pasacayi
saat 02:07
geçenlerde karaköyde kadıköy vapurunu beklerken denize doğru diktim gözlerimi. sağımda altın boynuz, karşımda tarihi yarımada... arkamdaki starbucks ta oturan onlarca garip insan... neyse geçtim vapurun en sonuna, zaten ezberlediğim manzaraya 20 dakika daha baktım. eskiden pek umrumda değildi ama son bir kaç yıldır nefret ediyordum İstanbul'dan. geçen sene kaçıp geldiğimden beri içimde garip bir dönme hissi... özlediğimden değil "acaba nasıldır bırakıp gittiklerim unutmuşlar mıdır beni?" belki de yüzüne bile bakmadan terkettiklerimin bedelidir bu lanet his. bırakıp gidenler vedalaşmaz, helallik istemez, ıslak gözlerle bakarken son kez olduğunu bilerek sıkıca sarılamaz. nasıl bir anda girdiyse hayatınıza hiç ummadığınız anda da kaybolur. her seferinde aynısı olur, kimseyle karşılaşmamak için sabaha karşı 4 gibi evden çıkar (o saatte barlar sokağındaki kavgalar bitmiş olur) tüm hayatım olan moda sokaklarını tek tek dolaşır geri dönerim, boğazımda bir düğüm... yeter ki daha fazla üzülmesin küçücük tebessümüne hasret kaldıklarım.

Yorumlar