aradan çok zaman geçmiş, yolumu bi şekilde samsun'a düşürdüm. henüz atakum'a adım atamadım. bu kadar çok anıyla nasıl baş edeceğim bilmiyorum. yürüdüğüm yollar, ağladığım sahiller, bi sigara tellendirdiğim manzaralar ve hiç tükenmeyen insanlarım. elbet karşılaşırız bi köşede. selamı eksik etmeyin.
çok özledim. okulu ve içindeki karaktersizleri özlemedim tabi ki. bütün bir atakum sahilini, ağaçları, parkları, yollarını özledim. İçinde bir kaç tane olsa da sevdiğim insanları ve anılarımı çok özledim. yakında geleceğim. sana söz sana yemin!
yaklaşık 3 aydır samsun'da değilim. biliyordum böyle olacağını. özleyeceğimi biliyordum. İlk defa bir şehir böyle tuttu beni. İlk defa bir yeri yurdum bildim. sana söz, geri geleceğim!
evet genel olarak canımız sıkılıyor. İçimiz darlanıyor. hatta bugün benim kalbim ağrıyor. duygusal mıdır yoksa gerçekten bir rahatsızlığım mı var bilmiyorum, ama prensip gereği ölmedikçe doktora gitmiyorum. bazen durup diyorum ki insan insana bunu yapar mı? neden yapar? 20 küsür yaşındayken henüz, bunca yorgunluk, kaygı. özgürce sevebilmek, ve bir şekilde sevilmek istemek niye? anneniz babanız sizi sevmedi mi? evet. bazen hayat avucumda bir çay tabağı oluyor. öyle düz, öyle basit ve küçük. bazende bir çay okyanus oluyor, kendi deryalarında bilmem kaç defa seni boğuyor.
neşet ertaş-karlı dağlar eşliğinde (gönül yarası filmi)
neşet ertaş-karlı dağlar eşliğinde (gönül yarası filmi)
az kaldı kaçıcam dağlara. yaylalarda kendimi tedavi edicem. ruhumu dinlendiricem. en güzel türküleri dinliycem. beni ayakta tutan bu. biraz huzur bulacağıma inanmak. bunca çaba, eziyet, bu kadar yorulmak. hepsi biraz yaşamak için. keşke, lütfen ve keşke mecbur olmasaydım yaşamak için hayatı kaçırmaya. çıkıcam yollara, asfalt böyle upuzun, yol kenarı ağaçları. gölgem önümde, yüküm sırtımda. gideceğim buralardan. ama unutmayacağım yolculuk yalnızca gitmek değil mutlaka dönmektir de. eksik gidip tamam döneceğim.
mezun olduğuma memnunum. bir bok başarmış olmaktan çok birçok bokla muhatap olmama durumu beni memnun ediyor. genel olarak bu ara gördüğüm, insanlar bir şekilde gerçekliğe, yalansizliğa, çıkar ilişkilerinden uzaklaşmaya çalışıyorlar. umarım bu da modanın çember çizmesi gibi bir süreç değildir. ve yine umarım ki bu toplumsal bir kopya hareket değil her bireyin kendi oluşturduğu doğrulardir.
tamam demekten karakterim yamuldu. bi noktada yeterince dolacağım. patlayacağım insan umarım hakeden biri olur. sevgiler.
"karanlık çöktüğünde sokağınıza, köşede ben varım unutamazsın."
sokaklar hiç aydınlanmıyor böyle gecelerde. uzuyor, uzuyor. sabaha varana dek uzuyor. güneş yüzünü gösterdiğinde ben yüzümü gizliyorum . kimsenin gördüğü olmasa da korkuyorum biri anlayacak diye. ne bileyim, biraz insan olmak istiyorum mesela. biraz insanca yaşamak. yeterince uyumak, doyuncaya kadar yemek. keyif çatmak değil de yaşamak istiyorum. hayatta kalmak değil yaşamak istiyorum. erken gelen beyaz saçlarımı boyamak istiyorum bahtımın karasına. sevmek ve sevilmek istiyorum, insanca!
sokaklar hiç aydınlanmıyor böyle gecelerde. uzuyor, uzuyor. sabaha varana dek uzuyor. güneş yüzünü gösterdiğinde ben yüzümü gizliyorum . kimsenin gördüğü olmasa da korkuyorum biri anlayacak diye. ne bileyim, biraz insan olmak istiyorum mesela. biraz insanca yaşamak. yeterince uyumak, doyuncaya kadar yemek. keyif çatmak değil de yaşamak istiyorum. hayatta kalmak değil yaşamak istiyorum. erken gelen beyaz saçlarımı boyamak istiyorum bahtımın karasına. sevmek ve sevilmek istiyorum, insanca!
indigo-oku genç parçasini dinleyebilirsiniz bi ara.
bir alman efsanesine göre; tanrı tüm çiçeklere isim verdiğinde, kendisine isim verilmeyen bu küçük çiçek bağırır: “ey tanrım! unutma beni, ” tanrı yanıtlar ” senin adın bu olacak. bir başka efsaneye göre ise adem ile havva cenneti terk ettiklerinde bu çiçek arkalarından haykırır: beni unutma!
bizim gri rengi dudaklarimiz olurdu ağlardık.
sen bir gülsen, gülmedin ki ben keyfimden ağlardım.
dirilerin üzerleri toprakla örtülür mü? ya da…
siz hiç bir okyanusu dudaklarından öptünüz mü?
sen bir gülsen, gülmedin ki ben keyfimden ağlardım.
dirilerin üzerleri toprakla örtülür mü? ya da…
siz hiç bir okyanusu dudaklarından öptünüz mü?
hala ambalajina sıkı sıkı sarılmış, muhabbetleri ürün tanıtımı tadında insanları gördükçe umudumun selasi okunuyor. yahu nedir bunca tatava? yani beni fikirlerimden ötürü sevemez mi kimse? bakmadan kaşıma gözüme. asıl zor olan tüm bu dünyanın ekşi havasını bilerek nefes almak! kimileri tırnağı kırıldı diye ağlıyorken, kimisi morarmış ellerine bakıyor. saçım başım dağınık, kimselere görünmek niyetinde degilim. zaten görecekleri yok. bakiyorlar ama sanki şu çizgili suratimin arkasını hiç merak etmeden. ey büyük insanlik; ey medeniyet temsilcisi insanlar. vallahi tükendim.
yılbaşında ne yapiyorsun diye günde elli tane soru geliyor. davet etcekseniz edin. aksi takdirde evde 8 extra ile sızmayı düşünüyorum.
genşler uzem ingilizce açıklandı mi? açıklanacak mi? bitane aa alacağım ders var hala açıklamadılar ama sisteme inat ben bu okulu bitireceğim. lanet olsun bu içimdeki protestlik. kahrolsun bu kaldırım, beyaz güller kahrolsun.
sevgili değil sevgi arıyorum. en azından sevilmek duygumu bari kaybetmeyeyim. fakat bir şairin en narin yeri şiiridir ey insanlık. kırmayın beni, üzmeyin beni. belkide sevilecek biri değilim. şiirimi sevseniz o bile yeter. hatta onuda sevmenize gerek yok. birilerini sevin ben onunla bile mutlu olurum.
yandi sigara, kıvrıldı duman, yükseldi ve dağıldı uzaklara doğru. 19 yaşında bir ölü ruh, kaybetti umidini uzaklaşan dumanda. son defa hayata tutunmaya çabaladı. ama yine mahrem bir yerleri geldi eline. sigarasından bir nefes daha aldı ancak o nefesi hiç veremedi. öylece tükendi.
2 defa görğünüz kıza-erkeğe aşık olmuyorsunuz gençler. şu sahte tavırlarınızı bırakın kenara. aşkı bari günahlarınıza alet etmeyin. şu kıza yürü olmadı ötekine yürü hepsine aşıksın. yok öyle dünya. kızlar güzel olabilirsiniz hatta çekici filanda olabilirsiniz. ama herkes size hasta değil. bi merhabayı bile bana yürüdü olarak algılamayı bırakın. erkek kardeşlerim; her bakıştığınız kız size aşık olmadı. belki sizde birini hatırladı. her şey olabilir. ama ne olursunuz biraz gerçek olun. bi şeymiş gibi görünmeye çalışmayın. önce bişey olun geliştirin kendinizi. birde insanlara iyi davranın. merhabalar zor değildir...
sabah mahşere yetişemeyen 4. atlı piyade gibi uyandım. ve sanırım insanlar beni anlamıyor. diyorum ki bazen "i will f*ck this world" ama öyle olmuyo işte. bugün 3 yeni insanla tanıştım yani en azindan onlar benimle tanıştığını saniyor. güzelliginizden çok ahmakliginiz dikkatimi çekti bayan. karpuz çekirdeği kadar beyinlerinin %2,5 lik kısmını kullanarak benimle dalga geçtiklerini sanıyorlar. oysa gece herşey daha farklı olur değil mi? ağlarsam kimse duymaz sesimi. umarım birgün beni anlarsınız ve yine umarım ki ağlayabilmeyi öğrenirsiniz.
neden böyle oluyor? ne zaman mutlu olmaya kalksam hayat otur lan yerine diyor. mutluluk senin neyine? tam herşey yoluna girdi derken niçin böylesi yikiliyorum? hangi günüm gülerek geçse akşamında kendimi yalnız başıma ağlamaklı buluyorum? yok mu çaresi? hiç mi mutlu olamayacağım?
bir temmuz ayında popülariteye tepki olarak doğdum. sonra herkes doğuyor öyleyse bu da popüler bir eylemdir diyerek intihara kalkıştım. tam o esnada çişim geldiği için başarısız oldum. hayatta bana verilen tek lakap "değişik" oldu. zaten bundan başka bir sıfatımda yoktur. hep en az rağbet gören şeyler ilgimi çekti. düşünüyordum öyleyse var mıydım? hayat çok garip.