İnsanlar 25'inde ölür derler. ben de öldüm galiba, geleceğe dair pek hayalim kalmadı. sadece mümkün olan ve sıradan şeyler aklıma geliyor. açıkçası onlar da çok heyecanlandırıyor diyemiyorum. var mıdır bir çaresi?
gamer sevgilimle lol keyfi yazayım, gerisini siz anlayın ^^ bir de feedlemese tam olcak da neyse. hayırlı vize sonraları...
fakülte içindeki kafelerde yemek yemenin bug'ını buldum.
bildiğiniz gibi 1çeşit yemek 4tl 3 çeşit 7tl. ama çoğumuz tek çeşitle doymayıp 3 çeşidi de bitiremiyoruz. bunun üstesinden gelmek için küçük bi yol var.
bu bugı kullanmak için aç bir arkadaşa ihtiyacınız var. bu arkadaşla kafeye gidip 3 çeşit yemek sipariş veriyorsunuz sonra paylaşıp yiyorsunuz. İşte kişi başı 3.5 tlye 1.5 porsiyon yemek. dikkat etmeniz gereken nokta arkadaş çok aç olmasın mazallah bi iki kraker verin önce. afiyet oldun. (patron şok)
bildiğiniz gibi 1çeşit yemek 4tl 3 çeşit 7tl. ama çoğumuz tek çeşitle doymayıp 3 çeşidi de bitiremiyoruz. bunun üstesinden gelmek için küçük bi yol var.
bu bugı kullanmak için aç bir arkadaşa ihtiyacınız var. bu arkadaşla kafeye gidip 3 çeşit yemek sipariş veriyorsunuz sonra paylaşıp yiyorsunuz. İşte kişi başı 3.5 tlye 1.5 porsiyon yemek. dikkat etmeniz gereken nokta arkadaş çok aç olmasın mazallah bi iki kraker verin önce. afiyet oldun. (patron şok)
bugün, istemediğim halde beni bırakan, bir zamanlar aşık olduğum kızın, aşık olduğu benden sonraki sevgilisi tarafından defalarca aldatıldığını öğrendim. hayat bi tuhafsın.
efendim ben lise çağımdayken astronomi fizik biyoloji bilgisayar programlama ve üç boyutlu tasarım konularıyla çok ilgiliydim. hayatımın merak ve odak konusu bunlardı. fakat malesef bölüm tercih kağıdıma inşaat ve makine gibi iş imkanı iyi bölümler yazdırdılar. ailemle ve rehberlerimle konuştum ve maddiyat benim doğama üstün gelmişti. okumaya başladığım ilk yıl bir şey anlamadım çünkü bölüm dersleri pek yoktu ve mühendisliğin kulağa hoş gelen adı vardı. ta ki yaptığım yanlışı ikinci sınıf sonundaki stajda ankaradaki bi şantiyeye girene kadar. o mekanda ne bi mühendislik vardı ne de ilgimi çeken bir şey. güneşin altında çimentonun kalıba dolduruluşunu izledim bir buçuk ay. hayatım boyunca öğrendiğim ve geliştirdiğim hiç bir yeteneği kullanamadan işçilerin hiç bir şey bilmeyen mühendis şeklinde düşündükleri kişi oldum. dedim ki burası ait olduğum yer değil. bölümümden koptum ve umutsuzluk içindeydim. artık bölüm değiştirmek için de geç olduğunu düşünüyordum. okuma süremi uzatarak aileme daha fazla yük olmak ve bağımlı kalmak istemiyordum. mecburiyetten derslerde sıkıla sıkıla okumaya devam ettim. geçtiğim her dersin beni o şantiye cehenneminde kaybolmaya götürdüğünü bilerek. sonra bir sevgilim oldu. lol, sevgili ortam fln derken iyice kopmuştum derslerden ve 3. sınıfta sadece iki ders geçtim. son sınıfta biraz toparlanayım derken o eski sevgilimden ayrıldım ve ruhsal sorunlar iyice ağırlığını göstermeye başladı. bana destek olduğu için başka biriyle çıkmaya başladım fakat o... neyse o kötü üstüne kötüyü şimdi anlatmayacağım. 4. sınıf da tam bir fiyaskoydu anlayacağınız. dibe vurduğum zamandır. şu an krediyi zor denkleştirip alabildiğim 12 dersimle beşinci sınıftayım fakat bir farkla. asistan hocamla yaptığım konuşmada yazılım ve tasarım yeteneklerimi konuşturabileceğim bir yol gösterdi bana. "kesin yüksek lisans yap ve mekanik felan oku" dedi. araştırdım ve gerçekten kendim olabileceğim bir alanı bu meslekte buldum. şimdi umudumu yeniden kazandım ve artık iç rahatlığıyla çalışıyorum. derslerin çoğunu finallerde verdim. eğer benim gibi okuduğu bölüme yabancı ve geçtiği her dersin onu bir cehenneme sokacağını düşünen varsa umudunu kaybetmesin. cehennemi cennete benzetmenin bir yolu illa ki vardır.