bana göre dünyanın en iyi filmidir. muhteşem bir zekayla oluşturulmuş senaryosu, oyuncuları, efektleri her şeyiyle muazzamdır. ancak matrix bundan çok çok daha fazlasıdır:
—-spoiler—-
teknolojinin ilerlediği bir dönemde insanlar gündelik hayatta işlerini kolaylaştıracak makineler üretmekte ve geliştirmektedir. bu makineler evdeki hizmetçi, restorandaki garson veya bir barmendir. makineler her gün öğrenmekte ve kendilerini geliştirmekte, insanlar da gündelik işleri azaldığı için hallerinden memnundur.
bir makinenin insanı öldürmesi ile insanlar ve makineler arasındaki savaş patlak verir. İnsanlar makineleri yok etme kararı alır. İmha çalışmaları başlar ancak bazı makineler insanlardan kaçarak kendilerine yeni bir ülke kurmayı başarırlar.
bu ülkede her gün gelişen ve öğrenen makineler borsada yükselmeye başlar. bunun üstüne insanlar yükselişin önüne geçmek için makinelerin temel güç kaynağı olan güneş ışığını kesme kararı alırlar ve gök yüzünü siyah toz bulutlarıyla kaplayacak uçakları gönderirler.
makineler de kendilerine yeni bir güç kaynağı aramaya başlarlar ve yeni güç kaynaklarını bulurlar. (bunu söylemeyeceğim sürpriz olsun)
İnsanlar ve makineler resmen savaşa girerler ancak insan ordusu başarısız olmakta ve kayıplar vermektedir. makineler de insanlara bir anlaşma teklifinde bulunurlar. siz bize bedenlerinizi güç kaynağı olarak verin ve ömür boyu kapsüllerde uyutalım sizi karşılığında da size sanal bir dünya yaratalım. meğer bunların güç kaynağı insan bedeni olmuş a dostlar! heh işte bu sanal programın adı matrix. bu programı da mimar denen makine tasarlamış onun daha neleri var konuşturmayın beni şimdi. devam edelim
gerçek hayatta uyutulan insanın beyin sinyalleri matrix tarafından ense köküne afedersiniz sokulan kabloyla sanal dünyaya iletiliyor. yani bir nevi gerçekten yaşamıyorsunuz. simülasyonunu yaşıyorsun ama matrixte ölürsen gerçekten ölürsün aman diyim ha şov yapma.
bazı insanlar makinelerden kaçmayı başarmış ve kendilerine zion adında bir ülke kurmuşlardır.
lakin bu matrix insan doğasına uymamakta ve uyutulan insanlar ölmeye başlamaktadır. bunun üzerine mimar insan doğasını daha iyi öğrenebilmek için kahin adlı programdan yardım almaya başlar. ve yeni bir matrix tasarlar. kahin konusu ise ayrı bir ansiklopedi, geçelim
yeni matrix insanların seçim yapabileceği bir şekilde oluşturuldu. ancak yeni matrix bazı riskler barındırıyor. İnanç ve seçim ile her şeyin yapılabildiğini keşfeden bir insan matrix’in fizik kurallarını yıkabilir, hatta istediğinde matrix’ten gerçek dünyaya geçiş yapabilirdi. (bkz: neo)
—-spoiler—-
hikayenin devamı için the matrix’i izleyebilirsiniz, ben yoruldum da
—-spoiler—-
teknolojinin ilerlediği bir dönemde insanlar gündelik hayatta işlerini kolaylaştıracak makineler üretmekte ve geliştirmektedir. bu makineler evdeki hizmetçi, restorandaki garson veya bir barmendir. makineler her gün öğrenmekte ve kendilerini geliştirmekte, insanlar da gündelik işleri azaldığı için hallerinden memnundur.
bir makinenin insanı öldürmesi ile insanlar ve makineler arasındaki savaş patlak verir. İnsanlar makineleri yok etme kararı alır. İmha çalışmaları başlar ancak bazı makineler insanlardan kaçarak kendilerine yeni bir ülke kurmayı başarırlar.
bu ülkede her gün gelişen ve öğrenen makineler borsada yükselmeye başlar. bunun üstüne insanlar yükselişin önüne geçmek için makinelerin temel güç kaynağı olan güneş ışığını kesme kararı alırlar ve gök yüzünü siyah toz bulutlarıyla kaplayacak uçakları gönderirler.
makineler de kendilerine yeni bir güç kaynağı aramaya başlarlar ve yeni güç kaynaklarını bulurlar. (bunu söylemeyeceğim sürpriz olsun)
İnsanlar ve makineler resmen savaşa girerler ancak insan ordusu başarısız olmakta ve kayıplar vermektedir. makineler de insanlara bir anlaşma teklifinde bulunurlar. siz bize bedenlerinizi güç kaynağı olarak verin ve ömür boyu kapsüllerde uyutalım sizi karşılığında da size sanal bir dünya yaratalım. meğer bunların güç kaynağı insan bedeni olmuş a dostlar! heh işte bu sanal programın adı matrix. bu programı da mimar denen makine tasarlamış onun daha neleri var konuşturmayın beni şimdi. devam edelim
gerçek hayatta uyutulan insanın beyin sinyalleri matrix tarafından ense köküne afedersiniz sokulan kabloyla sanal dünyaya iletiliyor. yani bir nevi gerçekten yaşamıyorsunuz. simülasyonunu yaşıyorsun ama matrixte ölürsen gerçekten ölürsün aman diyim ha şov yapma.
bazı insanlar makinelerden kaçmayı başarmış ve kendilerine zion adında bir ülke kurmuşlardır.
lakin bu matrix insan doğasına uymamakta ve uyutulan insanlar ölmeye başlamaktadır. bunun üzerine mimar insan doğasını daha iyi öğrenebilmek için kahin adlı programdan yardım almaya başlar. ve yeni bir matrix tasarlar. kahin konusu ise ayrı bir ansiklopedi, geçelim
yeni matrix insanların seçim yapabileceği bir şekilde oluşturuldu. ancak yeni matrix bazı riskler barındırıyor. İnanç ve seçim ile her şeyin yapılabildiğini keşfeden bir insan matrix’in fizik kurallarını yıkabilir, hatta istediğinde matrix’ten gerçek dünyaya geçiş yapabilirdi. (bkz: neo)
—-spoiler—-
hikayenin devamı için the matrix’i izleyebilirsiniz, ben yoruldum da