brave
oruç sayesinde fakirleri ve yoksulların halinden anlıyoruz, umarım zenginleri de anlayabileceğimiz bi organizasyon vardır..
brave
alışverişimizi tamamlamak üzere olduğumuz müşterime son olarak retina kaydı almamız gerektiğini söylemek için saçlarımı savuruyorum havalı bir şekilde: "retrica kaydınızı aldıktan sonra işlem tamamlanacak." diyorum pürüzsüz gösteren fotoğraf uygulaması ile retinayı karıştırarak. tüm forsum itinayla bozuluyor, ben bozuntuya vermezken yan tarafa bakarak gülüyor müşterim. o son selfie'yi çekmeyecektim
brave
şüphesiz ki; ankara'nın en güzel yanı kadınları. ayrıca ankara'nın diğer güzel yanlarının güzel olmasının da sebebi ankara'nın güzel kadınları olmalı diye düşünüyorum ya da öyle görüyorum veya ''ulan ne güzel kadınlar var be!''
brave
bazı geceler, çok hafif bir müzik açıp uzanıyorum. uyumak için değil, aksine uyumamak için. öyle alıyorum hayatımın bir zamanında veya her zamanında, bazen de belli bir zamandan sonra hep olmuş birini yatırıyorum aklıma. eviriyorum, çeviriyorum... ''ya hiç olmasaydı?'' diyorum. yani olup, olmadığından bihaber olsaydım, tanımasaydım... eksilir miydim? yoksa şuan olduğumdan fazlası mı olurdum? ne katmış bana? yoksa hep almış mı? bazıları kocaman bir hiçlik çıkıyor ne yazık ki! benim açımdan şikayet edilecek, üzülmem gereken bir durum değil. o kocaman hiç olan insan, bilse mesela kocaman bir hiç olduğunu... bir şarkının bir tınısı, bir yazarın bir kitabı, bir kitabın bir sayfası, belki tek satırı dokunabilirken bir insanın hayatına, sen tenine dokunup, gözüne bakıp, sesini duyurabildiğin bir insana dokunamamışsın aslında. zihnimin içini görse hiç olan kişi, bu durumda ne hissederdi ki?