simyacik
gençler siz şuan ne yapıyorsunuz bilemem ama ben antalyayı bugün baştan başa gezdim ve şimdi eski zamanları andıran eşyaları ve mimarisiyle de eski olan bi mekanda yorgunluk kahvemi içiyorum. karşı da oturan kızlardan biri bana bakıp duruyor. az önce göz göze geldik. gülümsedi sonra bakışlarını indirdi. dudaklarını ısırdığı dikkatimden kaçmadı tabi. ama ne bileyim başka zaman olsa düşünmeden tanışırdım fakat son yaşadıklarım beni epey yıprattı. şimdi hiç kimseyle tanışmak konuşmak için hevesim kalmadı. sabahtan akşama kadar sadece gezmek ve kafa dağıtmak istiyorum. şimdi kendinize iyi bakın. ben biraz daha dolaşmalıyım...
simyacik
yeter lan dedim geçen gün. topunun canı cehenneme. kendini ne sanıyon lan dedim. bazıları diyo ki gerçekten sevmemişsin. İyi yaptım değmeyecek birine haketmediği sevgiyi mi verseydim. onun yüzünden acılar içinde kalmaya, hayatımı kendime zehir etmeye devam mı edeydim. kimse kusura bakmasın karşılıksız aşkın karşılığı yok bende. nasıl olsa sonunda gidip mal gibi birilerine aşık olup, terk ediidiklerinde de mağdur edebiyatı yapıyorlar. gençler az akıllı olun sizde kimsenin g.t.nü kaldırmayın yani
simyacik
ulan vicdansız hiçmi duygun yok senin. hiç mi düşünemezsin bu çocuk beni neden unutamadı bunca zaman. hiç mi yakından tanımak istemezsin. bu kadar ön yargı neden. bir kere konuşmayı kabul etseydin. otursaydın karşısına samimiyetinin ne kadar fazla olduğunu görseydin. sen insan mısın be sen de gerçekten kalp var mı be. bu kadar değersiz mi görüyorsun senin için tutuşan bi insanı. allahından bul diyorum lan. İnşallah bana çektiklerini kat kat çekersin. benim için artık çok sevdiğim bi ölüsün. gömdüm ve herşey bitti.başka da bişey demiyorum
simyacik
bugün bi yemek yiyeyim dedim. girdim bi döner salonuna bi dürüm bi ayran istedim. sonra canım ayran içmek istemedi abi dedim sen bana bi çay ver. olur dedi. neyse hesap ödeme faslı gelince kasaya yöneldim. nedense kodamanlar gibi yürüyorum. garsonlar sohbeti bırakıp el pençe durdular. afiyet olsun abii, afiyet olsun abim,abimiz. hesap ne kadar dedim. kasadaki adam 3 lira dedi. İşte o an bi sessizlik. üç lirayı masaya koydum. abilerim dedim kolay gelsin. hayırlı işler bol kazançlar dilerim ama kimse takmıyor 😀 bende hemen olay mahallinden hızlı adımlarla uzaklaştım. 😀
simyacik
hadi şimdi seni aklımdan çıkarmam için bi yol söylesene. hayallerini, gözümün önünden silmem için,adını,unutabilmem için, sen aslında hiç karşıma çıkmamış gibi davranmam için bana bi yol söyle. söyleyemezsin. o halde sana yani ilk defa aşık olduğum kadına burdan bi not bırakıyorum. kalan ömrümde yer ettin. bunu unutma.
simyacik
gözlerinin içine bakarak, sana aşkımı ilan etmek isterdim buna değmediğini bildiğim halde. ellerini tutmak isterdim, seninle yanyana, elimi omzuna atarak, başımı başına yaslayarak ve gülerek senin gezmek, konuşmak isterdim. bugüne kadar bunu kimse için düşünmedim. ama sen ne yaptın da aklım da bu kadar yer ettin anlamıyorum. sana ulaşamıyorum, sana hislerimi gösteremiyorum. bunun sebebi de sensin, senin bana yakınlaşmak istememen, ön yargılarının esiri oldun. ve şimdi ise pişman olacağın birşeyin peşindesin.
simyacik
gönlümü sana kaptırdım. İsteyerek mi oldu sanıyorsun.bazı şeyler insanın elinde değildir. engel olunamaz, istesende karşı koyamazsın. hiç olmazsa en azından beni yakından tanımanı isterdim. ama sen uzak kalmayı istedin. uzaktan söyleyebilirmiyim ki. sen beni uzaktan anlayabilir misin ki. büyük ihtimalle bu yazıyı okuyacaksın. umarım beni anlarsın...
simyacik
bir gariplik sezdim, bir anlatılamamazlık,
ufacık kalbin,hızlı ritimlerinde bir yaramazlık.
gözler mutlu, parıltılı,her zamankinden canlı,
hisler insana görünmez ama o daha heyecanlı.
çoşkunluk esir alır ya insanı, sevginin tutsaklığı,
bugün öyle birşey işte,görünmezin berraklığı.
hani bir çift göz değer de başka bir çift göze,
dalıp gider de dönmez,dönemez asla öze.
masmavililikler içinde, akşamın hayallerini üretir
ürpertir sırtını,buz gibi aşkı teninde eritir.
ve zaman...
damla damla ateş yutar gibi, yanmak vakti
gelmeyecek sabahları,gecelerle bekleşme akti.
tütünden parmaklar sararır,dumandan perdeler,
bugün sabahı etsen,aydınlanır mı tozlu mermer.
yine çöker garip sezgiler, üşüşür ritimler,huysuz
ve yine ,dakikalar bana hain,ruhsuz ve soluksuz
tül gibisin, buğulu, esrarı ardında sır gibi gizli,
halbuki birşey yok, ama o sır mutlak bilinmeli.
hepsi bir nazar safsatası, yalanlar içimde
koyu gölgesi muhbir, fasit , beynimin içinde.
zamanı bekle,bekle ki zaman seni geçsin
yangınlar sönsün,geride lekeler kalsın isin
deryada, çöle dönmek nedir alem görsün
sevgiliyi beklemek ne zormuş,işte sen aşıklara öğütsün..
simyacik
biliyor musun, bir adam vardı, sevmeyi bilen bir adam,
sevmenin en saf halini bilen bir adam
gurbeti bilen,çileyi bilen,yalnızlığı bilen,
İnancı koyu,en derinden,en temiz halinden
biliyor musun, bu adam bir deli tasasızdı
kader mi diyelim,bilemem,onun sevgisi bir kapalı bir kapıydı.
biliyor musun bu adam hiç, bir kızın elini tutmak, saçlarına dokunmak istemedi.
eğer isteseydi,sır açılır,gece manayı yitirirdi.
onun gönlü bir konak,bir güzeller hanı gibiydi.
gönlünün sevdiklerinin şen bir kervanı idi.
biliyor musun, bu adam, her sevdiği güzeli kalbinin baş köşesine koyardı,
velakin hiç biri o haneye sahip çıkmadı.
biliyor musun, bu adam bir gün, gönlüne sultan buldu,
ama sultan başkasının kalbine talip bir mahpustu.
biliyor musun, o mahpus o adamdan anahtar istedi,
mütebessim, düşünmeden o kalbin anahtarını veriverdi.
bana aittir. alıntı değil.