ilk aklıma mayıs 2014'te yaşadığım o eşsiz an geliyor.
öncelikle mor ve ötesinden "bir derdim var" şarkısını açın ve hikayeyi öyle okuyun.
hep arkadaş ortamlarında, etkinliklerde yan yana geldiğim, geceleri ise facebook, twitter, instagram kim hangi yazılımı yazdıysa oradan allah ne verdiyse sabahlara kadar konuşmalarımızdan sonra "bir sabah kahvaltı yapalıma" geldi olay.
sabaha kadar ikimizde uyumamışız, birimiz körfezde oturuyor, ötekimiz belediye evleri tarafında oturuyor. dedik ki çiftlikteki simit center'da buluşalım.
ulan açlık başka vuruyor, uykusuzluk başka vuruyor, zaten kıza olan duygularım midemi allak bullak ediyor, saçma sapan midem kasılıyor.
neyse hatun tüm güzelliği ile geldi, tüm dertlerimi unuttum, kahvaltımızı yaptık, uzun uzaya konuştuk. sonra biraz yürüyelim dedik, yürüyoruz ama ben kızdan başka bir şeye odaklanamıyorum ama karnımda tarifsiz bir şeyler de oluyor, yalan değil. bir şeyler oluyor ama umursayamıyorum. neyse çiftlikten gazi ıvır zıvır derken sevgi parkına kadar gittik. sonra bi sessizlik çöktü karın ağrımın şiddeti arttı, kızla konuşamıyorum, o da konuşamıyor. sıkıldım sanmasın diye sürekli gülümsüyorum ama konuşamıyorum. sonra biraz daha gezelime geldi olay, yürümek daha iyi gelir dedim en azından karnımda olaya.
zaman öyle bir akıp gidiyordu ki sabah 8'de buluşmuştuk ve saat 14 civarı bir şey olmuş. hafiften acıktık sanırım dedim. kızın alışkanlığını bilmiyorum ki hayatta gitmeyeceğim yere gittim. burger king'e. centilmenlikten midir yoksa burger cahilliği mi bilinmez, hatuna bıraktım siparişi. yağlı mağlı aldık menüleri üst katta yiyoruz. o sıra muhabbetimiz daha da bi koyu. sanki yıllardır hayatımdaymış, sanki onsuz hiç yemek yememiş gibi mutluyum. sonra benim karnım daha da kötü oldu yemekten sonra. allahım kazara hapşursam altıma sıçacam o dereceye geldim. hani fazla su içersiniz de midenizdeki suyun glok glok ettiğini duyarsınız ya yürüdükçe. ben nefes aldıkça alt taraftan glok glok ses geliyor.
neyse kız konuşuyor, ben çıldırıyorum o anda. bölüp de gidemiyorum o an bozulmasın diye. tam bağlarımızın temelini atıyoruz çünkü... artık gözümden yaşlar akmaya başladı, kız bir ara "ağlıyor musun sen" dedi. "yok, sadece uykusuzum" dedim geçmiş. olum orada ağlasam bir mutluluktan iki çektiğim ağrıdan ağlarım. en son kız "rengin de attı senin iyi misin" dedi. "iyiyim iyiyim elimi yüzümü yıkasam geçer" dedim. ama korkudan ayağa kalkamıyorum ki, bi an altıma sıçtım bile sandım nefes alıp verirken. ya da otururken birden kalkınca içimde ne varsa yere koyacağım korkusu...
neyse o anda ablam aradı, ben de hep bahsederdim küçük ablama kızdan. sonra ablama bahsettiğim "arkadaşım" yanımda deyip telefonu hatunun eline verdim. ya herro ya merro dedim o karambolden tuvalete gidip ruhumu orada teslim edeceğim.
kız beni topallaya topallaya tuvalete gittiğimi görünce "odin hiç iyi değil, sonra görüşelim mi abla" diyor. kapatıyor. kapıda ikide bir tıklayıp "iyi misin?, iyi misin? geleyim mi diyor?" kulağı kapıda hissediyorum ve ben sıçamıyorum çok gürültülü olacak biliyorum. "ben yardım çağırmaya gidiyorum" dedi ve gitti. dedim ulan sadece kıza rezil olacaktım, şimdi tüm samsun'a rezil olacağım. acele ne yapabiliyorsam yaptım ama stresten kanter içindeyim, olmak istediğim yerdeyim çünkü sıçamıyorum...
daha sonra ben işimi bitirdim çaaat kapı kasiyer girdi içeri "beyefendi iyi misiniz?" dedi, o halimi aynada hatırlıyorum, gömlek su gibi olmuş, saçım başım dağılmış, rengim atmış, rahatlamanın verdiği ve uykusuzluğun getirisiyle baygın bakıyorum, göz altlarıma kadar da mor. sanki altın vuruş yapmış gibiyim. çocuğu zor bela iyi olduğuma ikna ettim, hatun da kapıdan bana bakıyor. artık dünya umrumda değil, kabine bile bakamıyorum arkamda ne bıraktım diye...
velhasıl kelam o kadar güzel bir ilişki başladı ki o gün, o kadar yoğundu ki hislerim gerek bu stresten olsun, gerek hatuna duyduğum sevgiden olsun o kadar karmaşık duyguları hiç tadamadım bir daha.
ilişkinin devamında ise ilk gün hep o tuttuğum şeyi ağır sıçarak ilişkinin sonunda gerçekleştirdim. keşke altıma sıçaydım da ilişkinin ağzına sıçmayaydım. gün gelir hatırlarsa buralarda kullanıcı adımı bilir. senden de ayrı bi özür dilerim bu vesile ile.
öncelikle mor ve ötesinden "bir derdim var" şarkısını açın ve hikayeyi öyle okuyun.
hep arkadaş ortamlarında, etkinliklerde yan yana geldiğim, geceleri ise facebook, twitter, instagram kim hangi yazılımı yazdıysa oradan allah ne verdiyse sabahlara kadar konuşmalarımızdan sonra "bir sabah kahvaltı yapalıma" geldi olay.
sabaha kadar ikimizde uyumamışız, birimiz körfezde oturuyor, ötekimiz belediye evleri tarafında oturuyor. dedik ki çiftlikteki simit center'da buluşalım.
ulan açlık başka vuruyor, uykusuzluk başka vuruyor, zaten kıza olan duygularım midemi allak bullak ediyor, saçma sapan midem kasılıyor.
neyse hatun tüm güzelliği ile geldi, tüm dertlerimi unuttum, kahvaltımızı yaptık, uzun uzaya konuştuk. sonra biraz yürüyelim dedik, yürüyoruz ama ben kızdan başka bir şeye odaklanamıyorum ama karnımda tarifsiz bir şeyler de oluyor, yalan değil. bir şeyler oluyor ama umursayamıyorum. neyse çiftlikten gazi ıvır zıvır derken sevgi parkına kadar gittik. sonra bi sessizlik çöktü karın ağrımın şiddeti arttı, kızla konuşamıyorum, o da konuşamıyor. sıkıldım sanmasın diye sürekli gülümsüyorum ama konuşamıyorum. sonra biraz daha gezelime geldi olay, yürümek daha iyi gelir dedim en azından karnımda olaya.
zaman öyle bir akıp gidiyordu ki sabah 8'de buluşmuştuk ve saat 14 civarı bir şey olmuş. hafiften acıktık sanırım dedim. kızın alışkanlığını bilmiyorum ki hayatta gitmeyeceğim yere gittim. burger king'e. centilmenlikten midir yoksa burger cahilliği mi bilinmez, hatuna bıraktım siparişi. yağlı mağlı aldık menüleri üst katta yiyoruz. o sıra muhabbetimiz daha da bi koyu. sanki yıllardır hayatımdaymış, sanki onsuz hiç yemek yememiş gibi mutluyum. sonra benim karnım daha da kötü oldu yemekten sonra. allahım kazara hapşursam altıma sıçacam o dereceye geldim. hani fazla su içersiniz de midenizdeki suyun glok glok ettiğini duyarsınız ya yürüdükçe. ben nefes aldıkça alt taraftan glok glok ses geliyor.
neyse kız konuşuyor, ben çıldırıyorum o anda. bölüp de gidemiyorum o an bozulmasın diye. tam bağlarımızın temelini atıyoruz çünkü... artık gözümden yaşlar akmaya başladı, kız bir ara "ağlıyor musun sen" dedi. "yok, sadece uykusuzum" dedim geçmiş. olum orada ağlasam bir mutluluktan iki çektiğim ağrıdan ağlarım. en son kız "rengin de attı senin iyi misin" dedi. "iyiyim iyiyim elimi yüzümü yıkasam geçer" dedim. ama korkudan ayağa kalkamıyorum ki, bi an altıma sıçtım bile sandım nefes alıp verirken. ya da otururken birden kalkınca içimde ne varsa yere koyacağım korkusu...
neyse o anda ablam aradı, ben de hep bahsederdim küçük ablama kızdan. sonra ablama bahsettiğim "arkadaşım" yanımda deyip telefonu hatunun eline verdim. ya herro ya merro dedim o karambolden tuvalete gidip ruhumu orada teslim edeceğim.
kız beni topallaya topallaya tuvalete gittiğimi görünce "odin hiç iyi değil, sonra görüşelim mi abla" diyor. kapatıyor. kapıda ikide bir tıklayıp "iyi misin?, iyi misin? geleyim mi diyor?" kulağı kapıda hissediyorum ve ben sıçamıyorum çok gürültülü olacak biliyorum. "ben yardım çağırmaya gidiyorum" dedi ve gitti. dedim ulan sadece kıza rezil olacaktım, şimdi tüm samsun'a rezil olacağım. acele ne yapabiliyorsam yaptım ama stresten kanter içindeyim, olmak istediğim yerdeyim çünkü sıçamıyorum...
daha sonra ben işimi bitirdim çaaat kapı kasiyer girdi içeri "beyefendi iyi misiniz?" dedi, o halimi aynada hatırlıyorum, gömlek su gibi olmuş, saçım başım dağılmış, rengim atmış, rahatlamanın verdiği ve uykusuzluğun getirisiyle baygın bakıyorum, göz altlarıma kadar da mor. sanki altın vuruş yapmış gibiyim. çocuğu zor bela iyi olduğuma ikna ettim, hatun da kapıdan bana bakıyor. artık dünya umrumda değil, kabine bile bakamıyorum arkamda ne bıraktım diye...
o yaşadığım anlar ölsem belleğimden silinmez, ölsem unutamam. aşktan sandığım mide krampları meğersem bozuk motordanmış.
velhasıl kelam o kadar güzel bir ilişki başladı ki o gün, o kadar yoğundu ki hislerim gerek bu stresten olsun, gerek hatuna duyduğum sevgiden olsun o kadar karmaşık duyguları hiç tadamadım bir daha.
ilişkinin devamında ise ilk gün hep o tuttuğum şeyi ağır sıçarak ilişkinin sonunda gerçekleştirdim. keşke altıma sıçaydım da ilişkinin ağzına sıçmayaydım. gün gelir hatırlarsa buralarda kullanıcı adımı bilir. senden de ayrı bi özür dilerim bu vesile ile.