mesleki bilgilerinin yanında güncel bilgilerle de donanımlı olmak zorundasın.
öğretmen olarak yetişirken hedef kitlen bellidir, ona göre şartlandırılırsın fakat kültür ve sanat okulunda ise hedef kitlen hiç de umduğun gibi çıkmaz. öğrencilerin senden büyüktür, aralarında cerrahlardan tutun savcılara kadar statü sahibi insanlar vardır. bu insanların egosunu delip, onları öğrenme psikolojisine sokabilmek için serengeti düzlüklerinde egemenlik mücadelesi veren genç aslan gibi dirayetli olmalısın.
mesain bitince işin bitmez, whatsapp'tan ödevini atanlar, kurduğu cümlenin doğruluğunu teyit etmek için arayanlar...
keşke her şey fakültede öğretildiği gibi olsa dersin, materyali seç, yöntem ve tekniğe göre uyarla, anlat git. ama öyle olmuyor işte, öğrenme eksikliğini göre göre geçemiyorsun bir sonraki derse.
bilhassa yabancı dil öğretiminde somut ürün görünmesi gerekir, yazmak, konuşmak, dinleme-anlama, okuma-anlama gibi. 10 kişiden bir kişide bile bu beceri gelişmiyorsa kendini sorumlu hissedersin, oysa bilirsin dilsel zekanın herkeste eşit olmadığını ama nafiledir.
tüm bunlara rağmen her ne olursa olsun ailen olarak görürsün onları, başarısız olsalar da arkalarında durursun.
en güzel tarafı ise onların da senin çabanın farkında olmasıdır ve sana değer vermeleridir. yoksa vallahi çekilecek dert değil bu öğretmenlik.
hayaller şubat tatili hayatlar seminerler, fuarlar..
mesleki bilgilerinin yanında güncel bilgilerle de donanımlı olmak zorundasın.
öğretmen olarak yetişirken hedef kitlen bellidir, ona göre şartlandırılırsın fakat kültür ve sanat okulunda ise hedef kitlen hiç de umduğun gibi çıkmaz. öğrencilerin senden büyüktür, aralarında cerrahlardan tutun savcılara kadar statü sahibi insanlar vardır. bu insanların egosunu delip, onları öğrenme psikolojisine sokabilmek için serengeti düzlüklerinde egemenlik mücadelesi veren genç aslan gibi dirayetli olmalısın.
mesain bitince işin bitmez, whatsapp'tan ödevini atanlar, kurduğu cümlenin doğruluğunu teyit etmek için arayanlar...
keşke her şey fakültede öğretildiği gibi olsa dersin, materyali seç, yöntem ve tekniğe göre uyarla, anlat git. ama öyle olmuyor işte, öğrenme eksikliğini göre göre geçemiyorsun bir sonraki derse.
bilhassa yabancı dil öğretiminde somut ürün görünmesi gerekir, yazmak, konuşmak, dinleme-anlama, okuma-anlama gibi. 10 kişiden bir kişide bile bu beceri gelişmiyorsa kendini sorumlu hissedersin, oysa bilirsin dilsel zekanın herkeste eşit olmadığını ama nafiledir.
tüm bunlara rağmen her ne olursa olsun ailen olarak görürsün onları, başarısız olsalar da arkalarında durursun.
en güzel tarafı ise onların da senin çabanın farkında olmasıdır ve sana değer vermeleridir. yoksa vallahi çekilecek dert değil bu öğretmenlik.
hayaller şubat tatili hayatlar seminerler, fuarlar..