ikizler
saatler 23:00'ı gösterdiğinde yurduma daha yenice girdim. o saate kadar kütüphanede kalmak beni acıktırmıştı doğrusu. yurdumun en sevdiğim özelliği gelmişti aklıma kütüphaneden çıkarken. bir mutfağımız vardı ve biz istediğimiz saat istediğimiz şeyleri pişirebiliyorduk. sırf bunun için yurttan birkaç durak önce inip ekmek aldım. menemenimi hazırlayıp yemem yarım saatimi aldı. menemenimden arkaya da bir demlik çay kaldı. ben de kapattım tüm ışıkları. kendi başıma bir çay içeyim biraz da sohbet edeyim dedim. normalde bu saatler kahve içmeyi en çok sevdiğim saatlerdir. ama inanırmısınız daha 2 aydır ağzıma kahve koymadım. nasıl becerdim bunu ben de pek anlayabilmiş değilim. sanırım güneşin batışına, geceki yelin esişine hasret kalınca insanın aklına ne kahvesi geliyor ne de başka bir şey. son sıralar baya hasretlik çekiyorum sanırım. balkonomu özlüyorum mesela. şu mutfak olayını sanırım bir tek bana özel bir balkonla değişebilirim. kahvemi özlüyorum. her yudumumda içime işleyişini. yazmayı özlüyorum. elime klavyeyi aldığım anda sonu kocaman bir gülümsemeyle biten yazılar yazmayı. okumayı özlüyorum. okuduklarım azaldığı için üzülüyorum. bazen hayal ediyorum. gün 26 saat olsa da çalışmak zorunda olduğumuz saatler aynı kalsa ne olurdu diye. bence çok güzel olurdu ama o 2 saatimize de göz dikeceklerine adım gibi eminim. güzel olan şeyler varken neden o güzel olan şeylerin yerine korkuları, umutsuzlukları, çırpınışları koyarız onu da anlamıyorum. bir akışa bırakma meselesi bence. bir akışa bıraksak kendimizi her şey güzel olacak ama... 6. bardağım da bitip, eylem ablamız son şarkısını söylemeye başladıysa başka şeylerin vakti gelmiş demektir. hepinize mutlu geceler gençler. rüyalarınız bir kocaman gülüşlü görüşürüz busesi kadar güzel olsun...

Yorumlar