zordur bu dünyada kadın olmak! dünyanın her yerinde her saatinde! yüzyıllar öncesinde de böyleydi amerikasında afganistanında türkiyesinde de böyle! yaratıcılık vasfının tanındığı tek varlık olan kadının 'savunmasız' kategorisinde görüp 'erkeklik'duygularının hegomanyasında kadına karşı 'şiddet' uygulamak tabi ki erkeklerin 'evrimsel' aşamalarından biri olan hayvanlık içgüdülerine tam da yaraşır bir eylem. kadınlar saklansın kadınlar korunaksız varlıklar korunsun kadınlar erkeklerin himayesinde kalsın bla bla bla... bugün afganistanda hiçbir dini açıklamaması olmasına rağmen burka içerisinde saklanan kadınlara karşılık evlerinde eşinden zulüm gören, genç yaşta evlilik ve hamilelikle birlikte ölen,boşanmış kadına fahişe yaftasıyla bakan kendi aileleri olan ve hatta bu yaftadan korkup dinde her ne kadar mübah olsa da boşanmayıp hayatının zulmüne mecburen katlanan kadınlar... ve biz ülkemize bakalım, evde getirdiği limonatanın şekeri yerinde değil öldürülesiye dövülen kadınlar,aldatılan kadının en doğal hakkı olan boşanmayı yediremeyen 'adam'ın eski eşini saçından tutup yerde sürüklemesi, geç saatte otobüste tek başına olan kadının elleri kesilerek yakılarak vahşice öldürülmesi,eşinden kaçıp polise sığınıp polisin'aileni yıkma'diyerek geri gönderdiği kadının eşi tarafından 2 gün içinde öldürümesi ve en son 17 yaşındaki gencecik kızın sevgili terörüyle öldürülmesi vs vs... sözüm bizatihi tüm erkeklere değil elbette ama bugün baktığımız zaman birçok suç birçok savaş birçok huzursuzluk birçok eziyet birçok kuraklık, ya erkeklerin hırsı ya da erkeklerin üstün olma merakından gelir. kadınların da vardır elbet içerisinde iyiliği olmayanların. belki bireysel düşünmek lazımdır ancak dünyadaki acılara bakarsak yüzde 80 oranı erkek kaynaklı! bir cinsel organın duygu ve düşüncelere böylesine hakimiyet kurabilen ve 'erkeklik vasfının' salt söz geçirme olarak algılayan bir insan türü olarak kadınları aşağılaması yermesi toplumdan soyutlaması ve kadınları bir hizmetçi olarak görmesi,her dinin temelinde veyahut inanmayanlar için varoluşcu felsefenin temelinde insan olmanın gayesinde dünyanın hiçbir zamanında ve yerinde kanıksayabileceğimiz bir vahşet olmamalı. salt kadın cinayeti ve şiddetine değil, güçlünün kendinden daha savunmasız olarak gördüğüne karşı üstünlük kurmasına karşı gelmeliyiz ki,bugün var olan acılar bir nebze olsun dinsin.