alcaraz vs djokovic
özlemişim şöyle saatlerce kaliteli bir maç izlemeyi. carlos ilk seti djokovic'e hediye edince kısa ve kolay bir galibiyet olacak diye üzülerek başladığım maç her puanı keyifle ve heyecanla saatlerce seyrettiğim bir tenis şölenine dönüşünce mutluluktan dört köşe oldum. carlos, maç sonrası djokovic'in de dediği gibi, her yönden yetenekli bir tenisçi bence. nadal, federer ve djokovic'in güçlü yanlarını bir arada taşıdığını düşünüyorum. daha 20 yaşında, eğer rehavete kapılmaz ya da talihsiz sakatlıklar yaşamazsa seyir zevki yüksek maçlarını ve sonuna kadar hak edilmiş galibiyetlerini bol bol izleriz.

bundan 10 sene önce bana hala seninle başladığımız yerde olduğumuzu söyleseler inanmazdım. sensizlikle bir dargın bir barışık anlarım oluyor. düşündükçe içimin sızladigi seyler geride kaldigi icin ne kadar sukretsem az. biz cocuktuk saftik guzeldik. en guzel duygularimi sana harcadim falan da demiyorum artik. seni unutmayla da ilgili bir derdim kalmadi. seninle olmayla da ilgilenmiyorum. bana yasattigin bir suru gereksiz aci var onlari affettim desem yalan olur. cok aci cekip kendimi perisan ettigim icin de uzulemiyorum artik. yasandi bitti geride kaldi gelecegimde sen olmadigini beni gercekten sevmedigini benimle olmakla ilgilenmedigini beni onemsemedigini anlamam sindirmem kabullenmem cok zaman aldi. simdi sana yazsam yine bana gelirsin eminim ama bir anlami olmadigini bile bile birini istemek icin fazla yaslandim. mutlu mu olursun ne yaparsin onlarla da ilgilenmiyorum genel olarak seninle ilgili hicbir seyle ilgilenmedigimi düşünüyorum. nezaket cercevesi icinde kalalim istedim onu da gerizekali olduğun icin beceremedin. o aci cektigim zamanlar ne kotuydu ya ve hicbirini ne gordun ne de anladin. senin icin insan harcamak kolaydi beni de harcadin. insanlara gidip ben bir tek onu sevdim diye beni masana meze etmiyorsundur hala ınsallah. beni kullanarak kari kiz dusurdugun bile olmus helal dusuyor mu oyle yaa demistim. valla seninle tanistigima pisman miyim oyle pisman falan da degilim yani ama gereksizmis cogu sey fazla ciddiye almisim. ne bileyim ben ask sevgi saygi falan bunlar guzel ve onemli saniyorum ben. omrun boyunca muhtemelen hazlarin pesinde kosacaksin gercek seylerden gotum gotum kacacaksin e sen de kendince haklisindir eminim. ben o insan degilim uyusmadigimizi bile bile beni oyalamasan sevinirdim. hadi oyaladin bari seviyorum diye kabdirmasaydin. salak gibi her seferinde aska sevgiye dayandirip konuyu bir seyleri yoluna koymaua calistim. dürüst olsaydin bir kere yeterdi. sana bunlari kendim de soylerdim simdi ama ne gerek var bunlari da anlamazsin. biri salak gibi konustugum seyleri anlamayinca bana bir sinir yükleniyor. duvara konusayim madem diyorum. burasi da o hesap oldu. duvar dile gelmeyecegi gibi burasi da dile gelmeyeceginden fark etmez dedim.

pırasa.

ben.

james franco

gözünün üstüne neredeyse yeni bir göz çizenler sebebiyle çok yanlış anlaşılan makyaj malzemesi.

2004-2007 yılları arasinda kanal d'de yayınlanmış türk-yunan aşkı temalı türk dizisi.

komik, sıcak, bol aksiyonlu bir diziydi ya. hatırlayınca tebessüm etmeme sebep olan nadir dizilerdendir. türk kızımızın yunan bir oğlana aşık olması ve onunla evlenme çabası, iki ailenin birbirleriyle imtihanları, müthiş oyunculuklari, gökhan kırdar şarkılarıyla bir dönemi kah güldürmüş kah ağlatmıştır.
nerede şimdi böyle türk dizisi hepsi olmuş entrika, hepsi olmuş mafya.

dizi, film, reklam vb. sayesinde hafızalarımızda yer etmiş, gördüğümüzde söyleyen kişinin sesiyle okuduğumuz cümleler bu kategoriye girer.
"aşk olsun nurimu sakin kale endaksi"
(bkz: yabancı damat)

bol bol dinleyin, bol bol okuyun ve kimseyi bulamıyorsanız kendi kendinize bile olsa konuşmaya çalışın.

son zamanlarda takip ettiğim bir yayincinin instagram hesabına girip bakmak suretiyle yaşadığım olay. yayin sırasında kamera kullanmadığı için ben kafamda o sese bir imaj yüklemişim meğer, gerçeğini bir türlü kabullenemedim. bu ses bu adamdan çıkıyor olamaz iddiasındayim hala. hatta daha enteresani yine yayinci olduğunu bildiğim bir kişinin görüntüsüyle bu yayincinin sesini eşleştirdim hala yayınları izlerken kafamda diger yayınciyi canlandırıyorum.

hayatımızdaki olumlu ya da olumsuz değişimlerin yarattığı mutluluğu da acıyı da zamanla kaniksariz, bu alışma ve duyarsizlasma etkisine psikolojide hedonik adaptasyon/uyum adı verilmektedir. hedonik adaptasyon başımıza gelen iyi ya da kötü olaylardan bir süre sonra "fabrika ayarlarimiza" döneceğimizi söylemektedir.

markette poşet alacakken 25 kuruşun çıkmasın inşallah.

bazal, refleks ve psişik olmak üzere üç tür gözyaşı bulunmaktadır.
bazal gözyaşı gözümüzü her kirptigimizda gözümüze ince bir tabaka halinde yayılan gözyaşına verilen isimdir. bu tür gözyaşının bileşenlerinin çoğu gözü yabancı patojenlerden veya potansiyel bakteri tehditlerinden korumaya yaramaktadir.
refleks gözyaşı dış uyaranlara bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. göze toz kaçması, çok acı bir yemek yenmesi vb.
psişik gözyaşı ise her türden yoğun duygusal deneyimler sonucu ortaya çıkan gözyaşına verilen isimdir.

neden ve nasıl sevildiğini anlayamadığım korku filmlerini komedi tadında izleyenlerin ortak özelliği.
gerilim, gizem filmlerini seviyorum ama korku filmlerinden hoşlanmıyorum hele hele cin, ruh, büyü vb. konular işin içine girince asla fragmanına bile bakamıyorum.

günümüzde sihir çağrışımı yapan bu söz aslında ilk olarak yüksek ateşli hastaların ateşini düşürebilmek için söylenmiş ve yayılmıştır.
her satırda sondan bir harf eksiltilerek her yönden okunabilecek tarzda üçgen biçiminde yazılıp muska şeklinde de boyna asılırmış:
  
abrakadabra
brakadabr
rakadab
akada
kad
a

sizi heyecanlandıran ya da üzen bir olayı karşınızdaki kişiye anlatırken ondan sizinkine benzer tepkiler alamamanız sonucu olayı anlatma hevesinizin kaçması.

sabahları yataktan çıkmak konusunda aşırı zorlanma ve isteksizlik hali.

filozof karl popper'a ait bu paradoks "hoşgörülü bir toplum hoşgörüsüzlüğü de hoş gormeli mi?" sorusu üzerine kuruludur. eğer hoşgörülü toplum hoşgörüsüzlüğü de hoş görürse bu hoşgörülü toplumun sonunu getirebilir. bu tehlikeli sonuç sebebiyle hoşgörüsüzlük hoş görülmemelidir. bu da bir nevi hoşgörüsüzlük olsa da toplumum devamlılığı için gereklidir.

sıradanlığın farkına varma.
sokakta yürürken yanınızdan geçen herkesin en az sizin kadar canlı ve karmaşık bir hayata sahip olduğunun farkına varma hissine denir.

buyrun bu da 2. bölümü...