lisbethsalander
sizce ayrılık hangi durumlarda gereklilik haline gelir? ipler ne zaman koparılmalı fikirlerinizi öğrenebilir miyim?
lisbethsalander
6 ay sonra yine ben durum bildirmek için burada bulunuyorum. kötü şeyleri yazmışım hep biraz karıştırdım da . hayat kaşıkla verdi ve kepçeyle aldı demişim en son, şimdi de diyorum ki kepçeyle aldı ve bir tencere sarma ile geri döndü. bilirsiniz işte hayat bazen böyledir kepçeyle alıp bir tencere sarma ile yüzünüzü güldürebilir.daha kötü olacak asla düzelmeyecek şeklinde çok fazla cümle duymuştum, hayattan güzel şeyler bekleme diyen de olmuştu.sonlardan asla emin olamayız.bazen çıktığımız yolun bizi nereye götüreceğini de bilemeyiz. emin olduğum tek şey sevginin onarma gücüdür bazen kendini, bazen çevreni onarabilmenin tek yolu sevmektir. düzelmez, asla eskisi gibi olmaz denilen şeyleri eskisi gibi yapan da sevgidir. sonlardan asla emin olmayın, sonu belirlemeye çalışmayın en büyük hatam budur benim ve son olarak sevgiyle kalın 🏵️
lisbethsalander
çok olmuş yazmayalı 11 ay kadar. çok şey değişti, ben değiştim her şeyden önce. hayat bir anda aklımın ucundan bile geçmeyen şeyler yaşattı. bol sürprizliydi yani. kaşıkla verdi ve kepçeyle aldı canım hayat. öyle bir yere bıraktı ki beni nefret etsem edemiyorum, vazgeçsem geçemiyorum, hatırlasam yapmamam gerekir, sevsem severek unutulmaz. şimdi bir sürü şey için yeni zorundalıklar icat ettim. canımı yanmaktan nasıl kurtarabilirim. kurtaramam öyle değil mi?
acıyı da sonuna kadat yaşayıp tüketmeden kurtaramam.
lisbethsalander
İnsanların sevilmek istemediğini görüyorum. sevilmemek için elinizden geleni yapıyorsunuz. yazınca değişmiyor konuşunca değişmiyor e ciğerimi de söküp atamıyorum ki ah keşke yapabilsem. saatlerce günlerce yürümek istiyorum hayır kaçmak istemiyorum gücüm bitene kadar yürümek sadece. yoruldum anlatabiliyor muyum? onca doğrunun arasından en yanlışı sevmekten yoruldum. en yanlış olmanızdan yoruldum. uzaktan bile sevilemiyorsunuz. o kadar bağırıyorsunuz ki duymamak mümkün değil 'ben haketmiyorum beni sevme bana yaklaşma' diye. karaktersizliklerinize kılıf bulmaktan, aslında iyi biridir demekten, özünüzü görmeye çabalamaktan da yoruldum. kalıptan ibaretsiniz ve kalıp arıyorsunuz ruh değil. sizin yaşamaya devam ettiğiniz dünyada daha fazla devam etmek istemiyorum, erken yaşta ölmeyi diliyorum.
lisbethsalander
yıllar yıllar önce dershanede beğendiğim biri vardı. o kütüphanede çalışırken ben camın arkasından izlerdim. çok sessiz sakin biriydi. bir kere deneme sınavından sonra gizlice deneme kitapçığını almıştım çocuğun, siz hiç deneme kitapçığını alıp saklayacak kadar sevdiniz mi bilmiyorum. (ne kadar salakmışım diyip güldüm bu kısımda ) çok utandığım için kütüphaneye giremezdim tüm yıl kantinde ders çalıştım, seslere alıştım insanları nasıl duymam nasıl çoklukta hiç olunur öğrendim.çocukmuşum güzelmişim bakınca burdan. sonra bakışlarından anlam çıkarmaya çalıştım bu işkencedir bilirsiniz. dershane bitti sınavdan önce uzun uzun yazıp söyledim ne varsa.seviyorum ulan seni o kadar içimde taşıdım bilmesen ne anlamı kalır dedim. " ben ileri derece miyopum seni hiç görmedim gördüysem de bulanık görmüşümdür " dedi. sadece çalışırken gözlük takıyordu . beni hiç görmemiş düşünün.sonrası var ama daha fazla uzatmasam iyi olur. okuyan arkadaşlar metnin ana fikri belli. eminim biri çıkıp miyop olan insanlardan uzak durun ya da birinden hoşlanmadan önce onu göz doktoruna götürün yazacak yapmayın sakııın asdfgldlsjsgsj. İçinizden sevmeyin, dışınızdan da sevmeyin genel olarak sevmeyin işte siz.
lisbethsalander
artık nasıl kırıldıysam parçalarımı bulamıyorum."niye? " dünyanın en zor sorusu oluyor geceleri... sahi niye?
niye inandığımız yerlerden bin parçaya bölündük ?
lisbethsalander
düşünüyorum da eskiden çok üzüldüğüm şeyleri, gülüyorum kendime. belki yine geriye dönüp gülerek hatırlarım hayatıma ok gibi saplanan o günü ve bugünü.başlangıcı ve sonu. hayır hayır başlangıç yok sadece son var. meslektaşlarıma anlatıcam ilerde, üniversitede şöyle olmuştu diye, çay içerken gülücez bana :) sadece tatlı bir anı olucak değil mi hatırlayınca gülümsediğim ? yani anılar defterinde gül yaprağı gibi. yazsam bir sayfa eder mi? peki ben artık yazar mıyım? İçinde ikinci tekil olan bir cümle kurar mıyım? kurarım belki ama sonra çok sonra.
bir anlama kavuştuğunda.
gecenin bize armağanı :

" atilla İlhan - yalnızlığı denemek"
lisbethsalander
her yer çok kalabalıktı bugün. elimde değil boğuluyorum. bu yüzden kış daha iyi . onu da tam sevmiyorum üşüyenler var herkes sıcak yatağında değil ki. ama kar yağarken izlemek, sanki hayat daha güzelmiş gibi geliyor o zaman.hemen konuya dönüyorum, etraf kalabalık olunca kendimi köşeye sıkışmış hissediyorum. az bi dağılın daa diyesim geliyor. bencillik belki ya da yalnızlığı sevmek, özgüven eksikliği de olabilir. İçimden bunlar geçerken kafamı uzakta bir noktaya sabitleyip yürüdüm. ve kafamı çevirdiğimde tam karşımda duruyordun nasıl oldu farkedemedim oraya gelene kadar bilmiyorum. zaten pek normal değildim bir anda adımlarım hızlandı yürümedim kaçtım.. eğer farkettiysen çok gülmüştürsün o saçma salak halime ki ben çok güldüm. ne olursa olsun kafamı çevirdiğim yerde seni bulmak hoş, üstelik gülümserken sen.