lira maaşı çok gördün ona bile felancanın oğlunu veya kızını yerleştirdin. ne istiyorsun bunu bimerden yazsam bi dert yazmasam başka bi dert insanların umutlarıyla oynamak ne kadar kolay olmuş bu memlekette . dağlara çıkmadık polise silah sıkmadık tek istediğimiz bizde bu ülkenin yeni neslinin eğitiminde katkı sağlamak. ben yılmadan devam edeceğim. rakı masasındaki imam gibi olmak istemiyorum işimi hakkıyla yapacağım hiç bir torpil kullanmadan kimsenin hakkına girmeden kariyerimi en iyi şekilde yapacağım. ülkemi seviyorum. bu ülkede çalışamayacaksam kimliğimde neden tc yazıyor. önüme çok fırsat geçti yurt dışı için halada var ama ben ülkemi tercih etmek istiyorum bu ülkede düşünen gençler yetişsin istiyorum. bu ülkede markette hazırı var ne gerek var demek yerine bu nasıl yapılmış diye sorgulayan öğrenciler görmek istiyorum. meslek lisesi diye aşağılanan çocuklarımızın yerli projelerde türkiyeyi temsil ettiğini görmek istiyorum. söyleyin bana çok şey istiyorsam çekip giderim ama bu mümkün yapılabilir çocukları tahtada döven öğretmenler yada kızlara tecavüz eden sapık öğretmenler görmek istemiyorum. yemin ederim çok doldum artık. akşam akşam başınızı şişirdim özür diliyorum. saygı ve sevgilerimle..
admiral
arkadaşlar bugün başımdan geçen ilginç bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum. beni canik ilçe milli eğitimden aradılar ve ücretli öğretmenlik için başvurum olduğunu bir yerde açık bulunduğunu gelmek isteyip istemediğimi falan sordular bende şartlarımı sundum kabul ettiler neyse kaydımızı yaptırdık ben dedim bi çalışacağım okula gideyim müdürle görüşeyim okula gittim durumu anlattım müdür beyler toplantıdaymış bekle dediler neyse aradan bi 30 dk geçti bi adam geldi müdür yardımcısıymış elimi uzattım doğru düzgün sıkmadı bile neyse odasına gittik oturduk dedim ben yüksek lisans yapıyorum şu şu günler boşum sizin haberinizde varmış dedim he he falan dedi yüzüme bakmıyor bu arada adam. neyse senin ilk öğretmenlik deneyimin galiba değil mi dedi bende staj yaptığımı bir çok kez derse girdiğimi söylesem de neyse onu ayarlarız ismin neydi he sen bi numara bırak keşke deneyimli olsaydın neyse falan diyo bende çok üstelemedim ilk günden neyse dedim şimdi size soruyorum devlet tecrübesiz istemiyor özel istemiyor ben nerde tecrübe kazanacam kahvehaneye gidip millete ders mi anlatacam anlamadım. geçende isim veriyorum sınav kolejine gittim diyo seni stajer olarak 1 sene çalıştırırız sonra bakarız kaç para verceksiniz dedim para mı? diye güldü adam. o öyle gülünce ben teşekkür ederek çıktım. çünkü ben stajer olmasam bedava çalışcak sırada bekleyen o kadar çok mezun öğretmen var ki. ahh ah...
masabasi123
2,5-3 yıllık bir ilişki düşünün 1 gün bile kavga edilmemiş 2 sene aşkla bakan bir insan sonra başka şehir okul ve arkadaşlar sonra bahane olarak konuşacak konu yok sıkıcıymışım ..mesaj atası yokmuş bana...bu insan o okula girsin diye kahrını çeken ben hak etmeyen yine ben .bir insan nasıl bu kadar değişir ya da ben göremem .dedim yok artık mesajla bu konudan bitirmez diyosun. 1 kere bile aramıyor.yetmiyor sosyal medyada eğlence fotoğraflarını atamıyor diye az da olsa utanç varmış bir bakıyosun seni silmiş sonrada birde bana beddua etme diyor ayrılırken. son sözüm seni vicdanın affetsin..seni kötü görmeyi okadar istiyorum ki ama beddua etmem.
Zeze
hayatta yemekten daha önemli şeyler de varmış. mesela uyku.
(bunu buraya yazmak yerine önce google a yazmışım, beyin yerini nasıl terkettiyse artık)
Nickollyy
gece rüyamda gördüğüm şeye bak nasıl bir bağımlılıksa şu site rüyamda neymiş efendim adımın yanında mavi tik varmış oha dedim olum dedim admin dedim bana niye mavi tik vermiş ben bunu hakedecek ne yaptım falan bir duygulanmalar derken uyandım unutmadan sevgili admin sitede bir yavaşlama hissediyorum bunun sebebi nedir kykwifi olabilir mi acaba bilemedim ehe neyse selamun aleyk ya dedikodu family.
Casablancas
geçenlerde babam aradı.
-oğlum bi haber gördüm samsunda
-noldu baba ne haberi
- dikkat et oğlum işte bu aralar
-noldu baba neye dikkat edeyim
- yav aids varmış olum samsunda
-agahhah olur baba dikkat ederim
-he yabancılara dikkat et oğlum
-olur baba

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)