vay efendim bir kızın saat 3 te sokakta ne işi varmış diyen var hala, hala! sanane lan sanane! diye haykırasım var herkese. bir kadın gece üçte ister partiden döner, ister bardan , ister diskodan , ister sevgilisinden, ister kütüphaneden, ister birlikte sınava çalıştığı arkadaşından. bu kadın ev kızıda olabilir, sokak kadınıda hiç farketmez. kadının ne giydiği yahut kaçta nerede olduğu seni beni hiç mi hiç alakadar etmez. etmez arkadaşım anlayabiliyormusun? anla! hiç bir sebep bir kadının bedenine dokunmana izin vermez, sevgiliside olsan kocasıda olsan izinsiz dokunamazsın bir kadına. İnsan olmak çok mu zor ya? az insan olun ya..
bilmem kaç vakittir uğramıyorum buralara, okuduğum bir yazıyı paylaşmak istiyorum üzerinde düşününce gerçekten hak verip bakış açısını değiştirecek bir söz, bende etkili oldu ve tanıdığım , tanımadığım herkes ile paylaşmak istiyorum , belki bakış açınızı değiştirir ve bu sayede bir parça mutluluk katar hayatınıza.. ''uzun zamandan beridir hayatın-gerçek hayatın-başlamak üzere olduğu izlenimine kapılmıştım. fakat her zaman yolumun üzerinde bir engel, öncelikle erişilmesi gereken birşey, bitmemiş bir iş, hizmet edilecek zaman, ödenecek bir borç oldu. sonra hayat başlayacaktı. sonunda anladım ki bu engeller benim hayatımdı'' alfred d. souza
''mutluluk bir varış değil bir yolculuktur.. '' İyi geceler
''mutluluk bir varış değil bir yolculuktur.. '' İyi geceler
eveet eveet evet. şimdi her sene olduğu gibi bu yılda üniversitede dahi bir çok arkadaşın üşenmeden yinelediği yılbaşı günahtır, ne kutluyon sen gavurmusun ? konusuna değinmeden yapamayacağım. gavur demişken kullanıcı adıma bakıp zaten sen gavur İzmirli dediklerini duyar gibiyim , ah günahımı almayı alışkanlık haline getirmiş güzel insanlar..neyse İki kavram ile başlayacağım , biri 'noel' bir diğeri 'yılbaşı' efendim özetle noel denilen şey ; her yıl 25 aralık ta İsa nın doğumunun kutlandığı gün dür. yılbaşı denilen şey ise;herhangi bir takvime göre içinde bulunulan yılın bitimi ve yeni yılın başlangıcı, dünyada en yaygın kullanılan takvim olan gregoryen takvimini kullanan ülkelerde 31 aralık'ı 1 ocak'a bağlayan gece. (bu tanımlar vikipedi den alıntıdır , yani bir tarafımdan uydurmuyorum . ) şimdi siz bilmem kaç yaşına gelmiş , öss yahut ygs,lys denilen sınavlarda 180 barajını aşmış insanlarsınız . demem o ki bu iki kavramı birbirinden ayırabilecek üstünlüktesiniz dostlarım . yani dünya yeni bir yıla girilen bu günü eğlence haline getirmiş kutluyor, her gün acının savaşın olduğu bir dünyada yaşıyoruz gençler, insanların düzeltiyorum neredeyse tüm insanların tek bir gün için hep beraber eğlenip , içinde bi heycan oluşması ,mutluluk biriktirmesi neden bu kadar kötülenir anlamlandıramıyorum . yılbaşında yapılan aktivitelerden , içki vs. bahsetmiyorum o günü kutlamaktan bahsediyorum ikisini birbirinden ayıralım önce. ayrıca noel denilen şey de doğru olsun yada olmasın İsa nın doğumu olarak kabul edilmiş hristiyanlar tarafından, biz kutlamasak bile o gün kutlayanlara saygı duymamız gerekmez mi? hz İsa, biz müslümanların da kabul ettiği bir peygamber değil midir, onun doğumunu kutlamakta neden bu kadar kızdırıyor anlamıyorum . bu ülkede zaten kimse noeli kutlamıyor ki ( hristiyan topluluklarını saymıyorum). yılbaşını kutlayanlara da lütfen kötü ithamlarda bulunmayın. kutlamakta kutlamamakta bireysel tercihtir, kimseyi aşağlama yetkisini size vermez efenim. ve bugün sinemalarda vizyona giren bir filmin tanıtımında gördüğüm bir sözden alıntı yaparak ekliyorum ki : ''diyenler sadece konuşanlardır nadide hanım; yaşamak isteyip yaşayamadıkları için, korkak oldukları için başkalarını ayıplayıp intikam alırlar..." hadi arrivederci .
bornova dan iyi geceleeeeer, uykumu? İlahi hiç uyunurmu bu şehirde.. bayadır uğrayamıyorum buraya, malum İzmir yine çok güzel ve yapılacak o kadar çoook aktivite var ki zamanım kalmıyor, samsun a dönünce sararım yine buraya yapcak başka iş mi var -.- ama ben dönmek istemiyorummmm. devlet babaya sesleniyorum, kaydımı buraya aldıramıyormuyum? duy beni devlet babaa!!
yok arkadaşım körü körüne ezber yapmaya kafam basmıyooor. ne bilim şekil sor , mantığa dayalı formül sor, işlem sor ama şunu tanımla deme bana yahu. İki cümle okuyorum eğer mantığımda bir ilişki kuramıyorsam beş dakika sonra ezberlediğimi düşündüğüm paragrafa kayıp balık nemo daki dory nin gözüyle bakıyorum. bu eksikliğim sebebi ile her sınava 70-80 üzerinden başlıyorum. -.-
okulu uzattığın aileye nasıl söylenir ki ?
baba: sınavlar nasıl gidiyor kızım? bak zaferin kızıda şöle şöle iş adamlarıyla tanışmış, zaferin kızıda böle böle yapmış . şu kurslara gidiyormuş, sende samsunda varsa gitsene.
-iiii güzel işte baba sınavlara giriyorum iyi geçiyor. aman baba bana o kızı söleme lütfen pis kıskanç hırslı şey. -.-
-anne: sende bi an önce mezun olda artık mühendis kızlarım var diye geziniyim (ah şu anneleeeer:) )
-abla: sizin bölüm bizimkinden kolay yeaaaaa. ben böle böle zorlanmıştım, ama dört yılda bittirdim. yoksa senin uzucakmı ehuehueheuheu :d .
-abla2: sen de benim öğrenciliğim gibisin gördüğümkadarıyla , bende önde oturur not tutardım . (ah birde gerçekleri bilse :/ ) hem geçen gün bizim müdür seni sordu ne zaman mezun oluyor diye .
ben: -.- -.- -.-
bu insanlara ben okulumu uzattım nasıl derim ki ? düşünceli bir baba, gösterişi seven bir anne, zayıf anında dalga geçmekten zevk duyan bir abla ve sana öğütler veren başarısızlığına katlanamayan anne yarısı gibi bir abla daha.benim için sorun yok altı üstü bikaç ay okunur geçer ama onlar için dünyanın en önemli sorunu sanki. yaz okulu bile çare gelmiyorsa ne yapayım ben yani. yarım dönem altı üstü allaalaa hem ben alesten yüs alacağım ! hiç! yani bi çalışayım alacağım valla bak :/ . en zor kısmı onlara bunu açıklamak olacak sanırım..
baba: sınavlar nasıl gidiyor kızım? bak zaferin kızıda şöle şöle iş adamlarıyla tanışmış, zaferin kızıda böle böle yapmış . şu kurslara gidiyormuş, sende samsunda varsa gitsene.
-iiii güzel işte baba sınavlara giriyorum iyi geçiyor. aman baba bana o kızı söleme lütfen pis kıskanç hırslı şey. -.-
-anne: sende bi an önce mezun olda artık mühendis kızlarım var diye geziniyim (ah şu anneleeeer:) )
-abla: sizin bölüm bizimkinden kolay yeaaaaa. ben böle böle zorlanmıştım, ama dört yılda bittirdim. yoksa senin uzucakmı ehuehueheuheu :d .
-abla2: sen de benim öğrenciliğim gibisin gördüğümkadarıyla , bende önde oturur not tutardım . (ah birde gerçekleri bilse :/ ) hem geçen gün bizim müdür seni sordu ne zaman mezun oluyor diye .
ben: -.- -.- -.-
bu insanlara ben okulumu uzattım nasıl derim ki ? düşünceli bir baba, gösterişi seven bir anne, zayıf anında dalga geçmekten zevk duyan bir abla ve sana öğütler veren başarısızlığına katlanamayan anne yarısı gibi bir abla daha.benim için sorun yok altı üstü bikaç ay okunur geçer ama onlar için dünyanın en önemli sorunu sanki. yaz okulu bile çare gelmiyorsa ne yapayım ben yani. yarım dönem altı üstü allaalaa hem ben alesten yüs alacağım ! hiç! yani bi çalışayım alacağım valla bak :/ . en zor kısmı onlara bunu açıklamak olacak sanırım..
görüyorum ki adminler dahi harıl harıl çalışıyor, bense daha bir mesajım yayınlanmadan ikincisini yazmak istedim. bu vize haftası benim psikolojimi çarpıyor yahu. son ses rock dinleyesim geliyor öyle rahatlıyorum, ama seste açamıyorum ki insanlar sınav derdinde, size deep purple dan child in time ' ı hediye edip şarkıdaki gibi sıkıntıdan bağırmak istiyoruuuumm.
bir günde iki sınavım var ve ikisininde dersine girmediğim yetmezmiş gibi, hala kitapta açmadım.klasik olsada gerçek bir sözdür ki bende bu hayatta bir tek dersleri alttan almayı öğrenebildim, ama çok rahatım lan . ciddi ciddi rahatım , bu nasıl bi vurdumduymazlıktır. titre ve kendine gel izmirmavisi! İzmir mi dedim ? ühü :( bir alsancak esintisi vursa saçlarıma şimdi, az çimlere uzansak .. tamam defolup köşemde ağlamaya gidiyorum! pehh pis çalışkan inekler. -.-
ayhh kaç gündür buraya girip okuyasım dahi gelmiyor . orda burda gördüğüm kız/erkek diye bir paragraf başı görünce hop bi aşağı atlıyorum ,sonra bir bakıyorumki oda aynı. 98 limisiniz kardeşim siz , lise 5 misiniz? hayır gördün madem beğendin git konuş arkadaşım ne demişler insanlar konuşa konuşaa. en fazla ters (olumsuz demiyorum bak ters diyorum, illa olumlu olucak diye de bişi yok) bi cevap alırsın ki bu sayede de kalitesiz bi insana daha fazla bakıp kendine kötülük yapmanı durdurmuş olursun . yaz yazda kızı /erkeği gördükten sonra ki konuşmanı yaz, ne bilim aşk acını yaz ,mutlu anlarını yaz ,günlük yaz, ama kızın şalını çocuğun pantolonunu , tarif edip bir de yetmezmiş gibi özgüvensizlikle yahut dalga geçercesine gel beni bul demiyorlarmı. banamı tuhaf geliyor bu bitek , ben mi anormalim ( tamamiyle normal olduğumu kabul etmiyorum hiçbirzaman ). koca koca kadınlarsınız, erkeklersiniz yahu. kastınız ha . kaan tangöze solo dinleyip sakinleşmeye çalışıyorum tavsiye ediyorum. ahanda sakinleştim.
kendimle ciddi ciddi çatışıyorum şu sınav haftaları. öğlen uyanıp , akşama doğru tekrar birkaç saatliğine uyuyorum ve hep uyumak istiyorum, yataktan başımı bile çıkarmamak. galiba bunalımdayım her yıl olduğu gibi bu yılda ben neden İzmirde değilim şuan, orda okumuyorum gençliğin bitti salaksın kızım diye diye dilimle beynimi vuruyorum. samsun kötü bir yer olduğundan değil , ben bir tek İzmirde nefes alabiliyorum , denizine , toprağına , güneşine , enerjisine her şeyine aşığım çünkü! eğer bir şehire tutkunuz varsa şuan beni anlayabiliyorsunuzdur. . zamanında şuanki aklım olsaydı şimdi ege de okul öncesi öğretmenliğinde okuyo olacaktım . allah'ım hem İzmir hem öğretmenlik! yazın üç ay a yakın bir tatile sahip olunan tek derdinin çocuk sesi olduğu güzel meslek. şimdi ise kapana sıkılmış bir halde sınavlaramı çalışayım ,yds için dil mi ilerleteyim , ales e mi hazırlanayım yoksa özel sektör için bilgisayarmı kasayım düşünceleri arasında kalıp en sonunda ' ....et gafa yok demekki diyip gene yastığıma yumuluyorum. ah kızım döv şimdi dizini hiç bir şeyi değiştiremeyeceksin ama döv.
cem karaca ve barış manço , iki efsanenin de aynı dönemde yaşamış olması mucize gibi bir şey. sanatçı kelimesinin hakkıyla karşılığı olan insanlar. gecemi bu iki mükemmel sese ayırdım. bu gecede böyle günü aydınlatacağım.. aaa katiyen vizelere çalışmak yok hazır okulda uzamışken ne münasebet canım . -.-
vizelere çalışmamak için her yolu deniyorum. gelirken yolda haylice oto galari gördüm buyüzden yazmadan yapamayacağım. otomobiller her ne kadar erkeklerle özdeşleştirilmiş olsa da , ben otomobil tutkunu bir kadınım! yoldan arabayla geçenlere bazen uzuuunca bakıyorum istemsiz olarak, içindeki garibim de kendine bakıyorum zannedecek , ben arabayı kesiyorum haberi yok. gün içerisinde en büyük eğlencem dolmuşta cam kenarına oturup geçen arabaları izlemek, içlerinde beğendiğim olursa da hemen sahibinden e girip fiyatını öğrenmek. e tabiki yalnızca arabaları incelemek değil, sürmekte en büyük keyfim. sıkıntılı yada stresli olduğumda araba sürersem eğer istemsizcede olsa rahatlıyorum, terapi gibi geliyor resmen bana. şimdilik en büyük hayalim henüz olmasada bir gün sahip olacağım arabamla ege kıyılarında gezilmedik yer bırakmamak . sabah güneş doğarken yola çıkıp günlerce gezmek. ve favori araçlarıııım , range rover ve porsche ! kendileri mühendis maaşlarıyla asla alınamayacak araçlar olsalarda aklıma dur sakın hayal etme diye engel koyamıyorum ki .. bir ömür kalbimin köşesinde kalacaksınız aşklarımm.. :(
ben birinci sınıftayken buralar hep dutluktu . ayy yine iğrençleştim. neyse ne diyoduk? hah, ben birinci sınıftayken burda makinacı ve yanılmıyorsam beşinci sınıf bi adminimiz vardı, kendisini tanımazdım,kimbilir belki kantinde görmüşümdür çokça kez, sohbet geceleri konuşmasını dinlerdim hoşuma giderdi muhabbeti, hernerdeyse şuan, burdan ona selam olsun. aklımada nerden geldiyse. asıl konum ise İnsanlar.. aslında yaratılış olarak gece uyuyup gündüz uyanmaya ayarlanmış olsalarda kimi geceyi seviyor kimi gündüzü. ben gececiyim mesela, sabah gün ışıyana kadar oturmayı severim gecenin her anını yaşamayı..geceleri de gündüzleri yaptığımız gibi ruhlarımızı maskeleyemiyoruz. öyle bi zaman dilimi ki gece içindeki bütün duyguları tüm çıplaklığıyla gözlerine seriyor insanın. bazen derin bir nefesi içine çekip huzurla dolarken,bazen hiç dönemeyeceği kadar uzaklara dalıyor insanın gözleri. çoğu zamanda gözyaşı.uff yine şu youtube olayını çözemediğimden ve playlistimde adam gibi şarkılar olmadığından ruha bürünemiyorum bir türlü. yazamıyorum! bi an önce yurduma dönüp bilgisayarıma kavuşmak istiyoruum. hadi ben şimdilik youtube a kaçtııım. :)
İtiraf ediyorum ki en kötü huyum kin tutamamak, burada herhangi biriyle yorumda ciddi bi şekilde tartışıyoruz, ( kişisel hakaret duymazsam) aradan bi kaç gün geçiyo bir paylaşım yapıyor bende okuyup beğenirsem like lıyıyorum. bak geçen böle böle kavga etmiştik bak seen neler yazmış beğendim ama bitarafı kalkmasın oyüzden like lamayacağım gibi kasıntılara hiç girmiyorum. gerçi çoğunlukla kimle tartıştığımı bile hatırlamıyorum, galiba böyle olmamın sebebi bu:d burası gene neysede normal hayatta çok sıkıntı oluyo bu durum. gerçekten can yakan bi darbe yememişsem unutuveririm biriyle aramdaki sorunu ciddi ciddi unuturum ama, galiba buyüzden kolay affeden taraf oluyorum, ve bu durumun kıymetini hiç bilmiyorlar. -.-
eveet bir cam yıkama seansı daha son buldu ve bu gece saatinde biz heycanla izleyenlere terapi oldu.. malum gece uzun ama yol gecedende uzun. gözlerim karanlık gökyüzünde, kulaklarımda ise yeni türkü. bir şarkısını seçip paylaşacaktım ama beceremedim çünkü hepsi bir birinden güzel. uzun uzun yazıcaktım aslında bencilliklerden, hayattan ama gözlerim kapanıyor, ayrıca youtube nin neden arka planda çalma gibi özelliği yok, çok ilkel değil mi? adamlar ya biz ya hiç demişler resmen. bilerek mi bu özelliği koymuyor, yoksa yapamıyorlarmı, hayır yani yapamıyolarsa sölesinler el atalım dimi yazalım üç beş kod çözelim şu işi. şaka lan şaka ben sınavları zor geçiyom daha. hadi cümleten arrivederci. ay iyice iğrençleştim bu gece bu cam yıkayan amca tüm pskolojimi altüst etti.
geçen telefonda ablam ile konuşuyorum, bana etrafımda herkesle az çok diyalog kurmamı ama tabi her önüme gelenle de samimi olmamamın tavsiyesini veriyor. İş hayatının böyle olduğunu , insanlardan uzak durmamam gerektiğini vs. bahsediyor. yani benden iki yüzlü olmam isteniyor. sevmediğim insana selam vermem, tanımak istemediğim birine hal hatır sormam.. bunlar okadar boş geliyor ki bana, o kadar gereksiz ve yapmacık ki.. arkadaş olarak göremediğim, bir şey paylaşamayacağım bir insanla konuşamam ki, zamanım sanki boşa geçiyor gibi gelir. bu yaşıma kadar hep az insanla diyalog kurdum , zorlukları elbet var ve kendinle baş başa kaldığın vakitler bitmek bilmeyebiliyor bazen, ama konuştuğunda da karşında seni kulağıyla değil yüreğiyle dinleyen biri olduğunu bilmenin verdiği mutluluk ise çok ayrı. bu insanlardan biri de yıllardır sahip olduğum oda arkadaşım, galiba samsuna geldiğime iyiki dedirttiren tek şey onu tanımak. bunları neden yazdım bende bilmiyorum, bu günlerde ne yapıyorsam seni unutmak için oluyor sevgili ama sen yine geldin aklıma ve mesajımın kenarına iliştin. yıllarca bana ben olmayı unutturmuşken sen, sen için gittin. tüm yollarım biz e çıkarken şimdi nasıl yaşayacağım kendim için? her şeyi baştan inşa edicek olmayı bilmek o kadar zor,uzun ve yorucu ki. bunları yapabilmek için ise, sensiz kim olduğumu bulmalıyım, hala olduğum yerde isem tabi.. aramaya korkuyorum kendimi, karanlığımda kaybolurum da senin ışığın olmadan yok olup giderim diye.. öylece, bıraktığın gibi bekliyorum, bekliyorum.. ömrüm bitiyor, öyle diyorlar, halbuki ömrümde senindi artık ne anlamı var ki günlerin ? biten bitti..
önce size cem karacadan - bence artık sende herkes gibisin şarkısını hediye ederek yazıma başlamak istiyorum, çünkü paragrafımın belkide size göre tek anlamlı yeri ilk cümlem olacak .. beraber güldük , beraber ağladık , birlikte büyüdük.. hatırlarmısın lise yıllarımızda sokaklarda karların bile buz tuttuğu günlerde, insanların ekmek parası için işe gittiği o sabah saatlerinde, seninle biraz olsun fazla görmek için birbirimizi okuldan kaçardık. İkimizinde bir elinde eldiven olurdu , ne kadar üşüse de çırılçıplak birbirine tutunurdu öteki elimiz. kaç yıl geçti üstünden 4? 5? o günden bu güne değişti dünya, biz de değişmiştik , tek değişmeyen şey sana günden güne artan sevgim olmuştu. bana aşık olduğunu dile getirdiğin çok oldu ama ben en çok sarhoş olduğun zamanlarda ve geceleri uykundan uyanıp beni sıkıca sararak söylediğin anlarda mutlu oluyordum, çünkü en çok o anlarda fazlasıyla gerçektin.. biliyorum gözlerime baka baka ben gidiyorum diyemezdin ama bu kadar adice de bir terkediş.. gidebilirdin bunu her ne kadar istemesem de anlardım, ama bir mesajla yok olman beni en çok yaralayan, bunu sende biliyorsun.. bize yakışan bu değildi.. seni hala nefesim gibi seviyorum ama öyle yaktın ki canımı nefretim sevgime ağır basıyor. bu mesajı sana atamadığım için buraya yazıyorum, hayır atmaya korktuğumdan değil üzüldüğümü görmeyi hak etmediğinden.. sense yeni inşaa ettiğin hayatında mutluluk pozlarını yayımlıyorsun her yerde, bu kadar kısa sürede nasıl gülebiliyorsun? umarım bir gün bir şehirde karşılaşırız ve bende cem karacanın dediği gibi kalbimden kalbine yok bile kinim, bence artık sende herkes gibisin diye düşünürüm , gözlerimin içi gülerek sana baktığımda.. şuan yağmur yeri gibi gözlerim , sisli, nemli,soğuk ama sende biliyorsun yağmurdan sonra gök kuşağı var sevgilim..
ben mühendis olmamalıydım , her geçen gün yapacağım meslekten soğuyorum. hayatım koca popolu, yüksek egolu patronların cebine daha çok para girmesi için değilde kendimi mutlu hissettiğim için çalışmak ile geçsin isterdim.. hatta yaptığım iş benim için yalnızca para kazanmaktan geçen yol değilde bir yaşam tarzı olmalıydı.İtiraf ediyorum ki işinde mutlu olan insanları çok kıskanıyorum. çünkü gerçek başarıyı yakalayan yalnızca onlardır.
bu dünyada adalet yok boşuna aramayın , eğer masumsanız, eğer haklıysanız, eğer çok sevmişseniz, eğer eğer.. dibine kadar acı çekmeye mahkumsunuz. İnançlı bir insansanız adaletin öldükten sonra gerçekleşeceğini düşünüp içinizi soğutabilirsiniz, ama değilseniz acılarınızı bir anlıkta olsa dindirmek için soğuk bir bira içiniz ve lütfen bencillik yapmayınız ikram da ediniz.
hiç ölmek istediniz mi ? ve bunu yapamayacak kadar korkak olduğunuz için kendinizden utandınız mı ? nefes aldığınız her saniye içinizdeki ateş dahada alevlenerek sizi yakıp kavurdumu mesela , ateşin sönmesi için nefes almamanız gerekiyor ama bunu başaramıyorsunuz . yaşama amacını kaybettiniz mi bununla nasıl başa çıkılır ki, gerçi ben başa çıkmakta istemiyorum . sanki denizde ayağımda ağır bir yük batıyor gibiyim , çırpınmak istemiyorum çırpınmanın hiç bir faydası yok , artık bir an önce dibi boylamak istiyorum.