revoj
çoğunluğun yılbaşı yorgunluğunu yeni yeni atmaya başladığı, tarih yazarken 2016 yerine 2015 yazdıktan sonra anlamsız bir mutlulukla sırıtıp 5i 6 yapmaya çalıştığı, yılbaşı esprilerinin yavaş yavaş azalarak yok olduğu 2 ocak tarihinde ben yine birilerinin hayal kırıklığı olarak memleketime dönüyordum. tamamen alakasız bir şehirde tamamen alakasız bir bölümde olmama rağmen yine yaklaşık 1,5 yıl dayanabildim üniversiteye. bir daha ayak basmam buraya demiştim ama ygsden muazzam bir sonuç aldım. mecburen dönüp son kez muhatap olacağım ama o sayılmaz. bakalım bu sefer hangi mesleği seçeceğim. diş ve hukuk hariç tabii ki. yazık olmadı geçen zamana kendimi daha iyi tanıdım. daha çok okudum, öğrendim. böyle diyeceğim artık. şimdi gelelim buraya. zor zamanlarda kendimi daha çok tanımama yardımcı oldu bu site. buraya yazdım. okunmak istediğimi anladım. önemliydi benim için. geriye baktığımda güzel zamanlar geçirdim diyemem çünkü. soluğu burada aldım çoğu zaman. teşekkürler ve hoşçakalın.
revoj
tuttuğum takıma karşı aşırı bir bağlılığım var. sanırım psikolojik bir rahatsızlık. stadda izleyemedigim maclarda bunalıma giriyorum. çocukluğumdan beri hafta ortasında bir heyecan basar. yerimde duramıyorum. binlerce kilometre deplesman yapmisimdir bu yaşıma kadar. tuttuğum takım benim çocukluğum. ilk ağlama sebebim. ilk sevincim. hastalık muhtemelen ama çok seviyorum be !
revoj
anlatmıyordum. İçim yanıyordu susuyordum. nasıl susulur böyle acıya? kurtaramıyorum kendimi hapsolmuş zamanımdan. vazgeçemiyorum artık asla yaşanamayacak ihtimallerden. yaşadığım rüyalarda bile artık gittiğinin acısını farketmeden çekiyorum. anlatsam trajik bir olay diyecekler. konuşsam hayatına devam etmelisin diyecekler. kisisel gelisim sacmaliklarindan paragraflar okuyacaklar. uzak duracaklar belki. üzülerek bakacaklar. sonra küçümseyecekler. tek değilsin diyecekler. anlamayacaklar yani. anlatmadım. ama yılın bu zamanı susturamadım kendimi. sadece kendime yönelttiğim öfkem herkesi kapsadı. anlatmaya çalıştığım gecelerde yoktunuz. sonra öfkem bana geri döndü. pişmanlık yok ama. anlatsam kendi haline bırakın diyecektiniz. bir adım atladım sadece. bu hafta da gözlerimde birikti kelimelerim. daha iyi oldu.
revoj
eskisinden daha fazla okumaya başladım mor defteri. okumayı başaramadığım sayfaları da okudum. hafif bir gülümseme bile oluştu dudaklarımda. sonra gözümde biriken çaresizlik kesti dudaklarımın gülümsemesi. tekrar yaşadım o günleri. sen varken yeşile boyuyordu gökyüzünü gözlerin. senden sonra renkler bile kaydı ellerimden. o günleri kafamda yaşarken bile şimdiki sonsuz sessizliğin yüreğimi acıtıyor. pişmanlıklarım ile boğdum yalnızlığımı. yapamadıklarımla. keşkelerim ile öldürdüm içimdeki heyecanı. asla yapamayacaklarımla. ama alıştım artık rolüme. birdaha asla gözümü hastanede açmayacağım. yokluğun ile yok olmak yerine onunla nefes almayı öğrendim. o lanet gün yaklaşıyor. yan yana yatacağız ama ben toprağın üstünde olacağım. o soğuk mermere sarılacağım ismin var diye. yine boğulmaya başladım. yazmaya son vermeliyim. daha çok okumalıyım mor defteri.
revoj
bugün tekrar okula gittim. hiçbir şey değişmemiş. borçlar varmış ona girdim biraz. vizeler geliyormuş. niye gittim bilmiyorum. vizelere girermiyim onu da bilmiyorum. şu an tam olarak ne yapacağımı bilmiyorum.
revoj
bu aralar çevremdeki kişilerin yüzlerini tanıyamıyorum. hayır bu bir benzetme değil. gerçekten konuşurken yüzüne bakıyorum ve ilk defa karşılaşmışım gibi geliyor. yüzünü sanki ilk defa görüyormuş gibi oluyor. aynı zamanda sanki olayları dışardan izliyormuşum gibi geliyor. sanki filmlerdeki esas oğlan benim ama o kadar. film izliyormuş gibi hissediyorum. bu gerçek mi acaba diye sorguluyorum. en kötüsü de gerçek olmadığı zamanlar. çok mu güzel delirmişim ?
revoj
bugün kafeden tam çıkarken "hey avukat parayi vermedin" diye bir ses duydum. parayi vermeyi unutmuşum. verdim tam çıkacekken tekrar seslendi. "avukat bu seferde çantanı bıraktın. bu kadar dalgın olman iyi değil. " dedi. sonra "unuttun mu" dedi. neyi dedim. "unutmuşsun işte" dedi. bu adam nerden biliyor altı üstü üçüncü gelişim derken adamın "ne oldu neye bakıyorsun iyi misin" demesi ile irkildim. onunla konuşmadığımı anladım. kafamı hiç toplanamıyorum bu ara. icerdekiler bile dışarı çıkmaya başladı. "iyiyim" deyip evin yolunu tuttum
revoj
yine batırdım insan ilişkilerimi. en küçük hatalarını bile önemsedim. en ufak ego tatminlerinde tiksinmeye başladım. küçük yalanlarını yakalayınca anında soğudum. sanki ben öyle değilmiş gibi. düşlerini beğenmemeye başladım. ben düşlerimden düşmüşken. İlgi çekme çabalarından iğrenmeye başladım. kendini nimetten saymaları komik gelmeye başladı. yaşayışlarını anlamsız bulmaya başladım. hislerini gereksiz. boş dertlerini dinlemekten bıktım. her insan yük gelmeye başladı. ben kendime bile zor katlanırken. hayata yüklediklerini anlam anlamsız gelmeye başladı. aldıkları zevk aptalca. anlatmaya çalışmak boş gelmeye başladı. zaten anlatacak kimse kalmamıştı. sistemli bir şekilde dışarı ittim kendimi. adım adım.
revoj
sabah uyumadan uyandığımda duyduğum ilk söz "revoj bu hal ne?" oldu. soracak biri olduğuna sevindim. sonra sorduğu soruyu düşününce kendime geldim. bugünün müziği flört-mutluyuz olsun. bugünün sorusu ise esperanto dilini bilen var mı?
revoj
uyandım yine malesef. "der siebente kontinent" filmini yaşıyor gibiyim. ama bu sefer alternatif son yerine haneke ne dediyse o. bir yol bulup 24 saat uyumam lazım. uyananlar size bir soru gün aydın mı?
revoj
bu gece sartre ile beraber bulantı yaşıyorum. bu gece pavese ile beraber günlüğümün son sayfalarını yazıyorum. bu gece otelden dışarı çıkıp aradığımı bulamadıktan sonra otele geri dönmüş lobide son sigarasını içen zebercet gibiyim. bu gece albayımın gerçekliğini reddetmiş hikmet gibiyim. nilgün marmara yitik kaynağını okuyor bu gece bana. her gece olduğu gibiyim yani. siz nasılsınız? benziyor muyuz?
revoj
hiç var olmamayı dilerdim. her şey öncesinde çok güzeldi. nereden biliyorsun demeyin "güzel" kavramını bile yutmuş bir hiçlikten bahsediyoruz. huzur kavramının bile var olmaması ne kadar "huzur" verici. seçme şansım olsaydı asla gelmezdim. ancak o lanet bana vurmuş. hiç beğenmedim. hiç keyif almadım. asla normal karşılamadım. rezil, çok kirli ve fazlasıyla berbat. duygulara inanmayı isterdim. sevmeye,üzülmeye,merhamete. oysa bende karşılıkları ikiyüzlülük ve ego tatmini. sevmek manevi tatmin, üzülmek artık işine yaramaması, merhamet üstün hissetme. cezalandırılma korkusunu alsak "kutsal" duygular ne olacak acaba? hukuk,toplum veya ilahi güç kaygısı olmasa mesela. bu manevi tatmin olayı çok tehlikeli. çok ikiyüzlü. bunları yazdım çünkü o lanet gün geçmiş. tarihe bakınca fark ettim doğum günümmüş 12'den öncesi. ben tam layık olduğum yerde bıraktığım üniversitenin itiraf sayfasında lanet ediyorum bu güne. siz, bazı insanlar çok şanslısınız.
revoj
samsuna geldiğim ilk gün hasta oldum. bu bir mesaj olsa gerek. bu arada samsunda değişen tek şey suriyeliler olmuş. her şeye rağmen samsun güzel, özlemişim buraları. bir de" çarşamba"sı olmasa.