frigg
selam müdavim dostlarım!
kısacık bir yazı yazıp çıkacağım. aranızda odin'i merak edenler varmış. kendisi iyi ve benimle. ona iyi bakıyorum. merak etmenize gerek yok. öpüldünüz. 😘
frigg
bitmekte olan bir kitabın verdiği hisleri barındırıyorum içimde. sonunu öğrenmek için bitmesini dört gözle beklerken, aynı zamanda bitmesin diye de ağır ağır zamanı yavaşlatarak okuyorum.. farkındayım.. dikenli yollardan geçiyorum. ve her defasında başka bir kesiğin önce ki kesiği tazelemesine neden oluyorum. yoruldum.. bu yorgunluğum ne sevmekten, ne de sevilmemekten. ne olduğunu bilmediğim bir yorgunluğa sahibim.. mutsuzum diyemem ama mutlu da değilim.. sanırım bir labirentin içinde gibiyim. elimi labirentin duvarlarından kaldırmadığım zaman çıkışa ulaşacağımı biliyorum. ama ben inatla kaybolmayı seçiyorum..
frigg
ben kim miydim? yıllarca tamamlamaya çalıştığı ama bir türlü tamamlayamadığı bir puzzle’ın sahibiydim.. eksik kalan parçasından dolayı aldığı nefesin anlamsızlığına bürünmüş biriydim.
“-dim” diyorum çünkü kayıp parçamı bir kahramanın bedeninde, tam sol göğsünün içinde buldum. ve artık yarım kalmışlığıma ilave edilmiş bir ömür ile yaşıyorum. ömrüme en çok onun ömrünü yakıştırıyorum..
en güzel şiirin en güzel mısralarında bulduğum, bu şiir sana;

“benimle yaşlansana?
kitap okurum, çay demler şiir yazarım sana.
ha birde, her sabah için şükrederim, sonra gözlerine bakar “amin” derim.
amin, bu günde gördüm seni, bu gün de güzel geçecek demek ki..
ben herkes gibi değilde, duam gibi severim seni, kalbimden, gönlümden kopan gizli saklı sözler gibi..
kim duasını sevmeden diler ki?”