final sınavım iyi geçtiği zaman hemen önüme bir şampanya getirilmesini ve onu orada hemen çalkalayıp patlatmak istiyorum.
bir kez daha taş gibi bir kızı barzo olarak nitelendirdiğimiz bir kişiyle sevgili olarak görürsem ben de kendimi patlatıcam artık yeter ya! kız mı aptal, çocuk hile mi yazmış? nasıl kombinasyon bu lan.
bu haftasonuna sınıftan arkadaşlar mangala davet etti. baya kalabalık olacağız. gelenlerin arasında sevmediğim tipler de var. ben de giderken yanımda bir kutu müshil götüreceğim. mangal sonrası demlenen çaya birkaç tablet müshil katmak istiyorum. çay içen biri değilim, sadece manzarayı görmek istiyorum :d
bir keresinde evde o kadar çok bulaşık birikmişti ki mutfakta adım atılmıyordu ve küften gözgözü görmüyordu. bulaşık deterjanı da bitmişti. tüm o hengamenin içinde temiz bir tencere bulup çorba pişirmiştim. lakin bir sorun daha vardı temiz bir tane tabak yada çorba tası yoktu. ben de çorbayı şarap kadehine doldurup içmiştim. bu da böyle bir itirafımdır :(
dün sınıfta kızlar birbirine "+attaaa gidelim mi cınım, -olur valla gidip kayalım ya xd" gibisinden bişeyler söylüyorlardı. uyku sersemi olduğum için anlamadım pek. dedim bunlara ders çalışmak yararmamış, kafayı yemişler heralde :/ sonra siteye girince mevzuyu çözdüm... meğer bizimkiler dedikodunun akdağ gezisinden bahsediyormuş. bu da böyle bir anımdır. paylaşmak istedim.
bu aralar belediye otobüslerinin yardım prensi kıvamındayım. yaşlı teyzelere ve yaşlımsılara yer vermek olsun, koşarak samkart basmak olsun, bebek arabalarını taşımak olsun, hevesle adres ve durak tarif etmek olsun, durduralamayan manik bir sevecen durumundayım. inşallah bir an önce geçer.
üniversitenin ilk yılıydı. eve çıktıktan iki ay sonra annemden cuma günü bir telefon aldım. "oğlum, babanla önce dayınlara sonrada size uğrayacağız, en geç pazartesi orada oluruz" dedi.
telefonu kapatır kapatmaz tutuştum tabi ben. halının pislikten görünmediğini fark ettim. iki aydır kaldığım eve ilk kez bu gözle bakıyordum, yerde boş şişeler, pizza kutuları, çöp poşetleri vs... hemen temizliğe giriştim. evi temizlerken hiç görmediğim tişörtler, çoraplar buluyorum. duşa kabine varana kadar temizledim. pazar günü de tüm bulaşıkları yıkadım. temizlik bitince belimin ağrısından nasıl uyuduğumu bilemeden pazartesi oldu. okula da gidemedim haliyle. uyandığımda annem aradı, "bitti mi temizlik?" dedi, "bitti anne." dedikten sonra ne olduğunu anladım. kızamadım da. teşekkür edip kapattım, evi 600 km öteden temizlettiği için.
telefonu kapatır kapatmaz tutuştum tabi ben. halının pislikten görünmediğini fark ettim. iki aydır kaldığım eve ilk kez bu gözle bakıyordum, yerde boş şişeler, pizza kutuları, çöp poşetleri vs... hemen temizliğe giriştim. evi temizlerken hiç görmediğim tişörtler, çoraplar buluyorum. duşa kabine varana kadar temizledim. pazar günü de tüm bulaşıkları yıkadım. temizlik bitince belimin ağrısından nasıl uyuduğumu bilemeden pazartesi oldu. okula da gidemedim haliyle. uyandığımda annem aradı, "bitti mi temizlik?" dedi, "bitti anne." dedikten sonra ne olduğunu anladım. kızamadım da. teşekkür edip kapattım, evi 600 km öteden temizlettiği için.
dün akşam yeni tanıştığım insanların çoğunlukta olduğu bir doğum günü kutlaması sırasında herkes beni dinlerken "keskin sirke küpüne zarar" diyecekken dilim sürtçü "keskin kürpe s***ne zarar" dedim. ulan yine rezillikte sınır tanımıyorum.
samkart'ını kaybetmek bir insana bu kadar koymamalıydı ya... evlat acısı gibi saatlerdir aklımdan çıkmıyor. fakir miyim neyim?
bugün ekspress ile okula giderken beyaz bir bmw gördüm. arabayı süren adamın yanında karısı arka koltukta da kızları vardı. kırmızı ışıkta durunca şöyle uzun uzun baktım. "ulan!" dedim, hayalim tam karşımda. sonra yeşil ışık yandı, bmw gözden kayboldu filan.
4 aydır eve tek bir internet faturası gelmediğini farkettim. bu süreç içinde de internete hiç para ödemediğimi belirteyim. ttnet yine neyi yanlış yaptım bilmiyorum ama biraz da onlar düşünsün anasını satayım. umarım toplu fatura gönderip modemin üstüne incir ağacı dikmezler :d
dün piazzada yemek yedikten sonra tuvalete gittim. kapıdaki erkek ve kadını ayırmak için kullanılan belirteçler dikkatimden kaçmış. ben de laps diye dalmışım kadınlar tuvaletine. elimi yıkayıp, saçımı düzeltip tam çıkıyorken tuvaletteki kapalı kapılar ardından bir kadın diğerine "pull and bear'daki o sweat'i çok beğenmiştim, keşke alsaydım merve ya" demesin mi? ordan nasıl kaçtım sormayın. :(
gecenin bu saatinde bir yandan kocaman bir kase yoğurtlu mantımı kaşıklarken diğer yandan leyla ile mecnun izleyerek ağlıyorum.
bazen pollyannacılığın öyle bokunu çıkarıyorum ki... "ben o sınava çalışsaydım, çan yükselip birkaç kişi dersten kalacaktı. aslında baya hayırlı bir iş yapmışım" filan diyorum. oha evet.
akşam yolda yürürken telefonuma facebookdan bildirim geldi. bi baktım porno içerikler paylaşan bir virüse kurban giden bir arkadaşımın paylaşımında ben de etiketlenmişim. görünce "aha sıçtık rezil olacağız bunu hemen silmem lazım" dedim. etiketi kaldır diyorum hata veriyor. ikinci ve üçüncü kez denerken o sırada önümde taş saksı gibi duran betona "zönk" diye çarptım. bacağım baya acıdı. eve geldim baktım ufak bi yarılma gibi açılmış orası. uzun yıllardır böyle düşme, yaralanma kazaları yaşamamıştım. çocukluğum aklıma geldi çok hoşuma gitti o yara. bi insanın yaralanmak hoşuna gider mi lan? çocukluğum yaralarla geçmişti benim. duygulandım.
10 sene önceydi. orta 1. sınıfta okurken tam bir ezik idim. çok utangaçtım. kızlarla konuşamazdım hatta göz kontağına bile giremezdim. hiç unutmam günlerden bir gün sınıfın en popüler kızlarından biri olan sema beni yanına çağırdı. sema, hafif iri, balık etli baya güzel bir kızdı. yanında hep 3 arkadaşıyla gezerdi. tıpkı şu amerikan teenage filmlerindeki gibi. neyse, sema beni yanına çağırdı. elektronikpasta diye seslendi(yanında arkadaşları da var, dördü birlikte oturuyorlar). bende utana sıkıla yanlarına gittim ve efendim dedim. o zamana kadar onunla hiç konuşmamıştım. sema ayağa kalktı, kolumdan tuttu ve kıçıma sert bir tekme attı. sonrada hadi şimdi s*iktir git dedi. bende gittim. giderken yanındaki arkadaşları bana sesleniyorlardı "senin yerinde olsam bende ona tekme atardım" diye. ama ben o kadar utangaçtım ki duymamazlıktan geldim. öylece bırakıp gittim. şimdi düşünüyorum da, sema bu yazıyı okursan eğer sana, senin rızanla uçan tekme atmak şartıyla, seni affedebilirim.
ulan insan çok özlemekten açar da whatsapp fotoğrafını koklar mı ya? ağzıma s*çsınlar ki koklar.
en yakın arkadaşımın sevdiği kız daha önce benim bir başka arkadaşımla 1 yıl birlikte oldu. arkadaşıma bu birliktelikten hiç bahsetmedim ve şuan 3 aylık mutlu bir ilişkileri var. ne zaman ki üçümüz rastlantısal olarak biraraya gelsek kız tedirgin gözlerle bana bakıyor ama benim bu olaydan sevgilisine bahsetmeye hiç niyetim yok.
itiraf ediyorum; maliyeti 50 kuruş olan patlamış mısıra sinemada 8 lira bayılmamak için çoğu zaman evde hazırladığım patlamış mısırları paketleyip sırt çantama koyup sinemanın yolunu tutuyorum. evet bu bir dramdır.
bugün size pembe bir itirafta bulunmak istiyorum. para vererek satın aldığım ilk albüm gökhan özen - bize aşk lazım. not: vurmayın arkadaşlar vurmayın. benim acım bana yetiyor zaten.