Zeze
dün akşam saatlerinde bi apartmanın önündeki duvarda bir kedi gördüm. sadece yüzü görünmüyordu. benim (yıllaaar önceki) kedime o kadar çok benziyordu ki, içim acıdı. özlediğimi hissettim. baya özlemiş olsam gerek ki boğazımda garip bi his oldu. o kediyi çok sevdiğimden şimdi bütün kedilerden nefret ediyorum. o bir kediye o kadar değer vermişim ki onun bi ihanetiyle (çocuk aklıyla) bütün kedilere fatura kestim. şimdi ne yaparsam yapayım olmuyor, o her yerde karşıma çıkan tüylü yılışık canlıları sevemiyorum. bunu yazarken bile kaşınıyorum. ne yapıp edip o kediyi affetmem lazım. ama nasıl yapacağım bilmiyorum. böyle oluyor işte, bi şeyi çok sevdiysem affetmem zor oluyor. o benim minnoşum öldü gitti. benim yanıma yanaşıp boncuk boncuk özür diler gibi bakamaz ve ben o yüzden hiçbirini sevemiyorum. hayatta her ne olursa, kim olursa her an hata yapacak bilinciyle sevmek gerek işte, yoksa acıtıyor. kusursuzlaştırmamak lazım işte, yoksa zor oluyor affetmesi.

Yorumlar