huzunlugeceler
bulutlar… küçükken hayal etmişizdir mutlaka, onlara dokunmayı elimizi kaldırdığımızda. bazı insanlar büyüdükçe hayal etmeyi unutuyorlar gibi geliyor bana da. hele en buruk an, küçük bir çocuk hevesle hayalini bir büyüğü ile paylaşırken, büyüğünün onu ve hayalini küçük görmesidir. bazı büyükler, hayalleri küçümserler genelde, mutsuzluktan hayıflanıp dururlar öylece. hayal etmenin tadından mahrum bırakırlar kendini. hayal edenlere de acırlar, ne gariptir ki. hayat da garip zaten. gariplik etkileşimi de kaçınılmaz haliyle…
her şey bence garip aslında. normal tanımı nedir ki? genellemeler vesaireler… normal olmak tabiri ruhunun hakikatini zoraki olarak gizlemek aslında, normal demek daha kısa sadece.
ah evet ne diyorduk? bulutlar. bazen bulutlara baktığımda, bulutların pamuksu kara parçacıkları, gökyüzünün de devasa bir okyanus olduğunu hayal ediyorum. sonra elimi değdirdiğimi hayal ediyorum gökyüzüne. suya değmiş gibi bulutların dairesel halkalar halinde yayıldığını düşlüyorum ardından.
otobüs yolculuğu esnasında, evime dönerken, etrafıma baktığım doğaya ait her ögeye bakmadan edemiyorum. İnsanlar yolculukta uyur mesela, ya da koltuk arkasında olan cihazdan film falan izler. ben yapamıyorum sanırım bunu, onu farkettim. klasik müziği açıp, hafif dingin ve huzurlu bir eda ile dalıyorum gökyüzüne, bulutlara, yeşilliklere, bayırlara vesaire… uyumaya fırsat bulamıyorum doğrusu.
yolculuktan döndükten sonra da tramvaya binip eve gideceğim tam. etraf insan kaynıyor adeta. o sırada da ansızın üç bebek arabası etrafımı kuşatmıştı. arkamda, sağımda ve solumda. sonra solumdaki kız, annesine “gökyüzüne dokunabilir miyim anne?” diye sordu. annesi de, elini havaya kaldırarak kızına “elim yetişmiyor kızım, dokunamayız.” demişti. annesinin yanıtına içten içe güldüm ama. ben de içimden şöyle yanıtladım kızın sorusunu “dokunabilirsin aslında, hatta şu an dokunuyorsun. bulutlar ve gökyüzü burayla birleşik tamamen. görüntüsü uzak sadece. ama her şey göründüğü gibi değildir zaten.” şeklinde. demediğim için de içimde kaldı azizim.
bulutlar sadece su damlaları ve buz kristallerinin oluşturduğu kütleler… yani hayale dökmezseniz anlamları derinleşemez ki. teknik tanımı ne kadar da basit geliyor kulağa değil mi?
hayal etmeden yaşamak, pilava tuz katmadan yemek kadar tatsızdır o yüzden.
mesela sisli havalar olduğu zaman. farkına varmadan dokunuyoruz bence bulutlara. hissetmiyoruz belki çoğumuz. ama gökyüzü ve bulutlarla iç içeyiz, onları hep uzak görüyoruz kendimizden bence.
bulutlara dokunmak istiyoruz belki izlerken, hatta dokunuyoruz da farkına varmadan haliyle…

Yorumlar

neutron
okumadım ama favladım emek vermişsin
bimecnun
(normal olmak tabiri ruhunun hakikatini zoraki olarak gizlemek aslında, normal demek daha kısa sadece. ) bak bu sözüne sonuna kadar katılıyorum hatta tüm yazdıklarına inanıyorum ama çokta hayal kurma hep hayallerde yaşamakta olmaz ki sonra hayaller kurarsın gerçek hayat böyle olmayınca uzulursun . maden hayal kurmayı seviyosun bunları gerçekleştirmeyi de dene mesela tutkun olsun o bulutlara değmek dağların en zirvesine çıkmak veya da bir ucan balona binmek boyle odullendir daha iyi keyif alırsın . (hayal etmeden yaşamak, pilava tuz katmadan yemek kadar tatsızdır o yüzden.) bu cumlende eksik bi seyler var gibi :) neyse ya aslında bende senin gibiyim cidden hayal kurmayı severim neden hayal umuttur, umut ise fakirin ekmeği . hayallerinin gerçekleşmesi dileğim ile ...