pikaccu
yıllar sonra aklıma geldi bi gireyim dedim şuraya, gözümde canlandı koskoca mazi :) eskilerden kimler kalmış?
Belinda
hellooo 4 yıldan sonraa ...birden aklıma geldi bakalım burası hala güllük gülistanlık mı😃
asosyalci
birdenbire aklıma geldi burası. şöyle girip bir baktım profilime. İlk paylaşımın üzerinden 6 yıl, son paylaşımın üzerinden 3 yıl geçmiş. derin bir ah çekip kırgın cümlelerimin hepsini okudum ve yaşadığım hüzünlü anıların bulanık resimlerini hatırladım. her şeye rağmen yine de çok özlüyorum o yılları. atakum sahilini, 80ler 90lar cafeyi ve elbette omü’yü. özellikle eğitim fakültesi’nin yanı başındaki voleybol sahasında oynadığımız oyunlar çooook özlendi.
mayk
kuşun gibi sözler... bir umut sarıkaya karikatürü aklıma geldi ama ben bunu atamam malum telif davaları
emreyba
umarım instagram ya da herhangi bir sosyal mecrada mavi tik almam, 1 yıl kapanır mazallah
Mona lisa
yolda servis aracı gördüm. İçinde çocuklar birbirleriyle şakalaşıyorlar, gülüşüyorlardı. üstlerinde okul forması, ilk gün heyacanında olduklarını çok belli ediyorlardı. azıcık ileride okul gördüm. oradada okul bahçesinde , top oynayan çocuklar gördüm. eve geldim, üst komşumuzun çocuğu okuldan gelmiş. kendinden ağır çantasıyla okuldan dönüyor. İlkokul yıllarımı hatırlatan o kadar çok şeyle karşılaştım ki, bugün sürekli o yılları düşündüm. servisten eve dönerken günün bitmesinin neşesi, servis arkadaşlarımla sohbetlerim aklıma geldi. okul bahçesinde basket oynardık hep, oynamalara doyamazdık. çocuk olmanın kıymetini bilemedik. İyi yada kötü bir çocukluk fark etmez.çocuk olmak başka bir şey. büyüdükçe dert, kaygı, kafamızdaki düşünceler daha fazla artıyor. o yılları ne kadar çok özlediğimi farkettim :(
soulless
şimdi hayatımda başıma gelen en sayko olayı anlatacağım. iş dolayısıyla başka bir şehre taşındım. işten bir arkadaşın yanında kalıyordum. kaldığımız semt de öyle lanet bir yer ki çoğu ev birbirinin aynı apartmanların içinden tutun dışardaki kapıya kadar. neyse taşındıktan sonra ki ilk iş gününden eve dönceğiz arkadaş dedi ki ; knk sana anahtarı vereyim de sen dön beni bekleme benim iş uzun, bulursun demi evi ? bende hafızama güveniyorum ve evlerin birbirine o kadar benzediğinden de haberim yok tmm dedim sonra. zindan anahtarlığı gibi bir anahtarlık çıkardı içinde 10 tane falan anahtar var. İçlerinden birini verdi bana şakayla karışık inşallah yanlış anahtarı vermemişimdir dedi. neyse ben çıktım yola ve bizim eve benzeyen ilk eve girdim baktım içerisi falan aynı o yüzden şüphem olmadı hiç dairenin önüne geldim başladım kapıyı açmaya çalışmaya 1-2dk uğraştım açamadım kapıyı sonra arkadaşın yanlış anahtar şakası aklıma geldi başladım sövmeye telefonu çıkardım aradım ulaşamadım daha da sinirlendim bir kez daha açmayı denedim kapıyı sonra apartmanın kapısından bir adam girdi merdivenleri hızlı hızlı çıkarken bir yandan bana sövüyor. ben şok oldum o anda kafa basmadı ne olduğuna beni tuttu savurdu o ara , yere düşürdü sırtıma dizini falan koydu bizim apartmanın kapı birden açıldı içerden bir kadın çıktı poliside aradım geliyor dedi. benim kafa o zaman dank etti neyse zorla falan anlattım olayı abi apartmanı karıştırmışım diye baya bir dil döktükten sonra birde anahtarı falan gösterdikten sonra inandılar. polisi falan geri aradılar tamam sıkıntı yok diye.meğer kadın beni kapıyı zorlayıp sinirli görünce korkmuş içerde. bende de saç sakal uzun gözlerin altı siyah ten kansızlık derecesinde beyaz yani tam potansiyel suçlulara benziyorum. kocasını aramış sonrası malum. arkadaşa anlattım olayı gülmekten altına sıçtı. bu da böyle bir anı oldu.
alonecowboy
merhabalar instagramda gezerken biranda aklıma geldi burası, nasılsınız görüşmeyeli umarım herkes iyidir, bilmiyorum eskiden neler kaldı ama herkes umarım mutludur ☺️☺️☺️
sentor
2 sene önce at kafasıyla gezen arkadaş aklıma geldi kendi kendime gülüyorum
kakule
bi anda niye aklıma geldi bilmiyorum ama bir zamanlar burada tanıştığım arkadaşlarım vardı. sonra bir tanesiyle sosyal medyadan arkadaş olduk. burda olduğu gibi sohbet ettik bi iki kez sonra engellemiş 😂🤭 yani başıma gelen ilginç sözde arkadaşlık vakasıydı anlatmak istedim iyi geceler hepinize ✋☺️
Артем
olm çok bunaldım gece gece gene aklıma geldi gene içim acıyor.evet ne diyordum heh senin yaptığını çocukluğuna veriyorum ama bil bakalım ne çocukluğuna
ekmeksarap
az önce bakkala girdim. niye girdiğimi unuttum ablaya yakşamlar diyip çıktım :d su alacağım aklıma geldi sonradan ama birdaha gidemedim:d İyice bitmişim ben:/
Eleni
efeniim selamlar!

laf söz arasında aklıma geldi bir kaç şey zırvalayayım dedim. "biz çocukken" bundan daha da küçükken yani, tahminen velet iken komşu çocuğunun bilgisayarı değil de atarisi vardı. olmayanların ise hiperaktif manyak bir çocukluğu. İtiraf ediyorum ben atarisi olan şu komşu çocuğuydum ama bu hiçbir zaman çılgın çocukluğuma engel olamadı. ağaç dallarının lades kemiğine benzeyen kısımlarını bulur sapan yapıp millete suikast girişimleri düzenlerdik. kafası gözü dağılan yaşıt veletlerimiz "anneaaağğ" diye ağlayarak eve koştururken biz de yeri gelir kendimizi onlardan biri olarak bulurduk ki namussuzlar az ağlatmadılar. genellikle taş değil de ağaçta yetişen bezelye türevi yeşil yeşil mermilerimiz olurdu. (çok da acıtırdı, ağlatması normal.) o dönemlerde 1 lira yerine 1 milyon vardı, fazla zengindik. sahip olduğumuz 1 milyon bozukluk yerine bir kağıt parçası idi. şimdilerin 50 kuruşu o zamanları 500'ü idi ve kusura bakma 1 liracığım boyut olarak seni gebertirdi. 5 kuruş en küçük para dilimimiz değildi o zamanlar, bizim en küçüğümüz 1 kuruş'tu. şimdilerde 10 kuruştan aşağı alamadığımız sakızları biz 1 kuruş abimiz sayesinde 5 kuruşa 5 tane sakız gelecek şekilde hunharca çar çur ederdik. eskimolarımız vardı bir de! meybuzlarımız yani. çubuğun bitiş kısmına doğru düğüm atar (evet evet düğüm tecrübem buradan geliyor.) ilk bulduğumuz kaldırıma oturarak yol kenarından bulduğumuz avucumuzdan büyük bir taş ile eskimoyu tuzla buz ederek yemeye hazır hale getirirdik. tuzla buz olan meybuzumuz çubuğundan çok pişmiş etin kemiğinden bir çırpıda ayrılışına özenerek tek celsede ayrılırdı. çubuğumuz ayrıldı mı? ayrıldı. attığımız düğümü daha da sağlamlaştırıp en alt köşesine minik dişlerimiz ile bir delik açardık. (dişi dökülmemiş olanlar çok şanslıydı.) sonra hüplet gitsin! her sabah "simiaatçiğğğh" sesleri ile uyanır "anağ anağ varsın çek git şurdan bana bir simit al." şeklinde sızlanırdık. anne yüreği işte, dayanamaz alırdı. düşen susam tanelerine çocukluğumuzu bırakır bir kuşun gelip midesine indirmesine sebep olurduk. bayram harçlığımız vardı, "-dı" diyorum çünkü büyüdükçe "eşek kadar oldun ne harçlığı?" cümlesinin arkasına sığınarak kestiler elimize geçen maaşımızı. İşte o bir zamanlar var olan harçlıklarımız ile her bayram suikast girişimlerimize devam etme amacı güden tabancalar alırdık. (tabii ki de su tabancası değil! bildiğin boncuk boncuk mermileri vardı.) mermilerimiz bittikçe 10 kuruş verip ekstra mermiler alırdık ama renk renk! mavi vardı, kırmızı vardı, mor vardı, sarı vardı, vardı da vardı. ben hep sarıları alırdım, nedendir bilinmez. bir de bu paraların kurban olduğu çatpatlar vardı. belki bilmeyenler, görmeyenler, ilk kez duyanlar, bilip de ismini hatırlamayanlar vardır. bu sebeple bu resim o şahıslara;




İşte bu naçizane bok rengi şey (siz pembe sıçıyorsanız üstünüze alınmayın.) meybuzlarımızı kırdığımız taşlar ile ortalığı duman ederdi. vur bir tanesine ve çat! vur bir daha pat! şimdi ayıktın mı ismi nereden geliyor? aferin. bunlara kafa göz dalan torpiller vardı bir de ama benim kaba etim hiç yemedi onu ateşlemeye. evet tırsaktım. elimden kıymetli misiniz lan? değilsiniz. o zamanlar "inşaata topu kaçtı." denilmezdi. cesur yürekli çocuklardık oğlum biz. "itolit git şuradan alçı kaçır da gel, biz k*çını kollarız." cümleleri eşlik ederdi bize. cidden de korurlardı, ciddili bak. şimdi diyeceksiniz ki "alçı ne alaka be .s" sabretsene evladım. kaç aylıksın sen? o alçıları yere seksek çizmek için kullanırdık. bizim pelinsu'nun ablası vardı hatçe o hep kelebek çizerdi. şimdilerde dudağını büzüştürüp karda yaptığı kelebekler ile meşhur kardeşi. beş taş oynardık lan. çok tatlı taşlar bulurduk, ismi gibi 5 tane. bir tanesini havaya at, yerden bir taş al, sen diğer taşı alamadan havaya attığın taş (tek elinle yapacaksın tabi her şeyi, aynı elinle yani.) düştü mü? öldün çık. bir de koca koca taşları üst üste koyup top ile devirmeye çalışırdık. yakar top vardı ayrıca diğer ismi ile ortada sıçan (yok gerçekten s*çan değil, farenin dayısı olan sıçan). topu tutan can tutmuş olurdu, millet tuttuğu canları başkalarına verirdi, ben vermezdim. neden veriyormuşum! güzeldi be benim çocukluğum. aklıma bunlar geliyor sadece ama bunun bir o kadardan fazlası da aklıma gelmeyenlerde var. çabuk geçti gibi frank.

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)