altihaziran
her şeyi bi kenara bırakalım da, olmuyor. kimse onun gibi gülemiyor mesela. omzuma yattığında gözlerini kısıp bakamıyor kimse öyle. kimse saçını okşarken kedi gibi de sokulmuyor koynuma. güçlü ve dik duramıyor kimse yanımda. kimse dudakla yanağın birleştiği yeri öyle güzel öpemiyor ki. kimse özletmiyor kendini bu kadar güzel. kimse erkek adam ağlar mıymış hiç tezini çürütemiyor bu kadar güzel. kimse ismi alakasız, herhangi bir yerde geçince kalbi bu denli sıkıştıramıyor da. kışın kumdan kaleleri, şubatın çilek ağaçları, yaz ortasında turunçgiller, ortadoğunun çocukları, yetimlerin gülüşleri, öksüzlerin üvey anneleri. sahte mutluluklar, ruhsuz sevişmeler vesaire. kimse sen olamıyor, sen kimse olamıyorsun. bakmıyorlar senin gibi gözlerimin içine, akmıyorlar senin gibi yüreğime. sarmıyorlar bedenimi minik elleriyle. utanmıyorlar öperken, yalan konuşurken yüzleri de kızarmıyor, oyunlar oynanıyor. içimde sensizliğin koca boşluğu, yüzümde çaresiz sırıtığı, boş hayaller, boş ilişkiler, menfaatler, seviyesiz seviyeler. sensiz hediyeler. olmuyor, yine yalnızım. kaçıncı beden senden sonra? kaçıncı ayrılık? kaçıncı veda. sevemiyorum kimsenin yüzünü seninki gibi, düşünmüyorum, aramıyorum. cüzdanımda hâlâ o vesikalığın. atamıyorum. karadenizde zılgıt sensizlik, güneydoğuda tulum. rakısız bırakmak gibi trakya'yı, her yanım zulüm. gel, gel nolur, lütfen gel diyemem sana. ama içimde pişmanlığın senaryosu, sensizliğin cilt cilt romanları, acının galası var. olmuyor, yenildim. sana değil ama sensizliğe yenildim. ''muhtemel son çırpınışlar''
altihaziran
belki ilk kez seni tanımayanlara anlatıcam, seni. nasıl başlanır, nasıl devam edilir pek bilmem. kafamın güzel olmadığı zamanlarda da çok yazamam zaten. çocukluk aşkı, ilk gerçek sevgili, ilk öpüşme, ilk sevişme, ilk tatlı atışma, kurulan ilk hayal, ilk utanma, ilk buluşma, ilk ayrılık.. senden sonra gelen herkeste biraz sen aradım ben. kimisine saçların benziyordu, kimisine gözlerin. kimi senin gibi laf sokuyordu bana, kimi aynı sen gibi ağlıyordu. kimi oldu çoğu zaman ki aynı senin gibi uyuyordu omzumda. kimi seni unutturacağını hissettiriyordu bana ama o kimi asla başaramadı bunu. herkeste biraz sen vardı ama hiç kimse tam sen değildi. ayrıldığımız günü hatırlıyor musun? sanırım sıkılmıştım ben senden. ee üniversiteli de olmuştum ya tabi, liseli sevgilimi pek s*klemiyordum açıkcası. saçma bir bahane bulup, terk etmiştim seni. inanır mısın senden sonra şu iki senede en az on beş kişiyle birlikte oldum. kapalı da vardı, açıkta. feminizm ayağına sadece sevişelim kadını da vardı, ayrıldık diye intihar edeni de. ayrıldıktan sonra tam sekiz ay hiç yazmadım ben sana. yine aynı ben sana ayrıldıktan sonra aşık oldum. aradım, bir süre açmadın. engelledin, haklıydın da. bir gün kafam güzel, liverpoolda yine eşek gibi içmiş manitayla eve gelmiş sızmak üzereydim ki telefonumda bir mesaj gördüm. kimsin? numaranın sonu 8026. aha lan dedim bana yazdı. manitaya dedim ben dışarı çıkıyorum az hava alacam, ağladı zırladı ama kaçtım evden. aradım, açtın. sesin, uykulu sesin... efendim dedin, kimsiniz. dedim ben '' altihaziran '' tanimadin mi? çat! o da ne. suratıma kapandı telefon. sekiz dokuz ay sonra sesini duymanın şokunu çabuk atlattım üzerimden. aradım, aradım, aradım. tam yirmi bir kere aradım ve sen her seferinde meşgule attın. açtın sonra. konuştuk. kıyamadın demek ki bana. tam üç saat konuştuk. telefonu kapatırken ara sıra arayabilir miyim seni dedim? olur dedin. o konuşmanın son konuşmamız olacağını bilseydim ölene kadar kapatmazdım ben o telefonu. sesini duyana kadar bir şekilde gidiyordu hayat. ama sesini duyduktan sonra her şey değişti. aşık olduğum kadını her gün her gece özlemeye başladım. uyuşturucudan başımı kaldıramayıp sana ulaşmaya çalıştığım dönemlerde çiğ köfte yemeye inmiştim ömürevleri adıyöreme. önündeki otobüs durağı var ya, seni tam bir buçuk sene sonra canlı kanlı orada görmüştüm işte. ama öyle kötü haldeydim ki, ne karşına çıkmaya yüzüm, ne de konuşmaya halim vardı. on on beş dakika bekledin orada. ben de seni izliyor, arkan bana dönükken sapık gibi fotoğrafını çekiyordum. sonra beni gördün. tedirgin oldun. anlamadım neden öyle davrandığını. ta ki o iç yolda bi bmw x1 durana kadar. seni aldı, oturdun, öptün. tam giderken bana öyle bir bakış attın ki. hayat hikayem orada bitti işte benim. sonraki her gün, ertesi gün yorgunluğunda yaşadım ben. uykusuz, halsiz. ama olsun, öyle güzel bir resmin var ki bende. o resme baktığım her an bana alti haziran :)