bulasikonlugu
bazen insanların konuştuğu dili anlamıyor gibi hissediyorum kendimi. ya ben onların dilini anlamıyorum ya da onlar anlatamıyor ama sonuca odaklanırsak anlaşamıyoruz işte. ne kadar sonuç odaklı yaşıyorum bilinmez, çokta gerek yokmuş her insanın bir şeyleri bilmesine. çünkü çoğu insanlar bildikleriyle, ne yapıyorlar bunu dahi anlamıyorum. bazen denize anlatmak daha samimi geliyor içimdekileri, sanki onun dalgaları cevap veriyormuş gibi. burada bir arkadaş sayılabilecek kişi, geleceğine zulmetmemek adına bugününü temkinli yaşadığını iddia etmiş umarım bu otokontrol mekanizması hiç şaşmaz, zira asla bunu yapabilen biri değilim. yaptığım hataların bana kattıkları sayesinde kendimi farklı bir ütopyaya sürükledim. ve burası çok fazla karanlık...
güzellikler de, çirkinlikler de, iyilikler de, kötülükler de üzeri örtülmüş gibi...
eşitlik diyorum, hep adaletten yana olan gönlüme. ha bir de tehlikelere atılmak için yaratılmış olan tüm insanlığa selam göndermek istiyorum. bu arada hayata bir amaç uğruna geldiğimizi düşünen ve bu amacın ne olduğunu sorgulayan biri var, ona da diyorum ki belki de bu hayata geliş amacın, niye geldiğini sorgulamaktır.
bilinmezlik! en derin, en gizemli, en içine çeken penceredir ve bazen pencerelerimize korkuluk yaptırmak esaret değildir.
artık deniz kokusu için buradan gitme vakti.
gününüz nasıl olur bilemem de, suratınız hep gülümsemeli olsun zira belki bir insan da bugün sizden bunu öğrenir.
karanlıklarında mutlu olanlara, kalemi sızlayanlara, ciğerleri dahi acıyanlara, düşünmeyenlere, hala hisleri sağ kalmış olanlara, kitap kokusu sevenlere, yağmuru hissedenlere, tüm deniz kabuklarına seslenenlere ve her koşul da hep seveceğim tüm insanlığa selamlar...

Yorumlar