herkese selam.
baya zaman olmuş. bugün okulla alakalı bir sorunu çözmek için nette panik halinde bir şeyler ararken buranın açıldığını fark ettim. şifremi vs unutmuştum yeni bir hesap açıp yazarken aniden gelen bir vahiyle hatırladım bir şeyleri.
en son 3 yıl önce yazmışım. o günlerden beri yaşadıklarım absürt bir karakomedi gibi gözlerimin önünden geçti buraya girince...
kendimi yıkılması imkansız bir kalenin güçlü savaşçısı zannederdim. mücadeleci ve zorluklara karşı dayanıklı bir savaşçı. böyle zannettiğim için şimdi gülüyorum kendime.
karşıma çıkan her sorunun üstesinden gelmeye şartladım bugüne kadar kendimi ve yaralar almış olsam da yine de o sorunu atlattım. ama bu sefer öyle bir yenildim ki yenilgilerin en ağırı hem de. kendime yenildim ben. kendimi tanıdığımı zannederdim, kendimden emin olduğumu. ama bir detayı hep unutuyorum, bugüne kadar başıma ne geldiyse kendi seçimlerim yüzünden. bu hayatta güvendiğim bir iki kişi var, çoğunlukla kimseye güvenmem ama şu zamana kadar yaşadıklarıma bakıyorum en çok da kendime güvenmemeliymişim.
kimseyi yarı yolda bıraktığım falan yok aslında ama beynimin içindeki bu düşünceler beni kemirip duruyor. beynim bir iç savaşın ortasına sürüklenmiş gibi. "hasta olmamalıydım, hasta olmanın zamanı değil, en ufak bir zor koşulda vücudumun böyle pes etmeye hakkı yok, biri bana güveniyor ve yardım istiyorsa yanında olmak zorundayım, bu kadar hassas bir bünyeye sahip olmamalıyım, bunu kabul edemem, ben güçlü biri olmalıyım, her koşulda güçlü ve dayanıklıyımdır ben. hayır, değilim, öyle zannederdim ama değilmişim işte, işe yaramazın biriyim ben, hiçbir şeyi beceremiyorum, her şeyin üstesinden gelmeliyim bunu yapmak zorundayım başka çarem yok. ama yapamıyorum, gücüm tükendi, nasıl tükenir bunu kabul etmek çok zor ama oldu işte gücümün bittiği noktadayım."
kim olduğumu biliyorum. ne olduğumu. neleri sevdiğimi. nelerden nefret ettiğimi. nelerin beni hissizleştirdiğini. nelerin bana haz verdiğini biliyorum. ve kaçıyorum kendimden. olabildiğince uzağa. ardıma bakmadan koşuyorum tüm gücümle. ama bir süre sonra fark ediyorum aslında olduğum yerde dairler çizdiğimi. yıllarca o karanlık ormanın derinliklerinde kötü kurttan kaçtığımı sandım ama kaçtığım şeyin sadece bir yansıma olduğunu çok geç fark ettim. hiçlikte yankılanan o duyduğum ses, beni ölümüne korkutan o canavar, bunu kabullenmek çok zor, o benim. kaçtığım, korktuğum şey benim. simsiyah gözleri, korkutucu suratı ve kalın boğuk sesiyle bana bakan o şey sadece aynadaki yansımam. korktuğum yerdeyim. benden ayrı biri değil o ve onunla bir olmayı kabullenmek zorundayım. daha ne kadar kaçabilirdim ki zaten. ne olduğumu biliyorum ama onunla bir olup kendimi kabullenirsem olacakları da biliyorum. atlattım sanmıştım, kaçıp kurtulabilmeyi başardığımı sanmıştım ama bu gölgenden kaçmaktan farksız. yapabildiklerimi kabullenmek onu kabullenmek demek ve onu kabullenirsem bir olduğumuzu da kabullenmişim demektir. bu bana beladan başka bir şey getirmez.
kendimi bildim bileli çok fazla şey yaşadım hep. sürekli sorunlarla uğraşmak, sürekli mücadele içinde olmak ve bir yandan hayatla uğraşıp bir yandan sevdiklerini güvende tutmaya çalışmak artık beni yormaya başladı. tükenmenin hiç sırası değil. şu aralar zaten depresyona falan girmeye de zamanım yok. benden hep mücadele etmem bekleniyor ama ben daha kendi dertlerimi çözemiyorum nasıl başkalarına faydalı olabilirim ki. kalan son gücümü de aileme harcıyorum ve bu bir süre böyle devam edecek. peki ben hayatla boğuşurken içimdeki karanlık bir fırsatını bulur da beni yakalarsa.
kendimi bildim bileli çok fazla şey yaşadım hep. sürekli sorunlarla uğraşmak, sürekli mücadele içinde olmak ve bir yandan hayatla uğraşıp bir yandan sevdiklerini güvende tutmaya çalışmak artık beni yormaya başladı. tükenmenin hiç sırası değil. şu aralar zaten depresyona falan girmeye de zamanım yok. benden hep mücadele etmem bekleniyor ama ben daha kendi dertlerimi çözemiyorum nasıl başkalarına faydalı olabilirim ki. kalan son gücümü de aileme harcıyorum ve bu bir süre böyle devam edecek. peki ben hayatla boğuşurken içimdeki karanlık bir fırsatını bulur da beni yakalarsa.
her güzel şeyin bir sonu olmak zorunda
başımı defalarca belaya sokmama rağmen şu zamana kadar bir şeyi akıl edemediğimi fark ettim: hukuk okuyan bir arkadaş bulmak. bunca yıl bunu nasıl akıl edemedim kendime kızıyorum. meğer benim hukuk okuyan mümkünse ceza hukukunda fazlaca bilgili bir arkadaşa o kadar ihtiyacım varmış ki. bugünlerde olduğu gibi hayatımın bazı dönemlerinde de bu gerekli olabiliyor. hukuk tavsiyesi almam gerek ama bedava olsun istiyorum.
hayat sakin ve yolunda gitmeye başladıysa kesin yakın zamanda bi işler dönecek demektir anladım bunu. hayatımdaki hiçbir sessizlik hayra alamet olmaz. hiçbir şey olmasa ben kendi kendime bir işe bulaşırım rahat batıyor ya. diğer tüm dertlerim yetmiyormuş gibi yine başıma saçma salak bir iş açtım. akıllanmıyorum ben yok illa bi b*ka bulaşmalıyım tabi içim rahat etmez 😒
deniz yıldızıyla aynı hayati fonksiyonlara sahip olan kızlar için süt içip satranç oynayan bebişleri üzdünüz.
sosyal medya özürlüyüm sanırım bu tarz bi hastalığım var. ben neden paylaşım yapmayı, her şeyi çekip çekip atmayı benimseyemiyorum anlamadım. geziyorum, eğleniyorum, bazen kendimi öyle kaptırıyorum ki ânı yaşamaktan video falan çekmeyi akıl edemiyorum. benim sorunum ne?! millet salya sümük ağlarken bile video çekip atıyor, ben mutlu anlarımı bile çekip atmayı unutuyorum.